yumrukladığım kum torbasından aşağıya sızan kum gibiydi düşüncelerim birbiri ardını kovalıyordu ama net bir fikre sahip değildim.

ne yapmalıydım. onu zorla alıp geldiğim rusya da daha ne kadar tutabilirdim ki.

gitmesi gerekiyordu benden uzaklaşması lazımdı.

buna cesaretim var mıydı? onu bırakmaya öylece savunmasız bir başına dış dünyaya bırakmaya hazır mıydım?

evet hazırdım önce yüzleşmeliydik ve o gitmeliydi.

lanet olsun herşeyi affedebilirdim. ama o en hassas noktamı bulmuştu asla tahammül edemeyeceğim bir şeyi yapmıştı. bana ihanet etmişti. benimde bir sınırım vardı ve o sınırı çoktan geçmişti.

ona deli gibi divane gibi aşık da olsam herşey buraya kadardı.

yıllarca peşinden koşmuştum bulmuş kaybetmiş sonra tekrar kaybetmiştim ama bu kez kaybeden oydu.

ben yapmaya o yıkmaya çalışmıştı. o yıktıkça ben düzeltmiştim o kaçtıkça ben yakalamıştım o gittikçe ben mesafeleri azaltmıştım o kapatmış ben kapattığı tüm kapıları yıkmıştım.

ama buraya kadardı.

''abi torba'' dedi zeynel. düşüncelerimden sıyrılıp odaklandığım da kum torbasının parçalandığını fark ettim. dayanamıyordum buna katlanamıyordum.

elimi duvara vurduğumda kemik boğumlarımın kırılma sesi kulağıma gelmişti.

umurumda mıydı? HAYIR

''abi doktor''

''siktirtme doktoru anlat'' dedim ve elimi buzlu suyla temizledim.

''sıradan günlerden biri daha abi yemek yiyor '' hımm iştahı yerinde benim günlerdir aç olduğumu düşünürsek yemek yemesine sevinmeliyim galiba

''bazen kendi kendine konuşuyor bağırıyor ama genelde sessiz''

''tamam söyle adamlara çekilsinler''

''anlamadım abi nasıl'' bu adam gittikçe salaklaşıyordu

''lafımı ikiletme zeynel siktirsinler gitsinler kapıyı da aralık bıraksın bakalım serçe ne yapacak'' dedim ve kendimi duşa attım. çıktığımda masa da yemek vardı.

''abi yersen aslında''

''annem oldun iyice haa tamam git sen '' dedim ve bol kalorili yemeğimi bitirdim. hazırlanıp büyük buluşmaya doğru yola çıktım.

bu gün o dağ başında herşey bitecekti.

ihanetinin bedelini ikimizde canımızla ödeyecektik....


EZRA...

kaç saattir uyuyordum böyle. neden bu kadar sık tuvalete gidiyordum ki ve bir kaç gündür kasıklarımda ki ağrının nedeni neydi böyle.

yataktan kalkıp doğrulduğumda gözlerimin bana bir oyun oynadığını sanmıştım. bir kaç adım ilerleyip gördüklerimi sindirmeye çalışmıştım.

hayır yanlış görmemiştim. kapı acıktı tanrım teşekkür ederim dedim kendi kendime. hemen kapının kulpunu tutup açtım ve ne zamandır yüzüme değmeyen keskin ve soğuk hava önce yüzüme sonrada içime dolmuştu.

ben nerdeydim böyle. dağ başında her yer çam ağaçlarıyla kaplı ve her yer kar. ayaklarım çıplak yürürsem donarım ki zaten yürüyemem.

ne yapmalıyım. galiba kalmak en iyisiydi zaten gidemezdim aslında gitmekte istemiyordum. eninde sonunda gelecekti. beni dinleyecek bana hak verecek beni affedecekti. umudumu kaybetmemeliydim ben onsuz yapamazdım oda bensiz.

KATİLİM vol:1 and vol:2Where stories live. Discover now