onlara göre  biz okulun belalı kardeşleriyiz. bize bulaşan pek kimse yoktur. derslerimiz süper olsa da ruh halimiz değişkendi. tıpkı bir bukalemun gibiydik. annemle babamın yanında süt dökmüş kedi dışarda aslandık. 

rüzgar efsun için taş gibi kız deyince beklemeden yerdeki taşı kafasına atıp koşarak okula gittim. efsun diyordu ya efsun. gözünün önündekini görmeyecek kadar kördü. 

''ne oldu nasya '' diye bağırdı ilyada. 

''bana nasya deme sakın deme bir daha '' diye bağırdım. o benim en yakın arkadaşımdı. aslında rüzgara bulaşmayan herkes benim en yakın arkadaşım olabilirdi. ama efsun o asla benim arkadaşım olmazdı. 

''neyin var ağladın mı sen?'' dediğinde 

''ne diye ağlayacakmışım. sen beni hiç ağlarken gördün mü?'' diye çemkirdim. ilayda ve ben çocukluk arkadaşıyız. ve galiba rüzgara olan hislerimin farkında ama henüz dile getirmedi. getirmese de iyi olur. 

''hayır görmedim hadi topla şu saçlarını dağılmış '' dediğinde sırf rüzgar görsünde delirsin diye topuzumdaki tokayı çıkarıp yere attım. ve ilaydayla sınıfa girdik. 


RÜZGAR....


başımdan akan kanı gömleğimin koluna sildim yürümeye devam ettim. 

''kardo'' diye seslenen ata'ya döndüm

''ne oldu lan ne bu halin'' diyerek yanıma koştu. 

cadaloz biri yaptı diyecekken kendimi tutup sadece güldüm. 

neden o kadar sinirlenmişti ki anlamamıştım. kafamı yarmıştı ya ve ben hala gülüyordum

''oğlum sıyırdın mı lan niye gülüyorsun'' diye bana tuhaf tuhaf bakan ata'ya boşver der gibi baktım. 

tam sınıfa gireceğimizde yerde ki parlak kalp eylül aynın sabah güneşinde gözümü alınca eğilip yerden elime aldığım tokaya baktım. bu mavinin tokasıydı. ve yerdeydi demekki saçları açıktı. 

sinirle elimdeki tokayla beraber dişlerimide sıktım. 

bir gün tüm saçlarını keseceğim ve o oğlan çocukları gibi gidecekti okula ama bakalım ne zaman. 

''rüzgar'' diye seslenene döndüğümde karşımdaydı. sabahları bile çok güzeldi ama mavimin yanında sönük kalıyordu. 

''neyin var ne oldu sana'' diye başıma dokunan efsun üzgün görünüyordu. 

''yok bir şey küçük bir kaza hadi sınıfa girelim ders başlayacak'' dedim ama kolumu tutan eliyle kalakaldım. 

''hayır olmaz hemen revire gidelim hala kanıyor. ata sen derse gelmeyeceğimizi hocaya anlatırsın'' dedi ve beni peşi sıra sürükleyerek götürüken gözlerim bir an pencereye takıldı 

ordaydı bana bakıyordu saçları etrafından dağılmış ve omuzlarına dökülmüştü ve aşağıya sarkıyordu. 

ve o öyle sarkarken zaten kısa olan eteği daha çok yukarıya çıkıyordu ve eminim arkasında ki erkekler görüntüden zevk alıyorlardı. 

başımla içeri girmesini işaret ettiğimde kendini içeri çekti. 

ellerimi yumruk yapmaktan parmaklarım romatizma olacaktı ve dişlerimde yirmi yaşına gelmeden dökülecekti büyük ihtimalle. 

revire gittiğimizde hemşiremiz sürekli sorular sorup durdu. kadına bir kaza dedim dinlemiyordu bir türlü 

''rüzgar'' diyen sesle ayça hocaya döndüm. sınıf öğretmenimiz aynı anda matematik hocamızdı. 

KATİLİM vol:1 and vol:2Where stories live. Discover now