Sosyetik Güzel

Por eyuhikayeleri

435K 22.8K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... Más

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 4. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 6. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 15. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel -35. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 39. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 1***
***Özel Bölüm - 2***

Sosyetik Güzel - 31. Bölüm

6.5K 403 31
Por eyuhikayeleri

Gecikme için özür dilerim. Bahane değil ama hikayeyi yazmakla yazmamak arasında çok gidip geliyorum. Sizin mesajlarınızla ancak devam ediyorum. Bu arada evde kaldığımıza göre elimden geldiğince bol bol bölüm yazmaya çalışıcam. Dikkat edin kendinize... :) (ESKİ AÇIKLAMA :d) 

Keyifli okumalar!

(OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN! :) )

***

Tatil bittiğinde, o son gün geldiğinde bulunduğumuz ayrılmak istemiyordum. Sanki buradan ayrılırsak büyü bozulacaktı. Bizi sonsuza dek burada bırakmaları mümkün müydü? Ne yüzümdeki şapşal gülümsemeyi silebiliyordum ne de kalbimin ritminin bozulmasına engel olabiliyordum. Bu değişim günden güne artıyordu. Hatta geçen sanki onunla yeni tanışmışım gibi yanaklarım bile kızarmıştı. Ah... Düşük bütçeli Hollywood romantik komedi filminin başkarakterlerinden birine mi dönüşüyordum yoksa? Bu kulağa korkunç geliyordu ama kendime engel olamıyordum. Belki de ondan uzakta bir gün geçirsem bunları hissetmeyi bırakırdım. Bu düşünceye kendimi alıştırmaya çalıştım. Neredeyse bir haftadadır 7/24 beraberdik ve bu hislerimin tek sebebi bu olmalıydı. Öncesinde de her gün onu görüyordum ama bu kadar değildi. Hem tek değişen ona karşı duygularım değildi. Onun tavırları da değişiyordu. Orman kaçkının içinden bir prens çıkarabilir miydim?

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu kırmızı ışıkta durduğumuzda, bakışlarını bana çevirdi.

Bu soruyu beklemediğimden afalladım. Arabayı o kullanıyordu ve ben yanında oturuyordum. Gözümdeki gözlüklerin ardında kendimi daha güvenli hissediyordum yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. "Tatilin bitişini." diye itiraf ettim.

"Ve bunun için mutlu değilsin." dedi. O da en az benim kadar mutsuz duruyordu. "Sen de değilsin galiba." diye takıldım ona.

"Değilim."

Yalansız dolansız dosdoğru söylemişti.

"Neden?"

Acaba bu soruma da yine aynı şekilde dosdoğru cevap alabilir miydim? Bu beklediğim cevaba göre değişebilirdi. Umarım biraz olsun benim istediğim gibi cevaplar bu soruyu. Lütfen, öyle cevaplasın.

"Çünkü İstanbul'dayız. Yine iş güç, şikayet ettiğimden değil ama tatile alışmaya başlamıştım." dedi ve bakışlarını benden ayırdı, yola çevirdi. Yeşil ışık yanmıştı.

Ben de bakışlarımı yola çevirdim. Başımı iki yana salladım. İstediğin oldu mu Lara? Tam Erkanlık cevabı aldın ve oturdun. Ne bekliyordun? Seni özlerim gibi, saçmalıklar değil herhalde...

"Sen neden mutlu değilsin?" diye sordu bana kaçamak bir bakış atarak. Sanki benim söyleyeceklerimi merak eder gibi. "Aynı şeyler... İstanbul beni boğuyor bazen." dedim geçiştirmeye çalışarak. Bir bakıma yalan sayılmazdı. O eve girdikten birkaç saat sonra duvarlar üzerime üzerime gelmeye başlayacaktı. Şanslıysam Nevi ile bir haftanın değerlendirmesini yapacaktık. Akşam vakti gittiğinde ise tek başıma odamda yoga yapacak veya kafamı dağıtacak aktiviteler bulmaya çalışacaktım. Oysa tatilde ne yapacağımı düşünmeye çok vaktim olmamıştı. Her şeyi akışında yaşamıştım. Esin ve koca çenesini bile özlemiştim. Onlar gittiğinde başta kafamı dinleyeceğimi düşünmüştüm ama aksine akşamına Esin ile görüntülü konuşmuştuk. Onunla konuşmak keyifliydi, arkadaş olmuştuk. Hala çok konuştuğunu düşünüyorum ama en azından bir arkadaşım vardı. Üstelik onun deyimiyle 'Eltoşum'du. Erkan'la bir rutinimiz olmuştu, sabah spor ardından kahvaltı, öğlen plajda veya havuz başında zaman geçiyorduk ve akşamda yine baş başa yemeğimizi yiyorduk. Baş başa demem biraz yanlış olur, çünkü Rus kadınlarının bakışları, Erkan ve ben oluyorduk. Kadınlar ben yanında yokmuşçasına bakışlarıyla yemişlerdi adamı, Erkan'ın çoğu zaman etrafına kayıtsız oluşu bu konuda işime gelmişti.

"Aynı şeyler? İşe mi başlayacaksın?" diye sordu. Benimle dalga geçiyordu. Ona doğru baktığımda yüzündeki çarpık gülümsemeyi yakaladım. Üzerinde gözlerinin rengini ortaya çıkartan koyu yeşil bir tişört ve altında kot şort vardı. Ona görenler tarzıyla herkes tatilden döndüğünü anlayabilirdi. Bronz teni biraz daha koyulaşmıştı. Soruna cevap vereceğim yerde hala onu inceliyordum. Bakışlarımı tekrardan yola çevirdim. Eve çok az kalmıştı. Omuzlarımdan dökülen saçlarımı geriye doğru savurdum ve dudaklarımı araladığımda kucağımdaki telefonum titremeye başladı. Gözüm telefona kaydı ve Alice'in aradığını gördüm. Kurtarıcımdı o benim.

"Kim tatilden döndüğü için mutlu olur ki?" kısa ve mantıklı açıklamamdan sonra Alice'i cevapladım. Klasik havadan sudan konuştuktan sonra konu dönüp dolaşıp o konuya geldi.

"Tatil kuşları dönmüş!" diye şakıdı sesi iyi geliyordu.

"Evet, öyle oldu."

"Senin sesin niye böyle?"

"Tatilden döndüğüm için olabilir mi?" dedim. Erkan bana meraklı gözlerle bakıyordu. Ona dudaklarımı oynatarak Alice olduğunu söyledim. Başını salladı.

"Neredesiniz hemen kafeye gelin. Sizi çok özledim ayrıca senin için harika bir tarif buldum. Sana onu denetmem lazım." dediğinde sesinde heyecan beni bile heyecanlandırmıştı. Tam bir ufak, heyecanlı kız kardeş gibiydi. Onun heyecanlı kalbimi ısıtıyordu. Çocukken bir kız kardeşim olmasını isterdim.

"Hmmm... Erkan'a soracağım." dedim ayrılığı ne kadar uzatırsak o kadar iyiydi. Hem beraber vakit geçirmek için bahane bulmam da gerekmemişti. Erkan tekrardan bana baktı. "Alice bizi kafeye çağırıyor. Benim için yeni bir tarif bulmuş." dediğimde Alice atıldı. "Onun için bir dilim parfe ayırdım." diye ekledi. Bunu da Erkan'a ilettiğimde arabanın hızını arttırdı ve biraz ötedeki sapaktan dönüş yaptı. Bu da demek oluyordu ki rota yeniden oluşturuluyordu. Yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamayarak Alice ile vedalaştım. Trafik olmadığından yolumuz çok uzun sürmemişti. Arabadan inmeden önce el çantamı yanıma aldım. Saçlarımı boştaki elimle havalandırdım. Çantamdaki küçük aynadan kendime baktım ve makyajımın bozulmadığından emin olduktan sonra arabadan indim. Erkan çoktan arabadan inmiş beni bekliyordu. Ben arabadan indim ve elbisemin eteklerini düzelttim. Üzerimde bronzlaşan tenime yakışan valon detaylı, askılı mavi mini elbise vardı. Ayağımdaki krem rengi, kalın topuklu yazlık deri ayakkabı ile bu sokaklarda nasıl yürüdüğümü unuttuğumu fark ettim. Koluma attığım çantamla Erkan'ın koluna girdim. O bunu garipsemedi. Ayakkabılarımla ilgili yorum yapmasını bekledim ama onu da yapmadı. Onun yerine kolunu belime atarak beni destekledi. Kafeden girdiğimiz anda Alice tatlı bir çığlık attı. Müşterilerden birkaçı onun bu çığlığı karşısında şaşkınlıkla ona baktılar o ise kollarını açıp bize koştu. "Sizi çok özledim bunu da önce söylemiş miydim?"

"En az on defa." dedi Erkan şakayla karışık bıkmış gibi. "Sana demiyorum bir kere, ben Lara'yı özledim." dediğinde Erkan gözlerini devirdi. Onların bu halini bile özlemiştim. Önce bana sonra Erkan'a sarıldı. Beraber Erkan'ın her zaman oturduğu köşedeki masaya gittik. Yanımıza oturmadan önce içeriye koştu. Bu sırada müşterilerden biri seslenince istemsiz ayağa kalktım. Burasını da özlemiştim. İnsanlar her ne kadar sinir bozucu olsa da güzeldi.

"Pardon, filtre kahve alabilir miyim?" dedi dışarıda oturan adam. Başımı salladım ve Alice söylemek için içeriye girdim. Erkan'ı beni izlerken yakaladım. Bana tuhaf bakıyordu. "Ne? Sadece Alice'e yardım ediyorum." dediğimde "Olabilir, bakıyorum sadece." dedi ama yüzü gülüyordu. İçeriye tezgahın öbür tarafına girdiğim sırada Alice elinde iki tabakla içeriye girdi. Birinde parfe diğerinde ise sufle duruyordu. Tabakları elime tutuşturdu. Ben de dışarıdaki masayı göstererek beyefendinin siparişini söyledim. "Bu Erkan'ın bu da senin." dedi kahve makinesine yönelirken. "Ama ben sufle yemem ki." dedim.

"Bunu sana özel yaptım. İçinde şeker yok." dedi. Tekrardan tabağa baktım. Normal bir sufle gibi duruyordu. "Bu benim özel bulduğum bir tarif, önyargılı olmadan önce lütfen tadına bak. Bir kaşık, sadece benim için... İçinde yemediğin hiçbir şey yok." dedi ısrarla, ısrarına dayanarak elimde tabaklarla masamıza döndüm.

Erkan'ın tabağını uzattım ve diğer tabağı da önüme aldım.

"Sen sufle mi yiyeceksin?" dedi şaşkınlıkla Erkan, önümdeki tabağı görünce.

Omuz silktim. "Alice benim için yapmış, içinde yemediğim hiçbir şey olmadığını söylüyor." derken hala tabağı inceliyordum. Alice müşterinin siparişini verdikten sonra yanıma geldi. "Hala tadına bakmamışsın." diye beni azarladı. Kaçışım yoktu. Bana uzattığı kaşığı elime aldım. "Merak etme, dediğim gibi tam sana göre. Ona göre menüye ekleyeceğim." dediğinde yavaşça kaşığı çatlamış yerinden içeri doğru daldırdım. Ufak bir parça kaşığa aldım ve yavaşça ağzıma götürdüm. İkisi de bana merakla bakıyordu. "Üç...iki...bir..." diye Erkan sayarken Alice omuzuna vurdu. İkisi de benimle dalga geçiyordu. Ağzıma attığımda o yumuşaklığı hissettim. Tadı...Harikaydı. Tatlıydı ama ne kullandığını çözememiştim. "Evet, yorumunu bekliyorum." dedi.

Tabağın kenarındaki peçeteyi aldım ve kakaonun bulaşma ihtimaline karşı ağzımı sildim. "Hadi, bir şey söyle Lara!" dedi sabırsızca. Bu sırada bir başka müşteri araya girdi. "Pardon, burada ilgilenen kimse yok mu? Bir saattir bekliyorum." dedi. Bir saattir dediğinin beş dakikadan daha az bir süre olduğuna emindim. Gözlerimi devirdim ama "Harika olmuş, eline sağlık." dedim Alice, bu tepkim karşısında neşeyle masadan kalktı. Benim için uğraşmış olması bile yeterliydi. Erkan'a döndüğümde "Bana doğruyu söyleyebilirsin." diye fısıldadı kulağıma.

"Gerçekten güzel, tadına bakmak ister misin?" diyerek bir parça kaşığa alıp ona doğru uzattım. Başta başını sallasa da ısrarım karşısında dayanamayarak ona uzattığım kaşığa doğru eğildi. Elimden alacağını düşünmüştüm ama aksine dudaklarını araladı ve kaşıktakileri ağzına aldı. Gözlerini bana dikmişti. Uzaklaşırken dilini çıkarttı ve dudaklarını hafifçe yaladı. Bu görüntünün bu kadar erotik olacağını düşünmemiştim. Bilerek yaptığını sanmıyordum. Bir anda gelişmişti. Ürperdim. Donuk bakışlarımı ondan çekip kaşığı tabağın kenarına koydum. Sakin olmaya çalıştım. Onun gibi durmayı denedim ama kafamdaki görüntüyü atamıyordum.

"Üşüdün mü?" diye sordu.

Elini çıplak omuzuma değdirdiğinde elektrik çarpmış gibi irkildim. Elini çekti ve ondan rahatsız olduğumu düşünmesini istemediğimden hemen toparlamaya çalıştım. "Soğuk oldu galiba." dedim. "Nasıl tadı dediğim gibi mi?"

"Fena sayılmaz." dedi beni onaylayarak ama düşünceliydi.

Tatlılarımızı yerken Alice ara ara bize eşlik ediyordu ve bazen de müşterilere yetişmeye çalışıyordu. Akşama doğru yoğunlaşan kalabalıkla kasanın öbür tarafına geçerek ona yardımcı olmaya karar verdik. Ben bazen içeriden tabakları getiriyordum bazen de kasanın orada Erkan'a yardım ediyordum. İçeriden bir fincan soğuk kahve ile Alice'in yanına giderken kasanın önündeki kızları fark ettim. Bardağı Alice'e bıraktıktan sonra dikkatle onları izledim. Ufak tefek kızıl saçlı olan biri ödemeyi yapıyor. Arkadaş grubundan diğer iki kız ise sanki kendi aralarında fısıldaşarak Erkan'ın fotoğrafını çekiyordu.

Yavaşça sandalyeleri düzeltiyor gibi yaparak kızların yanına yaklaştım. Biri diğerine kıkırdayarak, "Benimki gelmiş." dedi. Kızlara baktığımda en fazla 18-19 yaşlarında duruyorlardı. Belki de daha küçüklerdi ama makyajları yaşlarının üzerinde bir abartıdaydı. Erkan'a mı benimki demişti o? Biraz daha yaklaştım. "Hiç sosyal medya hesabı da yok stalklayamadım yaaa." dedi, 'ya' kelimesini olabildiğince uzatarak.

"Adamın parmağında yüzük var zaten Pelin." dedi yanındaki kızıl saçlı, zeki olduğunu düşündüğüm arkadaşı. Aferin en azından gözleri görüyordu. "Ya kalede kaleci var diye gol de mi atmayalım?" dedi ve kıkırdadı elinde telefon olan. Bir anda kızın elindeki telefonu çekip aldım. "Ne yapıyorsunuz siz? Bu yaptığınız suç, insanların gizli gizli fotoğraflarını çekemezsiniz!" dedim öfkeyle. Kafedeki herkes bize dönüp bakmıştı. Pelin olan atıldı. "Ver telefonumu, sizin yaptığınız da suç şu an."

"Ne suçuymuş acaba?" diye sordum elimi belime yaslayarak.

"Bizi dinlemeniz. Ayrıca ben arkadaşıma mesaj yazıyordum. Fotoğraf falan çektiğim yoktu."

"Öyle mi o zaman bakalım galerine?" dedim telefonu ondan uzaklaştırırken. "Ne oluyor?" dedi Erkan aynı anda Alice de yanımıza gelmişti. "Şu ikisi, Erkan'ın fotoğrafını çekiyordu." dedim.

İkisi de bana deliymişim gibi baktı. Adının Pelin olduğunu hatırladığım kız tekrar elimdeki telefonunu çekip almaya çalıştı ama müsaade etmedim. "Sizi şikayet edeceğim." dedim. Asıl suçlu arkadaşı atıldı. "Sanki seni mi çektik, bu durum seni ne ilgilendirir?" diye sordu. Sandığım kadar zeki olmadığını itirafıyla görebiliyordum. "Çektiğiniz kişinin sizin tabirinizle 'kalecisi'yim." dedim o kelimeyi söylerken havada tırnak işareti yaparak, belki o zaman o küçük beyinlerine girerdi. İkisi de birbirine baktı. "Kaleci mi?" dedi Erkan kafası karışmıştı. Kızlara baktı. Pelin hayran bakışlarını ona dikmişti. Hala anlamak istemiyordu küçük hanım ama ben bunu beynine kazımasını bilirdim. İçimde oluşan öfke ile aralarına gireceğim sırada Alice kolumdan tuttu ve beni kenara çekti. Erkan telefonu elimden aldı ve kızlara uzatmadan önce "Bir daha böyle bir şey yapmayın kızlar, bu gerçekten suç." dedi. Sadece bu mu, bu kadar mı yani? Yaptıkları yanlarına mı kalacaktı? "Ayrıca da insanların nişanlılarına, sevgililerine ve herhangi bir ilişkide bulunduğu kişilere de göz dikmeyin!" diye sesimi yükselterek uyardım. Pelin'in yanındaki kız gözlerini devirdi. "Sanki yedik!" dedi. Pelin telefonunu alırken bir kez daha Erkan'a baktı. Hala hayran hayran bakıyordu. Alice kolumu tutmuyor olsa bu kızın Erkan'dan uzaklaştırabilirdim. Öfkeyle bakmayı sürdürdüm. Erkan'dan özür dileyip telefonunu aldıktan sonra arkadaşlarıyla beraber uzaklaştı. Tam çıkacakları sırada benim hakkımda konuştuklarını duydum. Ödeme yapan olaylara uzaktan seyirci kalmış, ufak tefek arkadaşları Pelin'e suratını ekşiterek benim hakkımdaki düşüncelerini söyledi, "Çok çirkef bir kadın, hiç yakışmıyorlar!" sesi sanki duymamı ister gibi yüksekti. Kızıl, akıllı sandığım arkadaşı da onu destekleyip, "Sosyal medya göründüğü gibi değil kesin fotoşop yapıyor, popusunu gördünüz mü?" diye sordu, o da en az arkadaşı kadar yüksek sesle söylemişti bunu. Derin bir nefes aldım, onlar uzaklaşmadan Alice'in beni bırakmayacağını anladığımda kolumu çektim. Ben onlara fotoşopu gösterirdim. "Yaşıtlarınıza bakın küçük hanımlar!" diye arkalarından seslendim. "Terbiyesizler! Dediklerine bak! Gerçekten çok terbiyesizler! Sen nasıl bir şey demezsin, Erkan!" diyerek ona kızdım. "Şaka gibi! İkinizde bir tepki vermediniz, bravo!" ikisini de alkışladım. "Oldu olacak ikramda bulunsaydık!" ikisine de öfkeyle baktıktan sonra hızlı adımla kasanın arkasından mutfağa girdim. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Derin derin nefes alırken mutfağın içinde dolanıyordum. Biraz sonra Erkan'ı girdiğini gördüm ve kafamı çevirdim. Uğraşacak bir şey bulmaya çalıştım. Dolapları karıştırıyordum ki beni durdu. "Onlar daha çocuktu. Eminim sadece hayranlıktır. Abartılacak bir şey yoktu." dedi açtığım dolap kapağını kapatarak. Sesi yumuşaktı.

"Yaptıklarının yanlış olduğunu bilmeleri lazımdı. Sapıklık yapıyorlardı. Ayrıca üslupları çok çirkindi. Kaleciymiş golmüş bilmem ne? Nereden öğreniyorlar böyle!"

"Ne dediler?" dedi kalçasını tezgaha yasladı ve kollarını göğsünde birleştirdi.

"Kalede kaleci var diye gol de mi atmayacaklarmış? Seni ayartmayı düşünüyorlar yani kafaları buna çalışıyor. Parmağında yüzük olduğunu gördükleri halde!" öfkeden ağzımdan tükürükler saçacakken kendimi tuttum. Sakin olmaya çalıştım bir kez daha derin bir nefes aldım ama onu kıkırtısı tüm dikkatimi dağıttı.

"Bu sana komik mi geliyor?" diye sordum. "Komik yani öyle mi?" dedim üzerine doğru yürürken.

"Olay komik olmayabilir ama şu haline bak. Beni kıskanıyorsun!" dedi birden.

Duraksadım. Onu kıskanmış mıydım? Hayır, ben sadece o sapıklardan Erkan'ı korumuştum. Kadına da erkeğe de yapılsa aynı suçtu. "Hayır, öyle bir şey olmadı." dedim, konuyu toparlamak için ekledim. "Sadece sana yaptıkları değil, popoda da laf ettiler! Sapıklar, hem sana hem popoma bakmışlar!"

"Kaleci." dedi birden ve tekrar güldü. Hoşuna gitmiş gibiydi.

"Yalnız bu hiç komik değil." diye uyardım.

Gülmeyi sürdürdü. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve ona öfkeyle baktım. Onun yüzünden erken kırışıklarım olacaktı. "Senden nefret ediyorum ve bu hiç komik değil. Sanırım yaşı küçük kızların sana ilgi duyuyor olması senin hoşuna gitti. Böyle devam et," dedim ve başka hiçbir şey söylemeden yanından uzaklaşacağım sırada beni kolumdan tutarak durdurdu. Beni kendine doğru çektiğinde suratı bir anda ciddileşti. "Burada hoşuma giden tek şey, senin tepkin oldu." dedi. Birbirimize çok yakındık. Bakışlarımı kaçırdım.

Beni kurtaran Alice'in sesi geldi. "Acil destek gerek!" diye mutfağa seslendi. Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde bize bakmadan uzaklaştığını gördüm. Acaba bizi duymuş muydu? Kolumu ondan kurtardım ve uzaklaştım. Hızlı adımlarla mutfaktan çıkacağım sırada bir an durdum. "Bu arada seni kıskanmadım. Sadece kızların yaptığı suçtu." diye uyardım.

"Tamam kaleci." diye seslendi ama sesi neşeli geliyordu. Tekrardan duraksadım. "Bana o şekilde seslenmeyeceksin değil mi?"

"Tabi ki de öyle yapacağım." dediğinde başıma nasıl bir bela aldığımı bir kez daha hatırlamış oldum. Başka bir şey bulamaz mıydı? Sosyetik cadı demesi bile bir yerde daha sempatikti. Yüzümü buruşturdum ve Alice'e akşama kadar yardım ettim.

Akşam saatlerinde kapanmaya yakın bir masa hariç hepsi boştu. Biz de dinlenmek için oturduk. Alice kendine ve Erkan'a kahve yapmıştı. Onlar keyif kahvelerini içerken ben de suyumdan içiyordum. Erkan cebinden cüzdanını çıkarttı. İçinden üç tane bilet çıkartıp masaya koydu.

"Bir hafta sonrasına, en önden!" diyerek biletleri Alice ile önümüze doğru uzattı. Alice'den küçük bir sevinç çığlığı çıktı. Sertap Erener konseri Harbiye açık hava sahnesindeydi. "Bu kadar sürede nasıl en önden buldun ki?" dedim bileti incelerken.

"Ben bulurum. Siz sadece kendinizi ona göre ayarlayın." dedi keyifle arkasına yaslandı. Alice şimdiden ne giyeceğini düşünüyordu? O gün sanki Sertap Erener'le beraber sahne alacak gibi heyecanlıydı. Bana da dinlemem gerekenler listesi verecekmiş. Onun bu çocuksu heyecanı beni bile heyecanlandırmıştı. Gün bitene kadar sürekli konserden konuşup durduk. Akşam kafeyi kapatırken Erkan'la bir hafta boyunca görüşmeyeceğimizi düşündüm. Görüşmemiz için ancak kafeye gelmem gerekirdi. Bir de randevuya çıkacaktık, onun da zamanı belirsizdi. Düşüncelerimle boğuşurken arabaya bindim. Bedenimi koltuğa bıraktığımda yorulduğumu fark ettim. Uçağa yetişmek için sabah erken kalkmıştık ve hiç dinlenmeden buraya gelmiştik. Şimdi eve gidecek ve güzel bir uyku çekecektim. Bacaklarımı öne doğru uzattım. Hatırlamak istemesem de bugünkü olay da beni yormuştu. Bir anlık duygu patlaması yaşamıştım.

Erkan'a baktım. Düşünceli ama keyifli duruyordu. Arabayı çalıştırmadan önce bakışlarını bana çevirdiğinde hemen gözlerimi kaçırdım. Tekrardan kaçamak bir bakış attığımda hala bana bakışlarını yakalamıştım. "Artık eve gidebilir miyiz? Çok yoruldum." diye söylendim. 

Seguir leyendo

También te gustarán

2M 108K 41
Neva öğretmen olan genç bir kadındır. Aşık olarak evlendiği adamın kendini aldatması üzerine bir boşanma olayı yaşar. Üstelik kocasının Neva'dan ayrı...
20.8K 2.4K 36
Birbirine delice aşık bir çift... Akabinde aşklarını taçlanıracak bir evlilik... Kısa sürede başlayıp, sonu gelmeyen tatsızlıklar.. Kapanış, boşanma...
21.7K 673 20
Nefret ve intikamla yoğrulmuş bir aşk. Geçmişin acı gölgesiyle kaderleri mühürlenen; yaralarından ve aşkından kaçan bir kadın, neredeyse tüm hatayı b...
275K 16.2K 23
Zeynep 27 yaşında hayattan pek beklentisi olmayan genç bir kadındır. Teknik olarak anne, baba ve çocuktan oluşan bir ailesi olduğu halde o ailenin s...