Bölüm 25

48.9K 1.9K 206
                                    



Kahvaltı için Kenan'ın beni götürdüğü kafe hem şıktı hem de çok romantik bir havası vardı. "Burası tam da ruh halime uygun," dedim kapıdan içeri girer girmez. Kafenin bir köşesinde yemyeşil ağaçların çevrelediği, bembeyaz ferforje masa ve sandalyelerin konumlandırıldığı bir bahçe vardı. Burayı çok sevmiştim. Etrafımı memnuniyet içerisinde incelerken Kenan, "Burayı sevdin mi?" diye sordu.

Duygularımı gizleme gereği görmeden "Hem de çok," diyebildim, çünkü gerçekten de her bir köşesi beni yansıtan bir yerdi. Beni özellikle buraya getirdiğini düşünmeye başlamıştım. Elini tutmak için ona uzandığımda Kenan'ın gözlerinin içinin parladığını fark ettim. Uzattığım elimi büyük bir istekle tuttu ve yavaşça yanağına doğru götürdü. Okşadığım teninin bana geçirdiği sıcaklıkta erimeye, sonsuza dek orada yaşamaya mahkûmdum. Aslında ondan böyle sevgi gösterilerinde bulunmasını bekleyemezdiniz, hatta istemeye cüret bile edemezdiniz ama o bunları içinden geldiği için ve bunu da her gün yapıyormuşçasına büyük bir zarafet katarak yapıyordu.

"Buraları iyi biliyorsun galiba," dedim garsonun bize gösterdiği boş masaya doğru Kenan'ın peşinde ilerlerken.

"Bildiğim söylenemez, bu evde çok kalmıyorum. Annem hastayken tedavisi için buradaki bir hastaneye geliyorduk. Yorulmasın diye de bazen burada kalıyorduk," dedi düşünceli düşünceli. Altüst olmak için fırsat kollayan moralimizi bu hoş olmayan konuyla bozmamak için ona başka bir şey söylemedim. Belki başka bir zaman bana annesiyle ilgili her şeyi anlatmak isterdi.

"Asma yüzünü. Siz eve taşındıktan sonra buraya pek uğramaz oldum zaten," deyince ister istemez gülümsemeye başladım. Yüzüm yine daldığım düşüncelere ayna görevi görüyordu demek ki. Bu evde zaman geçirmediği belliydi ama yine de yaşanmışlıklarının olduğu aşikârdı.

Oturduğumuz masadan yeşilliğin içinde hışırdayan yaprakları seyrederek tenime vuran ılık esintiyi hissetmeye çalıştım. "Benden ayrı kalamadığını mı söylemeye çalışıyorsun?" dedim. Sorumda aslında birçok ima gizliydi. Onu neden zorladığımı bile bilmeden merakımı gidermek için bu tarz sorular soruyordum. Sonunda bana cevap vermese bile onu tanımaya çalıştığımı anlamasını istiyordum. Evde olmadığı zamanlarda kimlerle vakit geçirdiğini, ne yaptığını merak ediyordum.

"Bunu her gün söylesem de yine sormaya devam edeceksin değil mi?" dedi bana bakıp gülümserken. Bana ne yapmaya çalıştığını anlıyorum dercesine bakıyordu.

"Benden bıkana kadar kafanın etini yiyeceğimden emin olabilirsin."

"Senden bıkmak? Bunu hayal dahi edemiyorum. Bu yüzden de..." dedi ama ben ne demeye çalıştığını anlamaya çabalarken, o çoktan uzattığı elinin içinde tuttuğu şeyi avcuma bırakıvermişti.

Gözlerimin içine sıcacık bakıyordu.

"Bu da ne?" diyebildim. Ama ne olduğu apaçık ortadaydı. "Bunu sana vermek için aslında uzun zamandır bekliyordum ama şimdi doğru zaman mı bilemesem de ertelemeye gerek yok artık," dedi.

Utanıyordu.

Bense şaşkınca yüzüne bakıyordum. Onun sessizlik içerisinde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken, cevap vermememi yanlış yorumlamıştı. Ne zamandır bunu planlıyordu, aklım almıyordu.

"Tek dizimin üzerinde mi teklif etmemi bekliyorsun?" derken tek kaşını kaldırmış muzip bir şekilde gülümsüyordu. Sol elime uzandı ve avcumun içine bıraktığı yüzüğü parmağıma geçirdi. Parmağıma tam olmuştu, ne bol ne de dar...

Aynı Kenan gibi, yüzük de mükemmeldi.

Kenan yaramaz bir ifade takınarak, "Seni tahmin bile edemeyeceğin kadar çok seviyorum ve sadece benimle birlikte olmanı diliyorum," dedi. "Benimle evlen, Ela."

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now