İHANET |TAMAMLANDI|

By YamurTaslak

4.4M 168K 33.6K

Güçlü, her şeyin üstesinden gelebilen, deneyimlediği kötü şeylere ve yaşadıklarına rağmen ayakta kalmayı başa... More

TANITIM
İHANET GİRİŞ 2
İHANET 1.BÖLÜM
İHANET 2.BÖLÜM
İHANET 3.BÖLÜM
İHANET 4.BÖLÜM
İHANET 5.BÖLÜM
İHANET 6.BÖLÜM
İHANET 7.BÖLÜM
İHANET 8.BÖLÜM
İHANET 9.BÖLÜM
İHANET 10.BÖLÜM
İHANET 11.BÖLÜM
İHANET 12.BÖLÜM
İHANET 13.BÖLÜM
İHANET 14.BÖLÜM
İHANET 15.BÖLÜM
İHANET 16.BÖLÜM
İHANET 17.BÖLÜM
İHANET 18.BÖLÜM
İHANET 19.BÖLÜM
İHANET 20.BÖLÜM
İHANET 21.BÖLÜM
İHANET 22.BÖLÜM
İHANET 23.BÖLÜM
İHANET 25. BÖLÜM
İHANET 26.BÖLÜM
İHANET 27. BÖLÜM
İHANET 28.BÖLÜM
İHANET 29.BÖLÜM
İHANET 30.BÖLÜM
İHANET 31.BÖLÜM
İHANET 32.BÖLÜM
İHANET 33.BÖLÜM
İHANET 34.BÖLÜM
İHANET 35.BÖLÜM
İHANET 36.BÖLÜM
İHANET 37.BÖLÜM
İHANET 38.BÖLÜM
İHANET 39.BÖLÜM
İHANET 40.BÖLÜM
İHANET 41.BÖLÜM
İHANET 42.BÖLÜM
İHANET 43.BÖLÜM
İHANET 44. BÖLÜM
İHANET 45. BÖLÜM
İHANET 46.BÖLÜM
İHANET 47.BÖLÜM
İHANET 48.BÖLÜM
İHANET 49.BÖLÜM
İHANET 50.BÖLÜM
İHANET 51.BÖLÜM
İHANET 52.BÖLÜM
İHANET 53.BÖLÜM
İHANET 54.BÖLÜM
İHANET 55.BÖLÜM
İHANET 56.BÖLÜM
İHANET 57.BÖLÜM
İHANET 58. BÖLÜM
İHANET 59.BÖLÜM
İHANET 60.BÖLÜM |FİNAL|

İHANET 24.BÖLÜM

64.7K 2.6K 617
By YamurTaslak

S e v i l i y o r s u n u z 💙

Ela'dan

İşlerin bu noktaya kadar gelebileceğine hiç ihtimal vermiyordum. Asaf öğrenmeyecekti, bu bebek aramızı düzeltecek ve herşey eskisi gibi yoluna girecekti. Şimdi herşey tepe taklak olmuştu. Peki kimin yüzünden Naz'ın yüzünden. Evime kamera yerleştireceği beni takip edebileceği hiç aklıma gelmemişti. Hırsızlık olayını nasıl öğrenmişti bu konuya dair açık bir isimde vermemişti. Ya onuda araştırarak öğrenmişti yada bu planı bilen üç kişiden birisi ona herşeyi yumurtlamıştı ama kim?  Şu an bunları düşünmeyi değil Asaf'ın gazabından nasıl kurtulacağımı düşünmem gerekiyordu. Beni gözleriyle öldüren adamın bakışları her yerimi delip geçerken bu hiçte kolay değildi.

“Seni hayatıma almakla ne büyük aptallık etmişim. Ne mal olduğun belliyken sana güvenmeye çalışmakla sözünü tutacağına inanmakla ne büyük aptallık etmişim. Sen değişmezsin, değişmezdin değişemezdin!” Yüzüme karşı haykırdı. Korkuyla geriye sıçradım. Çok korkutucu görünüyordu eline koluna zar zor hakim oluyormuş gibi bir hali vardı. Beni getirdiği bu dağ evinde Asaf'ın dışarda bekleyen iki adamından başka hiç kimse yoktu beni boğazlamaya kalksa elinden kurtarabilecek bir Allah'ın kulu bile yoktu. Dışardaki iki köpeği saymıyordum bile Asaf’ın işine burunlarını sokacak kadar cesur değillerdi.

“Ne kadar süredir beraberiz biz?” diye sorduğunda sorusu karşısında  bir an afalladım. Israrla bana bakmaya devam ediyordu çünkü bir cevap istiyordu cevapsız bırakılmayı sevmezdi. “Cevap ver bana!”

“Bi- bir yıldır.” diye kekeledim. En uzun ilişkimdi ama neden bana bunu soruyordu.

“Bir yıl.” Diyerek tekrarladı. Yeşilleri karanlık ve tehditkardı. Gerilen çenesinden dişlerini sıktığı anlaşılıyordu. İki elini yanında yumruk yaptı. Oturduğu yerden hafif öne kayarak kaşlarını çattı.

“Seninle geçirdiğim o bir yıla lanet ediyorum Ela! Seni gördüğüm güne, seni hayatıma aldığım o güne lanet ediyorum!” En sonunda kendine hakim olamayarak oturduğu yerden fırlayıp üzerime atıldı. Kaçamama zaman tanımadan ensemi kavrayıp başımı geriye doğru yatırdı. Elimi arkaya atıp elinin üzerine koydum. Öyle güçlü tutuyor öylesine canımı yakıyordu ki. Bundan daha fazlasını yapmak istediğini anlatmaya çalışır gibiydi.

“Lütfen,” Acıyla inledim. “Canım yanıyor Asaf.”

“Yansın!”

“Sen bu olamazsın sen benim canımı yakamazsın.”

“Ben buyum damarıma basanın soluğunu keserim.” Kulağıma yaklaştı. Dişlerinin arasında her bir cümleyi tıslar gibi konuştu. “İhaneti kabul etmem, yalanı kabul etmem kandırılmayı ayakta uyutulmayı asla etmem. Sen bunların hepsini yaptın benim damarıma bastın kendi ölüm fermanını kendin imzaladın. Seni öldürmemem için hiç bir sebep yok. Boğazını kesip leşini ormanda bir yere gömerim peşine düşecek kimsende yok hiç kimsen yok.” Yutkundum bir kere değil bir kaç defa. Kalbim korkuyla çırpınırken karnımdaki çocuğun bile hiç bir öneminin olmadığını anlamıştım. Bebeğin hiç bir etkisi yoktu onuda tıpkı benim gibi gözden çıkartmıştı. Belkide ondan olduğuna dair şüpheleri vardı.

“Senin benden başka kimsen yoktu ulan. Sana herşey oldum. Aile oldum abi oldum yeri geldi arkadaşın oldum, sevgilin oldum sana değer verdim hiç yaşamadığın hayatı yaşattım  ama sen bunların hiç birisini hakketmedin.”  Sarsarak beni geriye itekledi. Kalçamın üzerine düştüğümde kalkacak gücü kendimde bulamadım.

“Fahişelik senin ruhuna işlemiş kalbine işlemiş. Sen sevemezsin sevmek nedir bilmezsin. Sadakat nedir anlamından bi habersin. Saygı sevgi bunların hiç birisini bilmiyorsun. Sana herşey olan değer verip sayan geçmişini yüzüne vurmayan hiç bir zaman hor görüp aşağılamayan adamı sırtından vurdun. Sen nasıl bir insansın?!”

Dediği gibi biriydim işte. Sevmek nedir nasıl sevilir bilmezdim. Saygı, sevgi, sadakat  ne demek anlamlarından bir haberdim. Ben buydum işte. Asaf'ın tabiriyle fahişeliği ruhuna ve kalbine kazımış kadındım. Ruhumu doyuran sevgi aşk değil erkeklerden aldığım tatminlikti. Ama Asaf'ın bunu yüzüme karşı söylemesi kalbimin kırılmasına sebep olmuştu.

“Sana hakettiğinden fazlasını verdim ama bitti!” Kollarımdan tutup ayağa kalırdı. “ Çok istediğin hayata kavuşacaksın sana o hayatı geri vereceğim.” Başımı hayır anlamında salladım. O hayatı istemiyordum artık. Kendimi Asaf'a  affettirmek zorundaydım. Gerekirse tüm suçu Alparslan'a yükleyecek ama Asaf'ın benden bu kadar kolay vazgeçip silip atmasına izin vermeyecektim.

Oraya geri dönemezdim. O ayyaşların masasına meze olup gençliğimi güzelliğimi sömürmelerine izin veremezdim bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım.

“Yürü!”

“Asaf hayır lütfen beni oraya gönderme. Bak sana her şeyi anlatacağım. Ben istemedim yemin ederim onu istemedim beni zorladı beni sevdiğini onunla beraber olmazsam sana yalan yanlış şeyler anlatarak aramızı bozacağını söyledi ciddiydi bende çok korktum seni kaybedemezdim bunu göze alamazdım.” Kapıyı tutundum ama işe yaramıyordu. Gücüne karşı gelebilmem imkansızdı. Kolumu bırakıp yüzünü bana çevirdiğinde boğazıma yapıştı.

“Sende koynuna gireyim beni rahat bıraksın dedin ha!” Nefesim kesilmiş nabzım avuçlarının içinde can çekişiyordu. “Bana yalan söyleyip durma artık! Seni öldürürüm seni yok ederim senden geriye zerren kalmaz!”

“Ya- yalan söylemi- söylemiyorum.”

“Kes!” Boğazımdaki baskısını arttırdı.  Beni öldürecekti. Durdurmasını umarak kalan son nefesimle, “Be-bek.” diyebildim. Sırtımı duvara çarpıp kaskatı kesilen yüzünü yüzüme yaklaştırdı. “Bebek mi?” tıslar gibi güldü. “Bebek evet. Naz'ın emin olduğu tek şey karnındaki çocuğun benden olduğu. Ne acı doğru söylediğin tek nokta, ama bu demek değil ki senden olacak çocuğu istiyorum. Onu istemiyorum sende anne olacak kapasite yok zaten boşuna onu istiyorum diyip durma benim canımı daha fazla sıkma. Gerçekten istediğin için değilde onu bana karşı kullanmak için istediğini ikimizde çok iyi biliyoruz nasıl olsa.”

“Nefe-“

Ellerini boynumdan çektiğinde yere yığıldım. Boğazımı tutup nefes almaya çalıştım. Ardı ardına gelen öksürük dalgasıyla iki büklüm olmuş deli gibi öksürüyordum.

“O bebeği hemen aldıracaksın.” Nefesim yeni yeni düzene girerken öksürüklerim azalmıştı.

“Duyuyor musun beni?!”  Duyuyordum. Bebeği aldırmak istemiyordum o benim tek güvencem Asaf'la aramdaki son bağdı bu yüzden onu yok edemezdim. Bakışlarımı kaldırıp tepemde dikilen Asaf'a çevirdim.

“Doğuracağım.”

Tehdit içeren ses tonuyla, “Anlamadım?” dedi.

“Doğuracağım onu istiyorum.”

“Doğurmayacaksın!”

“İyi bir anne olabilirim ona bakabilirim düzelebilirim.” Son söylediğime dalga geçer gibi güldü. Bir insanın gülüşü bile bu kadar ürkütücü olabilir miydi? “İyi anne olacaksın öyle mi?” Yumruğunu ağzına alıp ısırdı. “Sen iyi anne! Ulan sen daha kendi kardeşine bile bakamayıp öldürmüş kadınsın bana neyin doğurmasından bakmasından bahsediyorsun.”
Bana unutmaya çalıştığım geçmişimle ateş açarken fazlasıyla acımasız görünüyordu. Ona bunu anlattığım için pişman olmuştum çünkü hiç bu şekilde yüzüme vuracağını düşünmemiştim.

“Daha küçüktüm.” dedim fısıltıyla. Kardeşim...  Çok hastaydı ama ben bunu bilemeyecek kadar bilgisiz ona ne olduğunu anlamayacak kadar tecrübesizdim. Havale geçirdiğini bile annemin arkadaşı aynı zamanda komşumuz olan kadından öğrenmiştim. Beraber hastaneye  götürdüğümüzde doktorların geç kaldığımızı  durumun iyi olsa bile ateşin kalıcı hasarlar bıraktığını söylemelerini çok net hatırlıyordum. Bu yüzden fazla yaşamamıştı... O anları tekrar yaşıyormuşum gibi hissettiğimde irkildim. Annemle babamı kaybettikten sonra başıma kalan kardeşimle yaşadığım zorlu süreç kötü anlarımdan ibaretti sadece hatırlamak istemeyeceğim türden. Onlar geçmişti ben gelecek.

“Bu gerçeği değiştirmez.”

“Onu doğurmak istiyorum.” Diye direttim. Dudağının sol köşesi tehlikeliyle kıvrıldı. “Doğurmak istiyorsun bana karşı kullanmak değilde kendi istediğin için?” Başımı olumlu anlamda salladım.

“Tamam doğur.”

“Gerçekten mi bunu istiyor musun Asaf?” Heyecanla gülümsedim.

“Tabi istiyorum ama,” dediğinde gülümsemem yüzümde soldu.

“Ama?”

“Doğduktan sonra onu senden alacağım gideceğin yer yine aynı yer olacak. Yinede emin misin?” Benden alacaktı. Bende çocuk bakmaya sorumluluk almaya meraklı değildim. Bana sadece bir süreç lazımdı o deliğe şimdi gitmektense istemediğim halde bu çocuğu doğurabilir zaman kazana bilirdim.

“Tamam.” Hemen kabul ettim. Alt dudağını ağzının içine alıp başını iki yana salladı. “Sen beni aptal mı sandın! Anne olmak istediğini söylüyorsun nasıl onu senden alacağımı söylememe rağmen tamam diyebiliyorsun çocuğunu isteyen hangi anne bunu kabul eder? Ne yapmaya çalıştığını,” işaret parmağıyla şakağıma canımı acıtacak şekilde vurdu. “Şu aklından geçenleri anlamıyor muyum sanıyorsun. Çocuk umrunda bile değil sen onu sadece kurtuluş olarak görüyorsun .” Beni denediğini anlayamamıştım ne yapmaya çalıştığımı aklımdan geçenleri birebir biliyordu onunla baş edemiyordum bu imkansızdı.

“Selami Rıfat!”

İçeriye dalan iri kıyımlı adamlar ellerini önünde birleştirip aynı anda “Buyurun Asaf bey?” dediler.

“Bu kadını önce bir hastaneye götürüyorsunuz ne yapacağını biliyor.” derken karanlık bakışları anlık beni buldu. “Hiç bir şekilde yanından ayrılmayacaksınız. Hastanede işiniz bittikten sonra eski çalıştığı yere götürüyorsunuz. Cemal beye selamımı da iletin bu kadın hiçbir şekilde oradan çıkmayacak ola ki çıktı mekanı onlarla birlikte yakarım.” 

“Anlaşıldı efendim.” İki adam üzerime gelirken kollarımı Asaf'ın bacağına doladım. “Nolursun bana bunu yapma yalvarırım Asaf. Yapamam ben orada bırakma beni!” Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Oraya yeniden düşmek istemiyordum.  Omuzlarımı kavrayıp sıktı. “Bunu önceden düşünecektin. Sana asla elde edemeyeceğin bir fırsat verdim şans verdim ama sen minnet duyman gereken yerde ne yaptın bana ihanet ettin. Seni öldürmediğime şükret ve bundan sonra yaşayacağın kabus dolu günlerin keyfine bak.”

“Yapamazsın beni seviyorsun hayır, hayır yapamazsın.”

“Sen sevilecek kadın değilsin. Kalbimde en ufak bir yere sahip olsaydın ki bu imkansız hiç düşünmez kalbime sıkardım.” dedi ve beni şaşkınlığa uğrattı.

“Beni sevdiğini söylemiştin.” dedim hayretle. Tamam bunu çok dile getirmese de öyleydi beni seviyordu, Asaf beni seviyordu, beni seviyordu, beni seviyordu beni sevmek zorundaydı.

“Ne bakıyorsunuz götürün!”

“Hayır durun. Asaf beni sevdiğini söyledin sen beni seviyorsun.” İki el kolumdan tutarak beni Asaf'tan uzaklaştırdı. “Bırakın beni dokunmayın bana.”

“Kendine fazla güvendin.” Zoruma gitmişti.

“Sen beni seviyorsun hayır aksini kabul etmem.”

“Değer verdim hayatımda olduğun için saygı duydum ama hepsi buydu.”

“Beni kandırdın beni sevdiğini sandım.”

“Kandırdığım kişi sen değildin kalbimdi. Götürün.”

“Hayır!” Çırpınışlarım yalvarmalarım boşunaydı bana karşı ilgisi olduğunu dahada fazlası beni sevdiğini sandığım ve herşeyi buna güvenerek yaptığım adamın itirafıyla sarsılmıştım. Beni sevmiyordu ama sevmek zorundaydı beni sevmeliydi beni sevecekti...

Çisem'den

Alparslan kaçmıştı ve Asaf her yerde onu aratıyordu. O kadar öfkeliydi ki onu bulduğunda ne yapacağını düşünmemek elde değildi. Bana yaptığı şeyden sonra hala Alparslan için endişeleniyor olmak kendimden nefret etmeme sebep oluyordu ama bu durum elimde değildi. Ondan nefret ediyor olmam zarar görmesini isteyeceğim anlamına gelmiyordu. Her şeyden önce hakketmediğini düşünsem bile  o kızımın babasıydı.

Asaf’la göz göze gelmemek için üstün bir çaba sarf ediyordum. Abimin açtığı kapıdan indim  Omzuma atılan kol beni kendine çekerken abime sığındım. Beni suçlayabilirdi bize tercih ettiğin adama bak aileni kaybetmene değdi mi? diyebilirdi ama bu konuda ağzını bile açmamıştı sadece yanımda olduğunu hissettiriyordu buda bana yetiyordu.

“Sen gelmiyor musun?” Cem Asaf'ın arabadan inmediğini gördüğünde  kolunu omzumdan çekip yanına gitti.

“Birazdan gelirim.”

“Nereye gidiyorsun?”

“İşim var birazdan gelirim dedim Cem.”  Abime çıkıştı. Belki burada olmamdan hoşnut değildi abime beni buraya getirdiği için kızgında olabilirdi eğer bu doğruysa onu anlardım. Benim onu gördüğümde hissettiğim utançken onun beni gördüğünde hissettiği belkide öfkeydi ve bu yüzden eve gelmiyordu.

“Dikkat et.” Abim tekrar yanıma gelip beni kollarının arasına aldı. Abimin ısrarı üzerine bu gece burada kalmayı kabul etmiştim fakat şimdi daha farklı düşünüyordum. “Ben Yosun'u alıp Ceylan'a geçsem daha uygun olacak abi.” Böylesi daha uygun olurdu diğer türlü olması hem Asaf hemde benim açımdan hoş olmayacaktı.

“Bu gece buradasın arkadaşında burada zaten.”

“Burada mı?”

“Evet. Sen yokken Yosun çok huysuzlandı kimsede susmayınca tanıdığı biri iyi gelebilir diye düşündüm ve onu getirtmek zorunda kaldım.” Ceylan'ın Yosun'un yanında olduğunu duymam içimi rahatlatmıştı tanımadığım insanların kızımla ilgilenmesini istemezdim.

“Olsun Ceylan'a geçeriz biz.”

“Hayır dedim bu gece buradasın bir yere bırakmıyorum seni.”

“Abi lüt-“

“Çisem beni tekrarlatma.”

“Tamam yarın gideceğim ama.”

“Tamam. Sen iyi misin?” İç çektim. Değildim.

“Çisem?”

“İyi değilim.” Gerçeği söyledim. Ruhum canımdan çekiliyormuş gibi hissediyordum. Bağıra çağıra ağlamak istiyor ama ağlayamıyordum. Haykırmak istiyordum haykıramıyordum.  İçimdeki acıyı, kalbimdeki sızıyı bir ben biliyordum.

“İyi olacaksın sen güçlüsün bunu atlatacaksın.”

“Bu çok farklı abi güçlüyüm dediğim yerden değilsin der gibi belimi büküyor. Nasıl atlatırım bilmiyorum. Çok sevdim yaram büyük kaybım beni öldürebilecek güçte. Anılarım yıllarım aşkım  elimden kayıp gitti.”

“Yıkılmak sana yakışmaz.”

“Ama yıkılıyorum.“

“Yıkılmayacaksın kızın var.”

“Kızım var.” Dedim. İyiki o vardı ayakta durabilme sebebimdi. Tek istediğim şu an yanına gidip ona sımsıkı sarılmak kokusunda huzur bulabilmekti. Yanağıma yuvarlanan bir damla yaşı abim görmeden hızlıca sildim. Titrekçe soluyup açılan kapıdan içeriye girdim.

“Yosun aynı yerde mi?”

“Aynı yerde çıkıyor musun?”

“Evet kızıma sarılmaya ihtiyacım var.”

“Tamam.”

Ürkütücü gelen merdiveni şimdi nasıl çıktığımı bile anlayamamıştım. Merdiven başındaki kapıyı  açıp ardımdan kapatarak Yosun'un kaldığı odaya yürüdüm. Kapısı açıktı odandan yansıyan ışık karanlık holü aydınlatıyordu. Başımı uzatıp içeriye baktım. Ceylan dalgın ifadesiyle beşiği sallıyordu. İçeriye girdim. Geldiğimi hissetmiş gibi başını benden tarafa çevirdi. Beni gördüğünde hızla ayağa kalktı. Gözlerim sadece Yosun'un yattığı beşikteydi. Sessiz adımlarla beşiğe yürüdüm. İçinde melekler gibi uyuyan kızımı gördüğümde dolu gözlerimin arasından gülümsemeye çalıştım.

“Meleğim anne geldi.” diye fısıldadım. Anne bu gün seninle beraber kendinide unuttu.

“Çisem.” Yüzümü duyduğum naif sese çevirdim. Benim için üzüldüğünü gözlerindeki ifadeden görebiliyordum. Bir süre bir birbirimize baktık. “Canım arkadaşım.” Ceylan kollarını hızla boynuma dolayıp sıkıca sarıldığında içimde bir şeylerin çözüldüğünü hissettim. Sarılışına anında karşılık verdim. Yüzümü omzuna gömüp gözlerimi sıkıca yumdum.

“Ne söyleyeceğimi bilmiyorum ben çok üzgünüm.” Hıçkırdım. Buna engel olamıyordum. “Ağlama lütfen ağlamana dayanamıyorum. Elimi ağzıma kapattım.  Hıçkırıklarım avucumun içinde boğuklaşarak yok oluyordu. Ceylan yanaklarıma yapışan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

“Lütfen...”


“Elimde değil canım çok yanıyor içimde bir şey var bu çok tuhaf kendimi hissedemiyorum nefes aldığımı hissedemiyorum.” Sırtımı duvara dayayıp yere çöktüm.

Nasıl iyileşecektim ben?

Karşımda sanki o varmış gibi elimle bir yeri işaret ettim. “Karşıma geçti o kadar umursamazdı ki. Sarhoştum yaptım bir hataydı özür dilerim dedi. İnanabiliyor musun?  Sanki basit birşey yüzünden kavga etmişiz gibi benden özür diledi.” Tişörtümün yakasını tutup çekiştirdim. Çözülmüştüm şimdi ise susamıyordum.  “Yaptığı iğrençliği basit bir özürle kapatmaya çalıştı o an beni sevdiğini  söyleyen adam yoktu karşımda beni ihanetiyle öldüren bir katil vardı.” 

“Seni kaybettiği için çok pişman olacak bunu göreceksin.”

“Pişman olsa ne değişecek. Biz eski biz olabilir miyiz? Tekrardan birlikte olabilir miyiz? Ona dokunabilir miyim? Sevebilirmiyim? Güvenebilirmiyim?Pişman olması başka bir kadına dokunduğu gerçeğini değiştirir mi?”

Dokunamazdım. Güvenemezdim.

“Elleriyle yıktı herşeyi paramparçayım bak şimdi içim enkaz onun eseriyim. Nasıl toparlanacağım bilmiyorum.”

“Sen çok güçlü bir kadınsın zor olacak belki ama ben atlatacağına inanıyorum.”

Burnumu çektim. “Herkes bunu söylüyor ama içimde neler yaşıyorum bir ben biliyorum.” Yanağımı dizime yaslayıp kollarımı bacaklarıma doladım.

“Geçecek iyi olacak herşey. Nerede o şerefsiz şimdi?”

“Kaçtı. Ela'yla beraber olurken birşeyi hesaba katmamış. Asaf’ı... O kadın nasıl aklını-“

“Sus sakın devamını getirme. Bu düşüncelerle kendine cehennemi yaşatma bunu yapma.” Gözlerimi sıkıca yumdum. “Ondan nefret ediyorum,” Hıçkırdım. “Onu seviyorum,” Hıçkırdım. “Onu öldürmek istiyorum.” Dişlerimi sıktım. “Bana yaptığı şeye rağmen onun için endişeleniyorum Asaf onu bulduğunda öldürecek.” Ellerimle yüzümü kapattım. Bu öyle bir ikilemdi ki düştüğüm karmaşa beni boğuyordu.

“Seni çok iyi anlıyorum seviyorsun aynı zamanda nefret ediyorsun. Bir taraftan ona birşey olacak diye korkuyorsun diğer taraftan nefretin bunun üzerine sinip seni arafta bırakıyor ama sende çok iyi biliyorsun ki hakkediyor.” Biliyordum.

“Biliyorum.” Biliyordum o bunu hakkedecek adam değildi.

“O adiyi düşünme sadece kendini ve kızını düşün.”

“Haklısın bende öyle yapacağım. Kızıma verebileceğim huzurlu bir yuva kuracağım. Sonrada çok iyi bir avukat ayarlayıp boşanma davası açacağım.” Elimin tersiyle yanaklarımı sildim. “Bir süre sende kalabilir miyim? Burada kalamam biliyorsun Asaf.”

“Biliyorum, biliyorum. Bunu sormana gerek bile yok.”

“Teşekkür ederim.” Elini tutup sıktım. “İyiki varsın iyiki yanımdasın.” Saçlarımı şefkatle okşadı.

“Sende. Hadi saat epey geç oldu biraz uyu olur mu?” Ceylan’ın yardımıyla ayağa kalktım. “Hayır. Sen uyu istersen.”

Dudağını büzdü. “Yabancı yerde uyuyamıyorum biliyorsun.”

“Sende benim yüzümden perişan oldun özür dilerim.”

“Saçmalama Çisem sen iyi ol yeter.”

“Olacağım.” Bana ihtiyacı olan küçük bebeğim vardı iyi olmaktan başka çarem var mıydı?
“Ben elimi yüzümü yıkayıp geliyorum.” Deyip odadan çıktım. Ağzımdan yorgun soluğumu bırakıp kapıyı açtım. Merdivenleri tehlikeli hızda inip aşağı kata indim. Ortam sessizdi muhtemelen herkes yatmıştı. Koca evde lavaboyu nasıl bulacaktım hiç bir fikrim yoktu. Yeniden merdivenlere yönelip indiğim basamakları çıkıp ikinci katta duraksadım. Bana ait olmayan bir evde rahatça dolaşamazdım bu beni rahatsız ediyordu. En azından abimin hangi odada kaldığını bilseydim yanına gidip bana yardımcı olmasını isteyebilirdim.  Uzun hole yabancı gözlerle baktım hafif aydınlatmayla karanlık kırılmıştı. Kapının gürültüyle açılıp kapanması korkuyla yerimden sıçramama sebep oldu. Elimi kalbimin üzerine yerleştirip gözlerimi yumdum.

“Aramak şimdimi aklınıza geldi. Nerede? Elinizden nasıl kaçırırsınız ben size yanından saniye ayrılmayacaksınız demedim! Rıfat bahane üretme bana hemen o kadını buluyorsunuz. Sakın bulmadan karşıma çıkmayın.” Sessizliği bıçak gibi yaran gür ses aşağı kattan gelen Asaf'a aitti.  

“Sikeyim böyle işi!” Bir şeyin birşeye çarpma sesinden sonra gelen kırılma sesiyle yerimden fırladım. “Çisem!”  Ceylan'ın telaşlı sesi bana seslenirken ayaklarım benden önce aşağı merdiven basamaklarına yönelmişti çoktan. “Ben iyiyim Yosun'un yanında kal lütfen.” Salona girdiğimde gördüğüm manzara pek iç açıcı değildi. Her yer cam kırıklarıydı. Sırtı bana dönük olan adamın elinden damlayan kanı gördüm. Elini yaralamıştı.
Arkasından yaklaşıp yumruğunu kavradım. Başını benden tarafa çevirdiğinde beni beklemiyormuş gibi boş boş yüzüme baktı. Elini tutan elime bulaşan kanın sıcaklığı içimi tuhaf etmişti. “Elin kanıyor.” Eline baktı. Sanki benim söylememle yeni fark etmiş gibiydi.  Elini çekmeye çalıştı bırakmadım.

“Dur dur çok kanıyor.”

“Yok bir şey.”

“İzin ver bakayım kötü görünüyor.”

“Birşey olmadığını söyledim bırak!” Elini sert bir haraketle kendine çekti ve gidip koltuğa oturdu. Eli yoğun bir şekilde kanamaya devam ediyordu ama o bunu umursamıyordu. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Küçük sehpanın üzerinde gördüğüm  örtüyü aldım. Asaf'ın yanına gidip oturdum. Reddetmesine izin vermeden eline doladım. Öfkeli nefesler alıp veriyordu.

“İlk yardı-“

“Nerede olabilir?” diye sorduğunda ona baktım. “Kim?”

“Sence?” dişlerinin arasından öfkeyle tısladı. Gözlerime anlamamı isteyen bir ifadeyle bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım. Boğazıma oturan yumruyu yutkunmaya çalıştım. “Bilmiyorum belki annesine gitmiştir.” Dediğimde, “Baktırdım yok nereye kadar kaçabileceğini sanıyor ki.” Tıslar gibi güldü ama bu çok donuk ve ifadesizdi. “Kaçmak tamda onun gibi bir adama yakışır. Bilmediği şey cehennemin dibine de gitse onu bulup yerin yedi kat dibine sokacağım.” Bunu gözlerinde görebiliyordum.

“Peki ya senin elinden kaçırdığın kimdi?” konuşmasına kulak misafiri olduğumu vurguladım. Elinide bu hale getirmesine sebep olan kişi oydu. Dudaklarında nefretle, “Ela,” ismi döküldü. “Beş kuruşsuz nereye kadar kaçabileceğini sanıyorsa.” Ela'da kayıptı Alparslan'da. “Onları bulunca ne yapacaksın?” diye sorsam da iyi şeyler yapmayacağı ortadaydı. Kanının durup durmadığını kontrol ettim.

“Lafı evirip çevirmene gerek yok direk kocama ne olacak ona ne yapacaksın diye sorsana!” Bana bağırdı. Avucumun içinde duran elini sertçe çekip ayağa fırladı. Tavrı beni afallatmıştı.

“Biliyor musun onu ölmekten beter edeceğim. Beş parasız pulsuz kalmasını sağlayacağım bir hiç olacak.”

“Acımasızsın.” Fısıltıyla gerçeği yüzüne savurdum. Ayağa kalkıp karşısına geçtim. “Acımasız olan onlarken bu damgayı yiyen benim. Yanlışa tahammülüm yok bu yüzden yapacağım herşeyi hakediyorlar.”

“Bırak kendi pisliklerinde boğulsunlar neden uğraşıyorsun.”

“Bırakmak mı? Onlar gibi insanlar pisliklerinde boğulmazlar pisliklerinde boğarlar.  Açıkça söyle senin korkun ona bir şey olacak olmasından. Tek korkun bu öyle değil mi?” Kollarımı tutup sıkarak bana yaklaştı. Kaşlarım tavrı karşısında anlamsızlıkla çatılırken, “Kork ama bunu bana gösterme bu her şeyden daha çok can-“ demesiyle devamını getiremeden susmuştu.

“Ne?”

“O görüntüleri burada beraber izledik seninle. Benim kadar sende herşeyi kendi gözlerinle gördün.”

“Hatırlatmana gerek beynime kazındı istesemde unutamam.”

“O halde değmeyecek biri için endişelenme inan bana onun şimdi düşündüğü tek şey kendi canı sen değilsin veya senin nasıl hissettiğin.” Ellerini kollarımdan çekip uzaklaştı. Gözleri hala gözlerimdeyken sırtını dönüp gitti.

Doğru söylüyordu değmeyecek insanlar adına endişelenmek sadece aptallıktı başka hiçbir şey değil...

Continue Reading

You'll Also Like

56K 3K 27
Gizemine ibadet eden bir kadın, her hareketinden kendine duyduğu sarsılmaz güvenin yansıdığı bir adam.
259K 19.9K 60
(Romantik) Çingene kızıydı ne bir yurdu vardı ne bir memleketi. Anasız babasız yetimdi. Sadece göç etiği yerlere yüreğindeki masumiyetin meşalesini...
1M 56.8K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
1.3M 72.6K 91
#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını alma...