Bölüm 51

29.6K 1.3K 167
                                    

Londra'daki son günümü anneme ayırmak belki de yaptığım en büyük hataydı. Kenan'la birlikte bu güzel şehri keşfederek daha huzurlu bir gün geçirecekken, burada oturmuş annemin yeni aşkının saçmalıklarıyla uğraşmak zorundaydım.

"Biriyle tanıştım. Evlenmek istiyor benimle," demesi birdenbire zihnimde eski anıları canlandırmıştı. Annemin bir saattir söylemek için kıvrandığı konunun bu olduğunu öğrenince ona gözlerimden ateşler saçarak bakmaya başladım.

Kötü bir şaka yapıyor olmalıydı.

Buluşmak için tercih ettiği şık restoranın sessizliğine tezat içimdeki uğursuz seslerin fazlalığı kulaklarımı ellerimle kapatmak istememe sebep oluyordu. Akşamüzeri olduğu için etrafımızdaki masaların çoğu boştu. Annem beni Londra'nın en lüks, en elit semtindeki bu restoranda ağırlamak istediğini söyleyince, gösteriş merakından hiçbir şey kaybetmediğini bir kez daha anlamıştım. Yaptığı şaşırtıcı değil, sadece banaldi. Annemden artık emindim. Zalimliği göz alıcı görüntüsünün altına gizlenmiş bir kadındı. Dışarıdan bakan hiçbir göz onun içini göremezdi; yarattığı illüzyon yine birinin gözünü kör etmiş olmalıydı ki ona evlenme teklif edecek kadar ileri gitmişti.

Ben onun kızıydım; bana da herkese takındığı tavrı, samimiyetsizliği göstermesi canımı sıkıyordu.

Bu duruma daha fazla tahammül edebileceğimi sanmıyordum. İçimdeki sesleri susturup onunla sinirlenmeden konuşmalıydım. Kenan'a buraya gelmeden önce anneme ne hissediyorsam doğrudan söylemem gerektiği konusunda söz vermiştim. Benim duygularımı manipüle edeceğinden korktuğu belliydi; en azından o eski Ela olmadığımı bildiğinden içi bir nebze olsun rahattı. Ve beni annemin yanına yalnız göndermişti.

Annemin bize, aileme müdahale edemeyecek uzaklıkta olması, şimdiye kadar kendimi hep rahat hissettirmişti. Ama biraz önce duyduğum bu yeni habere hazırlıklı değildim. Birkaç saniye konuşmadan bekledim ve derin bir nefes çektim içime.

Benim için zor olsa da ona aldığı kararla ilgili ne halt ederse etmesini söyleyecektim. "Bana fikrimi yine sormadığını varsayıyorum," dedim sert ve nezaketten uzak sesimle. Kibar olmak için kendimi zorlamayacaktım. Ne demek istediğimi gayet anlamıştı. Yine de sanki ona küfretmişim gibi suratıma şaşkınca bakıyordu.

Ona bunu söylerken Ali Kemal Bey'le evleneceğini söylediği zamana geri dönmüştüm ama içimde eskiden yaşadığım o hayal kırıklığı yoktu. O zamanlar annemin bizi yok saydığını düşünüp, üzülüyordum. Şimdi ise ona dair içimde herhangi bir his uyandırmıyordu. Ne dersem diyeyim benim fikrim onun için hep önemsizdi ve sonunda yine kendi bildiğini okuyacaktı.

Tüm bunların ardında, en kötüsü sohbetimiz boyunca beni gerçekten umursadığını düşünecek kadar ona inanmış olmamdı. Beni, Ali'yi ve çocukları özlediğini anlatırken sürekli gözleri doluyordu. En azından o anda içten olduğunu düşünmemi sağlamıştı.

"Seni tebrik etmemi falan beklemiyorsun, değil mi?" derken onu kızdıracağını bildiğim halde çekinmeden konuşuyordum.

"Hep böyle hırçın olmak zorundasın, değil mi?"

Bakışları gözlerimi adeta deler gibiydi. Bende yaratmak istediği etkiyi artık ne dese, ne yapsa yaratamazdı. Bana attığı keskin bakış bile beni sarsamazdı artık.

"Benim bir ailem var, Ela. Her ne kadar yanımda olmasalar da onların fikri benim için değerli," derken kırgınlıklarla dolu iması beni yine etkilemedi.

Bu kadar çabuk yön değiştirmesi tam ona göre bir davranıştı. Yıllarca annemi hep başka bir kadın diye sevdiğimi düşünmeye başlamıştım artık.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now