Sosyetik Güzel

By eyuhikayeleri

435K 22.8K 1.9K

/ Tamamlandı - Düzenlenecek / Romantizm #2 - 14.07.2020 - Romantizm #5 - 14.06.2020 - "Ya beyaz atlı prensi... More

Sosyetik Güzel - 1. Bölüm
Sosyetik Güzel - 2. Bölüm
Sosyetik Güzel - 3. Bölüm
Sosyetik Güzel - 5. Bölüm
Sosyetik Güzel - 6. Bölüm
Sosyetik Güzel - 7. Bölüm
Sosyetik Güzel - 8. Bölüm
Sosyetik Güzel - 9. Bölüm
Sosyetik Güzel - 10. Bölüm
Sosyetik Güzel - 11. Bölüm
Sosyetik Güzel - 12. Bölüm
Sosyetik Güzel - 13. Bölüm
Sosyetik Güzel - 14. Bölüm
Sosyetik Güzel - 15. Bölüm
Sosyetik Güzel - 16. Bölüm
Sosyetik Güzel- 17. Bölüm
Sosyetik Güzel - 18. Bölüm
Sosyetik Güzel - 19. Bölüm
Sosyetik Güzel - 20. Bölüm
Sosyetik Güzel - 21. Bölüm
Sosyetik Güzel - 22. Bölüm
Sosyetik Güzel - 23. Bölüm
Sosyetik Güzel - 24. Bölüm
Sosyetik Güzel - 25. Bölüm
Sosyetik Güzel - 26. Bölüm
Sosyetik Güzel - 27. Bölüm
Sosyetik Güzel - 28. Bölüm
Sosyetik Güzel - 29. Bölüm
Sosyetik Güzel - 30. Bölüm
Sosyetik Güzel - 31. Bölüm
Sosyetik Güzel - 32. Bölüm
Sosyetik Güzel - 33. Bölüm
Sosyetik Güzel - 34. Bölüm
Sosyetik Güzel -35. Bölüm
Sosyetik Güzel - 36. Bölüm
Sosyetik Güzel - 37. Bölüm
Sosyetik Güzel - 38. Bölüm
Sosyetik Güzel - 39. Bölüm
Sosyetik Güzel - 40. Bölüm
Sosyetik Güzel - 41. Bölüm
Sosyetik Güzel - 42. Bölüm
Sosyetik Güzel - 43. Bölüm
Sosyetik Güzel - 44.Bölüm
Sosyetik Güzel - 45. Bölüm
Sosyetik Güzel - 46. Bölüm
Sosyetik Güzel - 47. Bölüm
Sosyetik Güzel - 48. Bölüm
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 1. Part
Sosyetik Güzel - 49. Bölüm / FİNAL 2. Part
Final
***Özel Bölüm - 1***
***Özel Bölüm - 2***

Sosyetik Güzel - 4. Bölüm

10.7K 474 42
By eyuhikayeleri

Keyifli Okumalar!

Medya'da Erkan Macit var.

***

Bana kapıyı açan Nevi'nin yanından hışımla geçerek eve girdim. Bir değil iki mağazaya rezil olduğuma mı yanayım yoksa arkadaşlarımın yanında küçük düştüğüme mi yanayım bilemiyordum ama ben her iki türlü de yanmıştım. "Baba!" diye çığırdım. "Baba bu ne demek oluyor?"

Ev her zamanki gibi çok sessizdi, doğruca büyük salona gittim. "Baba!"

"Neden bağırıyorsun Lara?" dedi annem. Tekli koltuğunda oturmuş kahvesini yudumluyordu. Karşısında da arkadaşı Şermin oturuyordu. Sevimsiz kadın bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Ben de sevimsiz bir yapmacık bir gülüş attım ve anneme döndüm. "Babam nerede?"

"Çalışma odasında Lara'cığım, sen niye bu kadar gerginsin?"

Acaba niye çok sevgili anneciğim?

Göz ucuyla arkadaşını işaret ettim ve "Babam ile aramda." diyerek odadan çıktım. Aramızda olduğunu hiç de zannetmiyordum. Bu işte kesinlikle annemin de parmağı vardı. Merdivenleri topuklarımı vura vura çıktım. Nasıl olsa bu ayakkabının en az iki benzeri daha vardı. Merdivenler bittiğinde sola döndüm ve koridorun sonuna doğru ilerledim. Sinirden burnumdan soluyordum. Bana bunu nasıl yapardı aklım almıyordu. Bana öz kızına, biricik öz kızına, dünya üzerindeki tek kızına, bana Lara Tüker'e bunu nasıl yapardı? Benim insanların içerisinde nasıl küçük duruma düşeceğimi düşünmemişti bile. Kapıya geldiğimde derin bir nefes aldım ve tıklatmadan kapıyı hışımla açtım. Bir de ne göreyim?

Resmen ihanetin anlı canlı kanıtı...

Babam ve karşısında orman kaçkını...

"Lara!" dedi babam beni gördüğüne şaşırmış gibi.

"Benim babacığım, biricik kızın olan Lara!"

Elimdeki çantayı ve kafamdaki gözlüğü orman kaçkının oturduğu ikili deri koltuğun kenarına fırlattım ve babamın yanına doğru ilerledim. "Konuşmamız gerekiyor," bakışlarımı orman kaçkınına çevirdim. "Özel olarak!" bunu dişlerimi sıkarak adeta bir tıslamayla söylemiştim. O beni umursamamış gibi odada durmayı sürdürünce babam da müsaade istedi. Bir de ondan izin mi alacaktık görüşmek için?

O çıktığında, babama hesap sordum. "Bu ne demek oluyor baba? Amacın beni insanların karşısında küçük düşürmek mi?"

"Ne, ne demek oluyor kızım?" dedi gözlüklerini hafifçe indirmiş sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi oturduğu yerden bana bakıyordu.

"Sence? Kartlarım yetersiz bakiye veriyor. İnsanların içerisinde rezil oldum, senin yüzünden küçük düştüm. Bana nasıl baktıklarını görmeliydin, tıpkı bir şey gibiydim. Şey..."

"Ney?" dedi babam sakince.

"Ezik! Ezik gibiydim. Bu saçmalığı hemen düzeltmemiz gerekiyor."

"Ben de aynı şeyi düşünüyorum kızım. Sen önce yaptığın saçmalığı düzelt ve ben de sana kartın konusunda yardımcı olayım."

Sanki babam değil baş düşmanım! Son bir kozum daha vardı. Cici kız moduna geçiş yaptım. Gözlerimi doldurdum. "Şu an ağlayabilirim. Gözlerim doldu. Beni ne kadar üzdüğünü görmüyor musun?" ellerimle yüzümü kapattım. Gerçekten sinirlerim bozulmuştu. "Lara," dedi babam sesi yumuşamıştı. Parmaklarımı araladım ve ona baktım. O da bana bakıyordu. Göz göze geldik ve son derece kararlı bir şekilde "Hayır!" dedi.

"Umarım kızını üzdüğün için mutlusundur." diye homurdandım. "Ve rezil ettiğin için." Karşısındaki tekli koltuğa kendimi bıraktım. Aklım hala o tulumdaydı ve ona uyan şahane ayakkabılarda... Hayır, esas sonradan beğendiğim fuşya renk etekte..."Of... Baba."

"Lara, kızım. Bunca zaman ne istedin de ben yapmadım? Şimdi sıra sende şu olayı düzelt ben de kartlarını daha güzel limitle sana geri vereyim." dedi. Bir yerde haksız sayılmazdı ama bu beni küçük düşürdüğü gerçeğini değiştirmiyordu. "Ne zamana kadar bu devam edecek?" Başımı geriye doğru yasladım. Sinirlerim öyle bir gerilmişti ki yumuşak deri koltuklar beni rahatlatmıştı.

"Ben bitti diyene kadar."

Başımı kaldırdım. "Yani?"

"Ona ben karar vereceğim, küçük hanım. Şimdi git ve Erkan Bey'i çağır."

Suratımı ekşittim. "Ben o zamana kadar parasız mı kalacağım?"

"Hayır, güzel kızım. Aylık olarak harçlık alacaksın."

Umarım bu para işimi görürdü. Bu biraz daha içimi rahatlattığından oturduğum yerden kalktım. Hala moralim bozuk ve sinirli olduğumdan kapıya yavaş yavaş yürüdüm. Kapıyı araladığımda direk o orman kaçkının o meymenetsiz suratı ile karşılaştım. Arkamı kontrol ettim ve babamın bu tarafa doğru bakmadığını gördüğümde ona dil çıkarttım. O bunu komik bulmuş olacak ki hafif bir tebessüm etti. Baba küçük bir çocukmuşum gibi bakıyordu. İçeriye girmesi için kapıyı daha da araladım. İri cüssesi uzun adımlarıyla yanımdan geçip gitti. Ben de arkasından içeri girdim ve kapıyı kapattım. İkimiz de şimdi babamın masasının karşısındaki tekli koltuklarda oturuyorduk. Babam gözlüklerinin ardından yorgun gözleriyle bizi süzer gibi baktı sonra da "Sizden çok iyi anlaşmanızı istemiyorum ama çocuk da değilsiniz. İki medeni insan gibi bu işin üstesinden gelebilirsiniz. Şimdi," bana dönmüştü bakışları. "Senden ricam, Erkan Bey'den geçen akşam ki dediklerin için özür dilemen."

Babamın sözleri üzerine şaşkınlıktan ağzım aralandı. Babam bazen benim babam olduğunu unutuyor muydu acaba? "Aynı şekilde siz de." diyerek bu sefer orman kaçkınına döndü. "Kalp kırmadan bu meseleyi halledelim." Onun da benden özür dileyecek olması hoşuma gittiği için biraz rahatlamış bir şekilde arkama yaslandım ve bakışlarımı orman kaçkına çevirdim. Ona bakarken sakalları dağınık ve biçimsiz bir şekilde çenesinin etrafını sarmasa nasıl gözükeceğini düşünmekten kendimi alamamıştım. Biçimli burnu, hafif dolgun dudakları, gözleri yeşil miydi onun? İlk defa gözlerine dikkatli bakmıştım. Dağınık sakalları kadar şekilsiz olmayan saçlarının arasında hafif beyazlıklar vardı. Babamın hafif öksürmesiyle kendime geldim. "Evet, bence de benden özür dilemeli."

"Hanımefendiler önden." diyerek bana eliyle önden buyurmamı işaret etti. Gözlerimi devirdim. "Bekliyorum." dedim bacak bacak üstüne atarak.

"Aynı şekilde." diyerek o da geriye doğru yaslandı. Birbirine saldıracak iki vahşi doğa hayvanı gibi birbirimize baktık.

"En azından aranızda anlaşın, bu böyle olmaz." dedi babam sonunda pes eden o olmuş gibiydi.

"Anlaşalım babacığım ama öncelikle şu sakallardan başlayalım mesela, yanımda böyle gezmek zorunda mı? Ve giyimi..." onu baştan aşağı süzdüm. "Fazla serseri ve pejmürde duruyor." Üzerinde beyaz bir tişört, yırtık ve yamalı tarzda bir kot ceket ve kot pantolon vardı. Spor ayakkabılarının bağcılıklarını bağlamamıştı bile onlara basmadan nasıl yürümeyi beceriyordu? "Dün yemekteki hali gibi olabilir ama bu halde yan yana gözükmemiz ne kadar mantıklı?" Yemekte üzerinde açık mavi bir ceket, beyaz tişört ve kot pantolon vardı. Klas bir duruşu olmasa da şu korkunç haline göre daha toplu duruyordu.

"Bir de..." lafımı yarıda kesti. "Madem görüşlerimizi belirtiyoruz ben de birkaç bir şey söylemek istiyorum." dedi bay saygı değer orman kaçkını. "Ben de kızınızın patavatsızlığından ve küçük dağları ben yarattım havasından çok rahatsızım. Öncelikle şu durumu benim yanımdayken insan içinde yapmamasını istiyorum. Cevabını vermesini bilirim ama bu sefer suçlu ben olurum. Onun dışında ne giyerse ne yaparsa umurumda değil." dedi. Beni karakterimden dolayı eleştiriyor sonra da umursamıyordu. Hah!

"Sen... sen önce... Bir hanımefendiyle nasıl konuşulması gerektiğini öğren bence." Beni eleştirmek onun haddine miydi? Bir de az kalsın üstünü başını düzeltirse yanıma yakışabileceğini düşünüyordum ama bu tamamen ahmaklıktı.

"Ben daha fazla dayanamayacağım." dedi babam oturduğu yerden kalkarak. "Aranızda halledin ve sonra da aşağıya yanıma gelin." Babam beni savunmadan ağır adımlarla odayı terk etmişti.

"Benden özür dile." dedim. "Benim küçük dağları ben yarattım havam yok sadece kendime güvenim tam."

"Senin güvendiğin tek şey babanın parası bunu ikimiz de biliyoruz." dedi beni küçümseyen bir tavırla. Üstüne atlayıp onun atomlarına parçalamamak için kendimi zor tutuyordum. Hayatım boyunca her zaman suçlandığım şey bu olmuştu. Şimdi bir kez daha doğru düzgün tanımadığım bir adam beni bu konuda suçluyordu. "Sen... beni tanımıyorsun bile. Hakkımda nasıl böyle düşünürsün?"

"Yalan mı? Hayatına babanın parasıyla kattığın şeyler dışında, hayatında ne var ki? Bunu görmek için seninle günlerce takılmama gerek yok. Aile parası ile hava atan bir kızsın işte, üç kuruşluk bez parçası alamadığın için az önce sinirden deliye dönen sen değil miydin?"

Oturduğum yerden hiddetle kalktım. Bir de babamla konuşmamızı dinlemişti. "Bir de kapımızı mı dinliyorsun?"

"Hayır, o kadar sesli konuşuyordun ki bunu duymamak için sağır olmak gerekiyordu." Oturduğu yerde hala sakinliğini koruyarak konuşuyordu. Ben ise bağırmamak veya delirmemek için kendimi zor tutuyordum. Onun bu sakin tutumu beni daha da delirtiyordu. "Yalan mı?" dedi bir de sonunda.

"Üç kuruşluk bez parçası dediğin şey benim hayatım."

"Her neyse." dedi bu dediğim daha da saçma bir şeymiş gibi. "Bir iddiaya ne dersin, sosyetik cadı? Ben senin hakkında yanılıyorsam bu sakallar gider." diyerek sakallarını sıvazladı. "Eğer yanılmıyorsam da gitmez ve böyle kalırım."

Benim için sakalları mı kesecekti? Kafam karışmıştı.

"Anlayamadım. Sana neden bir şey ispatlayayım ki veya senle neden iddiaya gireyim ki?"

Omuz silkti. "Sen bilirsin."

Aslında sakallarını kesmesi için güzel bir bahane olurdu ama ne istediğini hala anlayabilmiş değildim. Geri yerime oturdum. "Ve benden özür dileyeceksin." dedim. "Hatta öyle basit bir özür de istemiyorum."

"Tamam, bana uyar. Ama yanılıyorsam sen benden özür dilersin." Düşünür gibi yaptığım sırada beni taklit etti. "Hatta öyle basit bir özür de istemiyorum." Ona ters ters baktım. Resmen şu iki günde yaşlanmıştım şu adam yüzünden.

"Benden ne istiyorsun?" dedim bezmiş bir şekilde.

"Madem dediğin gibi değilsin babanın parası olmadan da hayatına bir şey katabiliyorsun bunu ispatla." dedi ellerini iki yana açmış. Bunun babamın kartlarımı iptal ettirdiği gün olması tesadüf müydü? Yoksa babamla bu adam işbirliği içerisinde miydi? "Sana bir şey ispatlamak zorunda değilim. Babam mı verdi sana bu aklı yoksa?" diye sordum.

"Ne?" cidden şaşırmış duruyordu ama benim gibi iyi oynuyor da olabilirdi.

"Babam bugün kartlarımı iptal etmiş ve sen bugün gelmiş babanın parası olmadan kendini ispatla diyorsun bana. Sence bu tesadüf mü?"

Bu sefer de gülmeye başladı. Bunun neresi komikti veya komik olan şeyi ben mi kaçırmıştım? "Zengin de olsan sonunda Türk dizisi klişelerine bağlıyorsun demek ki." dedi kendi kendine konuşur gibi. Duyan da onu her gece Türk dizisi izleyen biri zanneder. "Benim için hava hoş, güzelim. Benim için sadece kıl/tüy parçaları bunlar ama ben istemediğim sürece kimse bunu bana kestirtemez o yüzden sen bilirsin." diyerek ayağa kalktı.

O kadar inandırıcı duruyordu ki ne çıkabilir ki diyerek kabul ettim. Ne yapabilirdim ki? Bir iki gün alışveriş yapmadan durabilirdim. Hem hasta olduğum zamanlarda da... Yok o zaman da internetten sipariş veriyordum. Yani aman illaki birkaç gün alışveriş yapmadığım olmuştu. Bu da çok önemli değildi.

"Bana uyar." dedim ben de şimdi oturduğum yerden kalkmıştım.

"Anlaştık o zaman." dedi ve elini uzattı tokalaşmak için ben de karşılık verdim. Karşısında sanki askerlik arkadaşı varmış gibi elimi sertçe sıktığında kaşlarımı çattım. "Pardon." dedi ve buz gibi elini elimden çekti. "Anlaştık." dedim.

Tam gideceği sırada, "En azından biraz şekil vermeyi düşünebilir misin?" diye en masum halimle sordum. Bakışlarını bana çevirdiğinde sevimlilik yapmaya çalışan küçük bir çocuk gibi bakıyordum. Bu halime tebessüm etti ve kaşlarını yukarı doğru kaldırıp indirdi. "Hayır." diyerek de bir de üstüne cevabını pekiştirdi. Gıcık herif... Orman kaçkını gıcık herif... 

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 42.1K 98
evlenmek istemeyen bir kız ve onu evlindermeye karar vermiş bir aile... kader mi yoksa tesadüfler bağı mı yaşananlar? ask mi gurur mu tercihiniz...
20.1K 904 42
Ya kadın giderde adam biterse... Geçmişin kirli elleri, boyunlarına dolanacaktı. Geçmişin kırgın sayfaları, yüzlerine yapışacaktı. Geçmiş, onların ge...
1M 56.5K 39
(TAMAMLANDI) Gece yarısı ünlü bir oyuncuya şarkı sözü yazarsanız ne olabilir ki? Ünlü oyuncu ve avukatın hikayesi... @bendenizeliff: Orda her kiminl...
174K 11.1K 31
Efendimiz (sav) Hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki: "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü teala affedip Cennetine...