Bölüm 39

35.2K 1.6K 157
                                    

Annemden gelen mesaj, yanına gitmek için acele etmemem gerektiğini bir kez daha anlamamı sağlamıştı.

Neden beni görmezden geliyorsun?

Bu durumda beni yalnız bırakarak cezalandırmaya mı çalışıyorsun?

Her şeyi kendine karşı yapılan bir hareket sayıyor, sınırlarımı umursamadan beni zorlamayı seviyordu. Kenan'la evlenerek ona ciddi anlamda başkaldırmıştım, ne kadar zaman geçerse geçsin bunu kabullenemeyecek ve her durumda bunu bana karşı silah olarak kullanacaktı. Ciddi ciddi böyle düşünüyor olması beni üzüyordu ama artık onun laflarına karşı bağışıklık kazanıyordum ve onu ciddiye almamam gerektiğinin farkına geç olsa da varmıştım.

O öğlen evden onunla buluşmak için ayrıldığımda kendimi oldukça kontrollü ve rahat hissediyordum. Bana karşı kullanacağı artık hamileliği vardı ama bu dokuz ayı en az hasarla atlatmak için kendime şimdiden telkin etmeye çalışıyordum. Daha doğrusu, Kenan'la birlikte olayları bir nebze de olsa akışına bırakmayı, onunla beraber olanlara göğüs germem gerektiğini öğreniyordum. Her ne kadar karşımızdaki annem de olsa, bazen taktik geliştirmek her ikimiz içinde yararlı olandı. Ben onun biricik kızıydım ama ne zaman ona göre yanlış bir şeyler yapsam, kendince doğru olanı bana dayatmak için içgüdüsel bir istekle doluyordu. Belki ben karşısında kendimden emin durursam benim büyüdüğümü anlayıp beni artık rahat bırakırdı. Bu hamilelik döneminde tabii ki onu yalnız bırakmayacaktım ama benim de kendime ait bir hayatım vardı ve onu doyasıya yaşayıp annemin histerik kişiliğinin yansımalarıyla kendimi perişan etmeyecektim.

Kenan'la balayımızdan dönerken yolda aldığımız annemin sürpriz hamilelik haberinin üzerine bir daha konuşmamıştık. Sadece bir kez bu konudan ne kadar uzak durursam kimse üzülmez diyerek kestirip atmış, beni şaşırtmayı başarmıştı. Muhtemelen içinde fırtınalar kopuyordu ama bununla ilgili bana duygularını yansıtmaktan, beni huzursuz etmekten kaçınacaktı. Benimle beraber onun da değiştiğini gözlemleyebiliyordum. Artık daha sükûnet içinde aşmaya çalışıyordu olanları.

Bir ay boyunca hayatımın en keyifli zamanlarını geçirdikten sonra, bugün itibarıyla Uğurlueller malikânesine giderek gerçek hayatla tekrar bağımı kuracaktım. Kapıyı tereddüt etmeden çalmış, açılmasını beklerken kapının önünde duran arabaları fark etmiştim. Kapıyı açanın Zeynep Abla olduğunu gördüğünce çok sevindim. Bu sevincimi ona da yansıtarak, yanaklarından öptüm sonra da onu kucakladım. Annem bu yaptığımı görse kesin fenalaşırdı ama umurumda bile değildi. Ona göre herkes, kim olursa olsun fark etmez, yerini bilmeliydi. Bu yaptığım da ona göre hiç uygun bir davranış değildi.

Sarılma ve birkaç dakikalık hoşbeşten sonra, içeriden gelen konuşma ve gülüşme seslerini işitmiş, evde annemin misafirleri olduğunu anlamıştım. Şu anda kimseyi çekecek halim yoktu ama mecbur salona doğru ilerlemeye başladım. İçeriden gelen seslerin bazıları tanıdıktı. Salona girer girmez misafirlerin annemin başkanı olduğu derneğin üyeleri olduğunu gördüm. Arkası bana dönük şekilde oturan annem, içeri birinin girdiğini anlayıp omzunun üstünden bana bakarak, "Ah Ela'cığım. Hoş geldin, tatlım," diyerek beni yanına çağırmıştı.

"Hoş bulduk, anne."

Misafirlere, "Sizler de hoş geldiniz," diyerek hepsiyle tek tek öpüştükten sonra en son annemin yanına giderek ona sıkıca sarıldım. Kollarının arasından sıyrılıp tam karşısındaki koltuğa oturdum. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. Aramızdaki sessizliği bölen, dernek sekreteri Selma Hanım oldu.

"Ela'cığım, harika görünüyorsun. Evlilik sana pek bir yaramış."

İltifatı karşısında, "Teşekkür ederim," diyerek kibarca gülümsedim.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now