Sosyetik Güzel

By eyuhikayeleri

437K 22.9K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... More

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 4. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 6. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 15. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 31. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel -35. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 39. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 2***

***Özel Bölüm - 1***

5K 311 18
By eyuhikayeleri

Yeni özel bölüm gelen oy ve yorumlara bağlı olacak :) 

Umarım beğenirsiniz. Keyifli Okumalar! :)

*** 

Elimdeki listeyi kontrol ederken bir yandan da kucağımdaki katalogdan ürün seçmeye çalışıyorum. Renk, kumaş ve desen uyumunu yakalamak mı daha zor yoksa Kraliçenin huzuruna çıkmadan önce hazırlanmak mı deseler kesinlikle ilkini seçerdim. Tek başıma bunları karar vermeye çalışmak dışında çekimlere yetişmeye çalışıyor, videolar hazırlıyordum. Bu konuda müstakbel kocamamın bana ettiği tek yardım. "Bu da güzelmiş!" cümlesi oluyordu. Ne gösterirsem göstereyim hep aynı cümleyi söylüyordu. Geçenlerde iki aynı gelinliği göndermiştim ve ikisi de "Bu da güzelmiş!" demişti. Sinirden dişlerimi sıkmaktan yakında dişsiz kalacaktım. Sözde Alice ve Esin bana yardımcı olsunlar diye bir 'Yeni Gelinin Tatlı Telaşı' adlı Whatsapp grubu oluşturmuştuk. Daha ikinci haftadan pes etmişlerdi. Sorun şamdanların altında takılacak tüllerinin renginin, konukların oturacağı beyaz sandalyelerin arkasına takılacak tül ile aynı renk tonunda olup olmaması konusunda kararsız kalmamdı. Aynı renk olmaları çok klasik olurdu farklı ama renk uyumuna sahip tonda renkler kullanılması ise riskli olduğu kadar hoş bir görüntü oluşturabilirdi. Çünkü birçok yerde daha tül kullanılacaktı. Hepsinin aynı renk olması boğucu olabilirdi. Böyle bir önemli sorun ile boğuşurken beni yalnız bıraktıklarına inanamıyordum. Oysa onlara güvenmiştim. Önümdeki aynalı masanın üzerinde duran telefonum titremeye başladığında arayan isme baktım. Düğün asistanı Selin Hanım'ın aradığını gördüm. Bu kadın bana yardım etmek dışında zevksizliği ile bana daha çok köstek oluyor gibi hissediyordum. İçimden söylenerek telefonu açtım.

Yapmacık, sahte bir neşeyle "Selin Hanım," dedim.

"Lara Hanım,"

Sesindeki tınıdan acaba yine ne kötü haberi verecek, diye düşündüm. Çekine çekine, "Size bir şey söylemem lazım." dedi. İşte başlıyorduk.

"Dinliyorum."

"Şey... Hani düğün mekanı olarak 29 Ağustos'a Mihrabat Korusu'nu ayarlamıştık ya..."

"Eeee..." dedim sabırsız bir sesle bir an önce ağzındaki baklayı çıkarsın istiyordum.

"Onu 12 Kasım'a alma şansınız var mı?" dediğinde duyduğum sözlerle fenalık geçirecektim. "Ne!" diye bağırdım. Bu kadın öylesine, herhangi bir tarihte evlenme kararı aldığımı düşünmüyordu herhalde, astrolojik olarak uzmanlara danışıp bizim için en uygun tarihi almıştım. Kucağımda ne var ne yok hepsini önümdeki makyaj masasının üzerine büyük bir gürültüyle fırlattım. Erkan içeriden koşarak yanıma geldiğinde ona benden uzak durması için elimi kaldırıp dur işareti yaptım. Geldiği gibi benden birkaç adım uzaklaştı.

Dişlerimin arasından, "Anlamadım!" dedim. Emin olmak için, "Siz şimdi bana ağustosta yapmayı planladığım düğünü kasımda yapın mı, diyorsunuz Selin Hanım?" diye hiddetle sordum. Sözlerimin üzerine Erkan'ın kaşları hayretle kalktı.

Sesi alçaldı. "Başka bir yer mi baksanız, mesela Soho House'da hala yer bulabiliriz?"

'Sakin kal, Lara. Sakin ol, insanlar işini yapmaya çalışıyor, sakin ol! Mayıs ayında ağustosta olmasını planladığın düğünün için yer bulamadın alt tarafı, sakin ol!'

Üç kez derin soluklar alıp verdim. Erkan endişeli gözlerle bana bakıyordu. Her an telefonu elimden alacak gibiydi. Bir, iki, üç... Kendime sakin olmam gerektiğini konusunda komutlar verirken Selin Hanım'ın benden bir cevap beklediğini bir süre unuttum. Boştaki elimin işaret parmağıyla şakağımı ovdum.

Benden cevap alamayan Selin Hanım, "Lara Hanım, orada mısınız?" diye sordu çekingen bir sesle.

Derin bir soluk oldum, sakin bir sesle "Selin Hanım, sizce Soho House'u istesem Mihrabat Korusu için niye bu kadar çabalayayım?" diye düşünmesi ve beynini kullanması için ona mantıklı bir soru sordum. Bütçemizi ona göre ayarlamak için aylardır gece gündüz çalışıyorduk. Tüm planlarımı Mihrabat Korusu'na göre yapmıştım, herhangi bir değişiklikte tüm hazırlığım koca bir çöp olacaktı. Bahsettiği mekanlar ayrı konsepte sahipti.

"Kasım?" diye utanmadan bir daha sordu.

"İyi günler, Selin Hanım!" dedikten sonra bir şey söylemesine müsaade etmeden telefonu suratına kapattım. Telefonu da katalogların üstüne gelişi güzel fırlattım. Yetişmeyecekti. Hiçbir şey istediğim gibi olmuyordu. Bitmiştim, mahvolmuştum ama bir derdimi anlayan, yardım eden yoktu. Dolu gözlerle Erkan'a baktım. "Çok mu şey istiyorum, sadece hayallerimdeki gibi bir düğünüm olsun istiyordum." dedim titreyen sesimle. Günlerdir çabalayıp çabalayıp bir arpa boyu yol kat edememiştim. Erkan sarılmak için yanıma yaklaştığında onu ittirdim. Asıl bana yardımcı olması gereken oydu ama sürekli kaçıyordu. Gözümden bir damla yaş düştüğünde parmağımın ucuyla sildim.

"Yalnız kalmak istiyorum." dedim.

Bu isteğimi duymazdan geldi. Eğilip oturduğum yerden beni kucakladığında onu hafifçe bir daha ittirdim. "Bırakır mısın?" diye ısrar ettim. Beni duyduğu yoktu. "Sence de biraz fazla abartmıyor musun?" diye sordu kulağıma eğilip sinir bozucu derecede sakin bir sesle. Dudaklarımı sarkıtıp başımı sağa sola salladım. "Hayatımda bir kez evleniyorum, her şey hayalimdeki gibi olmalı." dedim inat ederek.

"Hiç tanımadığımız bir kadın 29 Ağustos da evlenin, dedi diye hem kendine hem çevrene işkence ediyorsun." Hiç tanımadığımız kadın dediği ünlü bir astrologdu. Ayrıca onun Boğa burcu olduğundan bu kadar vurdumduymaz olmasını normal karşılıyordum. Son zamanlarda biraz fazla astroloji ile kafayı bozmuş olsam da yıldızların ve gezegenlerin yalan söylemiyordu. Şekilde gözüktüğü üzere Erkan, rahatlığıyla tam bir boğa burcu erkeğiydi.

"Beni anlamana nedense şaşırmıyorum, alıştım artık." dedim boynumda kollarını çözmeye çalışırken, "Nasıl olsa sürekli çabalayan benim, senin için demesi kolay ne dersem kabul ediyorsun, ne dersem güzel, bu da güzel deyip geçiştiriyorsun. Düğünümüzün senin için bir önemi var mı açıkçası merak etmeye başladım." Amacım kavga çıkartmak değildi sadece evlenme teklifi ettiği günden beri düğünümüzün nasıl olacağı üzerine kafa yoran yalnızca bendim. Onun için bu olayın hiçbir önemi yokmuş gibi davranıyordu. Aynadaki yansımamıza baktım. Yüzü şaşkın duruyordu, kirli sakalını yanağım sürterek, "Çünkü ne dersem diyeyim senin içine sineni yapacağını biliyorum. Ayrıca düğünümüzün tek önemli yanı senin o gün benim karım olman, onun dışında hiçbir şeyin gözümde önemi yok. Emre'ye zamanında kızmıştım ama haklıymış, bana kalsa yarın gidelim evlenelim." dedi umursamaz bir tavırla. Ona inanamıyordum. Yanağımı sıcak bir öpücük kondurduğunda sakinleşmekten oldukça uzaktım. Başımı ona doğru çevirip yüzüme bakması için onu kendimden uzaklaştırdım. Önümde diz çöktü, ellerini lila rengi şifon elbisemin eteklerinin açıkta bıraktığı dizlerimin üzerine koydu. Bacağımı usulca okşarken yemyeşil gözlerini gözlerime dikti. Bakışlarımı kaçırdığımda, "Kızma bana hemen," dedi. Nasıl kızmazdım, ikimiz farklı telden çalıyorduk.

Başımı ona çevirmeden "Anlamıyorsun beni her zamanki," diye sitem ettim.

"Anlıyorum anlamasına ama sen sanki masada duracak mumların rengini, evlenecek olmamızın önünde tutuyor gibisin. Mutlu olman gerekirken sürekli streslisin, sağa sola kızıp bağırıyorsun. Üstelik daha önümüzde üç ay olmasına rağmen böyleysen gelecek günleri düşünmek dahi istemiyorum."

"Her şey istediğim gibi olursa tabii ki mutlu olurum ama hiçbir şey yolunda gitmiyor. Sen bana yardımcı olmuyorsun, kimse yanımda olmuyor, kendi başıma her işe koşturmaya çalışıyorum bilmem farkında mısın?"

"Sevgilim çünkü birimiz," abartılı bir şekilde gözlerini büyüterek, "Yanlış bir seçimde bulunsak, maazallah dövmekten beter azarladığın için fikir belirtmiyor olabilir miyiz?" diye sordu. Gözlerimi devirdim, abarttığını düşünüyordum. Birkaç kez biraz sesimi yükselttiysem ne olmuştu, insanlık haliydi. Ayrıca Alice de tutup pembenin üzerine yavruağzı seçmeseydi veya Esin balık etek ve askılı geçen senin modası olan klasik tarzda içinde Fahriye Evcen ve Neslihan Atagül'ün gelinliklerin de bulunduğu kataloğu bana getirmeseydi daha sakin davranabilirdim. Ya yanlışlıkla ikisinin giydiğinden birini beğenmiş ve dikilmesi için sipariş etmiş olsaydım, pişti olmuş olacaktım. Hangisine daha çok yakışmış haberlerinden aylarca hatta yıllarca kurtulamazdım. Çevremdeki insanların beni tanımadığını düşünmeye başlamıştım. Biz tartışırken tekrardan telefonum çalmaya başladı. Arayan ismi gördüğümde suratımı buruşturdum. Erkan suratımı görünce telefonuma göz ucuyla baktı. "Açmayacak mısın?" diye sordu.

"Hayır, bir saçmalığı daha kaldıramam." dedim uzanıp aramayı sonlandırmadan Erkan telefonu elimden aldı. Ayağa kalkıp telefonu cevapladığında, "Danışmanlık falan istemiyoruz, başka biriyle çalışacağımızı söyle." dedim dayanamayarak daha yüksek fiyata daha profesyonel biriyle çalışırsak belki istediğimizi yerine getirebilirdi. Karşımda volta atarken Selin Hanım ona her ne dediyse, "Anladım," dedi sakin bir sesle, "Evet, olur." Kadın ne derse onaylıyordu. "O da olur." diye tekrar edince panikle ayağa kalktım. Konuşmalarını duyabilmek için yanına yaklaştım. Bir sağa bir sola gittiğinden yetişmek zordu. Yeşil polo yaka tişörtünün eteklerinden tutup onu yakaladığımda kendime doğru çektim. "Yeterli bir süre, davetiyeler anlaştığımız gibi hazırlansın. Lara'nın bunu duyunca sevinçten havaya uçacağına eminim, harika düşünmüşsünüz." derken meraktan çatlamak üzereydim. O kadar pozitif konuşuyordu ki dalga mı geçiyordu yoksa ciddi miydi bir türlü anlayamamıştım. Telefon konuşmasını bitirmesini bekleyene kadar telefona ulaşabilmek için resmen koala gibi yapıştım bedenine.

"Harika, mükemmel..." derken telefona ulaşmak için elimi uzattım. Telefonu benden kaçırdı. Dışarıdan ona aşkla sarıyor gibi gözüksem de resmen telefona ulaşmak için savaş veriyordum. "Görüşmek üzere, iyi günler." diyerek telefonu kapattı. Ağzı kulaklarında bana bakıyordu. Telefonu kapattığında ondan uzaklaştım, üstümü başımı düzelttim.

"Ayarlamış mı bari 29 Ağustos'a?" diye sordum.

"Hayır," dedi gayet normal bir şeymiş gibi.

"Beş gün sonra Mihrabat Korusu'nda yapılacak bir düğün iptal olmuş, bizi beş gün sonraya aldılar."

Duyduklarımla kaşlarım çatıldı, gözlerim kısıldı. "Beş?" derken elimle de tüm parmaklarım havada beş yaptım. "Beş gün ve sen buna tamam, dedin öyle mi?"

"Hallederiz, ne var ki?" diye sordu yanımdan uzaklaşıp makyaj masasının önüne geçerek, elinin ucuyla kataloglara göz attı. "Hı...hı... Ne var ki, canım? Ara şimdi Selin Hanım'ı söyle. Beş gün sonraki bir düğün daha iptal oldu." dedim söylenerek odadan çıkmadan önce. Adam resmen düğünü çocuk oyuncağına çevirmişti.

"Lara, ciddiyim beş gün sonra evleniyoruz. Ben her şeyi ayarlayacağım!" diye arkamdan seslendi. İçimdeki öfkeyi bastırmak için mutfağa girdim. Sakinleştirici bir şeyler içmem gerekiyordu. Tezgahın üzerindeki poşet çayları koyduğumuz kutuyu açtım. Melisa, lavanta ve adaçayını karıştırsam ancak bir nebze sinirlerim yatışırdı. Bunun bünyeme fazla geleceğini düşünerek yalnızca adaçayını alıp kutuyu kapattım. Su ısıtıcısına su koydum. Kaynamaya bırakırken kendime bir bardak çıkarttım. Dolap kapağını gürültüyle kapattığımda sesini duydum.

"İddiaya var mısın?" diye sordu.

Omuzumun üzerinden ona sert bir bakış attım. "Düğünümü şansa bırakmamı mı istiyorsun?" diye sordum.

"Hayır çünkü ben beş gün içerisinde o hayallerindeki düğünü hazırlayacağım."

"Ya hazırlatamazsan?" diye sordum. Aklıma ilk zamanlarımız geldi. Bu öyle basit bir iddia değildi. "Hazırlayamazsam son anda dahi olsa düğünü iptal ederim ve sen ne zaman, nasıl, nerde istiyorsan o şekilde olmasına izin veririm." Büyük konuşuyordu ve üzerine ekledi. "Bunun için bir yıl beklememiz gerekse bile."

"Peki ya sen kazanırsan?" diye sordum elimde belimde. Suyun kaynadığına dair tık sesini duyduğumda başımı su ısıtıcısına çevirdim. Keyifli bir sesle, "Balayında bir hafta boyunca ben ne istersem onu yaparsın." dedi. Sesindeki gizemli tını beni biraz heyecanlandırsa da soğukkanlı bir şekilde başımı ona doğru çevirdim. "Balayı planlarımız düğün tarihine göreydi." diye hatırlattım.

Umursamaz bir şekilde omuz silkti. "Sen onu bana bırak, kabul ediyor musunuz etmiyor musun onu söyle?"

Bakışlarında fazla rekabetçi bir hava vardı. Kazanacağına inanmıyordum ama o kazanacağına emindi. Bir hafta benden ne isteyebilir ki, diye düşündüm. Küçük bir hesap kitap sonrası, "Dört gün," dedim.

Pazarlığımdan hoşlanmamış gibi, "Altı gün," diye diretti.

"Üç gün?"

"Altı son, nasıl olsa kazanmayacak mısın sevgilim?" diye sordu benimle alay ederken, başım hava en az onun kadar burnum havada rahat bir şekilde kabul ettim. "Haklısın, nasıl olsa kazanacağım altı gün olsun!"

Kollarını göğsünde birleştirdiğinde kol kaslarını ortaya çıkarttı, dudaklarını nemlendirdi ve bana alttan içimi gıdıklayan karizmatik bir bakış attı. "Sana dinlenmek için beş gün veriyorum, sevgilim. İyi değerlendir." dediğinde sesiyle duruşuyla sakin kalmak ve hatta heyecanlanmamak çok güçtü. Derin bir nefes alıp başımı çevirdim. Hafifçe öksürdüm, "Dinlenmek için daha çok vaktim olacak, merak etme!"

Çayımı doldurduktan sonra gayet dudaklarıma götürüp küçük bir yudum aldım.

"Ha burada," dedim o mutfaktan çıkmadan önce, beni hala duruşuyla etkileyebileceğini zannediyordu ama kiminle dans ettiğini bilmiyordu. "Geçen gün salondaki koltuklar çok rahat demiştin ya, aşkım. Beş gün keyfini çıkartabilirsin, yastığını yorganını odadan alırsın." Yüzündeki afallamış ifadeye gülümseyerek baktım. "Bana sormadan plan yapmanın cezası, iyi geceler öpücüğünü sana televizyon verir artık, hadi bay!" boştaki elimin parmaklarını sallayarak yanından geçip gittim. 

***

Özel bölümleri merak ettiğiniz konular üzerinde tutmaya çalışacağım, tabii bu biraz da sizin oy ve yorumlarınıza bağlı. :) 

Continue Reading

You'll Also Like

1M 104K 52
"Bu senin düğün istemeyen halin miydi?" diye sordu Yavuz duruşunu bozmadan. Nefesini düzene sokmaya çalışan İnci "Sana nikahı bastım diye dans ettim...
11.6M 177K 16
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...
27.7M 1.3M 81
"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle...
5.4M 222K 110
Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyord...