Bölüm 48

26.8K 1.4K 139
                                    

"Peki ya sana lütfen dersem?"

Dudaklarım Kenan'ın dudaklarının üzerinde, sadece nefesimle ona dokunarak beklenti içinde kalmasını sağlıyordum. Hâlâ yaptıklarımla bu denli soluğunu kesebiliyor olmak harika bir histi. Kendi oyunumun kışkırtıcılığına dayanamayıp dudaklarım dudaklarına teslim olduğunda her şeyi unuttum ve ona da unutturduğumdan emindim. Ellerimi sırtına dolayıp aşağı doğru yavaşça kaydırınca, gözlerini sıkıca yumdu. Ben de onun bu zevkle kıvranan görüntüsü karşısında mest olmaktan başka bir şey yapamadım.

Hissettiklerim hep çok yoğun oluyordu. Hâlâ onunla bu denli tutkulu anlar yaşıyor olabilmek aşkımızın bitmediğinin kanıtıydı. Ama şu anda kendimden geçmem değil onu İngiltere'ye yalnız gidebilmek için ikna etmem gerekiyordu.

Kenan ne yapmaya çalıştığımın farkında olsa da gidişat gösteriyordu ki benimle biraz oynayıp, sonra da yine aklımı başımdan alacaktı. Yatak odamızda gün hâlâ tam olarak aydınlanmamışken ciddi konular konuşmak ne kadar doğruydu bilmiyorum ama onu ikna etmek için bu son şansımdı.

Kendini benden zor bela ayırarak, "Üç gün için bile olsa bu yatakta sensiz yatmak istemiyorum," deyiverdi. Aramızdaki o bağ çatırtı eşliğinde koptu; o kavurucu his bir anda kayboldu. Aklımdan geçenleri bu kadar kolaylıkla hissetmesi çoğu zaman sinir bozucuydu.

"Ben de istemiyorum ama mecburum, biliyorsun," diyerek aslında onu ve çocukları bırakmanın benim için de zor olduğunu anlamasını sağlamaya çalıştım.

Şimdiye kadar buna hiç kafa yormasam da bir anda istediği şeyin bencilce olduğu gerçeği sinirimi bozdu. O, iş için günlerce yurtdışında kaldığında; ben evde çocuklarla yalnız kalıyordum ve yalnızlığımı hissettirecek kadar ona dert yanmıyordum. Bu yatakta çoğu kez onsuz uyumak zorunda kalıyordum ama bir kere bile şikâyet etmemiştim ama o bugüne dek hiç tek başına kalmamıştı. Bu sefer acaba sorun ben de mi diye düşünmeden edemedim.

"Sence bencilce mi davranıyorum?"

"Sen kendinden başka herkesi düşünüyorsun, bencil olmazsın. Bencil olan benim," dedi ve sonra da süslü cümleleriyle beni kandırmaya devam etti.

"Seni kendimce, belki de normal olmayan bir biçimde özlüyorum." Sözlerinin etkileyiciliğiyle her defasında dağılıyordum. O böyle güçlü duygularla aşkını ifade ederken yapabileceğim tek şeyi yaptım ve dudaklarımı sert dudaklarına bastırdım. Beni kollarıyla sararken onun kokusunu derin derin içime çektim. Nefes almamı zorlaştıran uzun, tutkulu bir öpücükle başlayan şeyi beni tekrar yatağa sırtüstü yatırarak devam ettirdi.

Beni yıldırma stratejisinin bir işe yaramayacağını ona ispatlamak için kendimi becerebildiğim kadarıyla ondan uzaklaştırdım. "Ben de seni özlüyorum ama bunu senden sonsuza dek ayrılıyormuşçasına dert etmiyorum!" dedim ufak bir sinirle ve onu üzerimden iterek yatakta doğrulmaya çalıştım. Bu kadar güzel sözün ardından bu yaptığım belki zalimceydi ama beni üzerimde ters psikoloji uygulayarak, en etkili silahıyla ikna etmeye çalışmasını istemiyordum. Bu sefer buna kanmamaya niyetliydim. Son on dakikadır onu ikna etmek için uğraşıyordum ama bana mısın demiyordu. Biraz önceki oynaşmamız şimdi emin olduğum bir biçimde bir tartışmaya doğru sürükleniyordu.

"Evlenince aslında daha doğrusu çocuklar olunca bu duygunun azalacağından korkmuştum ama tam tersi oldu. Şimdi kaybedecek daha fazla şeyim var ve ben sana eskisinden daha bağımlıyım. Dikkatini çekerim. Bağlı değil bağımlı!"

Kenan bu sözleri söylerken bütün iplerin aslında benim elimde olduğunu söylemeye çalışıyordu ama kesinlikle iplerin benim olduğunu ima ederken bile beni yönlendirmeyi iyi biliyordu.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now