Bölüm 32/ Elvin

447 48 16
                                    

Bölüm 32

AKŞEHİR/ Elvin

      Pazar yerinin kalabalığından, Diyarın dört bir yanından gelmiş satıcıların mallarını inceleyen, nedense biraz keyifsiz bir kaynaşmanın gürültüsü taşıyordu. Akşehir'in güneşli ama soğuk kış günlerinden biri daha bitmek üzereydi. Yiyecek tezgâhlarının çevresinde dolanan telaşlı kumrular ve cesur serçeler bir parça yiyecek kapmanın yarışındayken, bet sesli kargalar daha bir ihtiyatla gözlerine kestirdikleri yemek artıklarını kolluyorlardı. Muhteşem beyaz aygırı Ninne'nin üzerindeki Elvin tek tek tezgâhları dolaşıyordu. Kraliçenin meşin eldivenli bileğinde mağrur bir şekilde duran Tu yemek derdindeki kuşların korkup kaçışmasına sebep oldu. Kızıl tüyleri parlayan zeki yırtıcı ise hiç de yeni bir avla ilgileniyor gibi değildi. Tanrı Dağının zirveleri kadar beyaz ve sade samur başlığı ve tilki kürkünden peleriniyle Ak Kraliçeyi görüp tanıyanlar saygılı bir şekilde yol verirken, yaşlı kadınlar sattıkları mallardan ikram etmeye çalışıyorlardı. Elvin kendisine sunulan ikramları reddetmiyor, bir parça da olsa tadına bakıyordu. Baş danışmanı Selbine'nin zehirlenme riskine karşı rastgele yapılan bu ikramları kabul etmemesi yönündeki uyarısına aldırmayan Kraliçe "Kendi insanlarımla arama mesafe koyamam" diyerek kadını çileden çıkarıyordu. Nitekim hemen gerisinde duran Selbine yine ateş saçan gözlerle ona bakıyordu. Selbine'ye omuz silken Elvin keçi derisi tulumlara bastırılmış peynirin tadına bakarken kendini yaramaz bir kız çocuğu gibi hissetti.

      Kraliçenin Pazar yerine gelişi insanlara neşeli bir canlılık getirmiş gibiydi. Akşehir'e uğrayan yolcuların şehirden ayrılmadan önce Altın şehrin güzel Kraliçesini bir kere görebilmek için pazarın kurulduğu güne kadar bekledikleri görülmemiş şey değildi. Hatta pazarın kurulduğu günlerde sadece Kraliçe Elvin'i görmek için gelenlerin olduğu bile söylenirdi. Elvin bu söylentiler ne kadar doğruydu bilmiyordu ama kendisine bakan yüzler hep mutlulukla gülümsüyordu.

      Etrafındaki kalabalığın ilgisi karşısında Kraliçe atından inip insanların arasına karıştı. Az ilerideki tezgâhlardan birinin önünde, bukleler halindeki siyah saçları omuzlarına dökülmüş, henüz beş, altı yaşlarındaki bir kız çocuğu heyecanla annesinin eteğini çekiştirerek Kraliçeyi gösteriyordu. İçi ısınan Elvin kıza gülümserken hüzünle kendi oğullarını hatırladı. Usta Muramba bir keresinde bundan sonra doğacak çocuklarının kız olacağını söylemişti. Kraliçe'nin gülümsemesiyle utanan kız yüzünü annesinin bacaklarına gömdü.

      "Böyle sevimli bir şeyi kim sevmez ki?" diye içinden geçiren Elvin, yedeğinde Ninne olduğu halde küçük kıza yaklaştı. Genç anneden gülümseyerek izin isteyen Kraliçe, mahcubiyetine rağmen kaçamak gülücükler atan kızı kucağına alıp öptü. Elvin'in buseleriyle kıkırdayan küçük kızın mutluluğu, sanki altın dalgalar halinde pazar yerini dolduran yerli yabancı tüm insanlara yayıldı. Akşehir'in Altın Hanımı inkâr edilemeyen bir büyüye sahipti.

      Her hafta olduğu gibi öğle sonuna bıraktığı pazar gezisini bitiren Elvin, kendisine eşlik eden on Menekşe ve Selbine ile birlikte Altın Saray'ın mermer basamaklı büyük girişine yöneldi. İçindeki tüm sıkıntıları bir kenara iten Elvin aslında bir parça rahatlamak için kendini sarayın dışına atmıştı. Ne var ki şimdi merdivenleri tırmanırken Pazar yeri gezisinin umduğu ferahlamayı sağlamadığının farkındaydı.

      Kraliçe granitten yapılmış taş koridorlar boyunca ilerleyip güvenli sığınağına doğru yöneldi. Küçük ama ferah çalışma odasındaki koltuğuna oturan Elvin, kendini şömineden yükselen ateşin sıcaklığına bıraktı. Bir kaç dakika sonra Affa'nın açtığı kapıdan elinde tepsiyle hizmetini gören genç kızlardan birisi içeri girdi. Kraliçe kızı tanıyordu. Geçen hafta Selbine onu Menekşelerden seçmişti. Henüz on altısında olan kızın adı Ruana idi ve kadim dilde sabah çiçeği anlamına geliyordu. Pembe ve turuncu karışımı saraya has bir elbise giymiş olan Ruana, gerçekten sabah çiçeği kadar duru bir güzelliğe sahipti. Her zamanki gibi hanımına hizmet ederken yüzü pembeleşen genç kız, "Ihlamurunuz Majesteleri" diyerek tepsideki porselen fincanı Kraliçe'ye sundu. Kızın kırılgan görünümü aldatıcıydı zira Elvin'in hizmetini gören tüm kızlar gibi, Ruana da Menekşelerin en iyi savaşçı kızları arsından seçilmişti. Herhangi bir rakibi Ruana'yı şu narin bedenine göre değerlendirirse, bu küçük canavar ona çok acı bir ders verebilirdi kuşkusuz.

SIR MUHAFIZI-MAVİWhere stories live. Discover now