Bölüm 52

34.2K 1.3K 307
                                    

Kenan

Ela'yı gülmek için kendini böylesine zorlarken görmek, onun güzelim yeşil gözlerine varamayan gülümsemesini karşıdan izlemek, ilişkimizde yaşamayı arzu ettiğim en son şeydi. O benim en kıymetlimken, onu üzeni ben de delice bir arzuyla üzmek hatta canını yakmak istiyordum. Onu üzen, bana böylesine uzak durmasına sebep olan kişinin annesi olması kararımdan dönmeme asla sebep olamazdı.

Aksine Ceyda'nın canını seve seve yakabilirdim. Bundan da zerre pişmanlık duymazdım. Ama...

Hep bir aması vardı onunla ilişkimizin.

Kendileri eski üvey annem oluyorlardı ve nihayetinde küçük kardeşimin de annesiydi. Yine de onun varlığına, nasıl başardığına bir türlü emin olamadığım ailem üzerindeki etkisine katlanamıyordum. Onunla aramızda fiziki anlamdaki mesafe hayatımıza burnunu sokmasını ya da aldığı saçma kararlarla hayatımızı etkilemesini engellemiyordu. Her zaman aramızı bozacak bir olayı, bir bahanesi vardı. Şimdiyse neden olduğunu sormaya korktuğum bir sebepten dolayı karımı üzmüştü.

Bugün restoranda onunla Ela'yı karşılıklı otururlarken gördüğümde ilk yapmak istediğim şey, onu elinden tuttuğum gibi dışarı çıkartıp oradan uzaklaşmaktı. Yanına gitmemek için verdiğim savaşı sonunda kaybetmiş, yine onu koruma içgüdüsüyle soluğu masalarının yanında alıvermiştim. Yanlarına yaklaşırken, sesleri olması gerekenden fazla yüksek çıkıyordu. Yemek yiyen birkaç müşterinin dikkatini çekmiş olmalarına rağmen meraklı bakışlara aldırmadan hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Kendilerine bakanların farkında bile değillerdi. Yanlarına hızlıca vardığımda ise mevzu konunun yine ben olduğunu anlamıştım. Kızını ne zaman benimle ilgili doldurmaktan vazgeçecekti emin olamıyordum ama artık bu durum can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.

Her ay hesabına yatan yüklü miktarda parayı kestiğimde de benim hakkımda böyle atıp tutabilecek miydi merak ediyordum. Her şeye rağmen, Ela'nın mutluluğunu gözetmem gerektiğini biliyor bu yüzden de Ceyda'nın kendisini benden üstün zannetmesine göz yumuyordum. İstesem onun alışık olduğu bu lüks hayatı elinden bir çırpıda alır, kimine göre konforlu olabilecekken ona göre vasat yaşam standartlarında bir hayata onu mahkûm edebilirdim.

Amalarım vardı benim. İşte bir ama daha burada benim elimi kolumu bağlıyordu.

Bu yüzden de Ela'nın ısrarlarına dayanamayarak restorandan dışarı çıkmış, onu annesiyle yalnız bırakmıştım. Sonucu ne olursa olsun kendi aralarında tartıştıkları bu meseleyi halletmelerini ummaktan başka çarem kalmıyordu. Günün sonunda Ela'nın yanında olan yine ben olacaktım ve Ceyda yalnız başına kalacaktı.

Tek tesellim de buydu.

Ela annesiyle uzaktan izlediğim soğuk vedalaşmasının ardından yanıma geldiğinde tam da tahmin ettiğim gibi dağılmış görünüyordu. Solgun yüzü çok fazla şey anlatmazken yine de aralarındaki meseleyi deşmeyecek, sorular sorarak Ela'nın üzerine gitmeyecektim. Annesi hakkında araları nasıl olursa olsun kötü konuşmam hoşuna gitmiyordu. Kim olsa bundan hoşlanmazdı. Bu konuya yaklaşımımda dikkatli olmam gerekiyordu. Çünkü ağzımdan çıkanlar her seferinde iyi şeyler olmuyordu. Neyse ki onun kafasını dağıtacak elimde önemli bir silahım vardı.

Hayır diyemeyeceği tek şey, bendim.

Gururla söylemek gerekirse, bana âşık olması her zaman işime, işimize yarıyordu.

Kimi zaman Ela'nın onun kızı olduğuna inanasım gelmiyordu. Babasına genlerini kızına böylesine titizlikle aktardığı için ne kadar teşekkür etsem azdı. Aslında kendisiyle iletişime geçmek, karşılıklı oturarak teşekkürümü iletmek istiyordum. Ela'yla aralarındaki meseleleri her ne kadar çözmek istesem de Ela bu konuda oldukça ketumdu. Babasıyla görüşmek isteyip istemediğini sorduğum bir gün kesin bir dille onu bir daha görmek istemediğini söyleyince, ben de onları buluşturmaktan vazgeçmiştim. Çoktan babasını bulduğumu, onun tekrar evlendiğini öğrendiğimi ve bu evlilikten de çocukları olduğunu ona hiçbir şekilde söyleyemezdim.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now