nedense pişman olmadığını hissediyorum dedi ve onu beynimin en ücra köşesine fırlatıp yürümeye devam ettim. 

yürümeye mecburdum alex gitmeden eve ulaşmadan onu yakalamalıydım. 

marco amcanın sesi yankılandı kulaklarımda. üzülme kızım diye beni teselliye çalışıyordu. lanet olsun bana soğuktan kıpkırmızı olan ellerime baktım. onun da kanı vardı artık ellerimde. sevdiğim birinin katili olmuştum. 

allahım beni affet. şu anda içimde bir canlı olmasa kendimi bu dondurucu soğukta ölmeye bırakırdım ama yapamazdım içimde alex'in bir parçası vardı hayata tutunma nedenimdi. 

kahroluyordum ama artık sadece kendimi düşünemezdim ellerimde kanlar vardı ama yürümeliydim buna mercimeğim için mecburdum. 

''alex'' diye bağırdım ama duyulan geri gelen sesim boş ormanda yankılandı. 

evde bulup ayağıma geçirdiğim ayıcıklı ponduflar sırılsıklam olmuştu üşüyordum hemde iliğime kadar saplanan keskin bir soğuk vardı. başımı yukarı kaldırıp gri bulutların çevrelediği solgun gökyüzüne baktım. burnuma düşüne kar tanesi dur daha bitmedi daha beteri geliyor der gibi erdi burnumun üzerinde. 

üzerimde sadece ince bir kazak ve pijama vardı. üşümüyorum dedim dişlerim birbirine vura vura. 

böyle devam edersem onu asla yakalayamazdım yürümemeli koşmalıydım ama dizime kadar kara saplanmıştım yürümek bu kadar zorken nasıl koşacaktım ki. 

birden kasıklarıma giren derin sancı bağırmama neden oldu. 

ve rahmime tutunması gerekenin aşağıya kaydığını hissettim.

hayır allahım hayır lütfen bunu bana yapma beni böyle cezalandırma alllahım yalvarırım lütfen onu benden alma tek sebebimide benden alma allahım. 

düşüyordum. tutunabileceğim tek bir dal parçası aradım ama yoktu. düşersem yolumu kaybederdim düşersem onu kaybederdim düşersem mercimeğimi kaybederdim.  

damarlarım yırtılıyordu ve ben o yırtılma seslerini duyuyordum. kasıklarımdaki ağrı genişliyor nerdeyse tüm vücuduma yayılıyordu. 

artık benden daha karanlıksın ezra. diye bağırdı kulaklarımda. 

hayır alex hayır ben aydınlığım hala senin aydınlığın güneşin. 

bembeyaz karlara değdi sırtım. gri bulutların yorganım olduğu kocaman beyaz bir yatak gibi sardı bedenimi karlar. gözlerim gri yoğun bulutlara takıldı ve ellerim karnımdaydı. 

beni bırakma mercimeğim bırakma beni baban gibi terk etme beni yalvarırım diye inledim. göz yaşlarımın her damlası kara karışıyordu. 

anneni bırakma canım ne olur dayan kalkacağız burdan babanı bulup çok uzaklara gideceğiz mutlu olacağız güven bana sen bari güven. 

birden gri bulutların içinden yüzüme vuran cılız bir güneş ışığı belirdi gözlerimde. 

gördün mü bak güneş doğdu mercimeğim bizim için dedim ama bir anda gri bulutlar güneşi kapattı ve zifiri karanlık beni yuttu.

baban yoksa sen yoksan bende yokum dedim ve mücadele etmeyi bıraktım. 

kendimden geçmeden önce duyduğum son ses bir arabanın motor sesiydi. gitmişti işte bizi bırakmıştı sende gidersen dedim ve elim bacaklarımın arasına kaydı zorlanarak elimi kaldırdığımda kıpkırmızı olduğunu gördüm. kanıyordum. lanet olsun beni bırakma ne olur dediğimde tekrar şiddetli bir ağrıyla haykırdım. 

KATİLİM vol:1 and vol:2Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon