Sosyetik Güzel

By eyuhikayeleri

435K 22.8K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... More

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 4. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 6. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 31. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel -35. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 39. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 1***
***Özel Bölüm - 2***

Sosyetik Güzel - 15. Bölüm

7.6K 439 27
By eyuhikayeleri

Keyifli okumalar :)

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! :)

***

"O gece ne oldu, ne saklıyorsun benden?"

Sorumun karşılığı koca bir sessizlik oldu. Sadece kafamın güzel olduğunu ve o sırada onu öptüğümü anlayabilmiştim. Peki, neden onu öpmüştüm? Onu kafam güzelken beğenmiş miydim yoksa o mu benim yanıma gelmişti?

Ona bakmayı sürdürdüm. O bana bakmayı kesip gözlerini kaçırdı ve dolaplardan cup kekler için muffin kalıplarını çıkarttı. Bunları eli çabuk yapıyordu, sanki acelesi vardı.

"Daha orada dikilecek misin?" diye sordu. Sanki az önce ona soru sormamışım gibi.

"Anladığım kadarıyla hatırlamıyorsun, bunu söylemen yeterliydi."

Bu konuda daha fazla ısrarcı olmadım, belli ki o da bu konuyu konuşmak istemiyordu. Hazırladığım kek hamurunu kalıpların içine dökmeye başladık. Birazını da kakaolu yapmak için ayırdık. Onların üzerine kakao ekleyecek ve karıştıracaktım.

Ben hamurun üzerine kakao dökerken, Erkan kalıpları fırına sürdü. Şu anlık işimizi yarılamıştık. Bir an önümdeki kabı karıştırırken aydınlandım. Ben neden bunlarla uğraşıyordum ki? Bizim evde bu tatlı işlerinden en iyi anlayan Nevi'ydi. Babam sürekli olarak yaptığı tatlıları över dururdu. Elimdeki kabı karıştırmayı bıraktığımda, "Bunun daha kolay bir yolunu biliyorum!" diye şakıdım. Ona bunu söylersem, hemen emek üzerine Karl Marx vari açıklamalara girerdi. Bu düşünceden vazgeçtim ve hoşuna gidecek bir teklifte bulundum. Neden beğenmesin ki, burada durmamak onun da işine gelirdi.

"Neymiş?" diye sordu.

"Ben kalanını akşam evde yapabilirim, sonra da yarın sabah buraya getiririm." Cümlemin sonunda yüzüme sevimli, masum bir gülümseme ekledim.

"Neden böyle bir şey yapasın ki?"

'Çünkü ben yapmayacağım akıllım, Nevi yapacak.' diyemedim. "Buradaki malzemelerin hepsi evde de var. Hem evde daha rahat yaparım hem de senin işin gücün yok mu?" İki işi birden olduğunu söylemişti ama çoğu zaman bizim tepemizde dikiliyordu. Söylediklerim onu etkilemiş olacak ki, biraz düşündükten sonra "Olabilir, zaten akşam yedi buçukta dersim vardı." dedi.

İçimde sevinç çığlığı attım ve elimdekileri bırakıp önlüğü çıkartacaktım ki sesini duydum.

"Bir dakika daha kekler pişmedi, şunları da fırına vermemiz lazım." Önümdeki kabı işaret etti. Koca bir akşam yapacaklarımızdansa şu iki parça şeye katlanabilirdim. Muffin kalıpları çıkarttım. Kakao ile bütünleşmiş hamuru az önceki gibi kalıpların içine dağıttım. Kimisi ağzına kadar doldu kimisi çok az kaldı. Dengesiz dağılan kalıplara baktım. Dışarıdan bunu yapmak daha kolay duruyordu. Suratımı buruşturdum ve bunları nasıl eşitleyeceğimi düşünmeye başladım.

Erkan çekmecelerden birine açtı ve içinden çıkarttığı yemek kaşığını bana uzattı.

"Al, bununla çok olandan alıp az olanlara dağıt."

Uzattığı kaşığı aldım ve dediğini yaptım. Yaparken aralara biraz damlattım. Beceriksiz değildim, olamazdım. Bu olsa olsa böyle saçma işleri beceremeyecek kadar doğuştan seçilmiş biri olmamdı. İşim bittiğinde geri çekildim ve kalıplara baktım. Eskisinden daha iyi duruyordu. Erkan onu da önümden aldı ve fırına yerleştirdi.

"Yirmi dakikamız var. Etrafı toplar çıkarız."

Başımı salladım ve mutfağın bir köşesinde duran sandalyeye geçip oturdum. Tezgâhtaki kirlileri toplamaya başladı. Kalın topuklular bile ayaklarımı ağrıtır olmuştu. Resmen yaşlılara dönmüştüm. Eğildim ve ayak bileklerimi ovuşturdum.

"Beraber toplarız demek istemiştim." dedi benim oturmayı sürdürdüğümü görünce.

Cevabım hazırdı. "Gördüğün gibi yorgunum ayrıca akşam daha da yorulacağım." Şimdiden akşam yaptıracağım masajı düşünüyordum. Bir de maskeye ihtiyacım vardı. Cildim yıpranmıştı burada. Ellerimi uzattım ve tırnaklarıma baktım. Manikür zamanım da gelmişti. Düşünüyorum da daha yapacak çok işim vardı, bana izin vermeleri gerekirdi. Nişan izni, böylelikle şu beş günde ancak hazırlanabilirdim.

***

Erkan kekleri fırından çıkarttı ve soğumaya bıraktı. Bir tek süsmeleri kalmıştı onu da yarın sabah Alice hallederdi.

Dükkândan çıkmadan önce ikimiz de çok sessizdik. Belki de yan yana geldiğimizde konuşacak konu bulamamızdandı. Onunla ne konuşabilirdim ki; modadan anlamazdı, dedikodu yapılmazdı, cilt bakım veya sağlık konularından anladığını da zannetmiyordum. Öyle olsaydı şu sakallarından kurtulur ve hafif yağlı cildine maske yaptırırdı. Spor ve yemek yemekten başka anladığı bir şey olduğunu zannetmiyordum.

Arabama doğru yürürken onunla ilgili bir şey düşünmemeye çalıştım. Sadece etrafımda olan ve muhatap olmam gereken biriydi. Onun dışında normal ve sıradandı. Hani arada müdavimi olduğunuz mekânlara girip çıkarken karşılaştığınız belli insanlar olur. Bir süre sonra selamlaşmaya başlarsınız ama bu onu sürekli gördüğünüz için oluşan bir sempati gibidir. O da benim için öyleydi.

Arabaya yaklaştığımızda, "İyi akşamlar." dedim.

"İyi akşamlar," dedi ve sanki aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. Sürücü kapısına doğru yürüyordum. "Bu arada kullandığın malzemelerin listesini yap, ödemesini yaparım."

Gözlerimi devirdim.

"Buna gerek yok."

"Ben ödeyeceğim rakamı az çok biliyorum zaten." dedi ve uzaklaşamaya başladı. Onun parasını isteyen yoktu ki.

***

Arabaya binince Nevi'yi aradım ve yapacaklarını sıralamaya başladım. Fazla vaktini alacağını zannetmiyordum. Yapamayacakları için de İstanbul'da lezzetiyle meşhur bir pastaneden sipariş etmesini, ayrıca akşam eve masaja gelmesi için Naserian'ı çağırmasını söyledim. Kendisi aslen Kenyalıydı ve sadece özel müşterilerinin evine gidiyordu.

Tüm planı yaptığımda keyifle arkama yasladım ve arabayı eve sürdüm.

Bir de tüm günümü burada geçireceğimi düşünüyorsa yanılıyordu. Asosyal adam, hayatında işi dışında bir sosyalliğinin olduğunu zannetmiyordum. Şu an benim de öyleydi. En son arkadaşlarımın attığı kazık ve iftiraları sağ olsun. Ama bu arkadaşlarımın olmadığı anlamına gelmiyordu. Ben de onlarla görüşürdüm. Aklıma şu an bir isim gelmiyordu ama telefon rehberimi açtığımda kesin bulurdum. Hem magazindeki çıkan haberlerden sonra sosyal medya üzerinden bana ulaşmaya çalışan insan sayısı da artmıştı. Artık bir hayran kitlem bile vardı.

Özellikle de ben kendi kendime yeterdim. Sonuçta insanın en iyi arkadaşı kendisidir ve benim arkadaşım mükemmel kraliçe Lara Tüker'di.

Evin bahçesinden içeriye girerken bahçedeki büyük eşya kamyonunu gördüm. Bunun burada ne işi vardı? Arabayı garajın girişine park ettim ve merakla arabadan indim. Evin kapısına hızlı adımlarla yürüdüm. Bahçeyi aydınlatan ışıklandırma sayesinde aracın birkaç adım ötesinde duran babamı gördüm, bahçedeydi ve yanında birkaç takım elbiseli adam vardı. Hararetli bir konuşma içerisindeydi ama benden uzakta oldukları için onları duyamıyordum. Adamlardan biriyle göz göze geldiğimizde adam sustu ve beni işaret etti. Yanındakilerle beraber başıyla bana selam verdi. Babamın yüzü gülümsedi.

Babama selam verdim ve evin aralık kapısından içeriye girdim.

Elinde salondaki tablolardan biriyle çıkan adamı gördüm. Ardından büyük tabloyu taşıyan iki adam geldi. Ne oluyordu bu evde? Taşınıyor muyduk, bundan benim niye haberim yoktu?

Büyük salona girdim ve etrafa bakındım. Nevi veya annem ortalıklarda gözükmüyordu. Mutfağa yöneldim. Nevi ona verdiğim işle meşgul olmalıydı.

Mutfağa girdiğimde Nevi'yi tezgâhın başında gördüm. Saçlarını sıkı sıkı tepeden toplamış ve üzerinde beyaz, çilek desenli mutfak önlüğüyle mozaik pasta yapıyordu. "Kolay gelsin, Nevi." dedim.

Sesimi duyunca sıçradı.

"Ayyyy! Lara Hanım, hoş geldiniz."

Elini kalbinin üzerine koydu. Yaptığı işe öyle odaklanmış olmalıydı ki, korkmuşa benziyordu. Beti benzi attı.

"Sakin ol Nevi, annem nerede? Bu eşyaların gitmesi de neyin nesi, ne oluyor bu evde?"

Aklıma gelen soruları peş peşe sıraladığımda, "Ben de bilmiyorum ki, Lara Hanım. Leyla Hanım yukarıda odasında, bütün gün odasından hiç çıkmadı." dedi, annemin neden odasından çıkmadığına anlam verememiş gibi. Otursak Nevi ile baya bir dedikodu yapacağız gibi duruyordu ama benim buna vaktim yoktu.

"Neyse ben odama çıkıyorum, sen Naserian'ı çağırdın mı?"

"Çağırdım, Lara Hanım. Yarım saate burada olacaktır."

Ben mutfaktan çıkarken o da işine kaldığı yerden devam etti.

Annemin neden böyle yaptığını anlamamıştım? Bu evde neler oluyordu böyle, sürekli tanımadığım etmediğim adamlar girip çıkıyordu. Evimizin tabloları gidiyor ve annem ortalıklarda yoktu. Merdivenleri tırmandım ve kendi odama gitmeden önce yatak odasının olduğu tarafa yöneldim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım. İçeriden bir ses gelmesini bekledim ama dönüş olmamıştı. Kapıyı tekrardan tıklattım ama aynı sessizlik sürdü. Annem için endişelenmeye başlamıştım. Kapıyı araladım ve karanlık odaya girdim. Balkonun kapısı aralıktı ve dışarıdan içeriye esen hafif rüzgâr odanın tülünü havalandırıyordu. Kapının yanındaki ışığı yokladım. Bulduğumda ışığı açtım, bakışlarım odayı taradı ve annemin yerde yatan bedenini gördüm.

Öylesine cansız yatıyordu.

Gözlerime hücum eden yaşlarla yanına koştum ve çöktüm. "Anne, anne!" diye bağırdım. Belki de düşmüştü bayılmıştı. Yüzünü kendime doğru çevirdim. Öylece cansız yatıyordu. Bedenini sarstım. Hareket etmiyordu. Annem hareket etmiyordu. Çığlık çığlığa kapıya koştum.

"Baba, Nevi çabuk gelin!"

Sesimi duymaları için var gücümle bağırıyordum. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı. Merdivenleri tırmanan ayak seslerini duydum. İlk ulaşan Nevi olmuştu. "Annem hareket etmiyor, Nevi. Annem hareket etmiyor. Ambulans çağır hemen!"

Ardından babam geldi.

"Annem hareket etmiyor, baba! Anneme ne oldu?"

İkisi de bana cevap vermiyordu. Telefonu tuşlarken Nevi'nin parmakları titriyordu. Babam annemin yanına gitti ve onu kucağına aldı. Ambulansı beklerken vakit kaybediyorduk. Annemin elinden yere gürültüyle bir şişe düştü. Annem intihar mı etmişti?

Panikle şişeyi yerden aldım. Babam, annemi kucağında odadan çıkarttı ve merdivenlerden indirdi. Peşinden gideceğim sırada bana döndü ve "Sen evde kal!" dedi.

"Gelmek istiyorum!"

"Şimdi seninle uğraşamayız Lara, evde kal." dedikten sonra aralık kapıdan dışarıya çıktı. Dışarıdaki adamların hepsi meraklı gözlerle babama ve kucağındaki anneme bakıyordu. Babamın peşinden koşacaktım ki Nevi tuttu beni.

Koca bir kâbusun içinde gibiydim. Sanki araba kullanırken uyuyakalmışım ve bunların hepsi birer rüya gibiydi. Kötü bir rüyaydı. Annemle, diğer anne kızlar gibi çok fazla beraber vakit geçirmesek de o benim annemdi. Düşündükçe daha da kötü oldum. Boğazıma bir yumru oturdu. Bacaklarım beni taşımayı reddettiğinde dizlerimin üzerine çöktüm. Nevi kapıyı kapatacağı sırada yanıma adamlardan biri koştu. Onun yüzünü daha önce görmüştüm. Ne zaman olduğunu hatırlamıyordum. Nevi kolumdan tuttu ve bana destek olmaya çalıştı. Dizlerimin üzerine düşmeden önce o adamın kollarını hissettim. Beni büyük salona taşıdılar.

Kulağım çınlamaya başladı ve gözyaşlarım durmadan akıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

739K 8.6K 34
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !
18.2K 1.6K 27
Bir anda "Oyun Oynayalım mı?" adlı gruba alınan Göksel'in sonrasında anonimden aldığı mesajlarla gruptakileri korkutarak eğlenmesi ve devamında gelen...
20.8K 2.4K 36
Birbirine delice aşık bir çift... Akabinde aşklarını taçlanıracak bir evlilik... Kısa sürede başlayıp, sonu gelmeyen tatsızlıklar.. Kapanış, boşanma...
980K 32.3K 60
"Abimlerle okey oynamak için geldiğini sanıyordum."demem ile sırıtmasına devam ederek hayır dercesine kafasını salladı."Sence bende buraya sadece oke...