İHANET |TAMAMLANDI|

Galing kay YamurTaslak

4.4M 168K 33.6K

Güçlü, her şeyin üstesinden gelebilen, deneyimlediği kötü şeylere ve yaşadıklarına rağmen ayakta kalmayı başa... Higit pa

TANITIM
İHANET GİRİŞ 2
İHANET 1.BÖLÜM
İHANET 2.BÖLÜM
İHANET 3.BÖLÜM
İHANET 4.BÖLÜM
İHANET 5.BÖLÜM
İHANET 6.BÖLÜM
İHANET 7.BÖLÜM
İHANET 8.BÖLÜM
İHANET 9.BÖLÜM
İHANET 10.BÖLÜM
İHANET 11.BÖLÜM
İHANET 12.BÖLÜM
İHANET 13.BÖLÜM
İHANET 14.BÖLÜM
İHANET 15.BÖLÜM
İHANET 16.BÖLÜM
İHANET 17.BÖLÜM
İHANET 18.BÖLÜM
İHANET 19.BÖLÜM
İHANET 20.BÖLÜM
İHANET 21.BÖLÜM
İHANET 22.BÖLÜM
İHANET 23.BÖLÜM
İHANET 24.BÖLÜM
İHANET 25. BÖLÜM
İHANET 26.BÖLÜM
İHANET 27. BÖLÜM
İHANET 28.BÖLÜM
İHANET 29.BÖLÜM
İHANET 30.BÖLÜM
İHANET 31.BÖLÜM
İHANET 32.BÖLÜM
İHANET 33.BÖLÜM
İHANET 34.BÖLÜM
İHANET 35.BÖLÜM
İHANET 36.BÖLÜM
İHANET 37.BÖLÜM
İHANET 38.BÖLÜM
İHANET 39.BÖLÜM
İHANET 40.BÖLÜM
İHANET 41.BÖLÜM
İHANET 42.BÖLÜM
İHANET 43.BÖLÜM
İHANET 44. BÖLÜM
İHANET 45. BÖLÜM
İHANET 46.BÖLÜM
İHANET 48.BÖLÜM
İHANET 49.BÖLÜM
İHANET 50.BÖLÜM
İHANET 51.BÖLÜM
İHANET 52.BÖLÜM
İHANET 53.BÖLÜM
İHANET 54.BÖLÜM
İHANET 55.BÖLÜM
İHANET 56.BÖLÜM
İHANET 57.BÖLÜM
İHANET 58. BÖLÜM
İHANET 59.BÖLÜM
İHANET 60.BÖLÜM |FİNAL|

İHANET 47.BÖLÜM

58.9K 2.5K 449
Galing kay YamurTaslak

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Bol bol yorum istiyorum canımlar bu düşüş gerçekten ponçik kalbimi kırıyor. Oyları da yükseltirsek harika olacak...

İnstagram: yagmurtaslakk / Alıntı duyuru gibi bilgilendirmeler için hesabımı takip edebilirsiniz.

Çisem'den

Alparslan'la giriştiğim mücadeleden galip çıkmıştım ona gücümü tehditlerini ve oyunlarını görmezden gelerek  göstermiştim  bu harika bir histi. Ne yaparsa yapsın karşımda şansı yoktu bunun o da farkındaydı. Şimdi tek mücadelem kızımın temelli velayetini almak olacaktı. Onuda alacaktım inanıyordum. Kızıma sokuldum. Elimle teninin ısısını kontrol ederken burnumu boynuna sürtüp kokusunu derin bir nefesle birlikte içime çektim. Olandan bitenden habersizdi. Aslında böylesi onun açısından çok daha iyiydi. Babasının yaptıklarını bilmemesi nasıl  bir insan olduğunu anlamayacak kadar ufak olması... Aklının erdiği zamanlarda yaşamış olsaydık tüm bunları üzülmesine engel olabilme şansım imkansız olurdu. Kızımın zarar görebilecek olma düşüncesine bile tahammül edemezken her şeyin tam zamanında bitmiş olması beni derinden rahatlatıyordu. Huysuz mırıltılar çıkarttı. Büzdüğü alt dudağına dokundum. Havada yakaladığım minik ayaklarını avuçlarımın arasına alarak okşadım.

“Ne oldu annecim.” Dudağımı büzüm. Elimin tersiyle yanağını okşarken cam gibi parlayan mavi gözlerine bakıyordum. Üzerinde belirli bir huysuzluk vardı. Arada çıkan ateşini dişe bağlasam da normal bir durum mu sayılırdı emin değildim. Bugün de gözlem yapıp yarın kontrole götürecektim kesinlikle.

İki kere kapı tıklatıldı. Başımı girişe çevirdim sanki arkasında duran kişiyi görebilecekmiş gibi kapıya bakarken yataktan doğruldum. Asaf'ın gelmiş olabileceğini düşündüğüm de kalp ritimlerim hızlanmış  heyecanlanmıştım. “Gel.” Dedim heyecanım sesime yansımıştı. Kapı açıldı gelen kişi gelmesine pek ihtimal vermediğim Ceylan’dı. Şaşırdığımı inkar edemezdim. Ciddi anlamda bir şaşkınlık vardı. Abim aşağıdayken Ceylan’ın yanıma gelmesi benim açımdan şaşkınlık yaratan bir durumdu. Başımı yeniden kızıma çevirip umursamaz bir tavırla, “Ne oldu?” diye sordum. Ona kırgınlığım beni yok saymaya devam ettiği sürece geçmeyecekti. Aşkını arkadaşlığımızın önüne geçirmeye devam ettiği sürece eskisi gibi olabileceğimizi sanmıyordum. Ben abimle olmasına karışmıyordum ki bu beni zaten ilgilendirmezdi mutlu olmaları benide mutlu ederdi ama Ceylan'ın bir adama dalıp gerisinde kalanları unutması zoruma gidiyordu kabullenemiyordum.

“Bir şey mi olması gerekiyor yanına gelmem için.”  Odaya girdi. “Cem aşağıdayken senin onu bırakıp yanıma gelmen şaşırtıcı yani takdir edersin ki evet.” Dedim ima dolu bir sesle. Kapıyı hiçte nazik olmayan bir şekilde kapattı bunu kasten yapmadığını bilecek kadar onu tanıyordum.

“Neden böyle yapıyorsun?” diye sorduğunda sakinlikle, “Ne yapıyorum?” diye sorusuna soruyla karşılık verdim.

“Bana karşı çok umursamaz ve uzaksın neden?” Tıpkı senin gibi...

“Bir şeyler olduğunu anlamıyor muyum sanıyorsun. Yerleşmene bile yardım etmemi istemedin geleyim dedim geçiştirdin beni sürekli tersliyorsun yüzüme bile bakmıyorsun doğru dürüst.” Dedi sona doğru pürüzleşen ses tonuyla. Annesinin isteği üzerine uzak durmaya çalışıyordum. Onun için tehlikeli olduğum söylenirken kendime yakın tutmam mantıklı değildi ama bunu yaparken de onun yaptığı gibi kırmadan yapıyordum  yada Ceylan'ın dile getirdiklerinden sonra yaptığımı sanıyordum ama hayır benim çoğunluk tavrım Ceylan'ın umursamazlığından dolayı olduğu söylenebilirdi.

“Neler oluyor Çisem?”

“Bunu soruyor musun?”

“Evet.”

“Peki. Cem hayatına girdiğinden beri aynı kaldığını söyleyebilir misin bana?” diye sordum. Yüzü şekilden şekile girdi. Şaşırmış ve afallamış görünüyordu.

“Bu ne demek şimdi?”

“Bence sen ne demek olduğunu yada ne anlama geldiğini çok iyi anladın. Sen çok değiştin abim seni değiştiriyor benden uzaklaşan sen bana karşı umursamaz olan sen gelmiş bana neden böylesin diye söyleniyorsun.”

“Ne hayır. Ben aynıyım değişmedim sen bunu nereden çıkartıyorsun anlamıyorum.” Başımı hayır anlamında salladım. Yüzümde manidar bir tebessüm belirdi.

“Hareketlerinin farkında değilsin. Beni görmüyorsun bile. Bu gün gerçekten benim yanımda olacağını düşünerek büyük bir aptallık yaptım ve sen bana bunu abimin dibinden saniye olsun ayrılmayarak gösterdin. Oraya benim için gelmeliydin abim için değil.” Küçük gözlerini irileştirdi.

“Senin için geldim ben oraya zaten ama söylediğin gibi ben bunu yapmam ki sana, sen bana uzak davrandığın için yaklaşamıyorum beni iten sensin. Aslında sorun Cem falan değil Naz.” Dediğinde kaşlarım çatıldı.

“Naz mı? ” Konumuzun Naz'la ne alakası vardı şimdi?

“Evet Naz. Belkide Naz'ın arkadaşlığı benimkinden çok daha mükemmel geldi o yüzden böyle davranıyorsun.” Sesi Naz'ı dillendirirken fazla düşmanca ve sert çıkıyordu.

“Naz'ı sana tercih ettiğimi mi düşünüyorsun?” Karşısına geçtim.

“Düşünmüyorum Çisem bunu görüyorum.” Gözlerini kaçırdı ama dolduğunu görmüştüm. Ağlamasını istemiyordum. Elim benden bağımsız ona uzanırken bunun beni yumuşatmasına izin vermemem gerektiğini kendime hatırlattım.

“Sana karşı olan tutumumun Naz'la hiç bir ilgisi yok Ceylan neden o şekilde davrandığımı bildiğini biliyorum araya başkalarını karıştırmaya gerek yok.”

“Cem ya evet. Neden bu kanıda diretiyorsun ben sana bunu yapmıyorum sadece beni mutlu ediyor belki biraz kendimi kaptırıyorum ama kesinlikle seni yok saymıyorum sen hala varsın her zaman olacaksın ama ben nedense senin hayatından silikleştiğimi hissediyorum. Beni çok kırıyorsun. Naz’la yakın olduğunu görüyorum,” dediğinde onunda Naz'da diretmesini hayretle dinliyor diğerleri  için ise üzüntü duymaya başlamıştım. Ceylan'ın mutluluğuna böyle yaparak gölge mi düşürüyorum diye kendimi sorgulamaya alırken Ceylan tekrar konuşmaya devam etti.

“Aynı evde kalıyorsunuz,”

“Bu geçici bir süre için,” diye düzelttim.

“Sonuçta durum bu. Siz daha da iyi anlaşacaksınız belkide benden bile daha iyi arkadaş olacaksınız. Hem ben senin abinle benim değilde Naz'ın olmasını istediğini bile düşünüyorum. Belki beni Cem'e layık görmüyorsun Naz'ın Cem için daha iyi bir seçenek olduğunu düşünüyor olabilirsin bu yüzden böyle davranıyorsun abin yüzünden senden uzaklaştığımı bahane ediyorsun çünkü benim için önemini biliyorsun. Sen değiştiğimi düşünüyorsun ben sadece artık daha mutluyum hiç olmadığım kadar mutlu olduğumu hayattan tat aldığımı hissediyorum buna alışkın değilim kendimi biraz kaptırıyorum ama senin bana böyle davrandırmanı gerektirecek hiç bir şey yapmıyorum seni kimseye değişmiyorum ama sen son günlerde böylesin.”

Düşünceleri ve söyledikleri karşısında ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Ağzımı konuşmak için bir kaç kez araladım ama ne söyleyeceğimi bilemediğim için geri kapattım. Eğer en başta bana bunları açık yüreklilikle anlatsaydı ve söyleseydi bu kadar ileri gitmesine kendini yıpratmasına yanlış düşüncelere kapılmasına izin vermezdim. Naz iyi kadındı onu sevdiğimi inkar edemezdim ama Ceylan'ı da kimseye değişmezdim. Cem'e gelince Ceylan'ı mutlu ettiği kesindi ama arkadaşımın düşünceleri beni çok üzmüştü.

“Ben kıskanç bir kadınım tamam mı senin o kadınla arkadaş falan olmanı istemiyorum belki sana biraz tiripte  atmış olabilirim ama sen çok yanlış anlamışsın bir çok şeyi.” Gözlerini utançla kaçırdı. Ceylan'ın en baskın olduğu noktayı unutmuş  beni Naz'dan kıskana bileceğine ihtimal dahi vermemiştim.

“Bu saçma sapan düşünceleri kafandan siliyorsun hemen ben bu söylediklerinin hiç birisini duymamış gibi yapacağım.”

“Bana adliyede ne söylediğini hatırlıyorum. Arkadaşın değil miyim?” yüzümü sıvazladım birbirimizi o kadar yanlış anlayıp karmaşa yaratmıştık ki ne söyleyeceğimi ne söylemem gerektiğini ne düşünmem gerektiğini kavramakta zorluk çekiyordum. Ceylan hem beni Naz'dan kıskandığı için hemde ben uzak duruyorum diye yaklaşamazken bu hareketimi de çok yanlış yorumlayarak onu Naz'a değiştiğimi düşünmüş kendince triplere girmişti. Ben beni umursamadığı için sanırken sorunun büyük bir çoğunluğu yanlış anlaşılmalardan kaynaklanıyordu.

“Cevap verme-"

“Çok konuşma buraya gel.”  Zayıf bedenini kollarımın arasına alıp sarıldım. “İşte tüm bunlar birbirimize yeterince açık olamadığımız için oluyor. Durduk yere kalplerimizi kırıp yanlış düşüncelere kapılıyoruz. Beni gerçekten umursamadığını düşündüm çok üzüldüm.”

“Bende benim için aynı şeyi senin düşündüğünü  düşünerek çok üzüldüm. Bence sende beni Cem'den kıskanıyorsun benim seni kimseyle paylaşmak istemediğim gibi sende istemiyorsun.” Güldüm.

“Çocuk muyum ben?”

“Senin bilmem ama ben kıskanıyorum.” Saçını canını yakmayacak şekilde çektim. “Ayrıca senin abime layık olmadığını düşündüğümü nasıl söylersin. Sen çok iyisin güzel bir kalbin var. Naz arkadaşım olabilir ama sen her zaman ayrıcalıklı farklı olacaksın bunu dile getirmem kadar saçma bir şey olamaz bir kez daha bana bunu söyletme olur mu?” Başını omzuma yasladı. “Olur.” Burnunu çekti. “Seni kaybetmek istemiyorum.” Ağladığını anlarken gözlerimi devirerek güldüm. “Kaybetmeyeceksin.” Çocuk gibiydi. Kırılgan, masum ve narin. O böyleyken annesinin ondan uzak durmam gerektiğini  söylediğini söylesem ne hale gelirdi düşünemiyordum ve bu yüzden de kesinlikle söylemeyi düşünmüyordum. Bunu hiç bir zaman bilmeyecekti ondan sakladığım için kendimi kötü hissetsem de doğru olan buydu.

“Bir daha sakın böylesi saçma düşüncelerle kendini doldurma  yoksa o güzel saçlarını zevkle yolarım beni anlıyorsun değil mi?” Kıkırdadı. “Beni sensiz bırakmadığın sürece bunu yapmam. Senin varlığını hissedemediğim zaman kendimi çok yalnız hissediyorum.” Saçını şefkatle okşadım. Geri çekilip göz altlarını kuruladı.

“Bana hiç bir erkek veya herhangi birisi senin dostluğunu unutturamaz senin önüne geçemez. Her zaman benim için öncelik sen olacaksın bunu sakın unutma “ dedi.

“Benim içinde öyle bana ihtiyacın olduğunu söylediğin anda yanındayım her daim orada olacağım.”

“Çünkü biz birbirimize zor anlarımızda tutunup her şey olduk. Kardeş olduk dost olduk dayanak olduk.” Ellerimi tuttu. Bunu duymak çok iyi hissettirmişti. Ceylan'a içten bir gülümseme yolladım. Kolayca silinip atılacak kadar basit değildi dostluğumuz...

“Kesinlikle öyle.” Uzanıp yanağımı öptü. Hayır yıkadı. Elimin tersiyle yanağımda ki ıslaklığı sildim. Gülüyordu.

“Sorunlarımızı çözdüğümüze göre artık bana Asaf'la neler olduğunu anlatabilir misin?” Dedi mahcup ifadeyle.  Elinin üzerine vurdum.

“Meraklı!”

“Elini tuttu sımsıkı.” Derken mahcup ifadesi tozla buz olmuş yerini hayranlık dolu bir ifadeye teslim etmişti. “Seni çok  güzel sahiplendi.” Başımı evet anlamında sallarken yatağa oturması için vurdum. “Sende onun elini tutup karşılık verdin.”

“Evet bunu yaptım biliyor musun o eli tuttuğum için pişman değilim bu beni şaşırtıyor ama ona alışıyorum.”

“Gözlerinde ki sevgi o kadar belli ki sana bakarken içi titriyormuş gibi. Seni bir daha asla böyle görebileceğimi sanmıyordum. Asaf'a izin vereceğini hiç düşünmedim bile.”

Bende bir daha hayatıma bir erkeği alabileceğimi sanmıyordum. Aşkın beni bulacağına ihtimal dahi vermezken kader karşıma Asaf'ı çıkartmıştı. O benim güvenmeyi isteyipte  güvenebileceğim tek adamdı.

“Onu hayatımda istiyorum sevgisi kaybetmeyi göze alacağım kadar basit değil. Eğer yeniden bir erkeğe güvenip kendimi teslim edeceksem bu Asaf'tan başkası olamaz.”

“Bunları senden duymak çok güzel kendine yeniden şans veriyorsun fark ettiğim bir detay var sen ondan bahsederken çok farklı görünüyorsun.” Dediğinde merakla,” Nasıl?” diye sordum.

“Canlı güneş kadar parlak ve huzurlu.” Elimle yüzüme dokundum gerçekten böylemi görünüyordum farkında bile değildim.

“Asaf seni seviyor ya sen ona karşı ne hissediyorsun bir şey hissetmesen onu kabul etmezdin değil mi? İlişkiniz hangi aşamada?” Ceylan'ın hızına yetişemediğim o anlardan birisindeydim.

Yosun huysuz mırıltılar çıkartmaya başladığında Ceylan, “ Yosun sakın ağlayım deme teyzem şurada iki lafın belini kütleteyeceğiz.” Dedi. Yosun sanki Ceylan'ın söylediğini anladığını göstermek ister gibi aniden sessizleşti. Yosun'u öptü. “Aferim akıllı kız seni.” Bana dönüp gözlerini heyecanla belerterek, “Hadi anlat bana her şeyi deli gibi merak ediyorum? Asaf ve sen hayal gibi ama gerçek.”

“Susacaksan eğer anlatacağım.” Ağzına fermuar çekip başını konuş der gibi salladı.

“Ne hissediyorum emin değilim. Onu sevmediğimi biliyorum ama ondan etkileniyorum da. Zamanla sever miyim bilmiyorum yaşayıp göreceğim.”

“Ne zaman başladı peki?” Tırnaklarını kemirerek beni dinliyordu. Şu hali tıpkı bir hafta boyunca dizisinin yeni bölümünü bekleyen teyzeler gibiydi. Heyecanlı sabırsız.

“Dağ evinde sanırım. Onunla benim için uzun sayılabilecek kadar zaman geçirdim orada. Başlarda kendimi suçladığım içindi gün geçtikçe bende değişen şeyler olduğunu fark ettim. Beni rahatsız da etmiyordu artık. O, bakışları varlığı... En önemlisi onun yanında kendimi güvende hissediyorum o varken kimse bana zarar veremezmiş gibi geliyor bu çok tuhaf.”

Ceylan’a her şeyi eksizsiz bazı kısımları açıkça söyleyemediğim için üstü kapalı anlatmıştım. Buna rağmen bana açılımlarını yaparak ve ani tepkiler vererek utançtan kızarmama sebep olmuş bununla da fazlasıyla eğlenmişti. Asaf'ın evlenme teklifi ettiğini söylediğimdeyse attığı çığlıkla ev ahalisini başımıza toplamıştı. Asaf'a durumu ailem ve abim gözümüzün içine bakıp  ne oldu diye sorarken açıklamaya çalışmak atla karayı seçmek kadar zor olmuştu. Asaf bizi düştüğümüz durumdan kurtardığında ucuz atlattık diye düşündüm. Annem Yosun'u aldığın da odayı terk etmişlerdi. Daha derin bir nefes alamadan Ceylan'ın çılgın kucaklamasıyla karşılaşmış adıma olan mutluluğunu dile getirmelerini keyifle kabul etmiştim.

“Bu gün kutlama yapmalıyız!” Elimden tutup beni etrafında döndürdü. “Birincisi Alparslan pisliğini tamamen hayatından çıkartmana.” Yumruğunu bana uzatıp karşılık vermemi bekledi. Elimi yumruk haline getirip ona beklediğini verdim. Ellerini çenesinin altında birleştirip hülyalı gözlerle beni süzdü. “İkincisi gerçek aşkı ve sana gerçekten değer veren adamı bulduğun için!” diye bağırdı. Sanki az önce yakalanan biz değilmişiz gibi... Elimle ağzını kapattım. “Sus duyacaklar şimdi.” Umursamaz bir tavırla omuz silkti. Elimi ağzından itti.

“Bunu mutlaka kutlamalıyız.”

“Gerek var mı böyle bir şeye?” Bence kutlamaya falan gerek yoktu en azından ben böyle düşünüyordum.

“Buda soru mu elbette var! Acaba ne yapsak?” Düşünme pozisyonuna geçti. “Kesinlikle güzel bir kutlamayı hak ettik. Bence hep birlikte kulübe gidebiliriz. ”

“Ne kutlaması?” Abimin sesini duymamla olduğum yerde donup kalmış irileşen gözlerimle Ceylan’a bakıyordum. Sırtım abime dönük olduğu için rahatlıkla Ceylan'a kaş göz yapabiliyordum. Ceylan hiç bozuntuya vermeden abimin yanına gidip kollarının arasına girdi.

“Boşandılar ya onu hayatım onu söylüyorum  bence kutlamalıyız.” Derken aynı zamanda alttan alttan gülüyordu. “Evet.” Ceylan'ı onayladım ama abim pek inanmışa benzemiyordu. “Saklamana gerek yok.” Dediğinde, “Bir şey sakladığım yok abi.” Dedim. “Hadi ama Çisem. Olanları gördüm her şeyi biliyorum Asaf'la konuştuk zaten saklamana gerek yok.” Ah harika. Elimi yüzüme yelledim. Utanmış olabilirdim. Abimdi sonuçta her şeyi biliyorum demek evlilik teklifini de bildiğini kapsıyor olabilirdi.

“Utanma benden karşı çıkacak yada sana kızacak değilim. Ben abin olarak her zaman mutlu olmanı istedim Asaf'ın bunu başaracağına hiç şüphem yok seni üzmez mutlu eder senden kıymetlisi olmaz üzerine titrer bir abi daha ne ister ki?” Bunları duymak güzeldi. Abimden onay almakta öyle Alparslan' da olan şeyin Asaf'ta da olmasını istemiyordum onaylanmayan ilişki... Eğer ailemden birisi Asaf'la olan ilişkimi onaylamazsa bu defa hata yapmayacaktım. Belki zor olacaktı ama Asaf'ı değil ailemi tercih ederdim.

“Babamlar?”

“Henüz bilmiyorlar ama bilecekler onların da benim gibi düşüneceğine eminim başından beri istedikleri sana uygun gördükleri kişi Asaf'tı.” Bunu duymak iyi gelmişti gerçekten. Şu saatten sonra Asaf'ı kaybedemezdim.

“Ama şimdi değil her şey çok yeni. Biraz zaman geçsin.” Dedim.

“Ne zaman istersen güzelim.” Tebessüm ettim. Ceylan, “Kutlamamız gerekiyor.” Diye tekrar araya girdi. Cem şakağını öperken, “Olabilir.” Diye onay verdi.

“Bana fark etmez.” Dedim.

“Ne yapacağız veya bir yere gidecek miyiz?”

“Evde yaparız bir şeyler eğer size de uyarsa daha sakin daha rahat oluruz.”

“Annemler?” diye sordum.

“Onların arkadaşlarına sözleri varmış akşam yemeği için başka bir yere davetliler gelmezler bugün.”

“Anladım.”

“O zaman?”

“Evdeyiz. Hadi aşağı inelim.” Abim Ceylan'ı kapıya kendiyle beraber götürürken arkalarından onları takip ettim. Aşağı indiğimizde salonda sadece Ateş Yosun başlarında da Naz vardı. Gözlerim etrafta Asaf'ı görme umuduyla gezinirken abimin ima dolu sesini duydum. “Çalışma odasındadır.” Onu aradığımı anlamıştı.

“Anlamadım?” anlamamazlıktan geldim abim yutar mıydı? Tabii ki hayır. Ceylan Kıkırdadı. Abim sen kimi kandırıyorsun der gibi gülüyordu.

“Ne var ya?”

“Git hadi. İkinci kat solda üçüncü oda.” Hala olduğum yerde durduğumu gördüğünde, “Hadi!” dedi.  Kızararak arkamı dönüp aceleci adımlarla oradan uzaklaştım. Arkamdan gülüşmeleri duyuyordum ve bu daha çok utanmama neden oluyordu. Görüş açılarından  çıktıktan emin olduktan sonra basamakları daha normal bir ritimde çıktım  adresini aldığım çalışma odasına doğru ilerledim. Kapıyı bir kere çalıp ses gelmesini bekledim fakat beklediğim ses gelmedi. Duymamış olma ihtimalini düşünerek tekrar çaldım yine aynı sonuç. Kapıyı açıp içeriye girdim. Burada değildi. Odaya göz gezdirdim buda diğer evdeki çalışma odasına benziyordu.

Etrafımdan geçip karnımızın üzerinde birleşen eller beni kendine çekerken sırtımı göğsüne yasladı.

“Ahh.” Nefesimi usulca bıraktım. Bir an ürkmüştüm.

“Beni mi arıyordun?”

“Hıhı.” Diye mırıldandım. Yanağını yanağıma sürttü. Kirli sakalları tenime battı bu beni rahatsız etmedi aksine hoşuma bile gittiğini söyleye bilirdim. Burnunu boynuma dokundurup derin bir nefes aldı. Ellerimi ellerini üzerine koydum.

“Buradayım.”

“Evet.” Dedim fısıltıyla. Yanağımı yüzüne yasladım. Kokusu genzime doldu. Bir insan bu kadar harika kokabilir miydi?

“Bitti.” Neyi kastettiğini anladım. “Evet sonunda bitti.” Dudağının ılık tadı boynuma bulandı. Başımı istem dışı yana yatırıp onun için yer açtım. Dokunuşu iyi geliyordu bana kendimi iyi hissettiriyordu bundan kendimi mahrum etmek istemiyordum. Her ne kadar bu tür yakınlaşmaların fazla olduğunu düşünsem de o bana dokunduğun da bu düşüncem yerle bir oluyordu o an için fazla doğru geliyordu. Her şeyin farkındaydım Asaf'la ilgili olan şeyler fazla hızlı gelişiyordu ama olması gerektiğine inandığım için yadırgamıyor  tadını çıkartıyordum. Kader bana onu bu kadar geç vermişken beklemek anlamsız geliyordu.

Beni kollarının arasında çevirdi. Şimdi yüz yüze bakıyorduk. Yüzünü net görebilmek için başımı arkaya yatırdım. Ellerim göğsünün üzerinde duruyordu. Elimin altında atan kalbi çok hızlıydı.

“Her şey çok güzel olacak.” Bel boşluğumu okşuyordu nefesim hem bu yüzden hemde yüzüme yaklaşmakta olan yüzüyle hızlandı.

“Buna kalpten inanmak istiyorum Asaf ben artık üzülmek istemiyorum.” Dudağını yanağıma bastırıp öptü. Gözlerimi kapatıp kendimi ona bıraktım. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Yüzümde dolaşan elleri beni mayıştırıyordu.

“Bundan sonra hayatında hep güzellikler olacak. Seni mutlu etmek için elimden geleni yapacağım. Sen mutluluğu sonuna kadar hakediyorsun.” Gözlerimi usulca araladım. Bir kaç santim ötemde duran yüzünü incelerken son durağım güzel gözleri oldu. Yeşil bir vadi cennet gibi...

“Herşeyi unutacaksın unutturacağım. Tüm bu olanları yaşananları.” Keşke mümkün olabilseydi.

“Yaşadıklarımı unutmayacağım Asaf.” Gerçeği fısıldadım. Tüm bu yaşadıklarım kötü bir tecrübe ve anı olarak kalacaktı benim için. Asaf'ın yanında Alparslan'ın beni hitam ettiği şeyi dillendirmiştim. Asaf'ın bunu dile getirmese de gözlerinden akan şefkat ve unutturacağım derken neleri kastettiğiyle ne demek istediğini anlıyordum. Bedenimi geri geri iterek masa olduğunu tahmin ettiğim şeye dayadı bedenimi.

“Ah güzelim.” Saçlarımın arasında gezinen dudakları şefkat doluydu. Yüreğimi okşuyordu.
“Seni kırıldığın yerlerden iyileştireceğim. Sende açtığı tüm yaraları öperek iyileştireceğim sana yaşattığı tüm kötü anları sana unutturacağım bunun için sana söz veriyorum.” Dediğinde kollarımı boynuna doladım. Ense kökündeki saçları okşarken boynunu öptüm.

“Yüreği güzel adamsın çok güzelsin keşke seni görebilseydim.”

“Kader bizi birbirimize verdi baksana birlikteyiz beni kabul ettin sevgimi kabul ettin beni hayatına aldın sen benim için ulaşamadığım o elmaydın ama şimdi kollarımın arasındasın.” Sımsıkı sarıldım. O bana bu kadar açıkken bende ona açık olmak istiyordum. Benimle evlenmek istiyordu bunun öncesinde onunla konuşmam gereken şeyler olacaktı. Ne olursa olsun bilmesi gerektiğini düşünüyordum.

Geri çekildim ama ondan kopmadım.

“Gözlerini karabulutlar sarmalamış yine neden?”

“Sana açık olacağım.” Sesim titredi.

“Ne konuda?” Kaşlarını çattı.

“Benimle evlenmek istiyorsun değil mi?” diye sordum çekingen bir tavırla. Beni seviyordu ve evlenmek istiyordu her adam sevdiği kadından bir parçası olsun isterdi bu benim artık başaramayacağım bir durumdu.

“Her şeyden çok bana bunu neden sordun şimdi sorun ne?” Endişesi elle tutulurdu. Ne düşünüyordu bilmiyordum daha fazla farklı şeyler düşünmesine yol açmak istemiyordum.

“Ben doğumdan sonra çok zor zamanla-" Parmağını dudağıma bastırıp beni susturdu.

“Ne olduğunu biliyorum.” Dediğinde yutkundum. “Peki. O zaman sana bir çocuk veremeyeceğimi de biliyorsun. Bunu bilmene rağmen yinede evlenmek mi istiyorsun?” Yüzümü avuçlarının arasına aldı. Bakışları yoğundu tutuşu sahiplenici.

“Biliyorum ve istiyorum bunu sorun etmem benim tek istediğim sensin.” Sözleri içime su serpmeliydi ama olmadı.

“Ya edersen?”

Gözlerini açıp kapattı. “Hayır.” Kendinden emindi. “Ayrıca güzelim bizim zaten iki çocuğumuz var.” Dedi. Çocuğumuz... Yanağımı sevdi. “Seni bilemem ama Yosun'u oğlumdan ayırt etmeyeceğime güvenmeni istiyorum.” Gözlerimin yandığını hissettim.

“Gerçekten mi?” diye sordum ağlamaklı ses tonumla.

“Senin parçan benim canımdır. Başından geçen her şeyi yaşadıklarını biliyorum ben. Tek bilmediğim ve kabullenemediğim şey o pisliğin senin elinde olmadan yara aldığın noktayı yüzüne acımasızca çarpması.” gözlerimi kaçırdım.

“Sen mükemmel bir kadınsın mükemmel bir insan ve harika bir annesin beni anlıyorsun değil mi?” 

“Ben bu yüzden-" Yine sözümü kesti.

“Sen benim gözümde kimsenin erişemeyeceği o yerde duran değerli eşi benzeri bulunmayan bir mücevhersin. Her şeyinle kusursuz bir kadınsın. Bu konuyu bir daha açmanı istemiyorum tek derdim  bunları kafana takıp üzülmemen beni anladığını biliyorum.” Asaf için dile getireceğim bir cümle bir kelime yoktu bulamıyordum. O kadar harika bir adamdı ki beni olduğum gibi kabullenip kızımı dahi sahipleniyordu. Onu geç fark etmenin pişmanlığını nefes alıp verdiğim her anda yaşayacaktım.

“ Evet evet ben anlıyorum ve teşekkür ederim.” Gülümsedim. Ben gülünce oda gülümsedi. Yanağında oluşan çukura gözlerim takıldı. İşaret parmağımla gamzesini sevdim. Sanırım bu noktaya hayran olacaktım.

“Beni mahrum etmeni istemediği tek şey gülüşün. Bana hep böyle güler misin?” Masum bir erkek çocuğu gibi görünmüştü bir an gözüme.

“Nasıl?” diye sorarken gülümsemeye devam ediyordum hala. Başını olumsuz anlamda salladı. “Bunu tarif etmenin imkanı yok ama bende yarattığı etki büyük. Gülüşün senden önce zifiri karanlığı yansıtan yüreğime güneş gibi doğuyor hayatımı aydınlattığın gibi içimi de aydınlatıyorsun. Alışıyorum, karanlığı istemem artık. Benim için bizim için hep böyle gülümse olur mu?” Anlımı öptü.

“Olur.” Alnını anlıma dayadı. Benim hak ettiğimi söylediği mutluluğu Asaf'ta sonuna kadar hakediyordu. Beni ettiği gibi bende onu mutlu edecektim zamanla sevecek ona evet diyecek ve onun kadını olacaktım... Asaf'a sevgisine ve  kalbine son nefesime kadar sahip çıkacaktım.

••

Ortamda hoş bir sohbet dönüyordu. Herkesin yüzü gülüyordu. Abimin arada bize takılmaları Asaf'ın abime verdiği tepkiler Ceylan'ın attığı şen kahkahalar... Arada kendi halinde takılan yüzü gülmeyen pek bize katılmayan Naz'dı. Konuşmuyordu fazla sessizdi. Kendini bizden soyutlamış uzak bir köşede şarabını yudumluyordu. Sebebini anlamak zor değildi. Hissettiklerini bilemezdim içinde neler yaşadığı hakkında pek bir fikrim yoktu lakin buradan bakınca sanki biz burada yokmuşuz gibi davranıyordu veya davranmaya çalışıyordu. Sevdiği adam gözünün önünde başka bir kadınlaydı durum onun için zor olmalıydı ama o kadar güçlü bir kadındı ki belli bile etmiyordu.

Bakışlarımı bizimkilere çevirdim. Asaf karşımda onun çaprazında abim onun hemen yanında Ceylan oturuyordu. Asaf'la göz göze geldim tüm gece olduğu gibi yine beni bakışlarıyla kıvrandırıyor kalp atış hızımla oynuyordu. Üzerimde bıraktığı etkiyi fark ediyor ve bundan büyük zevk alıyordu.

“Çisem hadi.” Ceylan'ın heyecanlı çıkan sesini duyduğumda bakışlarımı ona çevirdim. Asaf'a nasıl daldıysam konuyu kaçırmıştım. Yüzüne anlamsızca bakarken kaçıncı bardağım olduğunu bir süre sonra saymayı bıraktığım şarabımın son yudumunu içip bardağı doldurması için abime uzattım.

“Neye hadi?”

“Güzel sesinle gecemizi şenlendirmek istersin diye düşündüm.” Ciddi olup olmadığına baktım ciddiydi. Başımı olumsuz anlamda salladım. Asaf'ın gözünün önünde şarkı söylemek mi?  Henüz o kadar sarhoş olmamıştım ama Ceylan olmuş görünüyordu. Alkolden dolayı kızaran yanakları küçülen gözleri onu ele veriyordu.

“Yapma ama bak istersen sana bende eşlik edebilirim.” Israr etmeye devam ederse kendimi şarkı söylerken bulmamın an meselesi olduğuna emindim.

“Ben böyle gayet iyiyim ama sen söyleyebilirsin.” Abimin uzattığı bardağı aldım. Abim de Ceylan'ı destekleyerek, ”Hadi ama canım biz bizeyiz şurada.” Dedi. Asaf' a kaydı bakışlarım yine beni izliyordu. Ceylan'ın ortaya attığı şeyden hoşlanmış gibi görünüyordu. Ben ne kadar istemesem de Asaf  söylememi ister gibi istekle bakıyordu.

“Siz ciddi misiniz?” diye sordum çoktan ayağa kalkmış olan Ceylan'a bakarken. Elimi tutup beni çekiştirmeye başladı. Ayağa kalktığım da beni bir köşeye çekiştirdi. Daha önce hiç dikkatimi çekmeyen piyano karşımda tüm güzelliğiyle duruyordu. O bunu hangi ara fark etmişti. “Gözünden hiç bir şey kaçmıyor.” Omuz silkti. Hevesle piyanonun başına geçti. Anlaşılan çalan o söyleyen benim olmamı istiyordu ama ben hala söylememekte ısrarcıydım.

“Sen söyle lütfen ben oturacağım.”

“Benim için.” Diyen sesi duyduğumda ona döndüm. Abim Asaf'a bakarak  imayla  sırıtırken ben çoktan kızarmaya başlamıştım. Asaf, ”Söyle lütfen sesini duymak istiyorum.” Dedi. Parmağını alt dudağında gezdirirken başını hafif yana eğip bakışlarını derinleştirdi. Israrcı istek dolu ve fazla güzel.
O benim için derken nasıl hayır diyebilirdim ki?

“Söyleyecek misin?”

“İstiyor musun?” bunu bildiğim halde sormam tam bir aptallıktı.

“Çok.” Dedi. Eğer istediği buysa onun için söyleyebilirdim.

“Tamam.” Ceylan'a döndüm. “Ne çalacaksın?” Bir kaç tuşa basıp deneme yaptıktan sonra,”Melodiyi yakala ve bana uy.” Dedi. Gözlerimi devirdim. Çalmaya başladığında tanıdık melodiyi hemen kapmıştım. İçimden güzel seçim diye geçirdim. Yüzümü bizimkilere dönüp kalçamı piyanoya dayadım. Ellerimi önümde birleştirdim. Omzumun üzerinden kısaca  Ceylan'a baktım. Göz kırptı. Başımı önüme çevirdim ve gözlerim onun gözlerine dalarken şarkının sözlerine girdim.

Hasret oldu ayrılık oldu
Hüzünlere bölündü saatler
Gördüm akan iki damla yaş
Ayrılıkta sevgiyle beraber

Dikkatlerin üzerimde yoğunlaşması utanmama sebep olduğu için gözlerimi kapatmayı tercih ettim ama bu bile onun bakışlarının bende olduğunu hissetmeme engel olamıyordu.

Bir şarkı bir şiir gibi
Yaşadım canım acıları
Senden bana hatıra şimdi
Sakladım sevgili kederler

Onu görme ihtiyacıyla gözlerimi araladığım da abimin Ceylan'ın yanına geçtiğini fark ettim bu benim açımdan iyiydi Asaf’a karşılık verirken abimden çekinmek zorunda kalmayacaktım. Asaf'ın gülen yüzü ve gözlerindeki ifade beni heyecanlandırırken gözlerimi ondan ayırmadan devam ettim. Utancım yavaşça kayboluyordu.

Bir sır gibi saklarım seni
Bir yemin bir gizli düş gibi
Ben bu yükü taşırım sen git
Giy acılarla...

Asaf'ın arkasında ki hareketlilik dikkatimi çekti. Naz ayağa kalkmış elindeki şarap şişesiyle gözlerini arkamda bir noktaya nereye baktığını tahmin etmek zor değildi bakarak uzaklaşıyordu gözlerinde ki kederi ve umutsuzluğu buradan bile görebiliyordum. Naz gözden kaybolduğunda bakışlarımı tekrar Asaf'a çevirdim. Dirseklerini dizlerine dayayıp öne doğru eğilip ellerini çenesinin altında birleştirdi.

Sen ağlama dayanamam
Ağlama göz bebeğim sana kıyamam
Al yüreğim senin olsun
Yüreğin bende kalırsa yaşayamam...

Asaf ayağa kalktı. Bana yaklaşıyordu. Kalbim ritmini şaşırdı. Son kısmı tekrar ettiğimde bu defa sesim titriyordu. Bu kimsenin gözünden kaçacak gibi basit bir titreme değildi.

Sen ağlama dayanamam
Ağlama göz bebeğim sana kıyamam
Al yüreğim senin olsun
Yüreğin bende kalırsa yaşayamam...

Asaf elimi tuttuğun da hiç kimseye bir şey söylemeden beni nazikçe peşinden çekiştirdi. Ceylan'ın hala çaldığını duyabiliyordum. Belki yokluğumuzun farkına varamayacak kadar birbirlerinde kaybolmuşlardı yada fark edip umursamamışlardı.

“Asaf ne oldu?” diye sordum merakla. Hareketlerinden sabırsızlık akıyordu. Merdivenleri normal bir hızda çıkarken basamakların bitiminde sağda ki ilk kapıyı açtı. İçeriye girdiğimizde arkamızdan kapıyı kapattı. Işığı açmadı oda da loş bir ortam oluşturan gece lambası yanıyordu. Oda genişti onun dışında pek bir şey seçilmiyordu. Asaf'ın odası olmadığını biliyordum peki kimin odasıydı burası? Belki misafir...

“Neden buraya geldik?”

“Dayanamadım.”

“Neye?” Arkamda ki varlığı net bir şekilde belirgindi saçlarımın arasına vuran soluğu bedeninden yayılan sıcaklık. “Biraz yalnız kalalım istedim. Cem'den çekindiğini görebiliyorum sen alışana kadar yanlarında bu konuda rahat davranmayacağım.”

“Düşüncelisin.”

“Söz konusu olan sensin.” Elimi arkaya uzatıp ensesini okşadım. Elim hala boynunda dururken ona döndüm.

“Sesin çok güzel. Bir gün sadece bana özel şarkı söylemini istiyorum.” Dedi.

“Sevindim eğer istediğin buysa söylerim.” Sessizlik oldu. Bakışmalar derin ve yoğundu. Gözlerim bir anlığına dudaklarına kaydı. İkinci kez ilk adımı atarak dudağımı dudağına bastırdım. Ağzımın içine bıraktığı homurtudan bundan hoşlandığını anlamak mümkündü. Yadırgamadı anında karşılık verdi. Tutkulu, istekli ve şefkat dolu.  Ensesini sıkıyordum aslında ona tutunuyordum. Tutmazsam düşecekmiş gibi hissediyordum. Dilime dolanan diliyle yerin ayaklarımın altından kaydığını hissettim. Diliyle ağzımın içinde keşfini yaparken elleri bel boşluğumu okşuyordu. Ayaklarım yerden kesildiğinde ayaklarımı beline dolayıp kalçalarının üzerinde birleştirdim. Karın kaslarının sertliğini çok net hissedebiliyorum.

Tanrım!

Öpüşmemize ara vermedik şu an için düşünebildiğim tek şey dudaklarının baştan çıkarıcı tadıydı. Başını geriye doğru yatırırken yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Kalçamı sıkarak beni kendine daha çok bastırdığında titredim. Alt dudağımı iki dudağının arasına alıp çekiştirerek emdi. Dudaklarımdan koptuğunda nefes nefes kalmıştım. Göğsüm alıp verdiğim sık nefesten dolayı inip kalkıyor onun göğsüne baskı uyguluyordu. Bu kışkırtıcı bir görüntüydü.

Ensemden saçlarımı nazikçe kavrayıp boynumu yana yatırdı. Tenimin üzerinde dolaşan ılık esinti onun soluğunun oluşturduğu kasırgaydı. Dudaklarını boynum boyunca sürttü. Devreye giren dilinin davetkâr talebiyle hafifçe sıçradım. Burnumdan alıp verdiğim soluklar asi tutamlarının arasına saklanıyordu. Onun ve dokunuşlarının mükemmel olduğunu inkar edemezdim ama ileri gitmek istemediğimi de söyleyebilirdim. Asaf'ın da böyle bir şeyi şu an için istemediğimi bildiğine ve bu konuda bana saygı duyacağına emindim.

“Çok güzelsin.” Fısıltısını boyun çukuruma bıraktı. “Çok çok güzelsin.” Hala kucağındayken beni tek koluyla vücuduna sabitledi. Boşta kalan eli tüm kıvrımlarım da geziniyordu. Karnıma yakın bir noktaya değdiğinde atmosferi yerle bir eden kahkahama engel olamadım. Hala oraya dokunmaya devam ederken geri çekilip şaşkın yüz ifadesiyle bana bakmaya başladı. Neden kahkaha attığım hakkında bir fikri olmadığı için neden bu hale geldiğimi adlandıramıyordu.

“Ne oldu?” diye sorarken oda gülmeye başlamıştı. Elini orada tutmaya devam ettiği sürece gülmekten bayılabilirdim.

“Gıdıklanıyorum.” Dedim kahkahamın arasından. Kaşları yukarı kalktı daha sonra alt dudağını ağzının içine alıp inci gibi beyaz dişlerini göstererek güldü. Parmakları tehditkar hareketle etime gömüldü.

“Hayı- hayır.”

“Demek buradan gıdıklanıyorsun öyle mi?” bakışları bana gereken mesajı vermişti tam ağzımı konuşmak için açmıştım ki gıdıklamaya başlamasıyla yutmak zorunda kaldım. Kucağında iki büklüm oldum.

“Ya yapma.” Kucağından inmek için kendimi geriye itmeye çalıştığımda beni bırakmadı ikimizde onun geniş yatağına düştüğümüzde o üzerimde beni gıdıklamaya devam ediyordu.

“Asa-"

“Bunu öğrenmem harika oldu artık seni güldürmenin başka bir yolunu daha buldum.”

“Bayılacağım!” çığlık attım.

“Kahkahanı severim senin kadın.” Tam olarak ne söylediğini anlamamıştım.

“Ah bayılacağım.” Ellerini itmeye çalıştım bu neredeyse imkansızdı. Ellerini karnımdan çektiğinde kahkahalarım kesildi. Elim kalbimin üzerinde, “Of beni öldürüyordun.” Dedim. Dirseklerinden destek alarak üzerimde yükseldi. Bana tepeden bakıyordu.

“Öldürüyor muydum seni?” diye dalga geçti. Omzuna vurdum.

“Evet bir daha bunu yaparsan bende seni gıdıklarım.” Diye tehdit ettim. Gözlerimin altında biriken yaşları sildim.

“Denesene.” Meydan okudu. Dilimi şaklattım. Dilini şaklatarak beni taklit etti.

“Orada durmaya devam mı edeceksin?” Hala üzerimdeydi. Pozisyonumuz buradan pekte masum görünmüyordu. Az önceki vahşi öpüşmemiz şimdi ki pozisyonumuz... Duruşunu bozdu hayır üzerimden çekilmedi az önceki duruşuna nazaran şimdi çok daha yakındı. Bedeninin baskısını hissedeceğim kadar yakın.

“Nerede durmamı istersin böyle iyi mi?” Sesi erkeksi ve seksi çıkıyordu. Aklımın gittiği yol yol değildi. Gözlerimi kaçırdım.

“Yok yok çok iyi yani ben şey Yosun'un yanına gitsem iyi olur.” Erkeksi kahkahası odada yankılandı en kuvvetli yankısı kalbimde oldu.

“Nasıl istersen hayatım.”

“Hayatım?”

“Sevgilim.”

“Sevgilim?”

“Kadınım.”

“Kadının?” Kahkaha attı. Büyülenmiş gibi onu izliyor papağan gibi söylediklerini tekrar ediyordum.

“Hayatımın anlamı.”

“Beni bu gün öldüreceksin sen.”

“Amacım yaşatmak.”

“Öyle yap o zaman.” Başını salladı.

“Tamam.” Dirseklerimden destek alarak kalkmaya çalıştım. O üzerimden kalkmadan bunu yapmak hataydı. Dudakları tişörtümün göğsümün açıkta bıraktığı kısma değdi. Gözlerim ardına kadar açılırken saçma bir pozisyonda kalmıştık. Gözlerini kaldırıp bana baktı. Hala onun tadını taşıyan dudağımı dişlemeye başladım. Uzanıp şakağımı öptü.

“Git hadi.” Dedi kendini yana bırakırken. Rahat bir nefes aldım. Kalkmadan önce ondan tarafa uzanıp yanağını öptüm.

“İyi geceler.” Dileyip koşarak odadan çıktım. Holde ilerlerken sanki birisi tarafından izlemiyormuş gibi saçma bir hissiyata kapıldım. Omzumun üzerinden karanlık koridora baktım. Bir histi sadece. Başımı olumsuz anlamda salladım. Aşağıdan gelen abimle Ceylan'ın şen kahkahaları duyuluyordu. Yüzümde oluşan tebessümle kaldığım odaya geçtim. Mışıl mışıl uyuyan kızımın yanına uzandım gözlerimi usulca yumup bilincimi huzurlu bir uykuya teslim ettim...

Bu muhteşem kapaklar için asilyezza bebeğime teşekkür ederim.💙





Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

137K 7K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
789K 49.8K 57
Drako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerr...
259K 19.9K 60
(Romantik) Çingene kızıydı ne bir yurdu vardı ne bir memleketi. Anasız babasız yetimdi. Sadece göç etiği yerlere yüreğindeki masumiyetin meşalesini...
1.9M 125K 53
"Benden kurtulmak mı?" derken ses tınısına yansımış alay kilometrelerce öteden dahi sezilebilirdi. "Ben senin kökünde can bulmuş bir sarmaşığım Yaba...