1.4

76.7K 4.3K 1.9K
                                    

Önümdeki test kitabından bir soru daha çözdükten sonra rahat bir nefes alarak kapattım kitabı. Şu an dersimiz boş olduğu için bu zamanının bir kısmını soru çözerek geçirmiştim ve bundan memnundum çünkü benim için oldukça verimli geçmişti. Test kitabını yana doğru çektikten sonra kalem kurtumu da sıranın altına koydum. Şimdi de kitap okuyacaktım.

Sınıfta bizimkilerden sadece Alperen vardı. Diğer dördü kantine inmişti ve bir daha gelmemişti. Sınıfa kısa bir bakış atıp
oturduğum yerde arkamdaki çantayı açmak için döndüm. Fakat o an gördüğüm görüntü duraksattı beni.

Gözlerim uyuyan Alperen'de takılı kalırken yüzünün her yerini sanki ezberlemek istercesine incelemeye başladım. Oldukça temiz ve güzel bir yüzü vardı. Üstelik uyurken bile yakışıklılığından ödün vermediğini fark etmiştim onu izlerken.

Resmen sanat eseri gibi bir çocuktu. Her şeyiyle dört dörtlüktü. Acaba anne ve babası onu karşısına oturtup kendileriyle gurur duyuyor muydu? Şahsen benim böyle bir çocuğum olsa onu karşıma oturtur ve yaptığım işten gurur duyardım.

Yüzündeki bakışlarım bu sefer de saçlarına kaydığında saçma bir şekilde tebessüm ettim. Çok yumuşak gözüküyorlardı. Bu da yetmezmiş gibi adeta 'bana dokun' diye bağırıyorlardı. Bir elim istemsizce saçlarına doğru  yaklaştığında ne yaptığımı fark edip hemen çektim elimi. Ardından oturduğum yerde önüme döndüm.

"Geri zekâlı Dilay." diye söylendim kendi kendime. "Aptal, ne yapıyorsun?" Hâlâ söylenmeye devam ederken kollarımı göğsümde bağlayıp arkama yaslandım ve  sınıfta bulunan kişilere tek tek baktım. Acaba biri görmüş müydü ki? Gerçi hepsi önündeki teste odaklanmış gibiydi. O yüzden gördüklerini düşünmüyordum.

Derin bir nefes alarak ellerimle kendime yel yaptım ve bir daha böyle bir aptallık yapmamak için kendime defalarca uyarıda bulundum.

Hayır yani bana ne ki onun saçlarından? Bana ne yani?

Çalan zil dikkatimi dağıtırken sanki bu anı bekliyormuş gibi oturduğum yerden kalktım ve koşar adımlarla sınıftan çıktım. Diğerleri kantinde olduğu için adımlarımı direkt o tarafa doğru yönlendirdim.

İlerlediğim koridorda az ötedeki kalabalığı görünce adımlarım durdu. Daha yeni zil çalmışken neyin nesiydi ki bu kalabalık? Adımlarımı tekrardan o tarafa doğru yönlendirdim. Bağırış sesleri geliyordu.

Allah'ım, kaos! En sevdiğim.

Kalabalığın önüne geldiğimde iki çocuğun kavga ettiğini gördüm. Herkes yaşanan kavgayı film gibi izlerken -ben de dahil- yanımdaki çocuğu dürttüm. O sıra sarışın olan çocuk diğerine bir yumruk attı.

"Biriniz ayırsın şunları. Niye izliyorsunuz?"

"Aralarına girip kendimi haşat edemem." deyince göz devirdim. Madem kimse umursamıyordu ben de umursamazdım o zaman.

"Çocuklar, ne oluyor burada?"

Müdürün sesiyle kavga anında dururken rahatladığımı hissettim. İkisinin de yüzü iyi sayılmazdı. Özellikle esmer olan çocuğun yüzü diğerine göre daha kötüydü. Müdür, aralardan girip ortaya geldiğinde ikisine de kısa bir bakış attı. Ardından gözleri, sarışın olan çocukta durdu.

"Meriç, yine mi sen?"

Meriç denilen çocuk omuz silkerek bakışlarını müdürden çekti. Fazla umursamaz duruyordu şu an. Benim gözlerim hâlâ çocuğu incelerken bakışlarımız kesişti. Saniyeler içerisinde gözlerimizi birbirimizden çektiğimizde daha fazla burada durmayarak hızlı adımlarla kantine gittim. Görüş alanıma giren tanıdık yüzlerle yanlarına gidip oturdum hemen.

GÜZEL KIZ |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin