Bölüm 14

58.8K 2.5K 232
                                    

Kenan

"Birkaç kişiyle görüştü öğleden sonra. Okuldan arkadaşlarıydı onlar da efendim. Sonra kafeye gitti. Orada da 2 saat kadar kaldı," diye görevini layıkıyla yaptığını ima edercesine bakan Rıza'ya sinirle küfrettim. Sinirime aldırmadan bana tekmil vermeye devam ediyordu.

"Aslında eve döneceğiz sanıyordum ama arkadaşları gelince beni gönderdi. Eve taksiyle döneceklermiş. Beklemek konusunda ısrar ettim efendim ama..." Rıza bu sefer konuşurken gözümün içine bakmaktan kaçınıyordu.

Boşuna sinirlenmemiştim, ben adamı kızın başına takip etsin diye dikiyordum, adam onu bırakıp yanıma geliyor ve bir de ısrar ettim diye karşımda saçmalıyordu. Kızacağımı bile bile onu yalnız bırakıyor, şimdi de karşımda kem küm etmekten çekinmiyordu.

"Ben de sizi aradım hemen, biliyorsunuz. Başka da bir şey olmadı," diyerek bildiğim şeyleri yine tekrar etti.

"Ah, Ela..." diyerek söylendim.

"Senin görevin onu değil beni dinlemek. Onu yalnız bırakmaman gerektiğini bilmen gerekirdi." Ne kadar sakin görünmek için çabalasam da Rıza'nın anlattıklarının yanında bir de buna Ela'nın sorumsuzluğu eklenince çileden çıkmamak söz konusu değildi.
İçimdeki kızgınlık giderek büyüyordu. Ela yapma dediğim şeyleri yapıyor, konuşma dediğim kişilerle hâlâ konuşmaya devam ediyordu. Bu kız beni deli etmeyi gayet güzel başarıyordu. Tatlıydı, masumdu ama bir o kadar da dik kafalıydı.

Artık kafede çalışmasını istemediğimi söylediğim halde, beni dinlemeyip bugün yine oraya gidebiliyordu. Benim nasıl bir adam olduğumu tam olarak anlamadığını biliyordum. Başka biri olsa çoktan kolundan tuttuğum gibi onu oradan çıkaracakken, burada oturup kendi kendimi sinirden yemek zorunda kalıyordum.

Rıza'nın karşımda daha fazla durmasının manası yoktu. Onu gördükçe sinirlerim daha da geriliyordu. Ona çıkması için elimle işaret edip odadan ayrılmasını bekledim. Ne yapmam gerektiğine karar vermek için yalnız kalmalıydım.

Ela'ya olan kızgınlığımı bu garibandan çıkarmayacaktım. Eskiden olsa sorumsuzluğu için tazminatını verip çoktan işten çıkarmış olurdum. Ama kendimi dizginlemem gerekiyordu.

Rıza odamdan çıkar çıkmaz asistanım Esra içeri girdi.

"Kenan Bey, toplantınız 5 dakika sonra başlayacak. Hazırsanız çıkalım," diye hatırlatma yapıyordu.

Ona da sinirle bakıp çıkmasını işaret ettim. Afallamış yüzünde, ne yapmasını bilemiyormuş gibi bir ifade vardı.

"Çık Esra!" diye ona da çıkıştım.
Ne yapıyordum ben? Nasıl bir adama dönüşüyordum? Sözümü dinletmeye o kadar alışkındım ki Ela'nın bu asi tavırları, ona dilediğim gibi davranamamak beni yoruyordu.
Ela benimdi ama bunu kimseye söyleyememek, onu kollarımın arasına alamamak beni çıldırtıyordu. Gizli kalmasını istiyordu. Bizim durumumuz belki çok normal değildi ama kimse umurumda değildi. Onu doya doya sevmek istiyordum.

Canını acıtmak istemediğim tek kadındı. Onu sadece kendime saklamak istiyordum. Ait olduğunu bildiğim yerde hızla büyüyüp yeşeren o köşede onu güvende tutmak istiyordum. Benim güzel yüzlü kadınımın her telaşı her heyecanı benim için olsun, bana acısıyla sevinciyle gelsin istiyordum. Kendini bana hiç düşünmeden teslim etsin istiyordum.
Sadece tatminimi sağlamasını istemiyordum, aynı zamanda onu koruyup kollamak da istiyordum. Tüm benliğiyle ona sahip olmalıydım.

Uzun zamandan sonra ilk defa kendimi bırakmak, birine koşulsuz güvenmek istiyordum ama böyle çocukça hareketlerine devam ettiği sürece her ikimizin de başı beladaydı.

Bu saatten sonra geri dönüşü yoktu; ondan asla vazgeçmeyecektim.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now