İHANET 10.BÖLÜM

En başından başla
                                    

"Tamam istediğin buysa susuyorum." Gözlerini baydı. "Ne kadar sevindim anlatamam." Yüzüme gülümseme yerleştirdim, "Sana bir şeyler hazırlayım ister misin?" Dedim.

"Seviyorsun diye zeytin yağlı fasulye yapmıştım." Derken gözlerimi Alparslan'ın gergin yüzünden ve çatık kaşlarından bir an olsun ayıramıyordum.

"Aç değilim." Dedi tonsuz bir sesle yüzüme bile bakma gereği duymadan. Derin bir nefes alıp, "Canın bir şeye mi sıkkın senin?" Dedim şüpheyle. Geldiğinden beri sessizdi, yüzü asıktı açtığı maç kanalını izliyor gibi gözükse de aslına bakılırsa izliyormuş izlenimi verdiği gayet fark ediliyordu bunu görebiliyordum, Ela'ya olan öfkemi kusayım derken canı sıkkın olan adamı iyice mi sıkmıştım bilemiyordum.

"Hayır hayatım sadece bu gün çok yoğunduk biraz yorgunum."

"Öyle mi?" Derken düşünceli gözlerle televizyon ekranına bakan kocama bakıyordum.

"Yorgunum demiştim." Bende buna hemen inanmıştım. Hadi ama beni kolay kolay kandıramayacağını bilmiyor muydu bu adam?

Alparslan inkar etsede canının bir şeylere sıkıldığı her halinden belliydi beni kandırması boşa bir çabaydı sadece. Neden benimle konuşmuyordu moralini bozan, canını sıkan her neyse neden bana anlatmıyordu anlamıyordum.

"Hadi ama." Kumandayı elinden alıp televizyonu kapattım.

"Konuş benimle iş yerinde mi bir şey oldu yada başka bir durum mu var, yoksa ben mi sıktım canını?" Aramızdaki mesafeyi yok ederek yanına yaklaşıp oturdum. "Canım." Elimi kaldırıp yüzüne uzattım "Söyle hadi var bir şeyler sende." Kara gözlerini bana çevirdi. İçinde barındırdığı tufan her defasından beni etkisi altına almayı başarıyordu.

"Çisem?" Dediğinde, "Efendim." Dedim yumuşak bir sesle.

"Sana hayır dedim anlamıyor musun beni?"

Sert çıkışıyla bir an afalladım. Beni ona kötü bir şey söylemişim gibi terslemiş kendimi kötü hissetmeme sebep olmuştu. Sadece iyi olup olmadığını merak etmek hakkım olarak sormak suç muydu? Verdiği tepki çok fazlaydı.

"Terslemene gerek yok, konuş benimle diyorum kötü bir şey söylemiyorum ki, neden bu kadar gerildiğini anlamıyorum." Haline aniden değişen tavrına anlamsız çıkışlarına anlam yüklemekte zorluk çekiyordum. Çok tahammülsüzleşmişti.

"Sık boğaz ediyorsun insan bir kere sorar cevabını alır daha da üstelemez. Sen neden böylesin herşeyi çok uyluyorsun."

"Ben senin karınım canın sıkkın olduğunda yada yorgun olduğunda nasıl olursun bilecek kadar iyi tanıyorum bir şeylere sıkılmışsın bariz belli bu. Bana bağırmandan nefret ettiğimi de biliyorsun."

"Benimde hoşuma gittiği pek söylenemez ama beni bu raddeye getiren sensin." Hışımla ayağa kalkıp sırtını bana döndü.

"Boğuyorsun, sıkıyorsun." Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Gerçekten ona bunumu yapıyordum.

"Nereye gidiyorsun?" Diye bağırdım arkasından.

"Odaya."

"Neden böyle davranıyorsun, sanki sana bir şey yapmışım gibi bana niye böyle hissettiriyorsun?" Tırnaklarımı avuç içime geçirdim.

"Haksızlık bu."

Basamakların ortasında durdu, omzunun üzerinden bakıp, "Saçmalıyorsun Çisem, bak gerçekten yorgunum ve başım ağrıyor güzelim seninle tartışmak istemiyorum beni zorlama."

"Benim amacım bu değil ki zaten, merak ettiğim için soruyorum bu kadar abartacağını seni rahatsız edeceğimi bilemezdim."

Başka bir şey söylemezken basamakları seri adımlarla çıkıp gözden kaybolduğunda, hemen peşinden çıkıp ardından odaya girdim. Yatakta uzandığını görmemle omuzlarımı yukarı doğru kaldırıp indirdim. Alparslan'la tartışmaktan nefret ediyordum. Hele ki böylesi basit, konuşarak anlaşa bileceğimiz ve çözüme ulaştırabileceğimiz durumlar varken, saçmalayarak büyütüyor sorun haline getiriyorduk.

İHANET |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin