İHANET |TAMAMLANDI|

By YamurTaslak

4.4M 169K 33.6K

Güçlü, her şeyin üstesinden gelebilen, deneyimlediği kötü şeylere ve yaşadıklarına rağmen ayakta kalmayı başa... More

TANITIM
İHANET GİRİŞ 2
İHANET 1.BÖLÜM
İHANET 2.BÖLÜM
İHANET 3.BÖLÜM
İHANET 4.BÖLÜM
İHANET 5.BÖLÜM
İHANET 6.BÖLÜM
İHANET 7.BÖLÜM
İHANET 8.BÖLÜM
İHANET 9.BÖLÜM
İHANET 10.BÖLÜM
İHANET 11.BÖLÜM
İHANET 12.BÖLÜM
İHANET 13.BÖLÜM
İHANET 14.BÖLÜM
İHANET 15.BÖLÜM
İHANET 16.BÖLÜM
İHANET 17.BÖLÜM
İHANET 18.BÖLÜM
İHANET 19.BÖLÜM
İHANET 20.BÖLÜM
İHANET 21.BÖLÜM
İHANET 22.BÖLÜM
İHANET 23.BÖLÜM
İHANET 24.BÖLÜM
İHANET 25. BÖLÜM
İHANET 26.BÖLÜM
İHANET 27. BÖLÜM
İHANET 28.BÖLÜM
İHANET 29.BÖLÜM
İHANET 31.BÖLÜM
İHANET 32.BÖLÜM
İHANET 33.BÖLÜM
İHANET 34.BÖLÜM
İHANET 35.BÖLÜM
İHANET 36.BÖLÜM
İHANET 37.BÖLÜM
İHANET 38.BÖLÜM
İHANET 39.BÖLÜM
İHANET 40.BÖLÜM
İHANET 41.BÖLÜM
İHANET 42.BÖLÜM
İHANET 43.BÖLÜM
İHANET 44. BÖLÜM
İHANET 45. BÖLÜM
İHANET 46.BÖLÜM
İHANET 47.BÖLÜM
İHANET 48.BÖLÜM
İHANET 49.BÖLÜM
İHANET 50.BÖLÜM
İHANET 51.BÖLÜM
İHANET 52.BÖLÜM
İHANET 53.BÖLÜM
İHANET 54.BÖLÜM
İHANET 55.BÖLÜM
İHANET 56.BÖLÜM
İHANET 57.BÖLÜM
İHANET 58. BÖLÜM
İHANET 59.BÖLÜM
İHANET 60.BÖLÜM |FİNAL|

İHANET 30.BÖLÜM

56.1K 2.7K 241
By YamurTaslak

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Çisem'den

Asaf, aralarında ondan yaşça büyük olduğu belli olan birkaç adamın da bulunduğu çalışanları azarlamaya devam ediyordu. Kendilerinden küçük birinin gelip çılgınlar gibi bağırıp azarlaması ne kadar zorlarına gidiyordu kim bilir? Sırf kovulmamak için karşılığını veremeyip, karşısında ezilmek onlara kendilerini ne kadar kötü hissettiriyordu, ben tahmin bile edemezdim. Daha fazla bu sahneye şahit olmak istemiyordum. Alparslan'ın yüzünden ya da benim bunu Asaf'a söylemiş olmam okları suçsuz olan adamlara çevirmişti. Bakışlarımı diğer tarafa çevirip onu izlemekten kaçındım. Görüş alanımdan çıkmıştı ama ya kulağıma kadar ulaşan sesini nasıl yok sayacaktım, kulaklarımı kapatarak mı?

Seslerin bir süre sonra kesildiğini fark ettiğimde derin bir nefes aldım. Sürücü tarafının kapısı açılıp Asaf yerine yerleştiğinde hareketlerine yansıyan belli bir öfkeyle kapıyı sertçe kapattı. Bir an için irkildim bunu belli etmemek için hemen kendimi toparlayıp bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Gözlerim, bir anlığına çocuk gibi bir ton azar yiyen adamlara kaydı. Bu konu hakkında yorum yapmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Asaf arabayı çalıştırıp yola çıkınca bende bakışlarımı ön cama çevirip yola odaklandım.

"Nereye gidecektin?"

Az önce bağırıp çağıran adamın aynı adam olup olmadığının merakına düştüm. Sesinde büyük bir sakinlik mevcuttu. Gözlerimiz dikiz aynasında çakıştı. Kaşlarımı biraz önce olanlardan memnun olmadığımı belirtmek ister gibi çattım. Sorduğu soruya cevap vermek yerine, "O adamları kapımın önünden çekin, böyle suçsuz yere çocuk gibi azarlanmalarına sebep olmak istemem," dedim. Direksiyonu yumruklarının arasında ezdiğini gördüm.

"Onların işi bu."

"Affedersin, azarlanmak mı onların işi?"

"Hayır, onlara verilen görevi..." Hiçte kibar olmayacak bir şekilde sözünü kestim. "Emirleri," diye düzeltip, "Evet, devam et," dedim.

"Buna bu kadar fazla takılma Çisem. Onların görevi seni olası bir tehlikeden korumak, onlar bunun için para alıyorlar."

"Ama bu yinede sana onlara bağırma hakkını vermez."

Sıkıldığını belirten bir soluk bıraktı.

"Vermez değil mi?" Bana baktığı hissine kapılarak gözlerimi dikiz aynasına çevirdim hislerimde yanılmadığımı bir kere daha anladım.

"Bu onların tercihi, hala oradalarsa bu da onların tercihi. İşlerini doğru dürüst yapmak zorundalar yoksa sonuçlarına bu şekilde katlanırlar." Sesinde ve bakışlarında daha fazla bu konuyu irdelemem gerektiğini söyleyen bir şeyler vardı, bende öyle yaptım daha fazla irdelemeyip sessizleştim.

"Sorumun cevabı hala alamadım."

"Beykoz." Hırçın bir sesle cevapladım. Değişken ruh halleri içine giren adama başka ne şekilde cevap verebilirdim bilmiyordum.

Onu düşünüp arayanda kabahatti. Ceylan haklıydı, Asaf'a kim zarar verebilirdi ki? Kimse, aklından zoru olmayan kimse, ona bulaşmaya cesaret edemezdi. Derin bir nefes alıp tüm ilgimi yola verdim. Beynimi bunlarla meşgul etmek istemiyordum, sadece merak ettiğim bir iki hususu Asaf'a sormak ve cevap almak istiyordum. Böylelikle arabadaki gergin atmosfer dağılacaktı.

"Annemle babam hala sizdeler mi yoksa geri döndüler mi?" Gözlerim ayakkabımın ucunda geziniyordu. Bir kez bile olsun onlara sarılamamış olmak kalbimde yarası geçmeyecek bir ukte olarak kalmaya devam edecekti.

"Kalmadılar, akşamına geri döndüler."

Anladım der gibi başımı salladım.

Bir kez daha onları görebileceğimden şüpheliydim. Tekrar gelirler miydi? Tekrar gelseler bile ne değişecekti ki? Hiçbir şey. Beni tamamen hayatlarından çıkartıp sildiklerini görmüş, bizzat yakından şahit olmuştum.

"Kaçıp gitmek yerine kalıp arayı düzeltmeye çalışmak için mücadele etmeni beklerdim senden. Sen kaçıp gidecek kadın değilsin."

Eğer mücadele etmeme değecek en ufacık bir umut kırıntısı veya ışık görseydim bunun için mücadele ederdim ama Asaf'ın bu şekilde konuşması beni sinirlendirmekten başka bir şeye yaramıyordu.

"Sen ne bilirsin ki? Hem sen beni ne kadar tanıdığını sanıyorsun ki böyle bir varsayımda bulunabiliyorsun?" Azarlayıcı tonda çıkan sesim onda hiçbir etki yaratmamıştı, aksine hala sakindi ve sakin kalmaya devam ediyordu.

"Sana söylemiştim, uzun bir süredir."

"Yinede bu hiçbir şeyi açıklamaz. Kimse sana oturup da beni anlatmaz. Nesin sen? Bunu ciddi anlamda soruyorum Asaf." Sinirlerim bozuluyordu. Asaf'ın imalı bakışları bunun üzerine tuz karabiber olurken terleyen avuç içlerimi diz kapağıma bastırdım.

"Bunun için senin hakkında bana bir şeyler anlatmalarına gerek yok, gözlemlerim ve sezgilerim kuvvetlidir."

"Sezgiler ve gözlemler, cidden mi? Şimdi sen bana beni benden daha iyi tanıdığını da söylersin, hiç şaşırmam. Şaşırdığım tek nokta sen beni bu kadar iyi tanıyacak kadar yakınımda olurken benim seni bir kere bile görmemiş olmam, bu çok saçma."

"Bilemiyorum, sanırım dikkatini çekmemiş olmalıyım."

Alayla kurulmuş cümle ister istemez sinirlerimin yumuşamasına neden olurken aynı alaycı tavrı gömlek misali üzerime geçirip, "Ah ben de diyordum kelime oyunlarına ne zaman başlayacaksın. Beni fazla bekletmedin yoksa çok şaşırırdım."

Direksiyon hakimiyetini tek eline devrederken yumruk yaptığı diğer elini ağzının hizasına getirerek tuttu. "Bir defa..." dediğinde, "Anlamadım," diyerek devam etmesini istedim.

"Karşılaştık ama aradan o kadar zaman geçtiki hatırlamıyor olman gayet normal."

Ama sen beni nasıl hatırlayabiliyorsun? Bende bu noktayı çözemiyorum Asaf Güçlü?

"Bir kere gördüğüm yüzü asla unutmam ben."

"Unutulmaya değer bir yüzüm varmış o halde. Sende istisna olduğum bir konu oldu."

"Bulmaca çözecek havamda değilim biliyor musun?"
"İşte şimdi öğrenmiş oldum."

Asaf'ın söylediklerini duymazdan gelerek geçmişe gittim. Bu kadar yakınımda, ailemizin içinde olan adamı nasıl olur da tanımaz ve hatırlamazdım.

"Ne oldu?"

Gözlerimi bir an için kapattım sanki gözlerimi kapatırsam hemen hatırlayacakmış gibi hissediyordum ya da daha iyi hatırlayabilecekmiş gibi.

"Hiçbir şey, sadece ben hatırlamaya çalışıyorum."

Erkeksi kıkırtısını duyabiliyordum. "İp ucu ister misin?"

Elimde olmadan gülümsedim. "Ucundan azık yardım alabilirim." Eğer onu görmüşsem o ana dair her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlamak istiyordum.

"Ayağımı ezdin," dediğinde gözlerim aniden açılıp irileşirken dudaklarım o şeklini aldı.

"Ne?"

"Ciddi ciddi ayağıma bastın."

"Ne yaptım, ne yaptım?"

"Acelen var gibiydi, 'Kusura bakmayın!' diyip yüzüme dahi bakmadan aceleli bir şekilde gittin. O an ne kadar kaba bir kız olduğunu düşünmüştüm."

Söylediği gibi bu kabalığı yapmamış olmayı umuyordum ama söz konusu olan o zamanlarda nezaketten ve kibarlıktan uzak, asi, uçarı kaçarı bir genç kız olduğumu da hesaba katarsam bunu yapmış olabileceğime ihtimal veriyordum.

Geriye doğru yaslandım. Gözlerim o anı anımsamaya çalışarak boşluğa kulaç atarken hatırlamaya çalıştım. Birkaç görüntü kesik kesik hafızama düşerken uzun holde yürüyordum, başım yerde önüme dahi bakmıyordum aceleciydim ve sonra çarptığım sert bedenle geriye doğru sendelenirken yanlışlıkla bastığım parlak siyah ayakkabıları hatırladım. Ayakkabısını çok net hatırlarken yüzüne bakmadan kuru bir özürle yanından geçip gitmem tam anlamıyla kabalığın da ötesindeydi. Bu adam hep hayatımızdaydı ama o zaman hiçbir şeyin farkında olamayacak kadar kendimi şaşmıştım. Abimin de söylediği gibi başımda kavak yelleri esiyordu. Takılmıştım bi adamın peşine beni ona çekmesine izin verirken ailemden de soyutlamasına müsama gösteriyordum.

"Yüz ifadenden hatırladığını mı varsaymalıyım?"

Gözlerimi yan profiline çevirdim. Kavisli kaşları yine çatıktı, yeşil gözleri pür dikkat yola bakıyor ve benden bir cevap bekliyordu.

Tek söyleyebileceğim şey, "Kabalık etmişim," demek oldu.

Gözleri saniyelik yoldan ayrılıp beni buldu. Yüzünde muzip bir ifade belirirken dudağın sol köşesi yukarıya kıvrıldı. Hiçbir şey söylemedi, bakışlarını tekrar yola çevirdi. Arabada yankılanan melodi sesiyle bakışlarımı Asaf'tan çektim. Telefonunu cebinden çıkartıp göz ucuyla arayana baktı. Yan profilinden ifadesinin değiştiğini görebiliyordum. İkonu kaydırıp kulağına tuttu.

"Evet?" Karşı tarafı ifadesiz bir sesle cevap verdi. "Beni hangi cesaretle aradığını merak ettim doğrusu, pekala senin bende fazla vaktin yok, benimde vaktim yok. Konuş seni dinliyorum."

Dişlerini sıktığını yanağının gerilmesinden anlıyordum. Siyah kavisli kaşlarının altındaki yeşil gözlerine öfke hakimdi bunu buradan bile net görebiliyordum. İstemsizce tepkilerini izlediğimi fark ettiğimde nedensizce buna devam ettim.

"Öyle mi? Ne mutlu sana! Peki bundan banane?" Karşı tarafı dinlerken direksiyonu tutan eli yumruk halini alarak altındaki deriyi eziyordu.

"Benden hiçbir şey beklememeli bebek falan da yok artık ortada, ona ne olduğu umrumda bile değil bundan sonra yalnız başına."

Duyabileceğim şekilde kulağıma çalınan bağırtılar tanıdık bir sese nefret ettiğim bir kişiye aitti. Bunun Ela olduğunu arada geçen cümle arasında anlamıştım. Yüzüm iğrentiyle kasılırken öfkelendiğimi hissettim. Sesini duymak tüylerimin diken diken olmasına yetiyordu. Adının geçtiği yerler dar geliyor nefes almamı zorlaştırıyordu.

"İlgilenmiyorum." Zoraki bir konuşmaya tabi tutulmuştu. "Umrumda olmadığını söylüyorum beni duyuyor musun? Umrumda değil demek, umrumda değil demek anlamıyor musun yoksa anlamak işine mi gelmiyor?" Asaf arabayı kenarıya çekerek ani frenle durdurdu. Öne doğru sendelerken Yosun'u göğsüme bastırdım.

"Kısa kes!" Daha yeni sakinleşmiş olan adam öfkeden köpürmeye başlamıştı. "Hak ettiğini bulmuş ilahi adalet işte, benim bir şey yapmama gerek bile kalmadı buna şükredip önüne baksın."

Etrafıma baktım. Neredeyse gelmiş sayılırdık.

"Arkadaşın değil mi al yanına bak beni alakadar eder mi?" Saçlarını asi bir tavırla çekiştirerek geriye yatırdı. "Bir daha beni aramak gibi bir hataya düşersen ucu seni araya sokana değil direk sana dokunur yeterince açık mıyım?" Cümlesinin alt yazısı tehditti.

"Güzel, akıllılık etmiş olursun." Telefonu kapatıp tutarsız hareketlerle yan koltuğa fırlattı.

O kadınla ilgi durumlar olduğu belliydi, hayatta kaldığı da öyle. Vücudum sinirden yanıyordu.

"Ben vicdansız bir insan değilim..." diyerek söze girdim. "Ama bir an ölmesini diledim."

Bunu gerçekten bir insan için istemiştim. Ela'nın hamile olduğunu ve ben bunu dilerken karnında masum bir can taşıdığını unutmuşken ölmesini dilemiştim ve şimdi ne düşünmem gerektiğini bilemez duruma gelmiştim. Asaf'ın söylediğine göre bebek düşmüş olmalıydı. Bir tarafım bebek adına üzülürken vicdanım Ela için buz gibiydi, aynı istekle harlanıyordu.

"Bu seni vicdansız yapmaz, benide çünkü bunu ben de istedim ama emin olabilirsin hak ettiğini bir şekilde buldu ve ömrü boyunca da bunu çekerek yaşayacak."

Neyi bulmuştu? Hayatta başka insanların hayatını karartmak için nefes almaya devam edecekti.

"Hak ettiğini nasıl buldu yaşayarak mı? O pislik benim yuvamı yıktı, paramparça etti, hayatımı darmaduman etti. Onun yaşamaya hakkı yok, o nefes almamalı."

"Bir şey bilmiyorsun."

"Neyi bilmiyorum? Hem sen yaşadığı için seviniyor musun? Bize yaptığı onca şeyden sonra aldatılan sadece ben değilim, bunu unutmuş olamazsın!"

"Bize bunları tek başına yapmadı!" Ne söylemek istediğini anlamıştım. Bende bunu o kadının tek başına yapmadığını biliyordum bu yüzden evliliğimi bitirmekte kararlıydım ya.

Bedenin arkaya çevirip devam etti. "Hem bana söyler misin unutmuş gibi bir halim mi var? Ben hiçbir şeyi unutmadım, unutmam! Az önce arayan arkadaşıydı Ela'nın kendine geldiğini aynı zamanda da belden aşağısının tutmadığını söyledi. Ela hayatı boyunca yaptığı alçaklığın bedelini bu şekilde ödeyecek, bu içinin soğumasına yetmez mi?"

Evet bu biraz da olsa içimin soğumasına yeterdi ama bu o kadının çok daha fazlasını hak ettiği gerçeğini asla değiştirmezdi.

Çantamı alıp kapıyı açtım.

"Nereye?"

"Bıraktığın için teşekkür ederim," dedim kısaca.

"Gideceğin yere kadar-"

"Buraya yakın, her şey için sağol."

Kapının arkamdan açılma sesinden sonra kulaklarıma onun sesi ilişti. "Çisem!"

Onu duymazdan gelerek sağa sola bakıp karşıdan karşıya geçtim.

Ela, lanet olası kadın... Adının geçtiği her yer bana cehennemdi.

İnstagram: ihanetofgicalpage \ yagmurtaslakk

Oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Continue Reading

You'll Also Like

922K 54.3K 40
"Demez mi anası, topallığına bakmadan benim kızıma göz koymuş diye? Der. Bu konuyu bir daha açma anne." ****** "Seni yaktım, kül ettim ruhumda; ama y...
3.5M 131K 40
Kalbinde büyüttüğü adamı karşılıksız sevmeye daha ne kadar dayanabilecekti ? 21.08.2019
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

3.7M 174K 9
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
1.5M 96K 35
Tanıtım.. "Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen , Neredesin sen , " Adamın tok sesi mekanın içinde yankılanırken , gözlerini kısmış elinde ki bağlam...