Bölüm 10/ Yetim

840 62 94
                                    

Bölüm 10

HURAN YAYLALARI/Sır Muhafızı-Yetim

      Henüz doğmayan güneşin habercisi olan loş bir aydınlık Kazal'ın Bey Obasındaki çadır siluetlerini gözle görülebilecek hale getirmekteydi. Hafif bir homurtuyla sırtından itilen Aybar, henüz uyanmak istemese de serin bozkır sabahına gözlerini açmak zorunda kaldı. Sahibinin uyanmasını fırsat bilen Naz, güzel başını Aybar'ın kafasına dayadı. Safkan kısrağın ipek misali uzamış yeleleri oğlanın ağzına yüzüne dökülüp dayanılmaz şekilde kaşınmasına neden oldu. Her sabah benzeri yaşanan bu uyandırma faslından dolayı bıkkınlık duyan Aybar, annesinden kalan sadık kısrağa söylendi.

      "Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?"

      Aybar'ın terslenmesine aldırmayan Naz, hoşnutsuz bir homurtuyla oğlanı daha kuvvetli şekilde dürttü.

      Tüm safkan Huran atları içerisinde özel bir yeri olan kısrak, sahibi öldükten sonra hayata küsmeyip, kendini yeni doğan Aybar'a bağlayarak herkesi şaşkına çevirmişti. O güne kadar hiçbir safkan Huran atı böyle bir davranış sergilememişti. Üstelik Naz sadece yeni sahibine bağlanmakla kalmayıp, adeta onun koruyucusu da olmuştu. Bu öyle bir koruma güdüsüydü ki, birkaç yıl öncesine kadar hırçın kısrak Aybar'ı bir an bile yalnız bırakmıyordu. Genç Huranlı artık seremoni haline gelen sabah uyandırmalarını o günlerle kıyasladığında, şimdiki haline şükretmesi gerektiğini düşündü.

      Henüz daha gün ağarmamıştı. Uzaklarda nöbet tutan yiğitlerin gece boyu canlı tuttukları ateş zaman zaman yalazlanarak daha bir görünür hale geliyordu. Sabahın serin esintisiyle Büyük Yaylanın otunun çiçeğinin toprağının ağacının tanıdık kokusu Aybar'ın ciğerlerine doldu. Naz'ı yedeğine alan Huranlı yemini vermeden önce su içmesi için hayvanı sere serpe akan ufak derenin kenarına götürdü. Yaz mevsimiyle birlikte canlanan yaylanın çimleri, rengârenk kır çiçekleri arasında seçilen sarı ve beyaz papatyalar, gelincikler, şakayık ve petunyalarla süslenmişti. Yeni günün taze havasında, Naz'ın su içtiği derenin karşısına sıralanmış dağ yaseminleri hoş kokularıyla insanın içini ferahlatıyordu. Taze baharın güzelliği Aybar'ın gönlünde memnun bir gülümseme olarak şekillendi.

      Naz temiz suyu yavaşça içmeye başladığında Aybar iki hafta kadar önce obalarını ziyarete gelen misafirlerini düşündü. Tam da konuklarının söylediği gibi, Kulgan Bey'in Tam Kalgar'ın çadırında ağırlandığı gecenin sabahında büyük amcası Koru Bey de Togu Han'ın buyruğunu almıştı.

      Han buyruğuna göre Kazal Boyunun Yüz yetmiş sekiz obasının her biri, on melez Huran atını hemen hazır etmeliydi. Diğer tüm Huranlılar gibi Koru Bey de aynı şeyi düşünüyordu. Bu buyruk büyük obalar için bile yerine getirilmesi zor bir yükümlülüğün ağırlığını taşıyordu.

       Vahşi Huran atları evcilleştikten sonra nadiren, o da sadece normal atlarla çiftleştiğinden, Huran melezlerinin sayısı pek fazla değildi. Safkan Huranlar sahiplerine bağlandıktan sonra başka hiç kimseye ve hiçbir şeye ilgi göstermiyorlardı. Huran melezleri de safkanlar gibi sahiplerine çok bağlıydılar, bununla birlikte melezler çiftleşse bile, doğan taylar çoğunlukla Huran atlarının özelliklerini taşımıyordu. Bu da gerçek Huran melezlerini daha kıymetli bir hale getiriyordu. Kaldı ki sahipleri de melez olmalarına rağmen bu değerli atları ellerinden çıkarmaya gönüllü değillerdi.

      Tüm Huran atlarının en tuhafı olan Naz, bu konuda da diğerlerinden farklıydı. Soydaşları tüm yaşamları boyunca, zayıf bir ihtimal dahilinde birden fazla çiftleşirken, şimdi suyunu içmekte olan kısrak Aybar'ın doğumundan bu yana hemen her yıl ikiz taylar doğurmuştu. Naz sayesinde tüm Diyar'da Aybar'dan çok Huran melezi olan kimse yoktu. Yaşlı Tam Kalgar Aybar'ın çocukluğu boyunca onun tüm mallarını genç Huranlı adına yönetmişti. Babasından kalan serveti ve Naz'dan gelen melez sürüsü sayesinde Aybar, Huran halkı içinde oldukça varlıklı sayılırdı. Yeşil düzlüklerde yaşayan bir Huranlı için zenginlik hayvanlar, silahlar ve çocuklarından başka bir şey değildi. Bilenler sadece Togu Han'ın koyun sürüsünün Aybar'ın sürüsüyle boy ölçüşebileceğini söylüyorlardı. Her yaz sonunda çoğalan hayvanlardan önemli bir kısmını satılmak üzere Dur limanına gönderen Tam Kalgar, Diyar'ın nadir bulunan değerli taşları karşılığında sattığı bu hayvanlarla Aybar'ın zenginliğini arttırmıştı. Yaşlı savaşçı iki yaz önce tüm malının mülkünün yönetimini Aybar'a bırakmıştı ve bunların içerisinde üç sandık dolusu değerli taş da vardı. Tam Kalgar'ın söylediğine göre bu çok büyük bir zenginlikti ama genç Huranlı bu zenginliğin büyüklüğünden hiçbir şey anlamıyordu. Yine de adamın tavsiyesine uyan Aybar, sandıkları Kara Ormanın içlerinde, yerini sadece Erduga ve kendisinin bildiği bir yere saklamıştı.

SIR MUHAFIZI-MAVİWhere stories live. Discover now