Bölüm 18

53.6K 2.4K 294
                                    

O kadar olaya rağmen Kenan'ın kollarında huzurlu bir uykuya dalabilmiştim. Belki yaşadıklarımın yorgunluğu, belki de sevdiğim adamın kollarının sıcaklığı saatlerce bebekler gibi uyumamı sağlamıştı. Onun yatağında kendimi hiç olmadığım kadar dinlenmiş hissediyordum. Ama aslolan; son yaşadıklarımdan sonra sadece onun yanında güvende olduğumdu ve bana yalan söylemediğine inandığım tek kişinin o olduğunu düşünmemdi. Bunca zaman tek yakınım annemken, şimdi onunla iki karşı kıyıda kalmışız gibi onu kendime inanılmaz uzak hissediyordum.
Kenan her zaman koşulsuz yanımda olacak olandı sanki. İçimdeki mantıklı taraf ona güvenmemi söylüyordu. Onu dinleyip güvenecektim de. Bana duygusal anlamda yaşattığı heyecanı benim de ona yaşatabildiğimi anladığımdan beri, kendime olan güvenim artmıştı. İstese ona anında kendini sunacak etrafında bir sürü güzel ve alımlı kadın bulabilecekken benim yanımda olması, hem bende hayranlık uyandırıyor hem de bu durum içten içe beni tatmin ediyordu.
Yanında kolları arasında uzanırken, hâlâ uykudan açılamayan gözlerime öpücükler konduruyordu. Yaptığı şeyin ruh sağlığıma ne kadar iyi geldiğini anlaması için gülümsedim. Şu an yaşadığımız duygusal anların saatler önceki ateşli dakikalardan sonra yaşanıyor olması ilginçti. Kalbimde canlanan o duygulara onu da ortak etmek istiyordum. Ve ona olabildiğince sokulup, "Senin yanında o kadar mutluyum ki tarif bile edemem," dedim. Şimdi bakışlarımı onun o esiri olduğum gözlerinden alamıyordum.
Beni istediğini gizleyemeyen gözler...
Ben de onu her şeyden çok istiyordum ama korkuyordum. Yakınlaştığımız anlarda hep korkularıma yenik düşerek onu durduruyordum. Ve bana neden hâlâ katlandığını anlayamıyordum.
Ciddi ifadesi beni ona daha çok çekerken, parmak uçlarımı dudaklarında gezdirmeye başladım. Yaptığım harekete karşılık gözlerini memnuniyetle kapattı. Bir an yüzündeki çizgilerin elimin altında gevşediğini hissettim.
"Bana iyi geliyorsun," dedi. Belki de ondan duyabileceğim en güzel, en anlamlı sözler bunlardı. Çünkü fırtınalarını içinde yaşayan sert bir adamdı. Hali tavrı yaşından çok ötedeydi. Onu sakinleştirdiğimi bilmek kendimi iyi hissettiriyordu. Sanki saatler önce ailemizle tartışmamışız gibi rahattı. Babasıyla konuşurken, ağzından çıkan öfkeli sözleri ve hiddetli bakışlarında gördüğüm karanlık, şimdi yerini bana sevgiyle bakan gözlere bırakmıştı. Yavaş ilerliyorduk ama aramızdaki o özel bağın her ikimiz de farkındaydık. Bir keresinde bana, "Annemle ilgili daha önce kimseyle konuşmamıştım, konuşma gereği bile duymamıştım ta ki seni tanıyana dek," demişti. Söyledikleri çok derin anlamlar içeriyordu, aynı annesini kaybettiği gün hissettiği acısı gibi.
"Bundan sonra senin için endişelenmek istemiyorum," diyerek beni düşüncelerimden sıyırdı. Bunları söylerken, eliyle yüzümü kavramıştı. Anlatacaklarının ciddiyetini anlamamı istediği zamanlarda böyle yapıyordu. Ondan başka bir yere bakmama izin vermiyordu. Yüzümü tutan elinin üzerine ben de elimi koydum ve usulca tenini okşadım. Sonra da elini dudaklarıma götürerek avcunun içini öptüm.
"Aşka inanmıyordum. Ama seninle her şey değişti. Hayatıma girip, beni olmayı hayal bile edemeyeceğim bir adama dönüştürdün," dedi. Başımı göğsüne yasladım yeniden. Elimi tam kalbinin üzerine koydum. Ve tişörtünü sıkıca kavradım.
"Nasıl bir adam oldun ki?" diye sordum. Öncesini sormaya korkuyordum, şu anda hissettikleri daha önemliydi.
"Hayatta değer verilmesi gereken şeyler olduğunu öğrettin bana," dedi hiç tereddüt etmeden. Ardından da o anı bozacak bir sıkıntıyla iç çekti.
"Bugünden sonra, seninle ilgili her şeyden ben sorumluyum. Annenden hiçbir şey talep etmeyeceksin. Hiçbir şekilde seninle ilgili bir konuda karar veremeyecek," dedi.
Dedikleriyle şaşkına döndüm. Kafamı koyduğum yerden kaldırıp yatakta doğruldum. Şimdi yüzlerimiz karşılıklı, dediklerinin ciddiyetiyle şaşkınlığımı belirtircesine gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Bakışlarındaki kararlılık sözlerinden daha çok şey anlatıyordu. Bu konuda kesinlikle çok ciddiydi.
"Bunu hangi sıfatla yapacaksın peki?" diye sorarken hayli şaşkındım. Bu söylediklerini ben kabul etsem, annem kabul etmezdi. Benden annemi yok saymamı bekliyor olamazdı.
Sorum karşısında, sanki bu soruyu nasıl sorarsın demek istermiş gibi bir ifadeyle bana bakmaya başlamıştı. "Senin her şeyin olarak," derken sesi ciddiydi.
"Bundan sonra kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum. Kimsenin benim adıma karar vermesi gerekmiyor," dedim. Ayrıca hayatım üzerinde tam kontrol yetkisini ona bırakamayacağımı da bilmesini istiyordum.
"Demek kendi ayakların üzerinde duracaksın. O güzel bacaklarını kırdırtacaksın bana, aşkım," dedi gülerek. Son cümlesini vurgularken, daha inandırıcı olacağını sanmıştı besbelli.
"Ne?" diyerek ufak çapta bir çığlık attım. Güzelimden sonra aşkıma da saniyede tav oldum. Her ciddi kelimesinden sonra böyle canımlı cicimli sözüne ömrümü verirdim.
Birden nefessiz kaldım. Sesimi, nefesimi kesen dudaklarıydı. Çoğu zaman fazla sözcüğe gerek duymuyordu ve ne zaman kavga edecek olsak bu şekilde beni susturmayı başarıyordu. Dudaklarımın üzerine kapanan dudakları başta telaşsızdı. Bana çok uzun gelen bir süre bu ağırlıkta devam eden öpücüğümüz, bir süre sonra ateşlendi ve artık beni haşince öpüyordu. Ellerim saçlarını çekiştirirken, sırf kendi zevkim için onu daha kışkırtmaya çalışıyordum. Tam kendimden geçmeye başladığım sırada o kendini geri çekti. Bir yandan didişiyor bir yandan da birbirimizden uzak duramıyorduk.
"Küçük hanım, senin ayakların yorulmasın diye düşünmüştüm ben de. Onlara iyi bakmamız lazım," dedi sinsi sinsi.
"Ha!?" diyerek bir an ne demeye çalıştığını idrak etmeye çabaladım. Kafamı toparlayamamıştım.
"Çok kibarsınız, Ela Hanım."
"Sen de çok hainsin. O konuyu halletmemiş miydik biz?"
Şimdi kahkaha atıyor, gözlerinin içi gülerken hiç olmadığı kadar yakışıklı görünüyordu.
"Bunu kimseye açıklayamam. Benden bunu isteme, lütfen," dediğimdeyse gülümsemesi yüzünde anında soldu.
"Aramızdakilerden... Utanıyor musun?" deyiverdi sertçe.
"Bunu nasıl söylersin? Sadece korkuyorum. Sonuçta o benim annem. Ben artık seni dinlemeyeceğim dersem beni kendi halime bırakacak biri değil."
"Eminim bırakmaz ama benimle birlikte olduğunu öğrendiğinde, sesini çıkartmaması gerektiğini anlayacaktır," dedi kararlı bir şekilde. Kendinden fazlasıyla emin konuşuyordu. Benim için herkesi karşısına alacaktı.
"Bu durumda biz de onlara bunca zaman yalan söylemiş olmayacak mıyız?"
"İkisi arasında çok fark var, Ela. Biz iki bekâr insanız. Sen en başından beri sadece bana aitsin," dedi büyük bir ciddiyetle ama ben sadece onun söylediği sözlerin etkisindeydim. Bunları söyledikten sonra dudaklarım aralandı. Ona hep söylemek istediklerimi söyleyecek oldum ama sesim çıkmadı, konuşamadım.
"Ne oldu?" dedi. Bir süre sessizce bekledim.
"Seni seviyorum, Kenan," dedim tek nefeste. Aslında sadece iki kelimeydi söylediğim ama içimde büyüttüğüm hislerin derinliğiydi beni her defasında ona bağlayan. Sözlerimin ardından biraz önceki öpüşmemizden hassaslaşmış dudaklarıma tekrar kapandı dudakları. Sonra yatakta aniden doğrulup beni şaşırttı.
"Yarın sabah erkenden Viyana'ya uçuyoruz," dedi. Öyle hadi dışarı yemeğe gidiyoruz der gibi söylemişti bunu. Nasıl böyle bir anda konuyu değiştirip ona ayak uydurmamı bekliyordu, anlamıyordum.
"Bildiğin Viyana'dan mı bahsediyorsun? Nasıl gideceğiz? Hem de yarın. Bu kadar kolay mı?"
Ardı ardına sorularımı sıralarken, o sadece bilmiş bir çocuk gibi bana sırıtmakla yetiniyordu. Eğilip dudaklarıma kısa ama tutkulu bir öpücük daha kondurdu. Kendimi ondan ayırmakta artık zorlanıyordum.
"Haftaya orada bir toplantım var. Senin de benimle gelmeni istiyorum. Pasaportun da varmış zaten. Zeynep'ten geçen gün onu alıp bana vermesini istemiştim. Vize işi de halloldu. Düşünecek herhangi bir şey yok. Sadece küçük bir valiz hazırlasan yeterli olur," deyiverdi.
"Yani çok önceden planlamıştın bunu? Bana da şimdi haber vermen iyi oldu, Kenan. Ya gidene kadar söylemeseydin ne yapardık değil mi ama?" dedim. Alınmış gibi yapıyordum ama bir yandan da çok heyecanlanmıştım.
"Sana sürpriz yapacaktım. Fakat bu yaşananlardan sonra böyle bir karar almam iyi olmuş. Buradan bir süre uzaklaşmak ikimize de iyi gelecek."
"Ama... Anneme ne diyeceğim? Ya baban? Seninle orada olduğumu öğrendiklerinde ne düşünecekler?"
"Ela, biz seninle biraz önce ne konuştuk? İkisini de umursamıyorum. Sen de artık düşünmeyeceksin. Biz birlikteyiz." Üzerine bastıra bastıra biz birlikteyiz demiş, daha fazla konuşmamış ve beni de konuşturmamıştı.
"Ama," dedikten bir saniye sonra, herkesin bunu bilmesini istediğime karar verdim. Ve ona, "Tamam," dedim.
Artık Kenan'la birlikteydim.
Kenan'a öyle bir sırıtıyordum ki ağzım yırtılabilirdi. Kenan'dan dudağımın kenarına beklenmeyecek sululukta bir öpücük aldım. Geri çekildiğinde neşeli hali beni daha da sevindirdi.
Beraber olduğumuz için çok şanslıydık. Evet, baskıcıydı, hatta bazen beni sinirlendirdiğinde içimden ona odun bile diyordum. Kıskançtı ve kontrolcüydü. Alışmak belki zaman alacaktı ama kontrolüm dışında, mantıksız bir şekilde ona daha çok bağlandığımı hissediyordum. Sahiplenici yönü artık huzur veriyordu.
Annem, babama ve bana ihanet ederek hayatımızı allak bullak etmişti. Aldatmasındansa asıl beni üzen, annem tarafından hayal kırıklığına uğratılmaktı. Hep annem gibi güçlü biri olmayı istemiştim. Ama şimdi elinden en sevdiği oyuncağı alınmış bir çocuk gibi ona kırgındım. Örnek olarak aldığım annem, bana sürekli yalanlar söylemişti. Yaşadıklarımız ağır geliyordu ama Kenan'a sahiptim ve bundan sonra annemin yaptıklarıyla üzülmeyecek, kendimi bırakmayacaktım. Onunla beraber olmak daha fazla cesur olmamı sağlayacaktı.

***

Hava henüz aydınlanmamıştı. Tüm gece yattığım yerde sıkıntıyla çarşafları birbirine dolamaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Tek başıma yatarken Kenan'ın sıcaklığına çok çabuk alıştığımı fark ettim. Ona bu kadar kısa bir süre de bağlanmış olmak gözümü bir yandan da korkutuyordu. Baş başa geçirdiğimiz saatlerden sonra şimdi varlığını fazlasıyla arıyordum. Yanındayken bana dokunuşu, üzerimde gezinen yoğun bakışları hislerime ve benim bile bilmediğim kalbimin en derin yerlerine dokunuyordu.
Yatmak için odama giderken, Kenan'ı bırakmak çok zor gelmişti. Gece yanında kalmamı istemişti ama sabahki yolculuğumuz için bir an evvel hazırlanmam gerekiyordu. Teklifi her ne kadar aklımı çelse de odama gidip saatlerce dolabımın karşısında dikilip, yanıma ne alacağımı düşünüp durdum. Sonunda seçtiğim kıyafetler küçük valizime hiç de sığacak gibi durmuyordu. Ben de en gereklileri seçip ayırdım ve zor da olsa valizimi kapatabildim.
Hazırlanma faslını bitirdikten sonra, penceremin baktığı muhteşem yeşilliği izleyerek manzaramın keyfini çıkarmaya başladım. Etraftaki sesleri dinleyip bir süre daha Kenan'ı düşünmek için kendime izin verdim.
Annemle Ali'nin sesleri belli bir saatten sonra kesilmiş, herkes odasına çekilmişti. Evdeki kapıların kapanma sesiyle herkes kendini gecenin tüm kusurları saklayan siyahına bırakmıştı. Annem yanıma hiç uğramamış, benimle yüzleşmeye gelmemişti. Anlatacaklarını da dinleyebileceğimi sanmıyordum. Bu akşam rahat rahat uyuyabileceğini düşünmüyordum. Yaşadıklarımızın muhakemesini yaparken, yattığı yerden bir an evvel güneşin doğmasını dileyeceğini adım gibi biliyordum. Benimle tek başına yüzleşmek için sabaha kadar beklemesi gerektiğini kendine hatırlatıp duracaktı. Yoksa eskiden olsa çoktan kapıma dayanmış olurdu.
Yatağıma tekrar yattığımda saat üçe geliyordu. Belki bir-iki saat uyurum diye ümit etsem de, Kenan'la çıkacağımız romantik olmasını umduğum tatilin verdiği heyecan beni uyutmuyordu şimdi de. Artık annemi düşünmeyi ertelemeye karar verdim. Annem bir hafta daha bekleyebilirdi ama Kenan'la geçireceğim her saniyenin heyecanı ertelenecek gibi değildi. Bu güne kadar hiç baş başa zaman geçirememiştik, birbirimize karşı hissettiklerimiz çok güçlü olmasına rağmen yalnız kalamamış, birbirimizi tam manasında tanıyamamıştık. Onun sevdiği şeyleri, vaktini nasıl geçirdiğini, nelerden hoşlandığını merak ediyordum. Şimdiye kadar hep gördüğüm sert yanının gerisindeki adamı tanımak istiyordum.



Ken'an Diyarı Donde viven las historias. Descúbrelo ahora