İHANET |TAMAMLANDI|

Bởi YamurTaslak

4.4M 168K 33.6K

Güçlü, her şeyin üstesinden gelebilen, deneyimlediği kötü şeylere ve yaşadıklarına rağmen ayakta kalmayı başa... Xem Thêm

TANITIM
İHANET GİRİŞ 2
İHANET 1.BÖLÜM
İHANET 2.BÖLÜM
İHANET 3.BÖLÜM
İHANET 4.BÖLÜM
İHANET 5.BÖLÜM
İHANET 6.BÖLÜM
İHANET 7.BÖLÜM
İHANET 8.BÖLÜM
İHANET 9.BÖLÜM
İHANET 10.BÖLÜM
İHANET 11.BÖLÜM
İHANET 12.BÖLÜM
İHANET 13.BÖLÜM
İHANET 14.BÖLÜM
İHANET 15.BÖLÜM
İHANET 16.BÖLÜM
İHANET 17.BÖLÜM
İHANET 18.BÖLÜM
İHANET 19.BÖLÜM
İHANET 20.BÖLÜM
İHANET 21.BÖLÜM
İHANET 22.BÖLÜM
İHANET 23.BÖLÜM
İHANET 24.BÖLÜM
İHANET 25. BÖLÜM
İHANET 26.BÖLÜM
İHANET 27. BÖLÜM
İHANET 28.BÖLÜM
İHANET 29.BÖLÜM
İHANET 30.BÖLÜM
İHANET 31.BÖLÜM
İHANET 32.BÖLÜM
İHANET 33.BÖLÜM
İHANET 34.BÖLÜM
İHANET 35.BÖLÜM
İHANET 36.BÖLÜM
İHANET 37.BÖLÜM
İHANET 38.BÖLÜM
İHANET 39.BÖLÜM
İHANET 40.BÖLÜM
İHANET 41.BÖLÜM
İHANET 42.BÖLÜM
İHANET 43.BÖLÜM
İHANET 44. BÖLÜM
İHANET 45. BÖLÜM
İHANET 46.BÖLÜM
İHANET 47.BÖLÜM
İHANET 48.BÖLÜM
İHANET 49.BÖLÜM
İHANET 51.BÖLÜM
İHANET 52.BÖLÜM
İHANET 53.BÖLÜM
İHANET 54.BÖLÜM
İHANET 55.BÖLÜM
İHANET 56.BÖLÜM
İHANET 57.BÖLÜM
İHANET 58. BÖLÜM
İHANET 59.BÖLÜM
İHANET 60.BÖLÜM |FİNAL|

İHANET 50.BÖLÜM

54.3K 2.7K 237
Bởi YamurTaslak

Yeni yıl süprayzzzzzı. Şimdiden 2019 yılının hepimize güzellikler getirmesini diliyorum. Sağlıklı mutlu  huzurlu sevdiklerimizle olacağımız güzel yıllara...

Bu arada instagramda harika bir sayfa açıldı  karakterler hakkında haberler, bilinmeyenler ve çok daha fazlası... Takip etmek isteyenler için \yağmurtaslakhikayeleri \

Şahsi hesabım: yagmurtaslakk KAME içinde ufak bir kesit bıraktım.

Mükemmel afişin sahibi asilyezza  Her daim kalbimi feth etmeyi başarır.

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Çisem'den

Naz'ın arayıp olanlardan haberdar etmesiyle soluğu evde alan abim ve Asaf deli bir öfkeyle korumaları bir araya toplamış evdeki çalışanları sorguya çekmiş ve bu işte parmakları olup olmadıklarını sorgulamışlardı, ellerine geçirdikleri üç adamı ne yaptıkları hakkında ise en ufak bir fikrim yoktu.

Asaf'ın sesinden korkup yeniden bir ağlama krizine giren kızımı alarak odama çıkmıştım. Küçük bedenine sıkıca sarıldım. Yanımdan bir saniye bile olsun ayırmak istemiyordum. Kızımı benden almayı kafaya koymuş bir adam vardı ve adım kadar emin olduğum bir şey daha vardı, o da istediğini elde etmeden durmayacaktı. ‘Giremez, edemez, güvendeyim,’ dediğim evde bile bana ulaşabilmişti bu korkmam gereken bir durumdu. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Durmayacaktı, ondan boşanmış olmam dahi beni ondan kurtarmaya yeterli olmayacaktı. Yaptığı girişim elimi kolumu bağlıyordu.

Onunla adam akıllı konuşmalı bu ruh hastası hareketlerine bir son vermesi gerektiğini söylemeliydim aksi taktirde bu böyle devam etmezdi, edemezdi. Her dakika bugün ne olacak, huzurumu bozmak için ne yapacak tedirginliğiyle yaşayamazdım.

Aşağıdan yükselen seslere kulak kesildim. Aralarından çekip aldığım annemle babamın sesi oldu. Ne zaman gelmişlerdi hiçbir fikrim yoktu. Nasıl olduğumu merak edip yanıma gelmeyişlerine içerledim. Göz yaşlarımı silip kabaca burnumu çektim. Kendimi ruhen çökmüş ve boşluktaymış gibi hissediyordum.

Burada boş boş oturmak beni yalnızlığa çekip umutsuz düşüncelere itiyordu. Buna daha fazla devam edemezdim. Beni zayıf noktamdan vurmaya çalışıp yıkmaya çalışan adama istediğini vermeyecektim, bunu istemiyordum. Yataktan inip kapıya doğru ilerledim, aşağıya inip Naz'a da bakmak ve nasıl olduğunu görmek istiyordum. Burada oturmaya devam ettiğim sürece delirmenin eşiğine gelmem kaçınılmaz son olacaktı, tam da Alparslan'ın istediği gibi.

Kapıyı açıp uzun geniş hole çıktım. Yorgun ve yavaş adımlar attım, sabah ne kadar mutluysam sonrası zehirdi.

“Hayır.”

Fısıltılı bir ses dikkatimi çekti.

“Alparslan Bey yapmayın, lütfen.”

Duyduğum fısıltıların arasında yakaladığım isim ayaklarımı olduğu yere çaktı. Etrafıma bakındım, ses çok yakından geliyordu. Yanında durduğum odanın kapısına arkasında her kim varsa görebilecekmiş gibi dikkatle baktım, sessiz adımlar atarak kulağımı kapıya yaklaştırdım ancak bu yaptığımın güzel bir davranış olmadığının bilincindeydim.

“Ben elimden geleni yaptım Alparslan Bey, içmemeleri benim suçum değil.”

‘İçmemeleri beni suçum değil!’

‘Elimden geleni yaptım Alparslan Bey!’

Kapıyı itip bir hışımla içeriye girdim. Karşılaştığım yüzle dişlerimi sıktım. Eli kulağında kalan kadın beni gördüğünde donup kalmış yüzü bembeyaz kesilmişti.

“Alparslan Bey öyle mi?” Dişlerimin arasından öfkeyle tısladım. Bu kadında bir şeyler olduğunu onu ilk gördüğümde anlamıştım. Bakışları, hareketleri... Hislerimde yanılmadığımı bir kez daha görmüş oldum.

“Çisem Han-"

Elimi susması için kaldırdım. Avucumu açıp telefonu vermesini işaret ettim.

Düşmanca bakışlarımın hedefi olan gözlerini kaçırdı.

Titreyen ellerle uzattığı telefonu aldım. “Sen ruh hastasısın!” diye giriş yaptım.

Soğuk gülüşü kulağıma ulaştığında mide bulantısıyla yüzümü buruşturdum.

“Sana da merhaba Çisem.”

“Sen ne yapıyorsun ya, ne yaptığını sanıyorsun?”

“Sana söylemiştim ve sen bana inanmamayı seçmiştin. Şimdi söylediklerimde ne kadar ciddi olduğumu kavradığını düşünüyorum.” Sesi amacına ulaşamayan birisi için fazla keyifli çıkıyordu.

“Senden nefret ediyorum bunu biliyor musun? Senden kimseden nefret etmediğim kadar nefret ediyorum!” Bağırdım.

Sesli bir soluk alıp konuşmaya devam etti. “Benden değil de o adamdan nefret etmen gerekiyor. Bil ki kızımı almaya kalkmışsam sen o adamı seçtiğin için, eğer bir gün kızını kaybedersen o adam yüzünden olacak bunu sakın aklından çıkarma.”

“Alamayacaksın! Ne yaparsan yap kızımı alamayacaksın! O benim ve sen ona layık bir baba değilsin.”

“Durmayacağım Çisem, beni koşulsuz şartsız seveceğine inandığım tek şey kızım ve onu sana bırakmayacağım. Belki bugün değil ama bir gün mutlaka o benim yanımda olacak.”

Gözlerimi sıkıca yumdum. “Asla onu sana vermem, sen de bunu kafana soksan iyi edersin.”

“O kadar emin konuşma Çisem...”

“Önce beni öldürmen gerekiyor ruh hastası!”

“Hayır olması gereken o değil, ama illa ki ortaya seçenek atıyorsun Miray'dan ayrılmamanın bir yolu var ama o seçeneğe de pek sıcak bakacağına ihtimal vermiyorum.”

“Birde utanmadan bana seçenek mi sunuyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun?!”

“Eğer kızından ayrılmak istemiyorsan o adamdan ayrılacaksın.”

Güldüm. “Senin tek derdin bu işte, Asaf’tan ayrılmam! Yoksa kızın umrunda bile değil. Sonunda niyetini göstermeye başladın.”

“Amacıma ulaşamadım ama o ayı inine çok rahatlıkla girdim, bunu sen de gördün ve ben bunu tekrar, tekrar ve tekrar deneyeceğim. Sen Asaf'ı bırakmadığın sürece biri zarar görecek. Bu belki abin, belki Ceylan, belki de o ufaklık olur. Bunu ister misin?” dediğinde boğazıma oturan yumruyu yutkunamadım. Iliklerime kadar kanımın donduğunu hissettim.

“Senin hiç acıma duygun yok mu?” hayretle soludum.  “Küçücük masum bir çocuğa zarar vermekle tehdit ediyorsun beni. Sen sen nasıl kalpsiz bir adama dönüştün böyle? Dön kendine bir bak dönüştüğün canavara bak!”

“Çünkü seni kaybettim. Delirmem için bu yetmez mi?”

“Beni kaybettiğin gibi insanlığını da kaybetmişsin.”

“Seni uyarıyorum. O adamdan ayrıl ve o evden çık, söz sizi rahat bırakacağım.”

“Ben de buna inanacağım öyle mi? Senin ağzından çıkan tek bir kelimeye bile inanmıyorum.”

“Yarım saat sonra arayacağım eğer hala onun yanında olursan veyahut Asaf'a bir şey söyleyecek olursan bunu öğrenirim ve bu geceyi hepimize zehir ederim. Yeminim olsun ki ne pahasına olursa olsun o evi havaya uçururum,” dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Telefonu avucumun içinde sıktım. Kendinden çok emin konuşuyordu. Şimdi ben ne yapacaktım? Ona boyun mu eğecektim?

Vazgeçmeyeceğini, durmayacağını artık çok iyi biliyordum. Beni zayıf noktamdan vurarak Asaf'a karşı kullanıyor ve ondan ayrılmamı istiyordu. Ve işin en kötüsü artık sınırı ve acıma duygusunu yitirmiş olduğunu bilmekti. Kimsenin benim yüzümden zarar görmesini istemiyordum bunu kaldıramazdım. Tabiri caizse arafta kalmıştım.

Gözlerim varlığını unuttuğum kadına kaydı. Sinsi bir öfke tüm bedenime yayılırken telefonu yere fırlatıp bana korku dolu bakışlar atan kadına tehditkâr bir ifadeyle bakmaya başladım.

“Hainsin! Ekmeğini yediğin insanlara ihanet ediyorsun! Ne utanmaz bir kadınsın sen?”

“Be-"

“Sen onlara yardım edip laf taşıyorsun Zümrüt! Asaf bunu öğrenirse başına gelebilecekleri düşünebiliyor musun?”

Mahcup, ürkek ifadesi anında buzla tuz oldu. “Söyleyemezsiniz, bunu yapamazsınız.”

“Beni tutan ne?”

“Sevdikleriniz... Bu göz göre göre sevdiğiniz insanları tehlikeye atmak olur. Ben de çok istekli değilim ama o adamlar beni annemle tehdit ediyor, bunu yapmak zorundaydım. Bu geceden sonra kaybolacağım zaten, bir daha beni görmeyeceksiniz.”

Elimi tutmak için atıldığında kendimi geri çektim.

“Lütfen söylemeyin.” 

Sevdiği insanları korumak adına yaptığını söylemesine rağmen samimiyetsiz geliyordu, bu kadına inanmıyordum. “Çık git gözümün önünden.”

İkiletmeden yanımdan koşar adımlarla geçip odadan çıktı.

Bir başıma kaldığım odada Alparslan'ın söylediklerini düşündüm. Rahat bırakmasının karşılığı olarak Asaf'ı hayatımdan çıkartmamı istiyordu. O adam bana kendimi bu kadar değerli hissettirirken, mutlu ederken bunu nasıl yapardım? Bu hem onu yıkmak, hem kendimi yıkmak hem de mutluluğumuzu ve geleceğimizi yerle bir etmek olurdu.

Titreyen alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırdım. Gözlerimin yandığını hissediyordum. Gerisin geri giderek az önce çıktığım odaya geri girip Yosun'u yatağın üzerine bıraktım. Parmaklarımı gözüme bastırıp ayağımı yere vurdum.

‘Yosun mu? Asaf mı?’

'Asaf mı? Sevdiklerin mi?'  diyordu.

“Lanet olsun sana Alparslan!”

Ne yapacağımı bilemeyerek banyoya girdim. Soğuk suyu açıp elimi yüzümü yıkadım. Hala kendime gelebilmiş sayılmazdım. Aynadaki aksime baktığımda bitkin bir kadın gördüm ama o kadın her şeye rağmen ayakta duruyordu, durmak zorundaydı. Bankonun kenarlarını kavradım. Gözlerimi kapattım, stresle dudaklarımı dişliyordum.

Asaf'tan ayrılsam ve bu evden gitsem bile beni rahat bırakmayacaktı. Sadece beni rahatsız etmek için kendine alan yaratmaya çalışıyordu. Asaf etrafımda olmazsa bana ulaşması çok daha kolay olacaktı.

“Yapmayacağım!”  Üzerimde baskı kurmasına, beni sevdiklerimle tehdit edip çevremden uzaklaştırmasına, onun himayesi altına girip kendimi yalnızlaştırıp mutluluğumu batırmasına müsade etmeyecektim. Ben ona fırsat vermeyecektim! Bir şekilde bunun da üstesinden gelecektim. Gerekirse polise gidecek ve şikayetçi olacak, içeriye girip beni rahat bırakması için ne gerekiyorsa yapacaktım.

“Sana istediğini vermeyeceğim...” Kararlılıkla fısıldadım. Ne kızımdan vazgeçecektim ne de Asaf’tan... Ona her şeyi anlatacaktım, evindeki haini bilmesi gerekiyordu. Hiç suçu olmayan insanlar zan altında kalırken o kadının evin içinde bu kadar rahat olması dolaşması haksızlıktı.

Elimi kurulayıp banyodan çıktım. Karşılaştığım manzarayla bir adım daha atamadan olduğum yerde kaldım. Asaf kucağında tuttuğu kızıma içten bir sıcaklıkla sarılmış başını okşayarak kulağına her şeyin düzeleceğine ve onu koruyacağına dair sözler veriyor ve özür diliyordu. Bu görüntü içimi sıcacık ederken ağlamamak için direndim. Yosun'un başını geriye atarak Asaf'ı izlemesi, onun yüzünü merakla incelemesi, elini yanağına uzatıp dokunuşu sakalların avucuna battığında elini geri çekip dudak büzmesi... Bu görüntülerin hissettirdiği duyguyu anlatmaya hiçbir kelime yetmezdi.

Gözlerim dolup dolup taştı.

Yosun'un elini tutup avuç içini dudaklarına yaklaştırıp öptü. “Senin için sakallarımı keserim ufaklık.”

Kendimi tutabileceğimi sanmıyordum. Ellerimle yüzümü kapattım, daha fazla kendimi tutamayıp hıçkırıklarımı serbest bıraktım.

“Çisem?” Şaşkınlık ve telaşla zikir edilen ismim dudaklarının arasından çıktı.

Asaf'ın kolları etrafımı sarıp sahiplenircesine sarmalarken ona sığındım, gücüne ve huzur veren kokusuna sığındım. Yüzümü boyun girintisine gömdüm. Bir kolumu ona dolarken diğeri kızımın sırtındaydı.

“Ağlama.” Sesi çok çaresiz çıkıyordu. “Ağlama lütfen, dayanamıyorum,” diye fısıldadı.

Elimde değildi ki...

“Ben üzgünüm, sizi koruyamadım.”

Kendini suçlayacağını elbette biliyordum ama böyle olacağını o da bilemezdi. “Kendini suçlama.” Sesim çok güçsüz çıkıyordu.

“Nasıl suçlamam? Eğer sana veya size bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim. Benim canım pahasına korumam gereken bir ailem var, daha dikkatli olmalıydım. Affet beni güzelim.”

Geri çekilip gözlerimin altını sildim. Yosun yaslandığı omuzdan bana garip bakışlar atıyordu. Asaf'ın gergin yüzünü yoğun bakışlarını izledim. “Affedecek bir şey yok Asaf. Bu kadar gözlerini karartacaklarını kimse bilemez, tahmin edemezdi. Bunlar senin suçun değil, kendine yüklenme.”

“Ne söylersen söyle düşüncelerim değişmeyecek, suçun büyüğü bende ama bitti, yapmam gerekeni sonunda yaptım,” dediğinde gerildim.

“Ne yaptın? Sakın bana kendini tehlikeye atacak bir adım attığını söyleme Asaf, buna dayanamam.”

Saçlarımın arasına ardı ardına öpücük bıraktı.

“Onları sevindirme.”

“Öyle bir şey değil, korkma...”

“Ne yaptın o zaman?”

“Elimde Nizam'a ait belgeler olduğunu söylemiştim. Yakın savcı bir arkadaşım var ona verdim, işleme koymuş ve Nizam hakkında yakalama kararı çıkarmış her yerde aranıyorlar. Yarın Naz'la senin de ifade vermen gerekiyor.”

Büyük bir rahatlamayla derin bir nefes aldım. “En başta yapmamız gereken buydu, biliyorsun.”

“Merhametimi sikeyim... Ailesi var dedim, kendimi tuttum yapma dedim ama o aksine daha fazla üstüme geldi. Evime adamlarını soktu! Oğlum evdeydi, kardeşime ve sana zarar vermeye ve üstüne üstlük Yosun'u kaçırmaya çalıştılar. Bunu kabul edemem yanlarına da bırakmam hesabını sorarım.”

“İyi ki Naz vardı Asaf, eğer o olmasaydı...” Devam edemeyeceğimi anladığımda susup kendime zaman tanıdım, ağlayıp Asaf'ı daha fazla üzmek istemiyordum.

Ensemden kavrayıp beni göğsüne bastırdı. “Bugünü unut diyemem, kolay kolay unutamayacağını da biliyorum ama toparlan olur mu? Kızın için, benim için... Seni böyle görmek istemiyorum.”

Burnumu göğsüne sürttüm. “Unutamam Asaf... Bana yaşattıklarını görüyorsun değil mi? Mutlu olmama izin vermiyor çünkü onsuz da mutlu olduğumu hayatıma devam ettiğimi görüyor ve bunu kendine yediremiyor. Seni kabul etmemi kaldıramıyor.”

“Yemin ederim onu öldürecek öfkeye sahibim ama elimi kolumu bağlayan şu küçük çocuk, ne kadar baba sıfatını taşımayan şerefsizin teki olsa dahi o onun babası, ona bunu yapamam. Yapsam da yüzüne bakamam. Ona kızım diyip evladım bileceksem geçip karşısına babana bunu yaptım diyemem.”

Elimin altındaki gömleğini sıktım. “Sen kendi canından olmayan bir çocuğu düşünecek kadar iyisin...” Geri çekildim. “Ama o adam beni küçücük bir çocukla tehdit edecek kadar adi!”

Kaşları çatıldı yüzü gerilmişti.

“Benim sana söylemek istediğim bir şey var,” dedim, bunu düşünmeme gerek yoktu ona yalan söylemeyecektim.

Yüzümü sevdi. ”Söyle,” dedi yumuşak bir sesle.

“Ama sakinliğini koruyacaksın?”

Göz renginin aniden koyulaştığını fark ettim. Korkulası seviyede bir öfkesi vardı. “Ne oldu?” Elleri tenimin üzerinde kasıldı.

Elini tutup parmaklarımı parmaklarına geçirip sıktım. Gözlerimi kaldırıp kararan bakışlarına bakmaya başladım ve ona her şeyi eksiksiz bir şekilde  anlattım, Alparslan’ın söylediklerini, kızımla onun arasında seçime zorlandığımı.  Ceylan'a  Abime ve Ateş'e zarar vermekle tehdit ettiğini. Zümrüt'ü... Ben anlattıkça verdiği ürkütücü tepkiler korkmama neden olurken hiçbir şey söylemeden Yosun'u kucağıma bırakıp, “Zümrüt!” diye bağırarak odadan fırladı.

Arkasından tedirginlikle baka kalmıştım tâ ki ikinci bir seslenişle kendimi toparlayıp peşine düşene kadar...

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

329K 20.5K 23
Pembe, uzun straplez elbisesinin içinde, narin boynundaki hediye edilmiş inci kolyesiyle indi merdivenlerden. Merdivenlerin aşağısında, elini korkulu...
1.9M 125K 53
"Benden kurtulmak mı?" derken ses tınısına yansımış alay kilometrelerce öteden dahi sezilebilirdi. "Ben senin kökünde can bulmuş bir sarmaşığım Yaba...
GELECEK Bởi VeraHare

Tiểu Thuyết Chung

137K 7K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
360K 22.3K 41
Bir adam iki kişilik... Hem merhem hem yara... Bir kadın kırık,dökük baştan sona yıkım... Ölümün varlığını unutarak yaşadığım gerçeği yüzüme okkalı...