Bölüm 11/ Sır Muhafızı

644 70 47
                                    

Bölüm 11

TAR TOPRAKLARI/Sır Muhafızı

      Akşamın gölgeli loşluğu küçük kasabanın üzerine çökmek üzereydi. Az ilerideki fırından gelen nefis kokular açlığını daha çok hissetmesine sebep olurken, Nola kemerine asılı kesedeki üç bakır sikkeyi kontrol etti. Rahatsız bir alışkanlıkla kızıl saçlarını gizleyen kukuletasını düzelten genç kız, elindeki paranın aradığı bitkilerden başka yiyecek bir şeyler almasına yetmesini umdu.

      Kejdan ile birlikte Büyük Çöle kaçtıklarından bu yana beyaz şahinin kendilerini izlediğini biliyorlardı. Hiç görmeseler bile genç kız avcı kuşun ağırlığını gönlünde hissediyordu. Yolculukları boyunca sürekli takip edileceklerinden emin oldukları için ne bakımlı yolları kullanabilirlerdi, ne de şehirlerde konaklamayı göze alabilirlerdi. Aynı şekilde bir gemide kıstırılmayı da göze alamadıklarından deniz yolunu kullanmaları da olası değildi. Geriye tek çare olarak Kuzey Krallıklarının ormanlarla kaplı arazilerine sığınmak ve kimseye görünmeden doğuya doğru ilerlemek kalıyordu. Kejdan güvenli çölden çıkmadan önce avladıkları büyük kum ejderinin paha biçilmez dişlerini istemeye istemeye satmak zorunda kalmıştı. Değerinin çok altında alıcı bulan kıymetli dişler buna rağmen Nola için güçlü güzel bir aygır ve Kejdan için Valin çeliğinden enfes bir kısa kılıç almalarına yetmişti. Üstelik arta kalan para üç ay süren yolculukları boyunca tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yetmişti.

      "Ebette bu güne kadar"

      Ancak artık Tar topraklarına ulaştıklarında ellerinde kalan para iyice azalmış işte nihayet onu bu riskli işe kalkışmaya zorlamıştı.

      Nola'nın girmek zorunda kaldığı kasabanın yolları bakımsız ve sokakları tenhaydı. Kendini mümkün olduğu kadar gizlemeye çalışan sır muhafızı ilerlediği dar sokaktan dükkânların olduğu küçük çarşıya adım atmaya cesaret edebildi. Akşamın serinliğinden narin bedenini koruyan eskimiş pelerinine daha da sarınan Nola, kemerine taktığı aile yadigârı bıçağını farkında olmadan yokladı.

      Yaklaşık iki ay önce, çölden çıktıktan hemen sonra daha girdikleri ilk kasabada bütün gözler onların üzerine çevrilmişti. Çöl kıyafetleri içindeki genç avcı, kızıl saçlı güzel kız ve evcil ejder Mija, kuzeyli köylüler için oldukça dikkat çekici olmalıydı. Aslında sapa sayılabilecek kadar ana yoldan uzak olan kuzey şehrindeki bu ilgi bile tedbirli olmaları konusunda Nola'yı uyarmaya yetmişti. Bu nedenle doğruca şehrin pazarına giden genç kız yolculuklarına uygun kıyafetler alarak meraklı gözlerden korunmaya çalışmıştı. O gün şehirden çıkıp da kasabaya hakim, ağaçlarla kaplı bir tepeye ulaştıklarında, lacivert üniformalarıyla kolayca seçilen sekiz Tammu süvarisi, şüphesiz Nola ve Kejdan'ı aramak için şehre girmişlerdi Kuzlo'nun adamlarından böylesine kıl payı kurtulduklarına şükreden iki Medanlı, tüm gece boyunca durmayı göze almadan yol almak zorunda kalmışlardı.

      Sessizlik içindeki gece yolculukları sürerken, "Kuzey Krallığı aslında Huranlıların uzak akrabalarıdır" diyen Nola, yol boyunca iyice sessizleşen Kejdan'a ulaşmaya çalışmıştı.

      "Valin yerine Kuzeyden gitmekle akıllıca davrandık" diye ekleyen genç kız, nihayet Kejdan'ı konuşturabilmişti.

      İfadesiz yüzüyle kıza şöyle bir bakan çöl avcısı, "Ancak bir aptal korumasız Valin düzlüklerinde kaçmaya çalışır, kuzeyden başka gidecek yerimiz yoktu zaten" demişti.

      Kejdan, çölden uzaklaştıkça neşesini kaybediyor, olur olmaz şeylere terslenerek aksileşiyordu. Nola onun eskisinden çok az yediğinin, geceleri de çok az uyuduğunun farkındaydı. Bununla birlikte Kejdan, sanki çok daha iyi bir avcı olmuştu. Yolculukları boyunca yiyecek sıkıntısı çekmemelerinin bir sebebi de buydu, çöl avcısının henüz tek bir oku bile boşa gitmemişti. Aslında, çeşit çeşit vahşi hayvanın cirit attığı kuzey ormanlarında hiçbir şehre uğrama ihtiyacı duymadan karınlarını doyurabilirlerdi. Çölde büyüyen iki genç için bu yeşil dünya henüz alışamadıkları bir zenginlikti. Sıklıkla karşılaştıkları akarsularla küçük pınarlar ise, Tanrının insanlara en büyük lütfu olmalıydı. Büyük çölün çorak ikilimde yaşayan tüm Medanlılar gibi, Kejdan ve Nola da serin suların böyle sere serpe akışına yabancıydı. Ancak Nola itiraf etmeliydi ki ağaçların altında uyuduğu serin orman gecelerinde, çölün o milyon yıldızlı gökyüzünü ümitsizce özlüyordu. Kejdan'a söylememişti ama bundan sonra çöle geri dönebileceklerinden hiç umudu yoktu. Bu dönüşü olmayan yolculuklardan biriydi.

SIR MUHAFIZI-MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin