Sosyetik Güzel

By eyuhikayeleri

435K 22.8K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... More

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 4. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 6. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 15. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 31. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 39. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 1***
***Özel Bölüm - 2***

Sosyetik Güzel -35. Bölüm

6.4K 420 29
By eyuhikayeleri

Keyifli Okumalar! :)

***

Aramızdaki sessizlik rahatsız edici seviyedeydi. "Hele ki sevgilin bile değilken," demişti. Benden bir cevap beklediğini biliyordum. Buna tek başıma karar veremezdim öyle değil mi? Üstelik bu bir anda alınabilecek bir karar değildi. Manikürlü tırnaklarımı incelemeyi kesip "Saat geç oldu öyle değil mi?" deyiverdim.

Az önce yaşadığım hayal kırıklığını onun gözlerinde gördüm. Dudakları aralandı ama sonra tebessüm etti. İçten olmayan sadece kibar gözükmek için dudaklarına yerleştirdiği tebessümle, "Haklısın, geç oldu. Ben sanırım gösterdiğin odada yatacağım öyle değil mi?" dediğinde aslında soru sormuyordu. Oturduğu yerden hızla kalktı. Beni cevap beklemeyen sorusuyla baş başa bıraktı. Odadan çıkmadan önce ona engel olabilirdim ama bunun için kendimi hazır hissetmiyordum. O çıktığı anda ne zamandır tuttuğumu bilmediğim soluğumu bıraktım. Ardından oyalanmadan televizyonu kapatıp odama geçtim.

Üzerimdekinden kurtulup makyajımı temizlerken aklımda onunla sevgili olma düşüncesi vardı. Bu yaşıma kadar düzenli ilişkimin olmasına geç ilişkim bile olmamıştı. Bunu ona söylersem benimle dalga geçer miydi? Elbette, yirmi beş yaşındaydım. Kim duysa bununla dalga geçerdi. Geceliğimi üzerime geçirdim ve nemlendirici kremimi sürdükten sonra yatağa uzandım. Odadan çıkmadan önceki halini düşündüm. Sabah uyandığımda onu bulamayacağımın endişesi yüreğimi kapladı. Duracağını zannetmiyordum belki de ben uyuduktan sonra gece çıkar giderdi. Yarınki konser olmasa görüşmemiz için bir bahanem bile yoktu. Yatağın içinde sırt üstü uzandım. Bomboş tavana baktım. Aklıma yakınlaşmamız geldi. Hala sıcaklığını hissediyordum. Nabzım hızlanmaya başladı. Onu istiyordum, onun için endişeleniyordum ve dahası onu özlüyordum. Bunların hepsini fark ettiğimden beri ona karşı koyamıyordum ama hep bir aması oluyordu. İçimdeki endişeyi, korkuyu bir türlü atamıyordum. Hadi olsun, diyemiyordum. Aklıma sürekli olur olmadık olumsuzluklar geliyordu, onun değişmek için çabasını görüyordum ama...ama...amaaa... Sıkkınlık nefesimi verip yatağın içinde yuvarlandım. Bu gece uyuyamayacaktım. Uzandığım yerden doğruldum ve sırtımı yatak başlığına verdim. Dizlerimi gövdeme çekip çenemi dizlerime yasladım. Kendimi savunmasız hissediyordum. Saat gece yarısını geçmiş olmalıydı yoksa Alice'i arar ondan yardım isterdim. Tatilde konuştuğumuzda dedikleri aklıma geldi.

"Sürekli Erkan'la ilgili olumsuz düşünerek kendini kandırıyorsun. Ona karşı hissettiğin en ufak duyguda ondan kaçmak için elinden geleni yapıyorsun. Kendi yalanlarına da kendini inandırıyorsun. Dünya üzerinde her çift çok mu uyumlu, hem Teoman ne demiş, 'aşk nedensiz sevmekmiş'. O yüzden nefret etmeye binlerce neden aramayı bırak da nedensizce sevmeye çalış!"

Harfi harfine aklıma kazınmış kelimelerinden cesaret almaya çalıştım. Yine dediğinin aynısını yapıyor, aklıma olumsuz tüm senaryoları getiriyordum. Kendimi kandırmaya devam ediyor olabilir miydim? Yatağın içinden çıktım çünkü sanki duvarlar üzerime geliyordu. Nefes almak için camın önüne geçtiğim sırada mor bir vazonun içinde duran sümbüller gözüme çarptı. Nevi her gün onlara bakıyor, onlarla ilgileniyordu. Birkaçı kurumuş olsa da yine de renkleri capcanlıydı. Onları getirirken ki hali gözümün önüne geldi. O kaba saba adamı anımsadım, nasıl değişmeye çalıştığını düşündüm. O gün bunları neden getirdiği üzerinde durmamıştım çünkü o zamanlar benim için fazlasıyla değersizdi. Şimdi baktığımda ise bana geçmişi hatırlatıyordu. İkimiz bir anda dünya üzerinde en iyi çift olamayabilirdik, belki de uzun bir süre feci bocalayacaktık ama yine de aradan zaman geçtiğinde bir umut olduğunu görebiliyordum. Ya yıllardır beklediğim beyaz atlı prensim bir orman kaçkınıysa?

Camın önündeki koltuğa oturdum. Uykum gelene kadar yağan yağmuru izledim. Hayaller kurarken bu sefer olumlu düşünmeye çalıştım. İlerdeki nasıl olabileceğimizi düşündüm. Bunu kavgasız nasıl sürebileceğimizi hayal ettim.

***

"Günaydın, Lara Hanım!"

Nevi'nin sesi kulağıma çalındığında güçlükle gözlerimi araladım. Saat kaç olmuştu. Camın önündeki koltukta uyuyakalmıştım. Boynum tutulmuştu. Doğrulmaya çalışırken boynum acıyla sızladı. "Of!" dedim kendi kendime söylenerek, bedenimi esnettim. Her hücrem can çekişiyor, her yerim ağrıyordu. Oturduğum yerden güçlükle kalkmaya çalıştığımda Nevi'nin parmakları engel oldu. O sırtıma masaj yaparken yavaş yavaş uykum açılmaya da başladı. Aklıma ilk gelen şey Erkan oldu. Nevi onu görmüş müydü? Kısa, tombul parmakları omuzlarımı yoğururken, "Nevi!" dedim birden. Gözlerim kocaman açılmıştı ve omuzlarımı parmaklarının arasından kurtararak ona döndüm.

"Sen ne zaman geldin?"

"Yaklaşık 10-15 dakika oluyor." dedi ve kolundaki saati baktı. "Geç mi kaldım?" diye kendine kendine sordu sonra da kendi cevabını yine kendi verdi. "Yok, her zamanki saatimde geldim." dedi. Onu görmüş olsa bunu söylerdi hatta şu an kahvaltı hazırlığında olurdu. Oturduğum yerden kalktım ve hızlı adımlarla odadan çıktım. Misafir odasının olduğu koridora yöneldim. Odanın kapısı kapalıydı. Hızlı adımlarla odanın kapısının öne geldim ve durdum. Uyuyor olmasını dileyerek kapıyı yavaşa araladım. Dün akşamki tahminimde yanılmayarak gitmiş olduğunu gördüm. Yatak bozulmamıştı bile yalnızca üzerinde babamın kıyafetleri katlanmış duruyordu. Gece çıksa kapının sesi kesinlikle duyardım ayrıca kıyafetleri de ıslaktı sabaha karşı çıkmış olmalıydı. Kapıyı sessizce kapayıp tekrardan odama yöneldim. Nevi kapının önünde duruyordu. "Bir şey mi oldu, iyi misiniz?" sorularını duymazdan gelerek kendimi odaya kapattım. Gideceğini bildiğim halde ona engel olamamış olmak sinirimi bozmuştu. Uyuyakalmasaydım onu durdururdum. Böylelikle konuşabilirdik.

Kapım tekrardan aralandığında, "Yalnız kalmak istiyorum!" dedim kesin bir dille. Onun ne gevelediğini umursamayarak kendimi yatağıma bıraktım. Uyumak istiyordum. Böylelikle dün gece onunla konuşmamamın pişmanlığını çekmezdim.

Yarı baygın gözlerle camdan dışarıya izlerken telefonumun sesini duydum. Çok derinden geliyordu. O olmayacağını bildiğim halde yataktan çıkıp telefonumu aramaya koyuldum. Kapının yanındaki yığının içindeki çantamı buldum ve çantadan telefonumu çıkarttığımda arama sonlandı. Arayan Alice'ti. Hayal kırıklığıyla tekrardan yatağıma dönerken telefonum tekrar çalmaya başladı. Telefonu cevapladığım anda Alice'in neşeli sesiyle, "Günaydın! Umarım uyandırmamışımdır." dedi. Sesinden beni uyandırıp uyandırmamayı çok da sorun etmediğini alabiliyordum. "Günaydın, hayır uyanmıştım." Onun kadar neşeli gelmeyen sesim karşısında, "Sen iyi misin?" diye sordu.

"Yeni uyandım sadece,"

"Aaaa... İyisin ama değil mi? Sana şey soracaktım, kahvaltıdan sonra bana gelir misin? Beraber hazırlanırız hem ne zamandır baş başa kalıp dedikodu yapamıyoruz." Bunun için Alice'e teşekkür bile edebilirdim. Tam olarak ihtiyacım olan şeyi istemişti. O olmasa içimdekileri kimseye anlatamadan patlayabilirdim. "Ah, bunu duyduğuma ne kadar sevindim bilemezsin. Biliyorsun ki hazırlanmam biraz uzun sürüyor." dediğimde onun da rahatlayan sesini duydum. Sanki gelmeyeceğimden veya ters bir cevap vereceğimden endişe duymuş gibiydi. "Sorun değil, ben de daha kahvaltı edeceğim." dediğinde konuşmanın kalanında havadan sudan sohbet ettikten sonra telefonu kapattık.

Ben hazırlanmak için giyinme odama yönelirken kapım tıklatıldı. "Gel!" diye seslendim. Nevi içeri mahcup bir şekilde girdi elinde kahvaltım duruyordu. Ona, "İçeri gel ve bana yardım et," dedim. Değişen ruh halim karşısında afallasa da hızlı adımlarla odaya girdi ve elindekini makyaj masamın üzerine bıraktı.

Sıkıntıyla nefesimi verip elbise dolabıma yöneldim. Bu oda gün geçtikçe küçülüyordu sanki, eski evin çeyreği boyutlarında daracık odada seçim yapmam gün geçtikçe zorlaşıyordu.

***

Siyah, astarlı, tül bir elbisede karar kılmıştım. Askılı, mini elbisenin üzerine gelen tül daha uzundu ve uzun kolluydu. Saçlarıma fön çekmiştim ve koyu göz makyajı yapmıştım. Dudaklarıma göz makyajıma tezat gülkurusu tonlarında bir ruj sürdüm. Uzun zamandan sonra ilk defa iki gün üst üste siyah giyinmiştim. Evden çıkmadan önce aynadaki yansımama bakarken kendimi 13 yaşında Avril Lavigne dinleyen genç bir kız gibi hissediyordum, görüntüm de tam olarak bunu yansıtıyordu. Bugün böyle görünmeyi seçmiştim. Elbisemin tüllerini düzelttim ve üzerime deri ceket aldım. Ayağıma bordo yüksek topuk ayakkabılar seçmiştim.

***

Alice'in attığın konuma baktığımda etrafa bakındım. Burası kafenin iki sokak altıydı. Arabayı müsait bir yere park edip apartmanın önüne geldiğimde Alice'i aradım. Bana dış kapıyı açtı ve evinin dördüncü katta olduğunu söyledi. Asansör yerine merdivenleri çıkmayı tercih etmiştim. Burası Erkan'ın yaşadığı apartmana çok benziyordu. Merdivenleri çıkarken merakıma yenik düşerek nasıl evine gittiğim aklıma geldi. Yanlış daireye gitmiştim üstelik. Hatırladıkça çok utanıyordum. Alice beni kapıda karşıladı.

"Lara, doğru mu görüyorum?" dedi beni baştan aşağı süzerken, kapıda beni tavşanlı pijama takımıyla karşılaştı. Saçlarını tepeden dağınık topuz yapmıştı.

Omuz silktim. "Biraz değişikliğin kimseye zararı olmaz."

Kapıda ayakkabılarımı çıkarttım, içeriye girerken biraz kez daha beni süzdü. Kapıyı kapattıktan sonra iltifat yağmuru tuttu beni. "Elbette yok ama böyle çok farklı olmuşsun. Nasıl desem önceden hep bir prenses gibi dolanırdım ama şimdi resmen asi prenses gibisin ve bu görüntün aşırı seksi olmuş!" dediğinde aldığım iltifatlar karşısında saçımı savurdum. "Teşekkür ederim, şekerim. Şimdide de sıra senin görüntünde," diyerek süzdüm onu.

"Çok haklısın, ne giyeceğim konusunda çok kararsızım."

Kolumdan tutup beni salonuna götürürken yakınmasını sürdürüyordu. Kendince kafasına hazırladığı kombini bana anlatırken camın önündeki koltuklardan birine oturmuştum, "Kek yapmıştım, yanına da adaçayı demledim." dedi oturmadan ve hızlı adımlarla odadan çıktı. Arkasından "Ama ben..." diye itiraz cümleme başlamıştım ki, "Merak etme sana özel yaptım keki!" diye seslendi.

Elinde tepsiyle geri döndüğünde salonunu inceliyordum. Salonu karışık ve birçok rengi bir arada barındırıyordu tıpkı Alice gibi rengarenkti. Koltukları bile farklı renkteydi. Üzerinde oturduğum koltuk mor renkteydi, diğer tekli koltuk ise sarı renkteydi. Duvara dayalı fıstık yeşili üçlü bir koltuğu ve mavi ikili koltuğu vardı. Göz yoran renklerin ortasında beyaz bir sehpa vardı. Tam karşımda duvara monte televizyon ve yanında beyaz vitrini vardı. İçindeki iki katta 12 tane çerçeve duruyordu. Büyüklü küçüklü çerçevelerin tepsinde farklı farklı fotoğraflar vardı. "Kek yağsız, unsuz ve şekersiz tarifi internetten buldum, ilk defa denedim. Umarım beğenirsin." dedi tabağı önüme koyarken.

Odayı incelemeyi bırakıp ona döndüm. "Teşekkür ederim, keşke zahmet etmeseydin." dedim sırf benim için böyle şeyler hazırlıyor oluşu beni utandırmaya başlamıştı. "Ne zahmeti, bu benim hobim ve ayrıca senin beğendiğini görmek beni mutlu ediyor." dedi çayından bir yudum alırken.

"Ah yine de beni utandırıyorsun," dedim kendimi ona karşı borçlu hissediyordum. Omuz silkti, "Lara, gerçekten istemesem yapmam biliyorsun. Şimdi şunu boş ver ve bana hemen Erkan ile aranızdaki gelişmelerden haber ver. O günden sonra resmen doğru düzgün konuşmadık. Gördüğüm kadarıyla siz ikiniz hala sevgili değilsiniz." dedi meraklı gözlerle, Önüme koyduğu çaya uzandım ve derin bir nefes aldım. Bu konuya bu kadar hızlı giriş yapacağımızı düşünmemiştim. Ona tatilde olanları üstün körü anlattım. Bu sefer o yanımızda olmadığı için asıl ikimizle ilgili anlatmam gereken olaylardan bahsetmiştim. Aslında dün geceye kadar aramızda doğru düzgün bir şey yaşanmamıştı o yüzden bir an önce lafı dün akşama getirdim. Ona hissettiklerimden üstün körü bahsederken, asıl konuştuklarımızın üzerinde durdum. Hissettiklerimden ve Erkan'ın erkekliğiyle ilgili kısımları atlamıştım çünkü bana fazla mahrem gelmişti. Onun yerine doğruca yaklaştığımızdan bahsettim. "Bana 'sevgili bile değilken, doğru bulmadığını' söyledi." dedim.

Olduğu yerde ağzımdan çıkacakları dinlerken ağzı kulaklarında, "Eeee sen ne dedin, Lara. Şuracıkta çatlayacağım, siz ikiniz sevgili mi oldunuz yani?" dediğinde onu da en az Erkan kadar hayal kırıklığına uğratan o sözleri sarf ettim. "Saatin geç olduğunu söyledim."

"Ne? Sen şaka yapıyorsun değil mi?"

"Hayır, Alice beni de anla kendimi hazır hissetmiyordum. Hem istese bunun onu söylemesi gerekmez mi?"

Gözlerini devirdi. "Lara, neyi bekliyorsun Allah aşkına! Sen ondan hoşlanıyorsun, o da senden hoşlanıyor. Neden iki yetişkin insan gibi sevgili olmak yerine, neden sürekli kaçıyorsunuz anlamıyorum ki? Beraber güzel vakit geçiyorsunuz, aynı yatakta bile uyumuşsunuz. Uyumayı geçtim birbirinizi öpüyorsunuz ama şuna bir isim koyamıyorsunuz. Ayrıca bu sefer Erkan'ın tarafındayım hiç kusura bakma!" dedi sinirle. Onun bu kadar sinirleneceğini düşünmemiştim. Haklı olduğunun farkındaydım. "Aslında haklısın, bütün gece bunu düşündüm. Kararı vermiştim, onunla konuşacaktım ama sabah kalktığımda gittiğinden bir şey söyleyemedim."

"Bir de kalsa mıydı, sen olsan öyle bir yerde kalır mıydın?" dedi.

"Şu an haklı olmandan nefret ediyorum!" diye homurdandım. Adaçayının sakinleştirici etkisi onda ters etki yapmış gibiydi. "Elbette haklıyım, ama haklı olmam hiçbir işe yaramıyor." diye söylendi. Konuyu değiştirmeye karar vermiştim yoksa Alice'in çenesinden kurtulamayacaktım.

"Sende son durumlar ne Alice Hanım, biraz da sen anlat." dedim.

"Aynı, bildiğin gibi." derken ona dikkatle baktım. Ani bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı ve sesi kısılmıştı. Bu değişimi fark etmemle yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım. "Bir saniye, arkadaş olduğumuzu zannediyordum. Bana neden yalan söylüyorsun?"

"Tabii ki arkadaşız, sadece ilgi çekici hiçbir şey yok. Artık hazırlansam mı, saatte geçiyor, bunları yolda da konuşabiliriz." Cümlelerini hızlı hızlı sıralarken ayağa kalkmıştı. "Alice, otur lütfen. Giray meselesi mi?"

"Giray mı, Giray...Giray... sanırım öyle birini tanımıyorum." dediğinde odadan çıkmıştı. Onun bu abartılı rollerinden yine Giray'ın bir haltlar yediğini anlamıştım. Kendi dertlerini görmezden geliyordu. Alice odadan çıkarken ben de peşinden oturduğum yerden kalktım. O derdini anlatana kadar pes etmemeye karar verdim.

"Yine mi canını sıktı, onunla konuşmamı ister misin?"

"Öyle birini tanımıyorum," diye ısrar etti.

"Ben sana her şeyimi anlatıyorum, Alice. Senin de benimle paylaşmanı beklerdim." dedim alınmaya başlamıştım. Sadece hep ben anlatıyordum. Odasına girdiğimde yatağının üzerindeki dağınıklığa baktım. Dolabındaki kıyafetleri çıkartıyor, üzerine tutuyor sonra da beğenmeyerek yatağına fırlatıyordu. Odası da en az salonu var kadar renkliydi. Bana kapıya yaslanmış ona bakarken, "Sizin nişanınızda beni evine davet etmişti. Ben de haliyle çok sinirlenmiştim." diye itiraf etti. "Tanıştığı her kadını anında evine davet eden bir adamla işim olmaz. Beni ne sandığı belliydi. Ona o yüzden o kadar sinirlenmiştim." Bir kıyafet daha havada uçtu. Anlatırken bana bakmıyordu. "Siz tatildeyken özür dilemeye geldi. Bir buket kırmızı gülle... Aslında ona çok sinirliydim ama her insan ikinci bir şansı hak eder. Yanıldığımı göstermesini istedim." dedi ve bu sefer öfkeyle bir elbiseyi onu oraya gömmek ister gibi yatağa attı. Hala oturduğum yerden onu izliyordum.

"Beraber yemeğe çıktık. Beni az çok tanımışsındır çok fazla giyimime dikkat etmem. Aslında umurumda bile olmaz ve o gün de fazla özenmemiştim. Bir anda teklif edince üzerime değişmeye vaktim bile olmamıştı." dedikten sonra diğerlerinden daha uzun süre elinde tuttuğu kare yaka, omuzları büzgülü, kırmızı, ekose elbisede karar kıldığını anlamıştım. Güzel bir tercihti. "Beni lüks mekanlardan birine o halde götürmesine izin verdiğim için kendimden nefret ediyorum," dedi sesi ağlamaklı geliyordu ve umarım aklıma gelen başıma gelmemiştir. Onun sırf bunun için üzülmesini istemiyordum. Eğer, Giray onu bu şekilde küçük düşürmüş veya aşağılamışsa gidip onu parçalayabilirdim. "Böyle söyleme," dedim.

"Lara, bunu sen söyleme bari." dedi.

"Aslında başta her şey normaldi. O geceki davranışından dolayı pişman olduğuna bile inanmıştım ama bu beni oraya sırf eski sevgilisini kıskandırmak için götürdüğünü öğrenene kadar sürdü. O halde kadının karşısında nasıl utandığımı tahmin bile edemezsiniz." dediğinde başından aşağı elbisesini geçirmiş, saçlarına şekil veriyordu. Yanına gittim ve ona yardım ettim. "Sakın bana üzülme, üzülmen için de anlatmadım. Sadece onun adını sakın benim yanımda anma, lütfen!" dediğinde anlayışla başımı salladım. "Sadece sen çok güzelsin, süslenmesen püslenmesen de çok güzelsin. Hatta şunu itiraf edeyim, seni başlarda biraz kıskanmış olabilirim." dedim bunu söylemekten çekinmeyerek. Bu itiraf karşısında gözlerini devirdi, bana inanmadı.

"Çok ciddiyim, kafeye gelmeden önce Erkan sürekli senden bahsetmişti ve geldiğimde de senin güzelliğini görünce kıskanmıştım. Üzerine ekstra bir şey yapmana gerek yok. Biri seni sevecekse bırak böyle sevsin, böyle kabul etsin. Tıpkı benim de böyle olduğum gibi. Sonuçta ben biri için süslenmiyorum, aynaya baktığımda kendimi güzel hissediyorum ve önemli olan da bu öyle değil mi?"

"Ah, teşekkür ederim." dedi gözleri dolu doluydu. Kollarını bana doladığında birbirimize sarıldık. "Sadece biraz zevksizsin, üzgünüm." dedim havadaki duygusallığı dağıtmak için. Güldüğünü duydum. "O yüzden bugün sana ihtiyacım var."

Alice geri kalan hazırlığını benim ellerime bıraktığında bundan onur duymuştum. Geri kalan sohbetimizde oradan buradan konuşarak geçirmiştik ve Alice'in telefonu çalışana kadar saatin farkında bile varmamıştık. Alice telefonunu cevapladığında karşımdaki esere gururla baktım. Güzelliğine güzellik katılmıştı. Onu bu hale getiren ben olmasaydım kesinlikle onu kıskanırdım veya onu kız kardeşim gibi görmeseydim. "Hazırız, çıkarız birazdan." dediğini duydum. Telefondaki Erkan olmalıydı. Oturduğum yerden kalktık ve kendi makyajıma baktım. Rujum bozulmuştu. Onu tazelemek için salondaki çantamı alamaya gittim. Geri geldiğimde, Alice telefon konuşmasını sonlandırmıştı. Ben rujumu tazelerken yanıma geldi. "Lara, sana son kez söylüyorum. Eğer yarına kadar sevgili olmazsanız ben sizi sevgili olana kadar ikinizle de konuşmayacağım." dedi. "Aynısını Erkan'a da söyleyeceğim merak etme." dedikten sonra çantasını koluna takıp odadan çıktı.

"Sakın Alice, sana anlattığımı öğrenir bu sefer." Peşinden çantamı alıp çıkmıştım. Kapının önüne geldiğimde, "Tek bilgi kaynağım sen misin acaba?" dedi gözlerini havaya dikmiş, imalı imalı bakıyordu. Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Onunla benim hakkımda konuştuğunu tahmin ediyordum ama yine de bu hoşuma gitmişti. "Öyle mi?"

"O zaman biricik arkadaşım olduğundan bana birazcık muhbirlik yapmanın kimseye zararı olmaz." dediğimde, bana sahte bir öfkeyle baktı. "Ben sana sabahtan beri ne diyorum acaba! Daha ne diyebilirim!" dedi hiddetle sanki beynime kazımak ister gibi.

Apartmandan çıktığımızda Erkan da kapının önünde bekliyordu. Göze göze geldiğimizde gözlerini kaçırdı. Alice bizi süzdükten sonra, "Tüm gün yüzünüzü asmayacaksınız umarım. Şu şekilde hiç çekilmiyoruz. Ayrıca aylardır bu konsere gitmeyi beklediğimi biliyorsunuz, sırf bunun için bir arkadaşım bir ay boyunca kafede bana yardım etti." diyerek koluma girdi. Benimle gurur duyar gibiydi. Üzerimde yapılan bir iddianın sonucu gidiyor olmamıza bozulmam gerekirdi ama bunun Alice'i mutlu etmesi bana yetiyordu.

Erkan huysuz huysuz omuz silkti. Beraber arabaya doğru yürüdük. Alice kolumdan çıkıp beni beklemeden önden gidip arka koltuğa kendini attı. Arabaya binmeden önce Erkan'ı kolundan tutup durdurdum. "Sabah erken çıkmışsın?"

"Durmam mı gerekiyordu?" dedi umursamaz bir tavırla, bana soğuk davranması canımı sıkıyordu. O eski haline geri dönmüştü.

"Dün saçmalamadım, özür dilerim."

Bakışları ilk defa beni buldu. "Bunu daha sonra konuşalım." dediğinde biraz daha sakindi.

"Tamam, ama bana böyle soğuk mu davranacaksın?" sesimin nazlı çıkmasına engel olamamıştım. Çatık kaşları biraz olsun yumuşadı. Yolcuğu koltuğunun kapısını açarken, çantamdan çıkarttığım anahtarları ona uzattım. "Arabayı sen kullan." dedim. Uzattığım anahtarlara baktı. Israrla onları yüzüne doğru tuttuğumdan dayanamayarak elimden aldı. Arabanın etrafında dolanmadan önce beni süzdü. "Değişik olmuşsun." dedi. Neydi bu şimdi, iyi miydi yoksa kötü müydü?

Arabaya bindiğimizde, "Ne demek istedin?" diye sordum. "Kötü mü olmuş?" emniyet kemerini takarken göz ucuyla baktı bana. "Ne dediysem o işte, değişik olmuş." dedi ve arabayı çalıştırdı. Arkada Alice'e baktığımda çantasından çıkarttığı kulaklıklarını işaret etti. "Sizi dinlemiyorum, devam edin." dedi ve kulaklıkları kulağına taktı.

Değişik olmuşsun da ne demekti? Tüm moralimi bir anda bozmuştu. Yüzüm düşmüştü. Sanki kendisi çok farklıydı. Göz ucuyla baktım ona, üzerine siyah düz bir tişört, dizleri yırtık bir kot pantolon ve üzerine kot ceket giymişti. Özensiz ve bir o kadar kendiydi.

"Değişikmiş!" diye söylendim. "Sana kaç defa nasıl göründüğümü sordum aman iltifat etme, incilerin dökülür!" dedim. Hayatımda hiç değişik olduğumu söyleyen olmadığından bunu kesinlikle iyi bir tarafa çekemiyordum.

"Sana hakaret etmedim sadece her zamankinden farklı olmuşsun." dedi gayet normal bir şey söylemiş gibi ısrarla tekrar ediyordu.

"Ne düşündüğün umurumda değil." diye yalan söyledim.

"Ben de öyle düşünmüştüm." dedi gayet sakin yolu izlerken. "Sonuçta, benim gibi birinin düşüncelerini neden önemsesin ki, Lara Tüker." Sesinde gizlemeye çalıştığı alınganlığı anlamıştım. Bir anda verdiği tepkiyle aslında hala dün gecenin intikamını almakta olduğunu gördüm.

Derin bir nefes aldım. Şimdi söyleyemezsem bir daha asla söylemezdim. Dilimin ucundakilerin dudaklarından dökülmesi için dudaklarımı araladım. "Senin gibi birinden hoşlandığı için olabilir!" dedim ona bakmadan tıpkı onun gibi yolu izleyerek. Araba onun ani manevrasıyla sallandığında, Alice "Ölmek istemiyorum lütfen arabadan indikten sonra kavga edin!" diye bağırdı. Erkan arabayı yolun kenarına çekti ve bana dönüp baktı. "Sen az önce ne dedin?" dedi direksiyonu bırakmış, bedenini tamamen bana doğru çevirmişti.

Gözlerimi devirdim.

"Değişikmiş?" diyerek konuşmayı başa sardım.

"Onu sormadığımı biliyorsun."

Gözlerimi kaçırdım bu sefer, "Tamam, ne düşündüğüm umurumda değil."

"Her neyse," dediğinde tekrardan arabayı çalıştıracağı sırada kolunu tuttum. Bunu biraz daha sesli bir şekilde itiraf etmem gerekecekti. Alice'e göz ucuyla baktığımda, kulağında kulaklık takılı olduğunu gördüm. Son ses dinlediği şarkıyı duyabiliyordum. Tekrardan Erkan'ın yemyeşil gözlerine baktım. "Senden hoşlanıyorum, bu yüzden de senin beni nasıl gördüğünü önemsiyorum!" diye itiraf ettim. Dudaklarına yayılan tebessümü güçlükle bastırsa da itirafımın hoşuna gittiğini gözlerinden okuyabiliyordum. Kolunu bıraktığımda hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırdı.

Continue Reading

You'll Also Like

7K 1.4K 35
Çiçekli cümleler yazacağım Aylan, Çiçeklerle devrim yapanlara ithafen. Kurşun değil, şiirler salacağım zalimin üstüne, Ben nasıl savaşılır bilmem ki...
20.1K 904 42
Ya kadın giderde adam biterse... Geçmişin kirli elleri, boyunlarına dolanacaktı. Geçmişin kırgın sayfaları, yüzlerine yapışacaktı. Geçmiş, onların ge...
980K 32.3K 60
"Abimlerle okey oynamak için geldiğini sanıyordum."demem ile sırıtmasına devam ederek hayır dercesine kafasını salladı."Sence bende buraya sadece oke...
116K 6.5K 26
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...