Bölüm 39 = Cinayet inceleme

841 76 36
                                    

Max ışık hızında Maria'nın yanına geldiğinde "Mariana nerede?" diye sordu.

Maria yaslandığı ağaçta doğruldu. "Seni o halde dışarda bekleyecek hali yoktu, Sandrada kadını alıp kendi evine götürdü. Çay filan ikram edecekmiş herhalde. Ayrıca kadın yanında bakıcısız geldi."

Max şaşkınlıkla "Nasıl? Bakıcısız geldi derken?" diye sordu.

"Bende aynısını sordum. Bakıcın nerde dedim, 'Tek başına geri dönerken sorun yaşar diye kimseyi yanımda istemedim' dedi."

"Tek başına geri dönmekmi?"

"Sanırım geri dönmeye niyeti yok."

Max sabırla iç çekti. "Eğer o böyle birşey dediyse kesin bir bildiği vardır veya bir görü filan görmüştür."

Maria ile beraber konuşarak Sandra'nın evine gittiklerine Max kapıya tıklattı. Kapıyı Sandra elinde koca bir tepsi sıcak kurabiyelerle açınca Maria burnuna çarpan kokuyla iştahla havayı kokladı. "Bunlar tereyağlı mı?"

Sandra memnuniyet ve gururla "Tereyağı ve Ballı" diye cevapladı kızın sorusunu. "Buyrun ikiniz de içeri girebilirsiniz."

Max ile Maria Vampirlere karşı koruma kalkanının olduğunu evin içine girerken iliklerine kadar hissettiler.

Maria nezaketle tepsideki keklerden birini aldı. "Bizi evine davet ettiğin için teşekkür ederim."

Sandra da "Rica ederim evim senin evindir" diyerek kıza gülümseyerek Maria ile bakıştılar.

Max kızların arasında anlaşma biçimlerini hiç bir zaman anlamlandıramadığından direk ilk defa girdiği evin salonuna geçti. Tekerlekli sandalyesinde oturmuş eski usül ingiliz bardaklarından sütlü çayını içen Mariana'yı gördüğü gibi rahat bir nefes alarak gülümsedi.

Mariana karşısında doktor önlüğü ile oturan Lukas ile sevimli bir şekilde sohbet ediyordu.

Lukas onun elini tutmuş kadının anlattıklarını teker teker dinlerken Max'in odaya girmesiyle ikisininde bakışları ona döndü.

Max kadının beyazlamış saçlarının altındaki keskin bakışlarına bakarak "Mariana hoş geldin" diyerek kadının yanına gidip sandalyesinin hemen ayak ucuna çöktü. "Nasılsın."

Mariana Max'in ellerini kendi avuçlarının arasına aldı. "Yolculuk biraz yordu beni ama onun dışında iyiyim, seni tekrardan görebildiğime çok sevindim."

Max elinin üst derisini sıvazlayan buruşuk parmaklara hasretle bakıp bakışlarını tekrardan ela gözlü kadına çevirdi. Eskiden gözlerinin çok keskin olduğunu hatırlıyordu. Yeşil, mavi ve kahve karışımı güneşin altında her parıldadığında Max onlara hayretle bakardı. Şimdi ise gözlerinin yeşili solmuş, mavisi azalmış ve kahvelerinin çevresine siyahlar eklenmişti.

Artık eskisi kadar keskin değil bulanıktılar. Çevresindeki beyazlar sararmış ve yer çekimine karşı artık meydan okumayı bırakan göz kapakları aşağıya doğru büzüşüp gözlerini küçültmüştü. Eskiden neşeyle parlayan ve her büyü yaptığında ışıldayan o gözler ışıltısını kaybetmişti.

"Bende seni gördüğüme çok sevindim ama bakıcın olmadan gelmişsin burada zorlanırsın, dilersen helikopter ile kimi istiyorsan yanında onu getirtelim buraya."

Mariana'nın çökmüş yanakları usulca yukarı kıvrıldı. "Ben bilerek yanımda kimseyi istemedim."

Max "Ama ben senin rahatlı..." derken Mariana bir elini onun elinin üstünden çekip Max'in dudaklarına değdirdi. "Çok uzun kalmayacağım Metzger."

Git Gidebilirsen BxBWhere stories live. Discover now