''yardım et üzerindekileri çıkaralım'' dedi zeynel. daha önce fark etmemiştim ama alex siyah değil koyu lacivert giyinmişti. keşke gözlerini açsa da gözleriyle uyumlu olsaydı kıyafetleri. 

''bakma öyle yardım et'' 

''bağırma bana'' dedim şuanda herkesin sinirleri gergindi. utana sıkıla zeynele yardım ettim. ve alexsin üzerini çıkardık. göğsündeki kurt dövmesi kandan görünmüyordu. hala çok fazla kan vardı. sağ kolunu kaldırğımızda kanın geldiği yeri görebilmiştik. yavaş yavaş sızan kan koltuğa damaldığında göz yaşlarımda hızlanmıştı. onu kaybediyordum kendi ellerimin arasında onu kaybediyordum. 

''ne yaptın be abim haa ne yaptın''diye mırıldandı zeynel ve hemen koşup banyodan havlu getirdi. 

''bunu sıkıca bastır yaraya ben bizim doktorlardan birini getireceğim sakın kıpırdayım deme abime bir şey olursa soluğunu keserim'' dedi ve gözden kayboldu son duyduğum ses arabanın taşlı yolsa çıkardığı tekerlek sesiydi. pamuk beyazı havluyu kolunun altındaki yaraya bastırabildiğim kadar sert bastırıyordum. tek bir kan damlası bile çıkmamalıydı o yaradan. terlemişti ama ancak alex'in teri bu kadar erkesi ve ormansı kokabilirdi. burnumu saçlarına gömüp zeynel'in döneceği zamanı beklemeye başlamıştık ikimizde. birimiz ağır yaraları yüzünden baygın. birimizde koku yüzünden yarı baygındı artık. 

''biliyormusun'' diye başladım söze çenemi kafasına koyarak çünkü kokusu burnumdan gitsin istemiyordum. koltukta uzanmış sırtını göğsüme koymuştum. uyanık olsa asla yapamayacağım bir şeyi o baygınken yapmak cesaretinde bulunuyordum. 

''bana dokunduğun da kanımın hızlanmasını vucudumun kasılmasını titremesini sevmiyorum en önemlisi bana duyguları yaşattığın için senden nefret ediyorum. bu evden ayrılışımızı hatırlıyormusun ben ilk geldiğim anı hatırlamıyorum ama sen hatırlıyorsun dimi nasıl soktun beni içeri sürükleyerek mi omuzuna atarak mı yoksa baygın baygın beni yürüterek mi'' 

''kucağımda taşıdım'' diyen sesle irkildim korksam mı sevinçten çaça dansımı yapsam bilmedim çünkü çaça nasıl bir dans onu bile bilmiyordum. 

''acıyor'' diye inledi. benim canım daha çok yandı. 

''geçecek ne olur dayan'' 

''elini çekersen bence geçecek çok bastıryorsun ezra'' dediğinde elimi biraz gevşettim. 

''zeynel gitti yani şey doktor almaya gitti iyi msin ne olur iyiyim de yalvarırım''

''sakın ağlama ağlayınca çok çirkin oluyorsun'' dedi ve hafif bir kıkırtının ardından şiddetli bir öksürük tuttu. ağzından akan kan göğsüne damlıyordu. benim canım daha çok acıyordu sanki etimi kör bıçakla ben hala canlıyken kesiyorlarmış gibi oluyordum. öksürüğü dindiğinde yavaşça aldığı nefesler sanki daha çok yavaşlar gibi oldu. 

''alex''dedim ses yok. hayır allah'ım

''alex lütfen konuş benimle'' yine ses yok. 

''ne olur gitme ne olur''

''asla gitmicem korkma'' dediğinde hıçkırıklarıma engel olamamıştım. uzun zamandır böyle ağladığımı hatırlamıyordum. kapının kırılır gibi açılmasından sonra zeynel ve yaşlıca bir adam içeri girdi. 

KATİLİM vol:1 and vol:2Where stories live. Discover now