Bölüm 8

58.9K 2.8K 260
                                    

Kenan...

Yemek boyunca gözlerim sürekli Ela'nın üzerindeydi. Ama o masada tam karşımda oturmasına rağmen varlığımı inkâr edercesine bana hiç bakmıyordu. Şimdi arada yakaladığım meraklı bakışlarından mahrum kalınca, kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Aradan geçen şu kadarcık zamanda ne değişmişti de beni yok sayıyordu. Oysaki kapıda karşılaştığımızda heyecandan elinin ayağına dolaştığına yemin bile edebilirdim. Ona karşı hissettiklerimden neredeyse utanacak haldeyken karşımda öyle titremesi heyecanlanmamı sağlamıştı.

Bu kadar kısa sürede beni etkilemeyi başarmış, bir daha bu eve gelmeyeceğim diye kendime verdiğim sözü çiğnetmişti bana.

Babam Ceyda'yla çıkmayı planladıkları tatille ilgili ona bir şey sorunca sadece kafasını kaldırdı ve bana kaçamak bir bakış attı. Sonra yine tüm ilgisini babama vererek beni beklenti içinde bıraktı. Ela'nın gözlerini gördüğümde ortada bir şeyler döndüğünü anlamıştım; yaprağın üzerine düşmüş çiğ tanesi gibi dolu dolu bakıyorlardı.

Ceyda, biz eve geldikten hemen sonra yukarı kata çıkmış, bir müddet sonra da Ali'yi yanımıza göndermişti. Aradan geçen yarım saatin sonunda her ikisi de beş karış suratla yemek masasına oturmuşlardı. Yukarıda ne konuştularsa Ela'yı üzen şeyin bu olduğu belliydi.
Birden Ceyda'ya olan nefretim kat be kat arttı. Ondan daha da nefret ettim. Onunla ilgili yaptırdığım araştırma sonunda; elimdeki sadece koca bir hiçti. Eski kocasını bulmuştum ama gayet normal bir hayat sürüyordu adam. Eminim Ceyda'nın onun sağ olup olmadığından bile haberi yoktu. Adam onları terk edip gittikten sonra yurtdışında yaşamaya başlamıştı. Yeniden evlenmiş, çocukları bile olmuştu. Boşandıktan sonra Ceyda'yla hiç bağlantıya geçmemişti.

Maddi olarak çocuklarına yardım etmiyordu. Onun bu kadar temiz bir geçmişi olması beni daha da işkillendiriyordu. Zengin koca avcısı diye tahmin ettiğim kadın, sütten çıkmış ak kaşık misali evime yerleşmiş ve artık benim cici annem olmuştu.
Ela'nın da annesine benzeme ihtimali vardı. Bu konuda dikkatli olmam gerektiğini bilsem de duygularım mantığımın açık ara önünde gidiyordu. Kendimce Ela'yı sahiplenmiştim. Bana kaçamak bir şekilde gülümsediğinde kalbim uzun zamandan sonra ilk defa hızla atmaya başlamıştı. Onun annesinin kızı olması umurumda değildi. Ben onu her şeyden çok istiyordum.
Onun da beni istemesini sağlayabilirdim.
Annesine rağmen hem de.

Onunla karşılaştıktan sonra dönüşmeye başladığım adamı tanıyamıyordum. Bana ne yaptıysa, bu hem beni korkutuyor hem de bana sevgi adına umut veriyordu. Babama bu evliliği yaptığı için neredeyse şükredecek hale gelmiştim. Bir kadına karşı değil bir şey hissetmek, şimdiye kadar kendimden başka kimseyi umursamamıştım. Onu kollarımda tuttuğum, kokusunu aldığım günden beri aklımdan çıkartamıyordum. Bana diklendiği anlar bir türlü gözümün önünden gitmiyordu. Yine de hislerimi ona nasıl açacağımı, onu korkutmadan ona bunları nasıl söyleyebileceğimi bilemiyordum. İlk defa dilim söylemek istediklerime itaat edemiyordu.

Onunla son görüştüğümüz geceden beri benden korktuğundan başka bir düşünce geçmiyordu aklımdan. O gece ona söylediklerimin her kelimesinden şimdi pişmanlık duyuyordum. Nikâh günü Alin'in ona karşı davranışları beni adeta çıldırtmıştı. Ela'yı gördüğü anda ona karşı ilgim olduğunu anlayacak kadar zeki bir kadındı ve onu kıskanmıştı.

Kıskanan her kadınımın sonu tıpkı Alin'ininki gibi olurdu. O da şimdi yaptığının cezasını çekiyordu. Oysa benim gazabıma uğramamın ne demek olduğunu önceden de iyi biliyordu. Artık onunla işim olmazdı. Eğlenceli ve tatmin ediciydi ama daha fazlası olamayacağını kaç kez anlatmıştım ona. Nikâha da gelmesini istememiştim ama her nasıl yaptıysa kendini davet ettirmeyi başarmıştı. Zaten geldiği için acayip sinirlenmiştim bir de üstüne Ela'yla o şekilde konuşunca kendime hâkim olamayıp, onu sürüklediğim gibi dışarı atmıştım. Onun orada olmasına bile izin vermem hatayken; abuk sabuk konuşması tahammül edilir şey gibi değildi. Sonra Ela'nın gözlerinde gördüğüm o korku, beni daha da hiddetlendirmişti. Onun şaşkın bir o kadar çekingen bakışlarından bunu anlamak zor değildi. Bana öyle ürkekçe bakması içimi daha da alevlendirmişti. Korkması da belki en hayırlısıydı ama kendimi ondan uzak tutamıyordum.

Onu görmeden durmaya dayanamamış, yine yanında bulmuştum kendimi. Ondan uzak kalamazdım bundan böyle. Kendimi bile bile kandırıyordum. Ona yaklaşmakla ilgili önceden hissettiğim tedirginlik yok olmuştu. Onu istediğimi biliyordum. Hislerime dizgin vurmanın ne kadar saçma ve manasız olduğunu bildiğim gibi ona ihtiyacım olduğunun da farkındaydım artık.

Onun hissettirdikleri beni kendime yabancılaştırıyordu ama nedense sanki evimdeymişçesine bir hisle dolmama da sebep oluyordu.

Yemek boyu dalgınlıktan aklımı masada dönüp duran sohbete veremesem de her defasında babamın sorularına zoraki cevap vermeye çabaladım. Ela yemeğini bitir bitirmez ödevi olduğunu söyleyip, odasına çıkmak için izin istediğinde de buradaki işimin bittiğini anladım.

Giderken arkasından bakmamak için kendimi zor tuttum.

Ah Ela...

Neden biraz daha kalmıyorsun ki yanımda?

Nasıl bir etkisi vardı bu kızın benim üzerimde böyle?

Yemek masasından kalktıktan sonra izin isteyip odama çıktım ben de. Ne babamla ne de Ceyda'yla vakit geçirmeye katlanacak haldeydim. Ela'nın odası tam benim odamın üst katına denk geliyordu.

Onun odasının içinde dolandığını, ayak seslerini net bir şekilde duyabiliyordum. Bir ara odasından hafif bir müzik sesi geldiğini bile duydum. Penceremin önünde oturmuş dışarıyı izlerken onun da benimle aynı yere baktığını, şu anda kucağımda oturuyor olduğunu hayal ettim. Sinirle elimdeki kadehi bir dikişte bitirdim. Şişenin dibini görecektim bu akşam anlaşılan. Şimdi de alkolik olacaktım o yeşil gözleri yüzünden. Bu gece bana bakmaması tıpkı boğazımdan akıp giden sıvı gibi içimi yakmıştı.

Onu hala takip ettiriyordum. Rıza artık onun hem şoförü hem de benim gözüm, kulağım olmuştu. Ben yanında olamasam da en azından güvende olduğunu bilmem gerekiyordu. Neler yaptığını, kimlerle görüştüğünü merak ediyordum.

Ela'yla ilgili okul, ev, kafe dışında hiçbir şey öğrenememiştim. Bildiğim tek şey etrafımdaki diğer kadınlar gibi orada burada gezip, aranmıyordu. Kesinlikle tertemiz bir kızdı; hatta benim için fazlasıyla temizdi.

Amacım babamı Ceyda'dan ayırmakken a ben onun kızını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Zihnimin karanlık ve çarpık düşünceleri üretmesi hiçbir zaman tesadüf eseri olmamıştı. Bunun sebebi, beni bugün olduğum adam yapan şey beni peş peşe aldatan ve yok sayan insanlardı.

Nihayetinde ben, ben olmaktan çok onların yarattığı acımasız ve duygusuz bir adamdım şimdi. Ama Ela'nın da diğer insanların beni gördüğü o gözle görmesini istemiyordum. Uzun bir zamandan sonra ilk defa birinin benim hakkında iyi şeyler hissetmesine ihtiyacım vardı.

Benim ona ihtiyacım vardı.

Çoğu kadına göre ben ulaşılmazdım ama işin aslı bu değildi. Seçiyordum. Beni sorgulamayacak, beni ilgisiyle boğmayacak daha doğrusu beni sıkmayacak kadınlarla birlikte oluyordum. Bu yüzden de etrafta onlarla görünmekten, onları aşk sözleriyle kandırmaktan çok uzaktım. Serttim ve dediğimi yaptırmaktan, dediğimin sorgusuz yapılmasından hoşlanırdım.

Peki, yırtık kalbimi tamir edecek, beni seven bir adam yapabilecek kadın o muydu?

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now