Sosyetik Güzel

Por eyuhikayeleri

434K 22.8K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... Más

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 4. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 6. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 15. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 31. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel -35. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 1***
***Özel Bölüm - 2***

Sosyetik Güzel - 39. Bölüm

5.3K 362 28
Por eyuhikayeleri

Hikaye bana çok sıkıcı gelmeye başladı. Size de öyle geldiğini düşünmeye başladım. O yüzden bu bölüm biraz ortalık karışık şimdiden demesi. :)

Yorum istiyorum. Yorum, yorum, yorum....

Keyifli okumalar! :)

❤️❤️

Tüm gece kendimi eskisi kadar medyatik biri olmadığım konusunda ikna etmeye çalıştım. Eskisi kadar dikkat çekmiyor ve konuşulmuyordum. Unutulmuş sayılırdım. Bu durumda o fotoğrafların paylaşılması kimseye bir şey kazandırmazdı öyle değil mi? Odanın içinde volta atarken Erkan'la telefonda konuşuyorduk. Beni eve bıraktıktan sonra evine gitmişti. Tek başıma evde içim içime yiyeceğinden biraz da onun başını yemeğe karar verdim. "Lara, saat kaç oldu? Lütfen paylaşılırsa da paylaşılsın ne olacak?" diye sordu. Sesi uykulu geliyordu.

"Tabi sana demesi kolay, rezil olan benim." diye homurdandım.

"Dudağında kırmızı ruj olan benim farkındasın değil mi? Asıl bunu sorun etmesi gereken benim ama inan umurumda değil. Uyumak istiyorum. İnsanlar ne düşünürse düşünsün sen benim sevgilimsin ve teknik olarak da nişanlımsın, onlar bizi nişanlı biliyor." Sesi bıkkın geliyordu çünkü bunu en az on defa söylemişti. Haklıydı ama yine de içim hiç rahat değildi. Endişem bir başkasının tepkisinden çok annem ve babamın vereceği tepkiydi. Diğerlerinin görmesi işime bile gelirdi. Arkamdan Erkan ile birbirimizi sevmediğimizi düşünen insanlara güzel bir cevap olmuştu. "Hadi, yarın sabah korkunç göz torbalarıyla uyanmak istemiyorsan, sen de uyusan iyi edersin." diyerek beni hassas yerimden vurdu.

"Tamam tamam,"

"İyi geceler, sevgilim."

"İyi geceler, orman kaçkınım," dediğimde kıkırdadı.

"Bu da bir gelişme," dediğini duydum.

Telefonu kapattığımda kendimi yatağa bıraktım. Pozitif düşünmeye çalıştım. Annemlerin gelmesine daha var, diye düşündüm. Onlar gelene kadar bu haber eskirdi. Böylelikle onlar da görmemiş olurdu.

***

"Lara Hanım," diye seslendi Nevi,

Gözümdeki uyku bandını hafifçe yukarı kaydırdım. Adımı ezberlemek ister gibi en az on defa söylemişti. Yüzüm yastığa yapışık, boğuk bir sesle "Biraz daha uyuyacağım," diye mırıldadım. Uyanmama ne gerek vardı ki? Bugün bir işim de yoktu. Dün gece de geç yatmıştım.

"Anne babanız geldi. Sizi kahvaltıya bekliyorlar." dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Etrafıma baktım. Bu bir rüyaydı öyle değil mi? Annem ve babam gelmiş olamazdı. Ben bir kabusun içindeydim. Doğruldum ve kolumu cimcikledim. Acıyla sıçradım. Kabus değildi tam aksine gerçekti. "Ben rüya görmüyorum değil mi?" diye sordum Nevi'ye.

"Hayır, Lara Hanım." dediğinde yaptığım hareketlere tuhaf tuhaf bakıyor ve bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. "Size sürpriz yapmak istemişler," dediğinde ağzımdan bir hanımefendiye yakışmayacak küfür çıktı. Sürpriz yapacak zamanı mı bulmuşlar? Uzanıp telefonumu elime aldım. Saat on bir olmuştu. İçimden sürekli olarak fotoğrafımla karşılaşmamayı dileyerek sosyal medya hesabıma girdim. Paylaşımlara göz atarken bir sürü gönderiye etiketlendiğimi gördüm. Dahası birçok yorum ve mesaj bildirimi gelmişti. İnsanlar benimle alay ediyordu. Yemeden içmeden hakkımızda bir sürü caps hazırlanmıştı. "Hay ben..." diye mırıldandım. Kalbim yerinde değil resmen boğazımda atıyordu. O kadar umursamaz duruyorduk ki, farkında olmadığımız belliydi. Dün sabah istediğim olmuştu. İnsanlar tekrardan beni konuşuyordu ama bundan sonra ne istediğimi dilerken kesinlikle daha dikkatli olacaktım. Şu şekilde bahsedilmektense unutulmayı tercih ederdim. Lütfen, biri beni yatağıma gömsün ve bu olay unutulana kadar da oradan çıkartmasın. Elimdeki telefonu yatağın üzerine fırlattım.

Başımı kaldırıp sıkıntıyla Nevi'ye baktığımda o da gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Gördüğü belliydi, o da diğerleri gibi eğlenmişti belli. "İçinde tutma, gül." dediğimde başını salladı. "Gül gül, zaten yeterince makara yapılmış." dedikten sonra söylenerek yataktan çıktım. Üzerimdeki geceliğimden kurtulup sportif bir şeyler üzerime geçirdim. Kendimi masada yiyeceğim paparaya alıştırmaya çalıştım. Bir yanda da görmemiş olmalarını umuyordum. Kim sabahın köründe uçaktan indikten sonra haberlere bakardı ki? Hem yorgun olmamalardı. Gündemle neden ilgilensinler ki? Odadan çıkmadan önce telefonumu elime aldım ve gelen bildirimleri inceleyerek salona yöneldim.

Salona girdiğimde yuvarlak masanın etrafında oturan annemi, babamı ve Giray'ı gördüm. Onun burada ne işi vardı? Onun gibi birinin yanında azar yemek istemiyordum. Alice olayından sonra gözümden düşmüştü. "Nihayet, günaydın prenses." dedi oturduğu yerden kalkarken. Üzerinde şık, lacivert bir takım vardı. Saçları da geriye doğru taranmış, sanki özel bir davet için hazırlanmış gibi duruyordu. Ona doğru yaklaşırken yoğun odunsu kokusunu burnuma geldi. Sabah sabah bu kadar parfüm sıkmaya gerek var mıydı? Suratımı buruşturdum. Anne, babamın yüzüne baktım. İkisinin de yüzü gülüyordu. Anlaşılan kimse daha bir şey görmemişti. Rahatlamaya çalışıp benim için ayağa kalkan Giray'dan önce anne ve babamın yanına gittim, onları hasretle kucakladım. Annem zaten hep zayıf bir kadındı ama daha da zayıflamıştı. Yanakları çökmüş, kolları bir deri bir kemik kalmıştı. Onu incelerken gözüm üzerinde elbiseye takılı kaldı. Üzerinde el emeği diye adlandırılacak işlemeleri olan otantik, haki rengi pamuklu bir elbise vardı. Bu onun hiç tarzı değildi. Yaşına uygun olsa bile asla böyle şeyler giymezdi. Üzerindeki elbiseden hoşlanmasam da bir şey söylemedim. Babam üzerinde keten bir gömlek, krem rengi pantolonla ondan biraz daha normaldi. En azından babam eskisi gibiydi. En son Giray'a döndüm ve mesafeli bir kucaklaşmadan sonra yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. Havadan sudan sohbet ettikten sonra tatilden ve birbirimizi ne kadar özlediğimizden bahsettik. Yan yana iken de çok fazla görüşmediğimiz için aslında bu biraz abartılı olmuştu. Kahvaltıya başladığımızda, annem beni bakışlarıyla süzerken, "Lara, sen biraz kilo mu aldın?" diye sordu. Ben ona kibarlık yaparak elbisesi hakkında yorum yapmazken benimle bu şekilde konuşması hoşuma gitmemişti. Yüzüm düştü. Annem neşeli sesiyle, "Bozulma hemen, yakışmış. Yalnızca birkaç kilo onu da verirsin." dediğinde olan birkaç lokmacık olan iştahımda kaçmış oldu.

"Abartma Lara," dedi Giray da sanki ona birisi bu konuda yorum yapması için söz hakkı vermiş gibi.

"Bu seni ilgilendirmez zaten!" dedim tersleyen bir tavırla. İçimde ona karşı büyük bir öfke vardı. Abartılı bir şekilde elini havaya kaldırdı. "Döv bir de istersen, ne bu öfke?" şaşırmışa benziyordu.

"Sen daha iyi bilirsin," dedikten sonra tabağıma birkaç domates salatalık aldım.

"Çok negatif enerjiyle dolusun, tatlım. Kahvaltıdan sonra seninle meditasyon yapalım." dedi annem, bu halimden hoşnut olmadığını belli eden bir tavırla. Gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim. "Ben iyiyim," dedikten sonra uzandım ve yağsız, tuzsuz lordan bir kaşık tabağımın kenarına koydum.

"Babanla bir karar aldık. Artık haberlerden, sosyal medyadan, bize negatif enerji verecek, bizi üzecek her şeyden uzaklaştık. Böylece kendimizi dinleyecek ve daha çok kendimize vakit ayıracağız." Annemin sesi hiç olmadığı kadar sakin ve huzurlu geliyordu. İçine bir şey kaçıp kaçmadığından şüphe etmeye başlamıştım. Böyle bir kararı bugünlerde vermiş olmaları içimi rahatlamıştı. Rahat bir soluk verdim.

"Çok haklı bir karar, ben de bundan sonra sizin gibi yapacağım." dedikten sonra masanın üzerinde duran telefonumu tersine çevirdim.

Giray, "Ben yapamam, herhalde." diye sanki aileden biriymiş gibi atıldı. Eskide olsa onu aileden görürdüm ama şimdi sadece sesi bile sinirden tüylerimi diken diken ediyordu. Onu terslememek için kendimi zor tuttum. "Yeni yatırımlar için gündemi takip etmem gerekiyor." gibi şeyler saçmalarken onu duymamak için kafamı başka bir şeyle meşgul ettim. Sesi bir süre sonra vızvızvız şeklinde gelmeye başladı. Bu huyumu seviyordum.

"Erkan nasıl?"

Duyduğum isimle vızıltı sonra erdi. Birden dikkatimi çekmeye başarmıştı.

"İyi," dedim. Elimdeki çatal ve bıçakla tabağımdaki dilim domatesi daha küçük parçalara ayırırken.

"Ne zaman ayrılıyorsunuz?" diye sordu. Duyduğum soruyla elimdeki çatal bıçağı bir anda gürültüyle bıraktım. "Anlamadım?" diye sordum. O bunu bilmiyordu ki? Bilmiyordu öyle değil mi?

"Giray'a söyledik, sakıncası yok." dedi babam. Yine benim haberim olmadan burada ne dolaplar dönüyordu. Onlara ters ters baktım. "Ne zamandan beri haberi var ve benim neden bundan haberim yok?" diye sordum. Bakışlarım üçü arasında gezerken hepsinden birere açıklama bekliyordum.

"Baban," diye konuya girdi annem. "İşleri tekrar yoluna koymak için bir yatırımcı arıyordu ve Giray da sağ olsun babana bu konuda yardımcı oldu." diye açıkladı. Bu anlattıklarının benim Erkan ile ilişkimi anlatmaları arasındaki bağ neydi? Boş boş suratına baktım. "Ne alaka? Bundan ona ne?" diye sordum. Bunu Giray'a değil anneme soruyordum ama annem yerine o cevap verdi.

"Amma abarttın, Lara. Bu bir devlet sırrı değil ya, hem siz ikiniz zaten bir zaman sonra ayrılacakmışsınız." dediğinde fazla duygusuz bir tavırla söylemişti bunu. Bu masada yine neler dönüyordu.

Ona bakmadan öfkeyle elimdeki çatal bıçakla tabağımdaki salatalığı parçalara ayırırken, "Bu senin neden ilgilendirsin ki?" diye sordum. Benim özelim ile ilgileneceğine gidip Alice ile ilgilenseydi şu an ona bu kadar sinir olmazdım.

"Niye ilgilendirmesin ki, belki ileride müstakbel karım olursun." dediğinde birden "Ne!" diye bağırdım. İkinci defa elimdeki çatal bıçak gürültüyle tabağıma düştü. Şaka mı bu? Şaka ise komik değildi, şaka değilse şu an elimin altındaki tabağı yüzüne yapıştırabilirdim. Elim ayağım titremeye başlamıştı. Giray'ın çapkınlarını Alice'den önce de meşhurdu. Yine de bu kadar midesiz olabileceğini düşünmemiştim.

"Baba, anne, ne diyor bu?" diye sordum. İkisinden de bir açıklama beklerken. Hangi cüret ile benimle babamın yanında benimle böyle konuşurdu. Babamdan bir açıklama bekledim ama hiçbir tepki vermedi. Annem de öyleydi. Sessizliği bozan Giray olacaktı ki elimi havaya kaldırıp onu susturarak ayağa kalktım. Midem bulanıyordu. Onlardan ve yalanlarından midem bulanıyordu. Günler sonra eve geldiklerinde duyacağım haber bu muydu? Bunu kaçıncı defa daha bana yapacaklardı? Nasıl bu kadar rahat arkamdan iş çevirebiliyorlardı? Ben neydim acaba onların gözünde bir kukla mı? Masadan hızla uzaklaşırken odama yöneldim ve kapıyı hızla çarparak kapadım. Gürültü tüm evde yankılanırken sakinleşmek için derin soluklar aldım ve az önce Nevi tarafından toplanan yatağımı öfkeyle dağıttım. Benimle bu şekilde konuşmasına nasıl izin verirlerdi? Bir an önce bu evden çıkmak istiyordum. Etrafıma baktım. Telefonumu içeride unutmuştum.

Hazırlanmak için giyim odasına gittim. Üzerimdekilerden kurtulup alelacele seçtiğim kot pantolon ile tozpembe keten gömleği giydim. Hazırlanmak için ayna karşısına geçtiğimde kapım çaldı. Duymazdan gelerek sadece bir makyaj yaptım. Elim ayağım titrediği için tıpkı makyaj yapmayı yeni öğrenen genç bir kız gibi berbat bir makyaj yaptım. Bir an önce buradan çıkmak istiyordum o yüzden bunun şimdilik bir önemi yoktu. Kapım bir kez daha ısrarla çalındığında duymazdan gelmeyi sürdürdüm. Yanıma aldığım küçük bir çanta ile kapıdan çıkacağım sırada kapım aralandı. Gelen kişi annemdi. Ona bakmadan odadan çıkmaya çalıştığımda önümde durarak bana engel oldu.

"Çekil önümden," dedim. Duymazdan gelerek içeriye girdi ve kapıyı ardından nazikçe kapattı.

Derin nefes aldı, "Biraz anne kız konuşalım, olur mu?" diye sordu. Bunu daha önce yapmamız gerekirdi, sevgili anneciğim. "Çıkmam gerekiyor." dedim kolumdaki çantamı tutan parmaklarımı sıkarken.

"Lara, lütfen." dedi sesi yorgun geliyordu.

"Söyle, dinliyorum." dediğimde dağınık yatağımın ucuna oturdu. Oturmam için bana baktığında öylece karşısında dikilmeyi sürdürdüm.

Konuşmaya başlarken sesi titriyordu. "Senden çok özür dilerim, ailemizi bu hale getirdiğim için özür dilerim ama sonuçta sen de senin dengin biriyle bir gün evleneceksin. Sırf bunun için senelerce çabaladık." dediğinde tüm o sözlerine duygu dolu başlaması bir an da çöp olmuştu. "Sen de bunu istersin," dedi beni tanıyormuş gibi. Hiçbirinin hayatımda olanlar hakkında en ufak fikri yoktu. Benim neler yaşadığımı, neler hissettiğimi bile bilmiyorlardı. Çok tuhaf değil mi? Meğer, onlar yanımdayken de ben hep yalnızmışım. Sadece onların bana aşıladıkları doğrularla yıllarca yaşamışım ve onların kanatları altında, komutlarına uyan ve böyle mutlu olduğunu zanneden biriymişim. Şimdi ise ilk defa kanatlarının altından çıkmış, kendimi tanımaya başlamıştım. Erkan'la beraber kendim olmaya başlamıştım. Onunla beraber kendimi tanımaya başlıyordum. Şu an yanında olmak istediğim tek kişi oydu. Onun beni anlayacağını biliyordum. Anlamasa bile beni dinlerdi.

"Keşke benim hislerimin de sizin için bir önemi olsaydı," dedim olduğum yerden titrerken, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "O arkadaşıma sulanan kendini bir halt zanneden herifle beni aynı masaya oturtmanız bile hata iken siz gitmişsiniz yanınızda saçmalamasına izin veriyorsunuz," dediğimde annemin takıldığı sadece "Arkadaşın mı?" demek oldu. Ondan bile haberi yoktu.

"Alice," dedim. "Sen tanımazsın,"

"Olabilir, herkesin bir dönem hataları olur. Senin de şu çocukla görüntülerin var." dediğinde artık onun için adının bir değerinin olmadığını gördüm. Nasıl olsa işimizi görmüştü öyle değil mi? Yanımda durmuştu, nişanlım gibi sağda solda yanımda gözükmüştü. Beni herhangi bir barda, tanımadığı herhangi bir herifle öpüşen biri gibi gözükmekten kurtarmıştı. Önemli olan da buydu öyle değil mi? Onların yokluğunda beni idare edecek biri olmuştu ve şimdi işi bitmişti.

"Erkan," diye düzelttim. "Yeni görüntülerimi görmediysen onları da gösterebilirim anneciğim, daha yeni çıktı. Dün akşamdan taze taze," diyerek arsızca konuştum. Neyden bahsettiğimi anlamadığı belli şaşkın bir yüz ifadesiyle baktı bana.

"Ah sonuçta nişanlımla fotoğrafım kimi ne ilgilendirir ki?" dedim aynı üslupla konuşmayı sürdürürken, annem "Ne fotoğrafı?" diye sordu.

"Sosyal medya detoksundaydın değil misin? Boş ver," dedim elimi sallayarak. Madem onlara bana böyle davranıyordu ben de onlara istediğim şekilde davranırdım. "Ayrıca," dedim. "Şimdi de nişanlımın yanına gidiyorum. Unuttuğunuz nişanlımın yanına. Benim bir nişanlım var." diye defalarca tekrar ettim o kelimeyi. Kapıdan çıkacağım sırada annemin sesiyle durdum. "Nişanlım dediğin beş parasız biri biliyorsun değil mi? Sırf senin saçmalıklarından dolayı bizimle anlaşmayı kabul etmiş biri. Şimdi mutlu olabilirsin ama birkaç sene sonra alıştığın hayat olmadığında ne yapacaksın?" diye sordu.

Duraksadım. "Pardon, ne anlaşması?"

Bundan daha önce neden haberim yoktu?

"Hah al işte, seninle boşuna mı nişanlı gibi davranacaktı?"

"Ne verdiniz ki ona?" diye sordum.

"Git babana sor anlaşan o." diyerek omuz silkti. İyice aralarında tenis topu gibi bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyordum. Annemden istediğim cevabı alamayınca babamın yanına gittim. Bir an önce bunun cevabını öğrenmem gerekiyordu. Erkan bana hiçbir zaman bundan bahsetmemişti. Ona güvenmiştim neden benden böyle bir şey saklasın ki? Paraya ihtiyacı olduğu için mi yapmıştı bunu?

Salona girdiğimde Giray ve babam kahvelerini içiyordu. Hışımla babamın karşısına geçtim. "Çık dışarı Giray," dedim. "Babamla özel konuşmamız gerekiyor." dediğimde Giray'a bakmamıştım. Göz ucuyla ona baktığımda kalkmaya yeltenmediğini gördüm. "Şuna çıkmasını söyler misin?" dedim babama. Babam da istediğim gibi Giray'dan çıkmasını rica etti. Ona bu kadar kibar olmasına bile katlanamıyordum. Keşke hiç buraya gelmeseydi ve onu çocukluğumdaki gibi hatırlasaydım. Böyle kanı bozuk hareketler içinde görmeseydim. Giray odadan çıktığı anda babama aklımdaki soruyu sordum.

"Erkan, benimle nişanlı gibi davranmak için senden ne istedi?" diye sorduğumda oturuşunu düzeltti. "Yine annen çenesi tutamadı değil mi?" diye o ağır tok sesiyle konuşmaya başladı. Buradaki tek suçlu annemin çenesiymiş gibi davranıyordu.

"Açıkçası ona bir teklifte bulundum ama o ise zamanı geldiğinde isteyeceğini söyledi." dediğinde kafam iyice karışmıştı. "Anlamadım senden bir para istemedi mi?" diye tekrardan sordum. Babam ağır ağır başını salladı.

"Hayır, sadece anlaştığımız altı ayın sonunda bendenbir şey isteyeceğini ve ona itiraz etmemem konusunda anlaştık. Bunun neolduğunu bilmiyorum." dediğinde içim hiç rahat değildi. Erkan, beni büyük birhayal kırıklığına uğratmıştı. 

Seguir leyendo

También te gustarán

25.7K 1.5K 11
Karakolun önünde ki heybetli bedeni heyecanımı ikiye katlıyordu adeta. Geniş omuzlarını sarmalayan deri ceketi ona ayrı hava katmakla kalmıyor, tüm b...
1.7M 102K 46
20 yaşında bir genç kız. Acıyla büyümüş, nefretle büyümüş. İçinde saklanan bir çocuk var, asla yaşayamadığı çocukluğu var. Hayatı boyunca babaannesi...
701K 26.4K 53
"Ben tek bir kadın sevdim, oda sensin." ... "Artık biz güzel sonlar değil, güzel sonlar bizi yazacak güzelim." 1# Reis 21.05.2020 18#imkansız 16...
174K 783 1
SarıYer Serisi 1 Gözlerim manzarada,elim benden bağımsız kağıtta şekillenirken,sanki önümde ki manzaranın aynısı olucakmış gibi hevesliydi. Osıra yan...