Bölüm 7

70.1K 2.7K 230
                                    


"Hadi Ela. Kahveler hazır değil mi hala?" Bugün bana sayamadığım kadar çok bu şekilde seslenmişti.

Ben de ona her seferinde aynı cevabı veriyordum. "1 dakika sonra tamamdır." Sarsak hareketlerim ve dalgın halim gözünden kaçmamıştı.

Barista bugün hasta olduğu için işe gelememiş, onun işini de ben üstlenmiştim. Kahve hazırlamanın servisinden daha zevkli olduğu bir gerçekti ama düşüncelerim birbirlerini bir o yana bir bu yana amaçsızca kovalarlarken, kolaylıkla yaptığım işi bile aksatıyordum. Kendimi hiçbir şeye veremediğimden bu halim beni yıllardır tanıyan Cenk'in dikkatini çekmişti.

"Siparişi yazdıralı yarım saat oldu. Aklın nerede, kızım? Hasta mısın yoksa?" derken endişeyle, rengi kaçık suratımı inceliyordu.

"Hazır işte. Al bakalım." deyip, kahvelerle dolu tepsiyi tezgâhın üzerinden alması için uzattım. Benden istediği cevabı alamayınca yüzünü asarak "Sonra konuşacağız ama bak benden böyle kolayca kurtulamazsın." dedi. Yanımdan uzaklaşmış, siparişleri götürmek için üst kata çıkmadan hemen önce merdivenlerin başında duraksayıp bana bakmayı ihmal etmemişti.

Cenk'le uzun zamandır kafede birlikte çalışıyorduk, burada anlaştığım en iyi insandı. Her zaman birbirimizin arkasını kollardık. Beni etrafımdaki birçoklarından daha iyi tanıdığından, neden bu kadar endişelendiğini anlayabiliyordum. Ama ona dalgınlığımın sebebinin hala alışmakta zorlandığım yeni hayatım ve annemin fazla yakışıklı üvey oğlu olduğunu söyleyemezdim. Bu olanlardan ve hislerimden fazlasıyla utanıyordum.

Kendime bile itiraf edemediklerim, başkaları tarafından bilinirse ne kadar yanlış şeyler düşündüğümü bile bile bunu yapmaya devam edemezdim.
Kenan'ın nikâh günü odama giderken söyledikleri, hala kafamın içinde dönüp duruyordu. Beni görmek istemediğini açıkça söylemesine rağmen hala onun bana bu kadar cazip geliyor oluşu ayrıca sinirlerimi bozuyordu. Fazla görüşmeyeceğiz derken neyi, neden kastettiğini bir türlü anlayamamıştım. Böyle davranmasını gerektirecek kadar büyük bir olay yaşadığımızı düşünmüyordum.

Sevgilisinin o gece beni rahatsız etmesi miydi bu kararı almasındaki sebep, bir türlü emin olamıyor, kendime bu durumdan pay çıkarmamaya çalışıyordum. Halbuki ondan rahatsız olmam mümkün değildi; resmen onu düşünmeden duramıyordum. Belki de onunla fazla karşılaşmazsak dediği gibi ortada endişelenecek bir şey kalmazdı. Böylelikle onu kolayca unutabilirdim.

Çıkış saatim yaklaşırken, "Hadi Ela. Çık, git artık. Yarın erkenden dersin yok muydu senin?" diyen Cenk'in sesiyle başımı yaptığım işten kaldırıp, ona minnettar bir bakış attım. Bugünkü halimi beğenmemesi bir yana gün boyu gözü sürekli üzerimdeydi. Her defasında beni bir noktaya dalmış yakalayan arkadaşımın, beni böyle görmeye dayanamadığını biliyordum.

"Ne kadar çok konuşuyorsun? Çıkacağım şimdi." dedim montumu üzerime geçirirken.

"Beni de bekle o zaman. Ellerimi yıkayıp, geliyorum." dedi. Onun hazırlanmasını beklerken, yolda içmek için ikimize de birer sert kahve hazırladım.

Yanıma geldiğinde hemen konuya girip, 'Hayırdır, evde durumlar kötü galiba? Alışamadın mı sosyetik hayatına?' diyen fazla akıllı arkadaşıma boş gözlerle bakıyordum.

Umursamaz görünmeye çabalayarak omuzlarımı silktim ve "Ne sosyetik hayat ama!" dedim.

"Dergilerde boy boy fotoğrafların çıkıyor ama. Sen hala surat asıyorsun. Artık sosyetik güzel oldun." derken sinir bozucu şekilde gülüyordu.

"Bunun gerçekten güzel bir şey olduğunu düşünüyor olamazsın." Bu söylerken kapının koluna asılmış vaziyette yüzüne baktım bir saniye kadar.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now