Bölüm 47

29.8K 1.2K 122
                                    

4 Yıl Sonra

Kenan

Aradan geçen bunca seneye rağmen hâlâ bu kadının yanımda uyuyan görüntüsüne bakıp heyecanlanabiliyordum. Mucize gibi bir şeydi ona sahip olmak. Tek bir kadın ve onun bana yaşattığı cennet misali bir hayat...

Onun da beni en az benim onu sevdiğim kadar sevdiğini bilince, onun yarattığı hayata sıkı sıkıya tutunmuştum, çünkü o, ondan önceki hayatım gibi soğuk ve anlamsız değildi; her şeyiyle gerçekti ve bundan sonra da bana geleceğe dair çok şey vaat ediyordu. İlişkimizde iniş çıkışlarımız olmuyor muydu? Elbette bizim de anlaşamadığımız çok fazla konu vardı. Yine de o benim en kıymetlimdi. Beni değiştirmeyi, insancıl yönlerimi ortaya çıkarmayı başarmıştı. Hayatımın girdiği yeni yoldan oldukça memnundum. Çocuklar doğduktan sonra, içimde son kırıntıları kalan acımasız ve sinirli adam yok olup gitmişti. Ela da benimle beraber değişiklikler yaşamıştı kendine dair. Bir kere olgunlaşmıştı. Kriz zamanlarında eskisi gibi benden kaçmaktan vazgeçmişti. Aksine beni, bizi daha fazla sahipleniyordu. Onu sevmem ve ölümüme kadar korumam için bana sunulmuş gibiydi.

Bundan tam 6 sene önce hayatıma bomba gibi düşen Ceyda ve ailesi o zamanlar benim için tam bir sürpriz olmuşlardı. Güzeller güzeli kızı onu görür görmez aklımı başımdan almış, beni görkemli girdabına sürükleyivermişti. Ela ve çocuklar şimdi benim hayat gayemdiler. Ceyda ise yaptıklarıyla ona karşı hep tetikte durmama sebep olmuştu.

Şimdi ise çok şükür hayatımızdan temelli olmasa da çıkmıştı. Bizi rahat bırakalı tam bir sene oluyordu. Babamla büyük bir aşkla evlenen kadın, son 2 seneyi sürekli onunla kavga ederek geçirmiş, babama vadettiği huzuru verememişti.

Ama karım artık annesiyle ilgili daha kararlı ve kendinden emindi. Kesinlikle ikisi arasında yaşanan tartışmaları bize yansıtmamış, ilişkimizden uzak tutmuştu. Ben de bu sebeple daha az sinirli ve işime konsantreydim. Babamla ayrılmalarının ardından uzun bir tatile çıkan Ceyda Hanım, hâlâ o tatilinden dönememiş pek de dönecek gibi durmuyordu. Bu hepimiz için en iyi olandı. Londra'ya gitmiş, orada kendine yeni bir hayat kurduğunu iddia ediyordu. Ali babamın yanında kalıyorsa da vaktinin çoğunu bizim evde geçiriyordu. Bu benim de istediğim bir şeydi, ne de olsa onu ben yetiştirmek istiyordum. Ela'nın da en az kendi çocukları gibi onu sahiplendiğini bildiğimden babamın gözü asla arkada kalmıyordu.

Babamsa bu kadar olayın üzerine bir süre kendini her şeye kapatmış sonra da kendini Ali'yle torunlarına adamıştı. Ela hâlâ ona karşı temkinliydi, bunda da sonuna kadar haklıydı.

Ben de iş mevzularında babamla hâlâ ayrı çalışsam da kendisine destek vermeye devam ediyordum. En azından, Ali büyüyüp kendi kararlarını alana kadar onun adına şirketi idare edecek, babamla aldığımız ortak kararla Uğurlueller Holding'in başına Ali'yi geçirecektik. Bence bu durumun hiçbir sakıncası yoktu. Onun çok iyi yetiştiğine ve adaletli bir genç olacağına inancım sonsuzdu.

Yanımda uyanmaya çalışırken kıpırdanınca iç geçirdim. Fiziksel olarak sevilmeyi hak ediyordu ve henüz onun bundan haberi olmasa da hak ettiği sevgiyi bu sabah ona yine ve fırsatım olduğu her an sunacaktım. Onun sıcaklığına sokulup, "Seni özledim," dedim henüz gözlerini açamadan kendini kollarıma bırakan karıma.

"En son dün akşam görüşmüştük, sanıyorum," dedi karşılık olarak ama şimdiden gözleri benim sunacağım zevke acıkmış şekilde bakmaya başlamıştı. Hem yakıyordu hem de zevkle yakarken bağımlılık yapıyordu.

"Fark eder mi sanıyorsun? Çocuklar uyanmadan diyorum, seni doyasıya öpsem? Biliyorsun hani bana doğduklarından beri kastları olanlar var ya."

"Beni senden kıskanıyorlar. Senin çocukların da sana benziyor işte, kıskançlar."

Bunu öyle bir söylemişti ki sanki tek suçlusu benmişim gibi her sinir olduğu huylarını benden almışlar gibi konuşup duruyordu. Dediğine karşılık gülerek, onu kollarıma daha çok çektim.

"Benden başka kimden kıskanırlarsa kıskansınlar. Ben babalarıyım, farkım olmalı bir kere, bu nedir ya? Radarları var mübareklerin. Ne zaman sevmeye kalkışsam seni, odadan içeri dalıyorlar ama merak etme bu sefer kapıyı kilitledim. Ağlayıp dursunlar kapıda, acımak yok artık."

"Ne kadar hainsin, gaddar baba seni!" derken kıkır kıkır gülüyor, yalandan da olsa suçlayıcı bakış atıyordu.

"Söz konusu sen olunca, acımam yok! Gidip, çizgi film falan izlesinler."

Adeta bir çocuk gibi söyleniyordum ama yeteri kadar sert olmayı başarabilirsem onu etkilerim diye düşünmüştüm.

Artık konuşmayı sonlandırmanın vakti geldi de geçiyordu. Geceliğinin askılarını omuzlarından sıyırmaya başladığımda o da bana yardımcı olmak için altındaki saten şortu bacaklarından çıkarmaya uğraşıyordu. Dantelli iç çamaşırına sıra geldiğinde bu işi tamamen bana bırakması için onu durdurdum ve bu işi zevkle yerine getirdim. İkimizin de telaşı gözlerimizden okunuyordu.

Ela'yı severken aceleci olmak hiç tarzım olmasa da ikizler faktörü beni hep bu hale getiriyordu. Her an kapının yumruklanma ihtimali vardı. Bana aşkla karşılık veren kadınımın dudaklarını iştahla ve ihtiyaçla öperken bir yandan da doğumdan sonra dolgunlaşan kalçalarına elimi götürüp, okşuyordum. Bu yeni hali benim daha çok hoşuma gidiyor, bunu her fırsatta dile getiriyordum ama Ela bundan oldukça şikâyetçiydi.

Dudağının kenarıyla, bana sinsice gülen karımın hoşuna gideceğini bilerek, kulağına doğru eğilip, "Çok güzelsin," dedim. Boğazımın düğümlenmesine engel olamıyordum. Elimle çenesinden tutup, dudaklarını dudaklarıma yönlendirdim. O da yattığı yerden doğrularak kucağıma daha da sokulup arsızca, "Yalancı," dedi.

"Kalçalarına bayılıyorum." Ona söylemek istediğim çok fazla edepsiz şey vardı ama dudaklarımı sadece onu öpmek için kullanacaktım. "Ya başlama yine," diye hem heyecanlanmış inlerken hem de sitem ederken kendini kontrol edemiyordu.

"Kesinlikle böyle nefes kesicisin. Sana kilo vermeyi yasaklamıştım en son."

"Ahh tamam..." Şu anda sırf onu kışkırtmak için söylediğim sözler sayesinde, bana daha sert davranmaya başlamıştı.

Hâlâ onu öperken kalbimin deli gibi şiddetli atışını hissedebiliyor, bana tattırdığı hislerle başımın dönmesine engel olamıyordum. Tüm bedenim aramızda boşluk kalmayacak şekilde onun bedeninin üzerindeydi. Şu anda ilgi görmek istiyor, tenini yakıp bana geçen arzusunu söndürmem için bana kirpiklerinin arasından bakışlarıyla yalvarıyordu.

Hızlı hızlı soluyarak dudaklarımı dudaklarından bembeyaz boynuna kaydırmış, onu şiddetli öpücüklere boğuyordum. Başını yana yatırarak bana daha fazlası için izin veriyor, aldığı zevki arttırmak istiyordu. Zevk mırıltıları çıkarıyordu.

Ellerinden birini karnıma kaydırınca, sesli bir iç çektim.

"Anneee..."

"Ben bu işin..."

"Dur... Dur Kenan, bak ağlıyor çocuk."

"Hep o yaygaracı Ege zaten!" diye söylenmeye başlamıştım ama çoktan kendimi yatağa sırt üstü bırakıp, kollarımı da başımın altına almış, Ege Bey'in tatlı sırıtan yüzünü görmeyi bekliyordum.

Aslında büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordum ama oğlumun güzel yüzünü her sabah görecek olmak benim için her şeyden daha değerliydi. Her şey işin eğlencesiydi. Nasıl olsa, gece Ela'yı bir ara uyandırır sabah kaldığımız yerden devam ederdim.

Yatakta iki saniye önce zevkten kıvranan kadın, şimdi anne haline geri dönüp beni öylece yüz üstü bırakmıştı. Aceleyle giyinip, hemen kollarına oğlumuzu almıştı. Annesinin kucağında zevkten dört köşe olan Ege'yi yatağa yanıma bırakılınca, Ege hemen boynuma atlayıp sıkıca bana sarıldı. Arkasından da Ada yavaş adımlarla kapıya kadar gelip onunla ilgilenilmesini beklemeye başladı.

Ada Ege'ye göre daha sakin bir çocuktu. İlginin ona gelmesini beklerdi, talep etmeden. Ela'nın onu da kucağına almasını bekliyordu. Bu sefer yataktan ben kalktım ve Ada'yı kucağıma aldım.

Eğlenceli geçen yarım saatlik yatak keyfinden sonra, artık güne başlamak için kendimi hazır hissediyordum. Artık 5 yaşında olan bu canavarlarla hayat muhteşem eğlenceli ve hızlı geçiyordu.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now