Bölüm 27

50.3K 1.9K 230
                                    

Bunalımdaydım...

Ben onun kollarının sıcaklığında, beni hapsettiği bakışlarının tutsaklığında yıllarca yaşayabileceğimi düşünürken, şimdi ondan uzakta anlamsız bir boşluktaydım. Kenan'a bir türlü ulaşamamanın verdiği sıkıntı giderek beni mahvediyordu.

Beni arayıp sormamasına ne anlam vereceğimi bilemiyordum. Bu kadar çabuk vazgeçilen mi olmuştum bunun da farkında değildim.

Aradan geçen on günün sonunda gelmeyeceğini, beni bıraktığını sonunda idrak edebildim.

Bu da beni hayattan tamamıyla koparmaya yetmişti. Okula gitmiyordum, yemek yemiyordum, kimseyi görmek dahi istemiyordum.

Geceleri yatağımda ağlayarak sonunda da bitkin düşerek uykuya dalıyordum. Sabahları camdan içeri süzülen gün ışığının parlaklığı sinirimi bozduğu için yorganı kafama kadar çekip akşama kadar yatmaya devam ediyordum.

Bir tek Ali'yle vakit geçirmek için odamdan çıkıyor, onun yanında sadece eski Ela olabiliyordum.

O anlarda da sırf kardeşimi üzmemek için rol yapıyordum ama akıllı bir çocuktu ve bir derdimin olduğunu rahatlıkla anlayabiliyordu.

"Abla, Kenan Abi neden artık eve gelmiyor?" dediğinde akmasın diye uğraştığım gözyaşlarımı tutamayınca, Ali bu halimin sebebini tam olarak anlayamasa da sormaya devam etmişti.

"O gelmiyor diye mi üzülüyorsun?"

"Hayır tatlım," diyerek ona yalan söylemiştim.

O gün onun meraklı bakışları altında bir yandan onu korkutmamak için kendimi zorlarken, ağlamamı durdurmayı başarmıştım ama odama çıktığımda her zamankinden daha fazla ağlamış, sonunda da yatakta sızmıştım.

Bu sefer de gece yarısı gördüğüm kâbustan kan ter içinde uyanmış, daha hiddetli bir şekilde ağlamaya kaldığım yerden devam etmiştim.

Onsuz kalmak duyguların en acısıyla boğuşmak gibiydi.

Onun ne yaptığını, neler hissettiğini delice merak ediyordum. Beni bir kez bile aramamış olması annemin sözlerinde haklılık payı olduğunu düşündürtüyordu.

Bir adam evlenmek istediği kadını neden aramazdı?

Buna zihnimin ürettiği cevaplar korkunçtu. Aksi gibi Ali Kemal Bey de iş için yurt dışındaydı ve onunla da konuşamıyordum zaten burada olsa ona ne diyeceğimi bile bilmiyordum.

Kenan'sız bir Ela nasıl eski Ela olabilecekse o kadardım. Onun bana sağladığı huzuru hiçbir şeyde bulamıyordum.

Annem onu her gördüğümde bana üzgün gözlerle bakıyor, çoğu zamansa benden gözlerini kaçırarak adeta beni görmezden geliyordu.

Beni kaybediyordu, bunun farkındaydı. Sadece Kenan'dan uzak durduğum için mutluydu. Ama beni hapsettiği bu dipsiz karanlığın içinde ne kadar mutsuz olduğumla zerre ilgilenmiyordu.

Neden Kenan'dan bu kadar nefret etmek zorundaydı?

"O acısını bizim üzerimizden yaşamayı tercih ediyor," demişti bir gün bana.

"Senin masumiyetine leke sürmeyi göze alacak kadar gözü dönmüş karanlık bir adam. Ben seni yetiştirirken her şeyden korumaya çalıştım. Hep senin için güzel şeyler diledim. Ama sen Kenan gibi öfkesini dahi kontrol edemeyen, insanlara özellikle kadınlara değer vermeyen, kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir adama kapılıp beni yok saydın," diyerek daha fazla acı çekmeme sebep oluyordu.

Kısacası bana oh olsun diyordu. Keşke gidebileceğim başka bir yerim olsaydı diyordum içimden.

Ben de annemi aynı evin içinde yok saymaya başladım. Beni sözleriyle yaramasına izin vermeyecektim.

Verdiği cevaplar beni tatmin etmekten çok hıncını almak için fırsattı. Aldığım cevapların aynılığından bıktığım için de artık sormaktan vazgeçmiştim.

Artık onunla kavga dahi etmek istemiyordum; beni rahat bırakması bana yeterdi. Zaten bu isteğimi dile getirmeden beni çoktan kendi halime bırakmıştı. Okula gitmemem ne kadar canını sıksa da bu aralar bana fazla ilişmemesi işime geliyordu.

Kenan da gelmiyordu. Beni arayıp sormuyordu. Daha önce yaptığı gibi beni bu evden götürmüyor; tüm anlatılanları yalan çıkartmıyordu.

Okula günlerdir gitmediğim için endişelenen Merve, sonunda hastayım yalanıma inanmamış olacak ki dayanamamış eve kadar gelmişti. Merve beni ilk gördüğü anda, koşarak boynuma atlamış, "Ne oldu?" diyerek sıkı sıkı bana sarılmayı sürdürmüştü. Ona olanların hepsini anlattığımda şaşırıp kalmıştı. İlk zamanlarda Kenan'la ilişkime pek sıcak bakmadığını biliyordum ama zamanla benim ne kadar mutlu olduğumu gördükçe ilişkimize güven duymaya başlamıştı.

Konuşmasının her kelimesinde beni kendime gelmem için ikna etmeye çalışmıştı. Onun çoğu anlattığını dinlememiştim bile. Ama giderken söylediği son şey o gittikten sonra bile saatlerce beynimde dönüp durmuştu.

"Umudun kalacağına bu ilişkiye dair, bırak da emeğin kalsın Ela... Bunu yapmadığın için ileride çok pişman olabilirsin," demişti.

Yapabilirdim...

O beni istemese de her türlü beni kapıdan kovsa da bir kez daha onunla yüzleşebilirdim. Bu düşünceyle, her ihtimali de göze alarak Kenan'ı bulup konuşmaya karar verdim.

Günlerdir benim mabedim olan yataktan kalkıp aceleyle üzerime bir şeyler geçirdim ve Rıza'yı beni Kenan her neredeyse yanına götürmesi için ikna ettim. Bu epey zor oldu çünkü tam yarım saat dil dökmem gerekmişti.
Yol boyu onu göreceğim için heyecandan yanaklarımın içini kemirdim, durdum.

Kenan'ı deliler gibi, belki de kendimden çok seviyordum; tek isteğim doyasıya ilk aşkımı yaşayabilmekti ama annem için bunun hiç ama hiç önemi yoktu. Kendi yaptıkları hataları göremeyecek kadar bencildiler. Bizi ne hale getirdiklerinin, nasıl bir yanlışa sürüklediklerinin farkında bile değildiler.

Bu yüzden Ali Kemal Bey'e belki de annemden daha fazla kırgındım. Kendi oğluna bile sahip çıkmamıştı. Yıllar önce yaşananları hâlâ canlı tutup, bize aynı şekilde yaşatmaya devam ediyorlardı.

Ama ben bu yanlışı düzeltmeliydim. Beni bir daha görmek istemediğini söylese bile ona benim söyleyecek birkaç çift lafım vardı. Bu yüzden de Rıza'dan arabayı daha hızlı kullanmasını istedim. Onu bir an önce görmeliydim.

Neden bu kadar beklemiştim ki?

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now