bad guys | taekook

By R8AV5N

36.8K 3.5K 763

"kim taehyung, 20 yaşında. boy 1.68 kilo 57. annesi veya babası yok, öldürmüş." ben öldürmedim. "kapat çeneni... More

J-1
T-1
J-2
T-2
J-3
T-3
J-4
T-4
J-5
T-5
J-6
T-6
J-7
T-7
J-8
T-8
J-9
T-9
J-10
T-10
J-11
T-11
J-12
T-12
J-13
T-13
J-14
T-14
J-15
T-15
J-16
T-16
J-17
T-17
J-18
T-18
J-19
T-19
J-20
T-20
J-21
T-21
J-22
T-22
J-23
T-23
J-24
T-24
J-25
T-25
J-26
T-26
J-27
T-27
J-28
T-28
J-29
T-29
J-30
T-30
JM.1
YG.1
JM.2
YG.2
JM.3
YG.3
JM.4
YG.4
J-31
T-31
J-32
T-32
J-33
T-33
T-34
J-35
T-35
J-36
T-36
J-37
T-37
J-38
T-38
J-39
T-39
q&a w/th
q&a w/jk
J-40
T-40
J-41
T-41
J-42
T-42
J-43
T-43
J-44
T-44
Final
Jeon Jungkook & Kim Taehyung

J-34

146 20 2
By R8AV5N


*dünya dönüyordu. insanlar geliyordu. bazıları gidiyordu ve jeon jungkook, yanındaki iki eziğin canına okuyordu. tanrım, şu işe bakın! zaferimden herkese merhaba!*

'MOLA.'

*basket topunu jackson'dan saklamak için aldığım iki büklüm hâlimi nihâyet bozup belimi doğrulttum ve topu rastgele bir yere doğru bıraktım. birkaç saniye içerisinde dudaklarındaki sevimli gülümsemeyle beraber yanıma ulaştığında elindeki havluyu alıp gelişi güzel kurulanmıştım. başından beri zaferimi müjdeleyen bu basit maçı kazanmış sayılırdım, öpücüğü hak ediyordum? affedersiniz. öpücüklerini.*

"sürecek mi daha mola hakem bey?"

*felix ve jackson'ın planını öğrendiğim günden beri her birimiz, önümüzdeki mâlum günü yaşamayacakmışız gibi davranıyorduk. bu konuda üçümüz bilinçliyken sen, bebeğim, senin hiçbir şeyden haberin yoktu ve bu beni yeterince huzursuz ediyordu. bu yüzden uyuduğun vakitler jackson ve felix'in odasında bitiyor, çıldırmış gibi onları azarlıyor, kendi içimdeki sıkıntıyı birnevi boşaltmaya çalışıyordum. neyse ki onlar da gerginliğimi ve sıkıntımı anlayışla karşılıyorlardı. yoksa kavga edip duracaktık. gerçi, onları azarlıyor olsam dahî hakaret mahiyetinde laflar çıkmıyordu ağzımdan. yakınıyordum. hayıflanıyordum. çünkü tek başınaydın ve biliyordum ki kendi kendini birkaç gün sonrasına hazırlamaya çalışıyordun. ama kavuşacaktık. henüz bilmiyordun belki ama sonsuza dek birlikte olabilmek için kavuşmamıza çok az kalmıştı. bununla teselli buluyor, yanındayken normal davranabiliyordum.

alt dudağını tutsak alan kıvrımlarımı aralamama sebep olduğunda geriye çekilmiş ve yarım ağız sırıtıyorken gidişini seyretmiştim. sanırım bir noktada bulunduğumuz duruma seviniyordum da. çünkü bana düşkündün. bana gerçekten düşkündün ve bu beni fena mutlu ediyordu. umuyorum ki beraber yaşamaya başladığımızda da bir bu kadar düşkün olurdun, yoksa bozuşurduk kim taehyung.

omzumu pat patlayan eli hissettiğimde kendime geldim ve topu çoktan ellerine almış ikileye karşılık arsızca güldüm. hayır yâni, bu ikisine de acıyordum şimdi. bir kereliğine sahte bir zafer elde etmiş olabilirlerdi ama bu kez bana karşı hiç şansları yoktu. can havliyle çabalıyorlardı ama omuz omuza verip ağlayan da onlardı yine. hahah, tanrım. müthiş keyiflenmiştim.

uzun bir süre daha benim karşımda cebelleşiyorlarken sadece çok kısa bir anlık boşluğumda jackson tarafından alt edilmiştim ama şöyle bir şey vardı ki ah, biraz kalındı bunların kafası. bu sahadaki dördüncü kişi beni delicesine seviyordu ve en ufak bir zarara uğradığımda bile bedel ödeteceğinden hiç şüphem yoktu. bu yüzden jackson sahalara veda ediyorken sana havadan bir öpücük yollamış, karşılığında da şirin ve utangaç gülüşünü kazanmıştım. ah taehyung. çok âşıktım sanırım sana, içim gidiyordu.

maçın jackson'sız kısmında senin gülüşünden şevk alarak yine sahanın tozunu attırmaya devam etmiştim. felix ise az öncekinden iki kat daha fazla yoruluyordu ve sızlanmaları her bir sayıda biraz daha yükseliyordu. dokunsam ağlayacaktı resmen. ama ben hâlimden memnundum ve uzun süredir kolumu bu kadar kullanmamdan ötürü başlayan ağrıyı bile göz ardı edebiliyordum.

jackson'ın ceza süresi dolduğunda -ki bence içeri girmek için yalvarıp durmuştu- suratımdaki gülümseme büyümüştü çünkü son kez hız kazanacak, alnımın akıyla bu zaferi noktalayacaktım.*

felix, jackson'ı ne kadar seviyorsun?

"ya jungoo sus tanrı aşkına, benim kafamı karıştırama-"

*omzuna sağlam bir şekilde çarpıp dönüyorken cümlesinin devamını getirememiş, yere kapaklanmıştı ama ben de bu sâyede aslanlar gibi bir sayı daha kaza- ne? tanrım, ne? top parmaklarımın arasından kayıp gitmişti. öfkeyle potaya baktığımda jackson'ın bana göz kırpıp sayıyı aldığını ve yere indiğinde de topu kolunun altına yerleştirip sevgilisinden yükselen sevinç nidalarını göğsünü kabartarak karşıladığını görmüştüm. bir sayı kaybettiğimin farkında vardığımda ise sinirle bağırmış ve ayağımı yere sertçe çarpıp tişörtümü çekişti- TANRIM NE OLUYORDU! ne yapmıştım şimdi? çatık kaşlarımla senin çatık kaşlı yüzüne bakıyorken omuzlarım düşmüştü istemsizce. bir kere onlar uyarı almalıydı, hileydi bu yaptıkları tamam mı? sen de bana kızıyordun boş yere, taehyung.

bu ihanetinize karşılık -onlar yerine bana uyarı verdiğin için sen de ihanet edenlerdendin kusura bakmamalıydın- daha da hırslanmış ve son dakikalarımızı gâyet iyi bir yükselişle zaferimle doldurmuştum.

tanrım. uzun zamandır fiziksel olarak bu kadar yorulmuyordum ama her yanım ter içinde kalmışken yine de dinç hissetmiştim. yorgun bedenimi yere bırakıyorken göğsüm hızla inip kalkıyordu ve saç diplerimin ıslaklığı bu sâyede kendilerini daha çok göstermişlerdi.*

'yoruldun mu?'

*duyduğum sesinle beraber başımı sana doğru çevirdiğimde sorduğun soruya yanıt bâbında başımı salladım. buna karşılık yine gülümsemiş ve gözlerimi kapayıp kendi kendime gülmeme sebep olmuştun. kesinlikle birkaç gündür çok daha fazla gülümsüyordun ve gülümsüyorken ne kadar şirin göründüğün hakkında zerre kadar fikrin yoktu. artık sana düşmekten sağlam hiçbir tarafım kalmıştı mesela? tanrım.*

'sen de vazgeçme benden, dedin ya?'

*daha az önce yattığın yerden bir çırpıda kalktığında ve söylediğin şeyi de ben anlamayınca gözlerimi araladım ve bakışlarımı meraktan parlayan gözlerine çevirdim. ciddi görünüyordun? yattığım yerden hafifçe doğruldum ve derin bir nefes alıp tam karşında senin gibi oturur pozisyona geçtim.*

'kim vazgeçti ki başka? evli miydiniz ya da sevgilin miydi? nasıldı... nasıl tanıştınız? neden vazgeçti, hiç özlüyor musun? tekrar gelir mi?'

*göz bebeklerimin hafifçe büyüdüğünü, kaşlarımın ise istemsizce biçimsizleştiğini hissediyorken aklımdan geçen tek şey "ne?" sorusu olmuştu. ne sorduğunu anlamak için gözlerimi kırpıştırıp yüzüne doğru yaklaştım ama ifadende herhangi bir değişiklik yakalayamadığımda bir kademe daha arttı şaşkınlığım. bunu konuşalı neredeyse üç gün olacaktı ve üç gündür... tanrım, üç gündür bunu mu düşünmüştün?

dudaklarımı birbirine bastırdım ve bakışlarımı senden çekip felix'in gülüşlerinin sebebine bir bakış attım. sonra gökyüzüne yönelttim bakışlarımı. bu süreçte yanaklarımın içini kemiriyordum. çünkü neredeyse kahkahayı basacaktım. ama üzülürdün. ya da utanabilirdin. her ne kadar o görüntü bile hoşuma gitse de seni zor durumda bırakmayı istemiyordum.

gökyüzündeki bakışlarımı da sahanın tel örgüsüne indirdiğimde dudaklarımı yalamış ve derin bir nefes almıştım. tamam. yersiz kahkahamı yollamayı başarmıştım. şimdi ise bir açıklamaya ihtiyacım vardı.

aslına bakarsak birçok kazık yemiştim gerçekten de. ailevi ilişkilerim pek de sağlam olmamıştı hiçbir zaman. ama oturup da "aman tanrım beni terk ettiler, yapayalnızım." gibi düşünceler edinmemiştim hiç. aileme bağlanmamam gerektiğini zaten öğretmişlerdi bana. onlardan ayrılmak da bir o kadar kolay olmuştu.

sadece... bu eksiği arkadaşlıklarım ile kapatmaya çabalamıştım ve sanırım, tek hatam da bu olmuştu. saftım. hep saf ve masum çocuk olmuştum. kullanmak zor değildi yâni beni. çok sevdiğim arkadaşlarımın beni bir başıma bırakmalarına şaşırmıyordum. çok seversem, eğer onları çok seversem bir sorun kalmaz diye düşünmüştüm. ama ne kadar çok seversem o kadar çok kaybetmiştim. o kadar çok maruz kalmıştım iki yüzlülüklere. ah... zaten onlar değil miydi beni bu hâle getiren? jeon jungkook, âdi ve ayran gönüllüydü herkes için şimdi. yakın davranıyorsa altından bir bit yeniği hep çıkmıştı. hiçbir zaman uzun süreli ilişki yaşamazdı. çünkü diyorlardı ya, ayran gönüllüydüm. herkesin duygularıyla oynamak bir sorun değildi. çünkü zamanında benim duygularım bile sayılmamıştı. ben onlara en azından acıyı yaşatıyordum.

yüz ifademin değiştiğini anladığımda kendime gelmek için gülümsedim ve bakışlarımı seninkilere çevirdim. sen gerçekten kendime yaptığım en büyük iyiliktin ve bir kez olsun, senin canını yakmayı düşünmemiştim bile. benden kaynaklı değildi ama bu. buna fırsat vermeyecek kadar bağlamıştın beni kendine. farkına varmam çok uzun sürmüştü ama sen, o küçük çocuğun elini tutan ilk kişiydin.*

hmmm. güzel sorular ama cevaplamak için çok yorgun hissediyorum. şimdi biraz-

*ellerimi yere bastırıp üzerine doğru eğiliyorken sen geri çekilmeye başladığında dudağımın bir kenarı kıvrılmıştı. bir elimi beline doğru götürdüm hemen ve biraz daha üzerine geldim. yere yatmanı sağladığımda ise belindeki elini çekip tamamen üzerine çıkmış ve hemen altımdaki bakışlarını şöyle bir süzmüştüm.*

biraz sevişmeye ihtiyacım var.

*gözlerinin iriliği beni güldürmüştü ama itiraz etmene kalmadan boynundaki yerimi almıştım çoktan. sevişmekten kastım birkaç öpücüktü aslında. bu teklifi yapmak için uygun zaman ne olurdu bilemiyordum. aslında, seni korkutmak istemiyordum sadece. ya da yanlış şeyler düşünmeni istemiyordum. sen ne zaman istersen ben o zaman için bekleyebilirdim. ama öpücükler için zamana ihtiyacımız yoktu tabii ki.*

-

"sanırım sabah on gibi gelecekler. ona göre hazır olursunuz artık."

*parmaklarım saçlarının arasında geziniyorken yoongi hyungun uyarı mahiyetindeki bakışlarına aldırış ettiğimi pek söyleyemezdik. kusura bakmasın ama seni göndermeyi düşündüğü hücreye kadar yolu vardı. onunla tartıştığım günden bu yana tavırlarında hiçbir değişiklik olmamıştı. aksine bize, bana, sana ya da felix ve jackson'a karşı çok daha umursamaz bir hâl almıştı davranışları. eh, ben de buna karşılık onun gibi davranıyordum ona. ve şimdi gerçekten umurumda değildi çünkü yarın olacaklardan sonra ağzının payını alacaktı.

of tanrım. tamam. kabul ediyorum. yoongi hyung, bana karşı her zaman korumacı olmuştu. ağabey kavramını tatmıştım sâyesinde ama... ama kendi yaptıklarını yok sayıp bana bu şekilde davranıyor olması sinirlerimi bozuyordu. BU YÜZDEN YARIN GÖRECEKTİ O. jimin ağzıma sıçmazsa tabii. sahiden epey gergindim. yarın olacakları düşündükçe daha da geriliyordum. bir de hepsinin yanında sana karşı bir şey çaktırmamaya çalışmak vardı ve günlerdir beraberken bu inanın ki çok zordu.*

"şeytan diyor ki kalk bir tane geçir kıçına. neyse ki şeytan, gösterecek yakında marifetlerini."

felix. çok konuşuyorsun. değil mi ya? çok konuşmuyor mu bu taehyung?

*hemen yanımda oturan sana döndüğümde yüz ifadenin pek de memnuniyet içerisinde olmadığını görüp dudaklarımı dişlemiş ve felix'e uyarı dolu bir bakış savurmuştum. bana diyordu ama ağzından baklayı kaçıracak ta kendisiydi.

iç geçirip parmaklarımı saçlarının arasından indirdim ve yüzüne doğru uzandım.*

bebeğim. bana bak.

*nihâyet beni görüş açına aldığında eğilip dudaklarını öptüm, yanağını dişlerimin arasına sıkıştırıp bıraktım.*

ciddileştiğin zaman aklımdan neler geçtiğini bir bilsen.

"yuh. kalktı."

*şaşkınca felix'e doğru döndüm hemen. jackson kafasına hızla bir tane geçirmiş ve homurdanmaya başlamıştı. gerçekten de ona ne oluyordu acaba? ah. tanrım ama haklıydı. benim de-*

tamam. neyse. neyse. hadi. seni odana bırakayım taehyung.

*koltuktan ayaklanıp elini tuttum ve benimle beraber ayaklanman için beklemeye başladım. bir yandan da gözlerim felix ve jackson'ın üzerindeydi. bakışlarımla onlara demek istiyordum ki "operasyon başlıyor." onlar da buna karşılık diyorlardı ki "bizsiz işi pişirceksi-" dur biraz. akılları nerede bunların?*

iyi geceler size de.

*sesimdeki tonlamayı anlamış olacaklar ki tavırları hemen değişmişti. işte şimdi "tamam tamam. hadi başlayalım, müfettiş. ne kadar da harika birisin. müthiş görünüyorsun. taehyung sana felâket âşık. çok mutlu olacaksınız." diyorlardı. evet? diyorlardı gâyet de? bir sorun mu vardı? yoktu. evet. bence de yoktu.

el ele odayı terk ediyorken ikimiz de bir süredir olduğu gibi sessizdik. aslına bakarsak seninle yalnız kalmayı şu anlık hiç mi hiç istemiyordum. çünkü beklenmedik bir veda konuşması yapabilirdin ve ben de dayanamayıp dökülebilirdim. çünkü fazla hassastım. cidden. itiraf vaktiydi ama... sana karşı fazla hassaslaşıyordum.

koridorun sonundaki odaya ulaşınca kapıyı beklemeden açmış ve içeriye geçerek yeniden kapatmıştım. her şeyin başladığı yer burası değildi belki ama yine de birçok anıyı burada paylaşmıştık seninle, öyle değil mi? beni tehdit ettiğin günleri unutmuş değildim.

sessizce kıkırdadım ve yatağa doğru yöneldim. duvardan yana boylu boyunca uzanmışken bir dirseğimi yatağa, elimi de yanağıma yaslamış sana yanımdaki boşluğu işaret etmiştim.*

ilk baştaki zamanlarımızı düşünüyordum da... beni sevmeyeceğinden fazla emin görünüyordun.

*tek kaşım meydan okurcasına havalanmıştı ve ortamdaki o tuhaf kasvete aldırış etmemeye çalışıyordum. biraz dayanacaktık. sadece biraz.

sessiz sessiz yanımdaki yerini aldığında başımın altından kolumu çektim ve derin bir nefes alarak kendimi yastığa bıraktım. gözlerim de ağır ağır yükselip inen göğsüne takılmışlardı.*

çok yorgunum...

*kolumun üzerinde yeniden doğruldum ve yirmi santim kadar uzağımdaki gözlerine sessiz bakışlar attım. veda etmene müsaade etmeyecektim. bugün son günümüz değildi. şimdi bu senin canını yakacak olsa bile birkaç gün sonra gönlünü almış olurdum zaten.

uzandım ve yüzümü sıcacık boynuna gömdüm. dudaklarımın hemen altındaki tenine birden fazla öpücük bırakıyorken bir yandan da kokunu içime dolduruyordum. çok geçmemişti ki kendimi yeniden geriye çektiğimde yanağına, oradan da dudaklarına bir öpücük bırakıp kendi yerime geri dönmüştüm.*

uyuyacağım şimdi. dinlenmem lazım, bebeğim.

Continue Reading

You'll Also Like

51.2K 3K 16
Jjkook: Hyung sence ben yakışıklı mıyım? Kim_tae: Sen sadece bir tavşansın Jungkook. Yakışıklı falan değilsin.
2.6K 180 18
Şizofren olan Jungkook'u akıl hastanesine kapatırlar ve Jungkook orada ruh eşini bulur...
119K 13.2K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
78.1K 4.8K 11
Arkadaşlarının zorlaması üzerine uygulamadan çizdiği dövmeleri paylaşmaya başlayan Taehyung, tatlı dövmelere merak sarmış bir tavşanla tanışmayı bekl...