"Eee yani ne yapmalıyım titremeli miyin? Korkup kacayim mi? Saklanayim mi? Oğlum ben onun babasından bile korkmuyorum kızından neden korkmayım"

"Abi hedef sen değilsin ezra"

Zeynel'in son cümlesi ağızdan çıktıktan sonra beynimin içinde gümbürdeyen karanlık sesler şunu diyordu

Öldür parçalar... o benim diye kükredi karanlık tarafim. Bizim diye duzelttim. Biz buyuz alex karanlık bir katil bizim olani elini sürenin elini kesmeliyiz dedi. Memnuniyetle dedim.

"Abi ne diye gülüyorsun" diyen zeynel'in sesinden sonra normale döndüm. 

"Arabayı hazırla gidiyoruz" dedim. Artık güvenli yere gitmemizin zamani gelmişti hic kimsenin bilmediği yere. Ne usonun nede başka birinin bilmediği uzun yıllardır gormedigim yere. Orda ezranin istediği huzuru ona verebilirdim.

''abi ezrayı bırak...'' olduğum yerde kaldım duruşum sözünü havada asılı kalmasına neden oldu. 

''öylece çekip gitmesine izin mi vereyim ha'' diye bağırdım tahammül edemediğim cümlelerdi bunlar onu bırakmayacaktım neden kimse beni anlamıyordu. 

''abi olanları gördük yaşadıkları onun kaldıracağından fazla'' dediğinde gözümü bürüyen karanlığa teslim oldum. 

''sen benden daha iyi mi bileceksin lan benden daha çokmu düşünüyorsun onu benden daha çokmu seviyorsun ha'' diyip zeynel'in yakasına yapıştım. 

''estağfurullah abi ben sadace''

''sen sadece  haddini aşıyorsun '' dedim ve yakasını bırakıp içeriye girdim. kıskançlık krizlerimden birini yaşamak istemiyordum. üç yıl boyunca deli gibi yaşamıştım bu krizleri. onun benden uzakta olması kiminle olduğunu bilememek ne yaptığından bir haber olmak ve sakinleşmek için deli gibi ordan oraya saldırmaktan başka hiç bir şey yapamamıştım. 

ama artık yanımdaydı geçen onca yılın acısı bitivermişti. beni sevdiğine emin olamasam da eninde sonunda sevecekti mecburdu beni sevmeye çünkü biz beraber yaşlanacaktık. 

''uyan güzellik'' dedim ter damlacıklarının olduğu şakağını öptüm. mırıltıları iç çekişleri kuruyan dudaklarının üzerinde gezinen pembe dilini gördükçe içimdeki adamla beraber bağırdık. bizim.

''alex'' o güzel dudaklardan adımı duymak içimin taa en derin yerindeki noktaya dokunuyordu. aşıktım bu kıza hemde deliler gibi ama aklımın mantıklı yanı onu bırakmam gerektiğini de haykırıyordu bana ama gücüm yoktu onu bırakmaya. sıkıca yumruk yaptığı eliyle alnındaki terleri sildi. elini o kadar sıkmıştı ki eklem yerleri bembeyazdı. 

''güzelim hadi artık uyanma vakti'' dedim ve terini sildiğini alnını bir kez daha öptüm. 

''elinde ne var güzelim '' 

''bu'' dedi ve avucunu açtı. su taşı kolyesi. tamamen unuttuğum bir gerçek ne vardı kolyede neden bu kadar önemliydi. emine bir kapıdan bahsetmişti. elime aldığım kolyenin mistik bir yapısı vardı ama sıradandı da nasıl bir kapıyı açabilirdi ki. belkide saçmalıyordu ama taa buraya kadar gelmesi izimizi eliyle koymuş gibi bulmuş olması demek elinin ve dilinin çok uzun olduğunu gösterirdi ve emine gibi eski bir istihbaratçı bile benim gibi birinin yerini bulmuşsa herkes bulabilirdi ve benim nerdeyse düzünelerce kana susamış düşmanım vardı. 

rus mafyası dünyadaki mafyalar arasında en acımasız olanıdır. genel ev içki kadın ticareti kumarhaneler yasa dışı döğüşler uyuşturucu arasındaki para akışı olağan üstüdür ben yapmasam da rus mafyasının en büyük geliri organ hırsızlığındandı ben karşı çıktığım için bu işe girmesemde geri kalan işlerden tonlarca para transferi benim üzerimden dünyaya yayılıyordu. ve bu kadar düşmanı olan ben gidip delice aşık oluyordum. ne büyük aptallık ama ne güzel aptallık. 

KATİLİM vol:1 and vol:2Where stories live. Discover now