Sosyetik Güzel

By eyuhikayeleri

434K 22.8K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... More

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 4. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 15. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 31. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel -35. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 39. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 1***
***Özel Bölüm - 2***

Sosyetik Güzel - 6. Bölüm

8.9K 494 56
By eyuhikayeleri

Keyifli okumalar :)

***

Beni kaçırmaya karar vermiş olamazdı değil mi?

Belki de paramız onu tetikledi ve babamdan fidye istemek için beni kaçırmaya karar verdi.

Kesin parayı alıp beni öldürecek.

Hem zengin olacak hem de benden kurtulacak.

Zihnim birçok saçma sapan düşünce ile doluyken ara sokaklardan birine girdik. İstanbul'un içini çok bilmediğimden nerede olduğumuz konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bir sürü sokağa girdik çıktık. Sonunda ara sokakların birinden arabayı sarsarak dönüş yaptıktan sonra ani bir fren yaptı. O hızla öne doğru savruldum neyse ki emniyet kemerim takılıydı.

Kendimi toparlayıp geriye doğru yasladıktan sonra "Biraz dikkat etsene, nereye geldik böyle?" diye sordum. Etraf çok karanlıktı ve sokak lambası sokağı aydınlatma konusunda çok zayıf kalıyordu.

"Dedim ya tatlı yemeye."

Ben bu saatten sonra ağzıma tek lokma koymayı düşünmediğimden, o arabadan inerken arkasından ters ters baktım. Arabadan inmediğimi fark edince kapattığı kapıyı tekrar açtı ve "Hadisene!" dedi. Onu ilk defa hem heyecanlı hem de kızgın görüyordum. Heyecanlanmasına anlam verememiştim.

"Ben bu saatten sonra tatlı falan yemem. Sen ye gel." dedim kollarımı göğsümün üzerinde kavuşturarak.

Etraf her ne kadar karanlık olsa da bana ters ters baktığını görebileceğim kadar aydınlıktı. Bir süre karanlıkta bakıştık, "Sen bana ne iş yaptığımı sormadın mı?"

"Evet, sordum bunun tatlı ile ne alakası var?"

"Gel de gör."

Sözleriyle pes eden taraf ben oldum. Sırf merakımdan "Tamam tamam." diyerek kapıyı açtım.

Dikkatle inmeye çalışırken ayağım boşluğa denk geldi ve burkuldu. Saçma sapan yamuk bir kaldırım vardı. Tekrardan kendimi toparladığımda bileğimin acısını hissettim ve kaşlarım çatıldı. Eğer bir hanımefendi olmasaydım sağlam bir küfür ederdim ama onun yerine sadece "Bok!" dedim ve arabanın kapısını çarparak kapadım. Arabanın öbürkü tarafından kısık bir gülme sesi geldi. "Ne var?" diyerek seke seke onun olduğu tarafa yürümeye çalıştım ama canım acıyordu.

"Bok mu?" dedi alaylı bir tavırla.

"Evet. Ayağımı burktum görmüyor musun?" Ayağımı hafifçe kaldırıp salladım.

Yürümeye başladığımızda etrafıma bakındım. "Beni nereye getirdin böyle? Yoksa beni kaçırıp babamdan para istemeyi falan düşünmüyorsun değil mi?"

Bu sefer biraz daha gülmeye başladı. "Seni kaçıracak kadar deli mi duruyorum?"

"Deli değil de orman kaçkını diyelim."

Bu dediğimin üstüne durdu ve burun deliklerini genişletecek derin bir nefes alıp sabır çekti. Arkasını dönüp karşı kaldırıma yürümeye başladığında ben de peşinden ilerledim. Ayağım çok fena sızladığı için resmen can çekişerek ilerliyordum. Karşı kaldırımda durmuş beni beklerken. "Sosyetik cadı hazretleri bugün kuleye ulaşabilecek mi acaba?" dedi ayağıma bakarak.

"Birazcık centilmen olup bana yardım etseydin ulaşabilirdi. Pardon senden bunu beklemek Tarzan'dan yardım istemekle eş değer tabi."

"Tarzan ne alaka?"

"O da ormanda yetişmiş ya tıpkı senin gibi." Laf yetiştirirken yanına kadar gelmiştim. Önünde durduğumuz yer kapalı bir dükkândı. Hafifçe eğildi ve cebinden çıkardığı anahtarla dükkânın kapısını açtı. İçerisini tam olarak göremiyorum ama renkli renkli sandalyeler ve masalar vardı. Kapıyı açtıktan sonra içeriye girdi. "Burası neresi?"

"Tarzan olduğum için dilini bilmiyorum." diyerek trip attı. Resmen hayatımda ilk defa bir erkekten trip yemiştim. İçimdeki isteği bastırmayarak onu takip ettim. "Torzon oldoğom oçon dolono bolmoyorom." dedikten sonra içeri girdim. Bana dönüp bakmadan dükkânın ışıklarını açtı. Gözüm loşluğa alıştığı için bir anda gözüme gelen ışıkla gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Görebildiğim kadarıyla şirin bir yere gelmiştik. Şirin, sokak arasında kalan kafelerden biriydi. İçeriye doğru ilerlediğinde topallayarak peşinden gittim.

"Burası neresi artık söyleyecek misin?"

Bu seferde o beni takip etti. Hem de saçma bir ince sesle. "Bırısı nırısı ırtık sıylıyıcık mısın?"

"Ha ha ha çok komik."

Aslında saçma bir şekilde komikti ardından kıkırdadım. Çünkü bu tepkiyi ondan hiç beklemiyordum.

İçerisi dışarıdan göründüğünden daha büyük ve güzeldi. Mutfağa geçtiğimizde 3 tane mini soğutucu dolap, 2 adet büyük buzdolabı ve 4 adet fırın vardı. Onun dışında tezgah ve etraf tertemizdi. Ben etrafı incelerken "Şuralarda bir yerlerde olmalı." diye mırıldandıktan sonra dolapları karıştırmaya başladı. Aklıma türlü düşünceler geliyordu ama bunun imkânsız olduğuna emindim. Düşünmemeyi tercih ettim. Mesela burada çalışanın Erkan olması gibi, düşüncesi çok komik değil mi? Bence çok komik...

"Burası senin mi?"

"Buldum." dondurucudan üzerinde böğürtlen parçaları olan beyaz bir tatlı çıkarttı. "Ne dedin?" dedi elindekini ortadaki büyük tezgâha bırakırken. "Burası senin mi?" diye sorumu tekrarladım.

"Hem öyle hem değil. Bunu tatlımı yerken konuşalım mı?" etraftaki dolaplardan iki tane tabak çıkarttı. "Ben o şeyi yemem."

"O bir şey değil. O bu dünyada Alice'in yaptığı en iyi şey, çikolata soslu parfe." Tatlıya öyle bir iştahla bakmıştı ki sanki uzun zamandır yemek yememiş gibi. Benim takıldığım o ne demişti? Alice mi demişti?

"Alice?" dedim suratımı buruşturarak.

"Aslında tarifi basitmiş dediğine göre ama bu kimin umurunda." Sanki tatlı tarifini istemişim gibi davranıyordu bana. İlk defa bu kadar çok konuştuğunu görüyordum ve yüzünün aydınlandığını. Yoksa Alice sevgilisi miydi? Becerikli, hamarat, güzel, seksi... Ve geniş mezhepli... Sonuçta bizim haberimizi görmüştür. Görmese bile bu saate kadar sevgilisini arayıp sormayacak kadar rahattı. Belki de düşündüğümün tam tersi bizim Nevi gibi bir kadındı ve Erkan'a yardım ediyordu. Her neyse beni ilgilendirmeyen mevzular sadece onunla dışarda görüşmesin yeter. Sonuçta herkes bizi yakında nişanlanacak olarak biliyordu.

"Tadına bak!" diyerek önündeki tabağı bana uzattı. Üzerine çikolata sosu da dökmüştü. Güzel bir görüntüsü vardı ama inceledikten sonra onu geri ittim. "Tatlı yemeyeceğimi söylemiştim." Etrafıma bakındım ve oturacak bir yer aradım. Bulamadığımdan kollarımdan destek alarak tezgâhın üzerine çıktım ve oturdum. Ayağımı dinlendirmem gerekiyordu. İleri doğru uzattım. Sessizliğin keyfini çıkartıyordum ki ağzı dolu bir şekilde yanımda konuşan orman kaçkınına baktım. Ona yalvarır gibi baktım, dileğim sadece biraz görgü kuralıydı.

"Burada çalışmaya ne dersin?" dedi bir anda.

Doğru mu duymuştum yoksa ayağım yüzünden kan dolaşımım durmuş ve beynime oksijen mi gitmiyordu?

"Anlamadım?"

"Burada çalışmaya ne dersin?" diye tekrar etti. Bu sefer ağzındakini yutmuş daha tane tane konuşuyordu.

"Sebep?"

"Evet, konuşacağımız konu bir ay çalışmaya katlanırsan ben de sakallarımı keserim. Hiç zannetmiyorum ama." Sesi daha da kısılmıştı. Bir kere burasının neresi olduğunu bilmiyordum bile ikincisi Ben Lara Tüker'dim. Çalışacağım yer böylesine basit bir yer olamazdı.

"Bana burasının neresi olduğunu anlatır mısın? Burası kimin mesela?"

Artık sorularıma bir cevap bekliyordum. Mesela Alice denen kadın kimdi? Biraz da bunu merak ediyordum.

"Burası benim açtığım bir yer ama işletmecisi Alice. Sadece tatlı çeşitleri ve içecekler var. Şirin bir kafe." Tüm merak ettiklerimi tek bir cümleye sığdırmış ve bana sunmuştu. "Adı da Alice'in Harikalar Mutfağı." Sonra tatlısından bir parça daha aldı. "Peki, kim bu Alice?" ayaklarımı sallandırırken sordum.

"Alice benim Kosovalı bir arkadaşım. Umarım onu delirtmezsin." Bu durumdan keyif alır gibi bir hali vardı. "Nasıl biri ki?"

"İyi biri, sessiz, sakindir ama bazen delilikleri tutabiliyor. Arada, senden cadı olmasın, cadılığı da oluyor ama damarına basılmadığı sürece sesini çıkartmaz." Onu tarif etmek için seçtiği kelimeler gerçekten de bir arkadaşı anlatır gibiydi. Sadece onu çok iyi tanıdığını düşünüyordum. "Bir de elinin lezzeti kesinlikle muhteşem." Bunu coşkuyla söylemişti. İstemsiz bir şekilde içimi bir kıskançlık kaplamıştı. Belki de bu kadınlık içgüdüsünün verdiği rekabet dürtüsünden olabilirdi.

"Ben burada ne yapacağım ki?"

"Bilmem, onu da sen bulacaksın ama elinin lezzetini çok bu işe bulaştırmasan bir de müşteri kaçırmasan daha iyi sanki." Söylediklerine birkaç şey daha ekleyecekmiş gibi düşündü. Benim beceremeyeceğimi düşünüyor ve benimle alay ediyordu. Resmen aramızdaki ilişkiyi bir tür oyuna çevirmişti. Bu sıkıcı yemeklerden daha eğlenceli olabilirdi. Ben de onun istemediği şeyleri yapabilir ve bu çalışma düşüncesini aklına getirdiğine pişman edebilirdim. Kesinlikle öyle yapabilirdim sonuçta ona kendimi ispatlamam gerekmiyordu.

Elimi uzattım.

"Anlaştık."

Elindeki tabağı ve çatalı kenara koydu ve elimi sıktı. "Anlaştık."

İkimizin de bakışlarında savaş istediği vardı. Anlaşılan daha şekerli, unlu, çikolatalı bir savaş olacaktı bu. Elini elimden çektikten sonra sakalını sıvazladı. Benim bu işi beceremeyeceğimi ve sakalının da yerinde kalacağını ima ediyordu.

"Bir de burada çalıştığımı kimse bilmeyecek." dedim üzerine basa basa.

"Hay hay..."

Hâla belimle alay ediyordu.

Bir süre aramızda sessizlik oldu.

Aklıma takılan şey onun buranın sahibi olmasıydı, o da zahmetli bir işte çalışmıyordu ki?

"Pardon ama, beni baba parası yemekle suçluyorsun da sen ne iş yapıyorsun, buranın sahibi olmak dışında?"

Dudağının kenarı hafifçe yukarı kalktı. Bu küstah ve alaycı bir bakıştı.

"Bu sadece bir yatırım, onun dışında yaptığım bir çok iş var."

"Mesela?"

Sürekli iş iş deyip duruyordu ama ne olduğundan bahsetmiyordu.

"Koçluk."

"Koçluk mu?"

"Evet, basketbol koçuyum. Aynı zamanda bir kurumda İngilizce derslerine giriyorum."

O donanıma rağmen bu işleri yapması beni şaşırtmıştı. Ondan daha çok özel bir şirkette CEO'yum veya kendi işimin patronuyum, şeklinde bir cevap beklediğim için şaşırmıştım.

"Bu kadarı yeterli mi?" diye sordu.

Sesimi çıkartmadım ama yorulduğumu fark ettim. Bu adam sinirlerimi bozuyor ve beni psikolojik olarak yoruyordu.

"Artık o koca karnın doyduysa gidebilir miyiz?"

Elindeki boş tabağı kenara bıraktı. Tezgâhtan inmeye çalıştım ama ayağım sızladığı için üstüne basarsam çok daha kötü acıyacağından korkuyordum. Bir süre nasıl ineceğimi düşünürken yanıma geldi. Beni belimden tutup havaya kaldırdı ve sonrada herhangi bir eşyaymışım gibi iki ayağımın üstüne bıraktı. Önüme gelen birkaç tutam saçımı geriye doğru ittim ve "Teşekkür ederim bu centilmen hareketin için." dedim.

"Umarım rüzgârda uçmamak için beline taş falan bağlıyorsundur." dedi. Zaten kibarlığının çok uzun süreceğini düşünmemiştim. Omuz silktim. "Hayatımı bu bedene sahip olabilmek için harcadım." diyerek elimi incecik belime götürdüm.

"İnan zevksiz hayatını hiç merak etmiyorum."

Bana bakmadan kapıya yöneldi.

"Sensin zevksiz! Orman kaçkını!"

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 144K 38
1. Kitap Görücü Usulü 2. Kitap Evlilik 3. Kitap Aşk Bir Zaman Meselesi 4. Kitap Aşk, En Nihayetinde *** Büşra Köprü
697K 7.9K 34
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !
Zehap By serslendiks

Teen Fiction

31.5K 2.2K 53
"Çok fazla yaran var," dedim dalgınca ayak ucuna bakan adama. "Hiçbiri aktif değil," dedi beni dalgaya alarak. Gülümsedim. "Kanamayan yaralar da acır...
20.4K 2.4K 36
Birbirine delice aşık bir çift... Akabinde aşklarını taçlanıracak bir evlilik... Kısa sürede başlayıp, sonu gelmeyen tatsızlıklar.. Kapanış, boşanma...