İHANET |TAMAMLANDI|

By YamurTaslak

4.4M 168K 33.6K

Güçlü, her şeyin üstesinden gelebilen, deneyimlediği kötü şeylere ve yaşadıklarına rağmen ayakta kalmayı başa... More

TANITIM
İHANET GİRİŞ 2
İHANET 1.BÖLÜM
İHANET 2.BÖLÜM
İHANET 3.BÖLÜM
İHANET 4.BÖLÜM
İHANET 5.BÖLÜM
İHANET 6.BÖLÜM
İHANET 7.BÖLÜM
İHANET 8.BÖLÜM
İHANET 9.BÖLÜM
İHANET 10.BÖLÜM
İHANET 11.BÖLÜM
İHANET 12.BÖLÜM
İHANET 13.BÖLÜM
İHANET 14.BÖLÜM
İHANET 15.BÖLÜM
İHANET 16.BÖLÜM
İHANET 17.BÖLÜM
İHANET 18.BÖLÜM
İHANET 19.BÖLÜM
İHANET 20.BÖLÜM
İHANET 21.BÖLÜM
İHANET 22.BÖLÜM
İHANET 24.BÖLÜM
İHANET 25. BÖLÜM
İHANET 26.BÖLÜM
İHANET 27. BÖLÜM
İHANET 28.BÖLÜM
İHANET 29.BÖLÜM
İHANET 30.BÖLÜM
İHANET 31.BÖLÜM
İHANET 32.BÖLÜM
İHANET 33.BÖLÜM
İHANET 34.BÖLÜM
İHANET 35.BÖLÜM
İHANET 36.BÖLÜM
İHANET 37.BÖLÜM
İHANET 38.BÖLÜM
İHANET 39.BÖLÜM
İHANET 40.BÖLÜM
İHANET 41.BÖLÜM
İHANET 42.BÖLÜM
İHANET 43.BÖLÜM
İHANET 44. BÖLÜM
İHANET 45. BÖLÜM
İHANET 46.BÖLÜM
İHANET 47.BÖLÜM
İHANET 48.BÖLÜM
İHANET 49.BÖLÜM
İHANET 50.BÖLÜM
İHANET 51.BÖLÜM
İHANET 52.BÖLÜM
İHANET 53.BÖLÜM
İHANET 54.BÖLÜM
İHANET 55.BÖLÜM
İHANET 56.BÖLÜM
İHANET 57.BÖLÜM
İHANET 58. BÖLÜM
İHANET 59.BÖLÜM
İHANET 60.BÖLÜM |FİNAL|

İHANET 23.BÖLÜM

60.6K 2.7K 585
By YamurTaslak

S e v i l i y o r s u n u z  💙

Çisem'den

Taksiciye beklemesini söyleyerek arabadan indim. Hareketlerim donuk  bakışlarım ifadesizdi. Alparslan'ın ihanetiyle yıkılmış ve gördüklerimi kaldıramayıp kaçmıştım. Bu esnada yukarda olan bitenden habersiz uyuyan kızımı unutarak. Yüzleşmem gerekenle yüzleşecektim, bu gün bu evliliğe son noktayı koyup herşeyi bitirecektim.

İçimde başlayan ateş Alparslan'a duyduğum öfkeyle geçen her saniye harlanıyor yangın büyüdükçe çevresine kıvılcımlarını saçarak her tarafa bulaştırıyordu.

Beni yaktığı bu ateşte onu yakmayı istiyordum. Kalbime layık gördüğü bu acıyla onun kalbini sökmek istiyordum. Ne emeklerle neleri feda ederek kurduğum o inşaatı yıkmıştı ya o enkazında kalan ben değil o olsun istiyordum. Başka bir kadını bana tercih ettiği için pişmanlıktan kavrulmalıydı.

Yanımdan hızla geçerek siteye giriş yapan siyah arabanın arkasından ifadesiz bir yüzle baktım. Ani bir frenle öfkemi sonuna kadar hakeden kadının evinin önünde duran arabadan inen Asaf'ı gördüm. Nefretini gördüm büyük bir savaşın çıkacağını belirten ifadesini bakışlarıyla bile bir insanı devirebilecek  olan öfkesini gördüm.

Aynı nefreti ve öfkeyi aynı kişilere besliyorduk tek bir farkla. Benim bu olay karşısında yapacaklarım sınırlıyken Asaf'ın yapabileceklerinin bir sınırının olmayacağını bilecek kadar onu çözdüğümü varsayıyordum. Sahi benim yapabileceklerimin bir sınırı var mıydı? Bundan şüpheliydim.

Gözüm o eve takılı kalırken adımlarımı az önce Asaf'ın girdiği eve çevirdim. Bu evde benim kocamla yakınlaşmış belkide daha fazla ileri giderek erkek arkadaşıyla beraber uyuduğu hatta birlikte olduğu yatakta beraber olmuşlardı. Bu düşünce kalbime kıymıklarını batırdı. Düşüncesi bile azaptı ama gerçekti değiştirilemez bir gerçek.  Hem kendi açımdan hemde Asaf'ın açısından düşünüyordum. İkimiz içinde çok zor kabullenmesi imkansız affedilmesi olanaksız bir durumdu.

İkimizde aldatılmış ikimizde sevdiğimiz insanlar tarafından ihanete uğramış sırtımızdan hançerlenmiştik.

Açık kapıdan içeriye adımımı attım. Yukarıdan gelen bağırtı seslerini duyuyordum. Ela'nın yalvarışları Asaf'ın insanı iliklerine kadar titreten korkutucu sesine karışarak yok oluyordu. Onun karşısında hiç şansı yoktu ve bunu bilmesine rağmen yalvarmaya devam ediyordu. 

Ben buraya neden gelmiştim Ela'ya hesap sormak için mi? Kocamla nasıl beraber olursun demek için mi? Yoksa hakettiğini vermeye mi? Onun yalnızca hakettiği sancımı bir şekilde ona hissettirebilmekti. benim canım nasıl yanıyorsa onunda canı yanmalıydı.

“Bana zorluk çıkartma yoksa elimden bir kaza çıkacak!”

“Ne olursun beni dinle Asaf yemin ederim o istedi ben istemedim o  beni ayarttı.”

“Kapat çeneni ahlaksız. Ben daha senin neyini dinleyeyim  hangi yalanları sıralayacaksın.”

“Asaf lütfen.”

“Beni nasıl kandırdığını mı anlatacaksın arkamdan nasıl işler çevirdiğini mi?”

“Canım acıyor.”

“Sikerim lan senin canını. Senin canına okuyacağım canı yanmak neymiş o zaman anlayacaksın. Ölmekten beter edeceğim seni beni ayakta uyutmak neymiş göstereceğim yürü!”

Buz gibi bakan gözlerimi Ela'ya diktim. Asaf Ela'nın bileğinden tutmuş çekiştiriyor Ela ise onunla gitmemek için direniyordu. Korkuyordu. Korkmalıydı da.
Beni gördüğünde sus pus oldu ve hareketleri duraksadı.

“Sen.”

“Ben.”

Yavaş adımlarla Ela'nın üzerine doğru yürüdüm. Geri kaçmaya çalışma çabası Asaf'ın tutuşuyla yok olmuştu. “Kaçacak mısın?” dedim alayla. Nereye kaçacaktı şu an tam karşımda duruyordu nereye kaçabilecekti.

“Asaf onu benden uzak tut.”

“Korktun mu?” Asaf'ın gözleri üzerimde dolaşıyordu ama ona bakacak yüzüm yoktu. O yüzü kendimde hissedemiyordum. Peki bu kimin suçuydu bu iki pisliğin!

Ela'nın yüzüne baktıkça yüreğim sıkışıyordu. Alparslan'a dair izlerin üzerine sinmiş olduğunu biliyor olmak çok onur kırıcıydı benim için. Görüntüler bir bir zihnimin kuytu köşesine yuvarlandığında  elimi havaya kaldırdım. Hiç beklemediği bir anda elimi havaya kaldırdım ve avuç içimi yanağına sertçe geçirdim.  Başı diğer tarafa savrulmuştu.

Asaf’tan ses çıkmıyordu. Araya girme gibi bir girişimde de bulunmamıştı. Bunu hatta bundan daha fazlasını hakkettiğini o da çok iyi biliyordu.

“Bana vurdun. Ne hakla!”

“Acıdı mı? Birde buna bakmak ister misin?” Bu kez ellerimi saçlarının arasına daldırıp sertçe asıldım.

“Ahh saçım bırak beni.” Çırpınışları yersizdi. Ben içsel acı çekiyordum o fiziksel hangisi daha kötüydü? Bu durum tartışmaya açık bile değildi.

“Neden canın mı yandı?” Bir kadının bir kadına asla yapmaması gereken şeyleri bana yaptırıyordu. Şiddet! Beni bu noktaya getirenler utansın.

“Ne kazandın,” diye sordum. Evli bir adamla birlikte olmak ona ne kazandırmıştı.

“Alparslan’ın,” Sertçe yutkundum. Asaf burada yanımda dikilirken onun yanında konuşmak güçtü. “Altına yattın bu sana ne kazandırdı?”

“Hiçbir şey. Bana gelen senin kocandı beni boşuna suçluyorsunuz. Ona olmaz dedim yapma dedim dinlemedi diretti.” Ağlıyordu. O timsah göz yaşlarına kanmayacak kadar akıllıydım. En başından beri ondan hoşlanmamam iyi elektik alamamam ve bunu her defasında dile getirmen bu yüzdendi.

“Bana aslında istemediğini mi söylüyorsun yani. Gördüğüm kadarıyla gayet istekliydin.” Avucumun içinde yumak haline gelen saçlarına daha fazla asıldım. Çığlık attı.

“Yeter be. Beni suçlayacağına kendine dön bir bak. Eğer sen kocana yetebilseydin oda bana gelmez beni istemezdi. Yetersizliğini üzerime yıkma.”

Benim yetersizliğim? Benim yetersizliğim miydi onu bu kadına iten. Ela'nın ağzından çıkanlar Asaf'ı çılgına çevirirken Ela’yı öfkeyle yere savurması saniyeler içinde gerçekleşti.

“Birde utanmadan konuşuyor musun? Ela... Ela beni zıvanadan çıkartma!” Yerde yatan kadına yaklaşıp ense kökündeki saçlarından tutarak ayağa kaldırdı.

“Seni öldürürüm!”

“Asaf se-“

“Seni yok ederim!”

“Bana dokunmaya kıyamazdın. Lütfen kendine gel canım yanıyor.” Hayretle soludu.  Burnunun dibine girmiş ateş saçan gözleriyle ona bakan adama karşılık veriyordu. Sadece izledim.

“Beni bu hale sen getirdin Allah'ın belası. Beni benliğimden çıkartıyorsun sen bana neler yaptırıyorsun?!” Kollarından tutup sarstı.

“Çirkinsin benide çirkinleştiriyorsun!”

Ela perişan görünüyordu ve bunun tek sorumlusu vardı oda kendisiydi. Onun için üzülmüyordum o üzüleceğim kadın değildi. Bir kadın konumunu kendisi belirlerdi. İsterse kendini yüceltebilirdi. Bir kadın yine isterse bu derece kendini küçük düşürebilir rezil bir kişiliğe bürünebilirdi. İnsanlar yaptığı seçimlerinin sonuçlarına katlanmak zorundadırlar. Tıpkı Ela  ve Alparslan  gibi.

“Yürü!”

“Nereye?” Sesi ve irice açılmış gözleri korkudan titriyordu.

“Cehennemine en başından beri ait olduğun yere ama onun öncesinde ikimizin hesaplaşması olacak sonra seni o deliğe  ellerimle geri sokacağım.”

“Hayır bunu yapamazsın!” Diyerek haykırdı. Kaçamayacağını bildiği halde kaçmaya çalışan Ela gelen iki adama teslim edildi. “Bırakın beni Hayır! Karnımda senin çocuğun varken beni oraya gönderemezsin!” Yüzümü buruşturdum. Hamileydi ama bu başka bir adamın altına yatmasına mani olamıyordu. O doğacak bebeğe şimdiden acıyordum. Onun masumluğuna layık olamayacak bir anneye sahip olacaktı.

“Arabaya götürün geliyorum.” Adamlar aldığı emirle Ela'yı zorlukla dışarıya çıkarttılar. Sağır edici sessizlik salonun ortasına düşerken ikimizde dikiliyorduk. Gözlerimi ısrarla bana bakan adama çevirdim. Attığı bir kaç büyük adımda yanıma geldi. “Bana onun nerede olduğunu söyle?” Sesi çok soğuk çıkıyordu. Başımı geriye atarak gözlerini görmeye çalıştım. Soğuk yeşillerin içine düşen alevi görebiliyordum.

“Ne yapacaksın?”

“Bana nerede olduğunu söyle?”

“İstersen öğrenmen dakikanı almaz neden bana soruyorsun?”

“Haklısın ama bana yerini sen söyleyeceksin.” diye  diretti. Onu bulduğunda ne yapacağını bilmiyordum açıkçası artık umrumda da değildi. Bir şeyleri bilerek o kadınla beraber olduysa gelecek belayı da kendisi düşünecekti.

“İş yerindedir.”

“Yerini söyle.”

“Önce ben Asaf. Sonrası sizin aranızda.” Başka birşey söylemeden ve buna izin vermeden sırtımda gezinen delici gözleri umursamadan evden çıktım. Taksinin durduğu yere baktığımda gitmiş olduğunu gördüm.  Ela'nın içinde olduğu arabaya buz gibi bakışlar atarak kendi evim dediğim bu günden sonra aitlik eki kullanamayacağım eve girdim. Çıkarken anahtarı çantamı hiçbir şeyi almamıştım. Arka tarafa dolandım mutfağın kapısını kilitlemediğim  için şanslıydım. İçeriye girip kapıyı kapattım.

Sakindim öyle görünüyor olsamda ne yapacağımı biliyordum.

Mutfaktan çıkıp salona geçtim. Merdivenlere ilerleyip basamakları ağır ağır çıktım. Odamın kapısının önüne geldiğimde anlık bir duraksama yaşadım. Titrekçe soludum. Kapıyı itip içeri girdim. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Adımlarım Alparslan'a ait olan kasanın bulunduğu dolaba ilerledi. Dolabın kapağını açıp yere çöktüm. Kasanın şifresine Yosun'un doğum tarihini girip açtım. Bir kaç belge para ve onların hemen yanında duran babasına ait yadigar silah vardı. Hiç düşünmeden elime aldım. İçinde iki tane kurşun olduğunu biliyordum. Bir kaç kere yanımda temizlemişti doğru hatırladığımı düşünüyordum. Çöktüğüm yerden kalkıp odadan çıktım. Aşağı inip salona geçtim. Gözlerimi duvarda asılı olan saate çevirdim. Birazdan gelirdi.

Elimin arasındaki silahı sıktım. Salonun ortasında dikiliyordum elimde silah kalbimde tarifi imkansız bir acı. Sırtımda sevdiğim adamın hançeri ayakta durmaya çalıyordum.

Gözlerime tırmanan yaşları geri göndermeye çalışarak gözlerimi etrafta dolaştırıp sertçe yutkundum. Vitrinin üzerinde duran ve bir çok yerde duvarlarda asılı olan mutlu anlarımızın karelerini gördüm.

“Herşeyi mahvettin!” Burnumdan öfkeyle nefesimi bıraktım. Elimin tersiyle tüm çerçevelere vurup devirdim.

“Mahvettin!”

İçimde patlamaya hazır bir volkan vardı. Gözlerim delice etrafı taradı. Hayallerle kurduğum evim sevgiyle döşediğim yuvam... Elimden bırakmadığım silahla etrafı darma duman etmeye başladım.

“Nasıl yaptın bunu bana!” Elime geçen herşeyi etrafa savurdum. Ayaklarımın dibine düşen yastıkları tekmeleyip masanın üzerinde duran kumandayı alarak televizyona fırlattım. Parçalara ayrılan kumandanın parçaları etrafa sıçradı. Olmuyordu ne yaparsam yapayım içimdeki bu acı bu öfke geçmiyordu bir türlü hıncımı alamıyordum. Önüme çıkan şeyleri tekmeleyerek mutfağa gittim.

Dolapları açtım bardakları alıp duvara fırlattım. Tabakları durdukları yerden sürükleyeyip yere düşerek parçalanışlarını ruhsuz bir ifadeyle izledim. Bende tıpkı onlar gibi parçalara ayrılmıştım bende aynı onlar gibi bin parçaydım.

“Seni mahvedeceğim Alparslan beni paramparça ettin bende seni paramparça edeceğim.” Sandalyeleri yere devirdim.

“Seni sevdiğim güne lanet olsun!”  Masanın üzerinde duran porselen süsü alıp cama fırlattım. Gürültüyle inen camın sesi çığlıklarıma karıştı.

“Çisem!” İşte o anda tüm tüylerimi şaha kaldıran sesini duydum. Öfke hiç olmadığı kadar kindardı. Nefret hiç olmadığı kadar ölümcüldü.

“Ooo kimler gelmiş. Hayatım!” dedim alayla ve ardından kahkaha attım. Deliriyor muydum belkide.

“Çisem?” Sesi yalpalıyordu. İçtiğini hemen anladım.

“Mutfağa gel.”

Yüzümü mutfağın girişine çevirip gelmesini bekledim. Sadece sesini duyarak bile delirme noktasına gelen ben şimdi onunla karşı karşıyaydım ve yüzüne bakıyordum.  Önce bana baktı daha sonra enkaza çevirdiğim mutfağa. “Ne oluyor?” diye sordu hayretle. Gözlerim kısıldı.  Cevap bekleyen adama, “Çok şey oluyor.” diyerek cevap verdim.  Silah tutan elim arkamda gizlenmişti. “Buranın hali ne, neler oluyor,  yine o şerefsiz mi geldi yoksa? Yanıma gel bir yerin kesilecek.” Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. “Sen beni mi düşünüyorsun?” dedim gülerken. 

“Ne saçmalıyorsun sen?” 

“Ben değil sensin saçmalayan."

“Sen iyi misin?”

Arkamda sakladığım silahı çıkartıp ona doğrulttum. Geriye sıçradı. “Hadi bana anlatsana Alparslan.” Yüzünde kol gezen tedirginlik silahı görmesiyle allak bullak olmuş sorgu dolu gözleriyle gözlerimi eşeliyordu. “Sen delirdin mi? Ne bu hareketler oyuncak değil o.” Oyuncak olmadığını bende biliyordum.

“Hatırlıyor musun bana bir keresinde ne söylemiştin.” Ayağımın altındaki cam kırıklarını ezerek Alparslan'a doğru yaklaştım. Silahın ucunu kalbine dayayıp bastırdım.

“Kalbime sıkarım yinede asla! Hatırladın mı?” İfadesi sekteye uğramıştı. Bildiğimi o an anlamıştı. Tebessüm ettim. O tebessümün altına kırıklarıyla ayakta durmaya çalışan bir kadın vardı.

“Sıkabilir misin? Hiç sanmıyorum. Sende sıkacak kadar yürek olsaydı karını zaten aldatmazdın.” Başımı yana eğip gülümsemeye devam ettim. “Öyle değil mi Alparslan? Söylesene ne zamandır birliktesiniz ne zamandır kandırılıyorum?”

“Çisem be-“

“Çisem ben Çisem sen onlar bunlar deme bana. Söyle ne zamandır beni salak yerine koyuyorsun bilmek istiyorum.”

“Sana bunu o mu söyledi?”  O mu söyledi?

“İnkar etmiyorsun.” Başımı aşağı yukarı salladım. “Merak ettiğin şey ve tek söyleyeceğin şey bu mu? Kendi gözlerimle izledim. An be an herşeyi ihanetini canım yana yana izledim.” Üzerine yürüdükçe geriye gidiyordu.

“Onu bana karşı savunman evimize kadar getirmen. Kayboldu bahaneleriyle çıkartılan yüzükler. Şimdi herşey daha net.  Ne zaman dokundun tenine?!” Elleriyle yüzünü kapattı bir süre o şekilde kaldı. “Yüzüme bak ve söyle.” Kanlanmış gözlerini kaldırıp gözlerime dikti.

“Sarhoştum nasıl oldu bilmiyorum o gece sadece bir hataydı.”  Tek gecelikle kalmadığını biliyordum bana hala yalan söylüyordu.

“Bana artık yalan söyleme.”

“Söylemiyorum çok sarhoştum.”

“Sarhoştun öyle mi? Bu mu bahanen sarhoştum yaptım hatırlamıyorum.” Başımı olumsuz anlamda salladım. “Şu hayatta asla ama asla affetmeyeceğim şeyi yaptın beni aldattın. Sen bana bunu nasıl yaparsın?” Susuyordu ve bu beni delirtiyordu.

“Susma konuş anlat bana! Nasıl salak yerine konduğumu söyle, yüzüme gülüp arkamdan nasıl iğrençleşebildiğini anlat. Ne zaman başladı bu iğrençlik?” Bakışlarını kaçırdı. “Ne zaman?” diye direttim.

“İlişkimiz falan yok. Seninle kavga ettiğimiz gün sade-” Bir insan daha kaç defa öldürülebilirdi. Bir insanın canı daha ne kadar yakılabilirdi ki. Sol gözümden kayan yaş boynuma süzüldü ve bir başka damla onu takip etti.

“Bana lanet edip  kadın bile değilsin dediğin gün başka bir kadına gidip altına mı aldın. Sırf sevişemiyoruz başka bir kadının koynunda mı köreltti nefsini. Rahatladın mı karının yapamadığını başka bir kadın verdi sana istediğini elde ettin mi?” Sesim kısık çıksada acı fazlaydı. Acı kelimelerin arkasına sığınmıştı karşımda duran adam sıfatına bile layık olmayan adamın yerine utanç içindeydiler.

“Ben bunu haketmedim. Senin için ailemi sildim, senin için herşeyi silip attım, sana bir çocuk verdim ben. Sana aile verdim sana baba olma şansını verdim sana bir yuva verdim sana hayatımı verdim sana ben ömrümü adadım ben seni sevdim. Sana verdiğim hayata başka bir kadını sokarak sen bizi bitirdin. Sen başka bir kadınla beraber olarak eksikliğimi yüzüme vurdun."

“Bende seni çok sevdim deliler gibi seviyorum da ama hata yaptım o kadınla oldum telafisi yok geri dönüşü yok kahretsin çok pişmanım tamam mı? Özür dilerim.”

“Affetmeyeceğimi bilmene rağmen özür diliyorsun.”

“Elimden başka birşey gelmiyor. Zamanı geriye alamam.”

“Evet alamazsın.” Silahı kalbine delmek istermiş gibi bastırdım. Üzüntüyle harmanlanmış yüzünün şimdiyse korkuyla gerilmesini keyifle izledim.

“O elindeki oyuncak değil Çisem bunu biliyorsun değil mi?”

“Biliyorum. Sende dediğimi yapacağımı biliyorsun. O geceyi hatırla. Sana son kurduğum cümleyi hatırla. Sana sen sıkmazsan ben sıkarım demiştim.”

“Kızımız var.”

“Kızın şimdi mi aklına geldi. Ona sakın bir daha kızımız deme o sadece benim kızım! Onun senin gibi bir babası yok!” O kadına dokunduğu ellerle bize dokunduğu gün bitmişti.

“Herşeyi söyle ama bunu söyleme. O benim her şeyim. Her şeyimsiniz.”

“Ama sen bizim her şeyimiz olamayacak kadar hiçbir şeysin artık.” Silahın kilidini açtım.

Vuracak mıydım? 

Gözlerimi Alparslan'ın gözlerine diktim. Tek bir kurşun tam kalbine. Yapmam gereken tek şey buydu.

Yapabilecek miydim?

“Yapma yoksa çok pişman olursun.”

“Ben zaten çok pişmanım. Daha ne kadar pişman olabilirim ki? Seni temin ederim bundan daha fazla olamam.”

Cebimde çalmaya başlayan telefonumun melodisiyle dikkatim dağılmıştı. Alparslan bunu fırsat bilerek bileğimi tutup beni kendine çekti. Silahı almaya çalıştı.

“Bırak şunu!”

“Bir kaza çıkacak.”

“Seni öldüreceğim!” Silah ikimizin arasındaydı. Alparslan çekiyordu vermemekte kararlıydım. Elimi aşağı indirip baskı uygulayarak almaya çalıştı.  “Silahı bana ver.” Alparslan'ın silaha baskı uygulayarak çekmesiyle tetiğe bastım. Patlayan silahın sesi önce kulaklarımda daha sonra kalbimde yankılandı. İkimizde donup kalmıştık. Gözlerime düşen kara gözleri dehşeti yaşıyordu gözlerine tutunmaya çalışan gözlerim şaşkınlığa gebeydi...

Kendini geriye çekti gözlerim vücudunda herhangi bir kan izi aradı yoktu. Rahat bir nefes aldım. Hala elimde duran silahı farkettiğimde iğrenç bir şeymiş gibi yere fırlattım. “Beni getirdiğin şu duruma bak seni öldürecektim. Bana ne yaptığını görüyor musun?”

“Sakin ol iyiyim iyiyiz.”  Üzerime geldiğini gördüğümde elimi durmasını için kaldırdım. “Sakın bir adım daha atayım deme.”

Aceleci haraketle sırtımı ona döndüm. Burada daha fazla durmak istemiyordum.

“Nereye?” diye sorduğunda omzumun üzerinden beni izleyen gözlerine baktım. “Senin olmadığın her yere. Aynı ortamda olmak aynı havayı soluyor olmak bile işkence.”

“Hayır, hayır, hayır  gitmene izin vermem.”

“İzin istemedim.”

“Gidemezsin.”

“Herşey bitti anla bunu. En kısa zamanda da senden boşanacağım. Sonra bu şehirde bile kalmayıp uzaklara gideceğim senden tamamen kurtulacağım.” Çıkışa yürüdüm kapıyı açtım. Çıkacağım sırada kolumdan tutup beni içeri çekti ve cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı kilitledi. “Ne yapıyorsun sen bırak beni!” Yüzüme dokundu elini elimin tersiyle vurarak savuşturdum.

“O kadına dokunduğun ellerle dokunma bana midemi bulandırıyorsun.”

“Ben seni kaybedemem. Sensiz olmaz.” Sırtımı kapıya yaslayıp üzerime eğildi. İki elimi tutarak  kapıya yasladı. “Bırakmam.” Keskin alkol kokusu burnumun direğini sızlattı. Yüzümü yana çevirdim.
“Bırak.”
“Bırakmam.” diye tekrar etti. “Ölürüm de öldürürüm de senin benden gitmene izin vermem.”

🍀🍀

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Kaçma girişimlerim Alparslan'ın izin vermeyişinden dolayı olumsuz sonuçlanmış son çare beni kendiyle birlikte bu odaya kilitlemişti. Telefonumu da son anda kaptırmak şansızlığım olmuştu. Tek umudum abimin gelmesi beni bu aklını kaçırmış adamdan kurtarmasıydı.

“Beni burada ne zamana kadar tutacaksın eninde sonunda buradan çıkacağız.” Viski şişesini ağzına dayayıp bir kaç büyük yudum aldı. Dudağının kenarından çenesine akan viskiyi işaret parmağıyla sildi.

“Çıkmayacağız en azından beni anlayıncaya kadar.”

“Seni anlamak mı sen delirmişsin.”

“Sen benimsin seni kimseye hiçbir yere bırakmam.”

“Saçmalamaya devam et sen ben buradan eninde sonunda çıkacağım ama sen işleri daha fazla zorlaştırarak sadece bunu erteliyorsun tamamen değil sadece kısa süreliğine.” Anlaması gerekiyordu işleri yokuşa sürmeden bu tavırlarına son vermeliydi.

“Asaf denen adam ondan uzak duracaksın. Biliyorum o adam seni benden alacak sana olan bakışlar-” Oturduğum yerden hışımla ayağa kalktım. “Sen ne söylediğini bilmiyorsun aptal!” diye bağırdım. Bana bunu nasıl söylerdi.

“Ben onun sevgilisini aldım oda seni benden alacak.” Vurdum duymazca kurduğu cümle beynimde şimşek etkisi yaratmıştı. Viski şişesini yere fırlatıp ayağa kalktı. Yanına ilerleyip yakasını tuttum. “Bunu benim yüzüme karşı nasıl söylersin! Sen, sen... Herkesi kendin gibi şerefsiz mi zannediyorsun? O sen değil o senin gibi değil. O senin yaptığını yapmaz ama sen, ama sen. Sen bunu yapacak kadar adisin geçmişsin karşımda birde konuşuyorsun!” Boğazlarım acıyana kadar bağırdım. Herkesi kendisi gibi sanıyordu. Asaf'ı kendisi gibi sanıyordu o öyle birisi değildi olamazdı. Haksızlık ettiği adama daha fazla haksızlık etmesine izin veremezdim. Yakasındaki ellerimi iterek kollarımı tuttu. Tutuşu çok sertti canım yanıyordu. “ O puştu ne kadar zamandır tanıyorsun ki bana karşı onu savunabiliyorsun. O öyle bir adam değil diyebiliyorsun?” Yüzü korkunç görünüyordu.

“Bırak beni.” diye inledim.

“Belkide bizden önce ber-“

“Sakın devamını getirme sen ne söylediğini bilmiyorsun.” Üzerine gidebilir onu söylemeye çalıştığı şeye pişman edebilirdim ama çok sarhoştu ne söylediğini bilemeyecek kadar kendinden geçmiş adamın yapacakları gözümü korkutuyordu. “İnkar etsene neden etmiyorsun?” dediğinde beni sarstı.

“Kendi hatanı bu şekilde mi örtbas etmeye çalışacaksın. Bana iftira atarak ne kadarda annenin oğluymuşsun.” Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Alkol kokusu çok keskindi midem burkuldu.

“Ne o zoruna mı gitti?” Üzerimden itmeye çalıştıkça üzerime daha fazla geliyor beni sıkıştırıyordu.

“Rahat bırak artık beni gitmek istiyorum.”

“Koşa koşa ona gideceksin.”

“Sen kendinde değilsin ağzından çıkanı kulağın duymuyor.”

“İtiraf et.”

“Yeter!” Çığlık attım.

“Bencede yeter. Kim kime ait bilmeli.” Sırtım yatakla buluştuğunda üzerime uzanan adamla gözlerim ardına kadar açıldı.

“Ne yapıyorsun sen dokunma bana.”

“Sen benim karımsın seni kimseye bırakmam aklına sok bunu.” Dudaklarını boynuma bastırdı bedenimin üzerinde hareket eden bedeni hassas noktama temas eden sertliği midemi ağzıma getirdi.

“Kusacağım.” Diye inledim. Beni dinlemiyor duymuyordu bile. Yanağıma temas eden dudakları engel olmama izin vermeden dudaklarımı hedef aldı. Ellerimi omuzuna  yerleştirip itmeye çalıştım. Çırpınıyordum kurtulmak adına herşeyi yapıyordum ama gücüm gücüne yetmiyordu. Tek eliyle iki elimi bileklerimden tutup yatağa bastırdı. Diğer eli kalçamın üzerinde iğrenç dokunuşlarıyla hareket ediyordu. Bacaklarımı aralamaya çalışıyordu bacaklarımı birleştirip amaçladığı şeye izin vermedim. Dudaklarımın üzerinde açmam için baskı kuran dudakları zorlayıcıydı. Geri çekilip, “Karşılık ver bana!” diye tısladı. Başımı iki yana salladım. “Senden nefret ediyorum!” Çığlığım tekrar dudaklarıma kapanmasıyla ağzının içinde boğuklaşarak yok oldu. İstediğini almıştı. Ağzımın içine sızan dili her hareketiyle midemi çalkalıyordu. Kaçmamam için üzerimde olağanüstü güç sarf ediyordu kımıldayamıyordum. Ne yapacaktı onu istemediğim halde bana zorla mı sahip olacaktı. Alt dudağımı ısırdı. Canım yandığı için gözlerim doldu. Kendini kaybetmişti.

“Sana bir tek ben böyle dokunabilirim.” Direnmelerime rağmen bacaklarımı tek eliyle ayırıp kendisini o boşluğa yerleştirdi. Kendimi geriye çekmeye çalıştım.

“Senden tiksiniyorum.” İçimdeki onu öldürüyordu...

“Karımsın sana istediğimi yaparım  buna kim karışabilir.” Düşüncesi beni şaşkınlığa uğrattı. Ben bu adamı hiçmi tanıyamamıştım. Karısıyım diye bana herşeyi yapmayı kendine hak gören adamı sevmiş evlenmiştim ve şimdi istemediğim halde bana dokunuyor gerekçe olarakta karısı olduğumu söylüyordu.

Hareket etmediğimi farkettiğinde ellerimi bıraktı. İki elini kalçamda birleştirerek sıktı. Ondan tiksiniyordum ondan nefret ediyordum. O ona olan tüm duygularım öldürüyordu.

“Bana istemediğim bir şey yaparsan seni öldürürüm.” dedim bunu yapacağıma yemin edebilirdim.

“Seni istiyorum ve alacağım engel olamazsın.” Gözlerim etrafı hızlıca taradı. Üzerimde dolaşan elleri, boynumdan göğsüme sızan dilini bacak arama baskı yapan şeyi unutmaya çalışarak nasıl kurtula bilirim diye düşünmeye başladım. Şifonyerin üzerindeki melek figürlü biblo gözüme çarptığında elimi ona uzatıp almaya çalıştım. Alparslan ise ona karşılık verdiğimi sanarak ipleri hepten salmıştı. Sonunda alabildiğim şeyi derin bir nefes alarak ensesine geçirdim.

Acı dolu iniltisi boyun girintime vurdu. Hareketleri duraksamıştı.

“Alparslan?” Üzerime ağırlığıyla yıkılmıştı. Etkisiz hale geldiğini anlamıştım. Yana itip altından çıktım. Baygındı nefes alıyor mu diye kontrol etmek için kulağımı burnuna yaklaştırdım.

“Şükür.” Alıyordu. Ayılmadan anahtarları cebinden alıp gidecektim. Hangi cebinde olduğunu bilmediğim için bu tam anlamıyla zaman kaybıydı. Tüm ceplerini tek tek kontrol ettim sonunda bulduğumda kapıyı açıp koşarak aşağıya indim. Yukarından gelen patırtıyla panik yaptım. Anahtarı kilide ikinci denemde sokmayı başarıp kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz karşılaştığım iki telaşlı yüzle rahat bir nefes aldım.
Önde Asaf arkada abim duruyordu.

“Neredesin sen öldüm be kızım.” Bunu söyleyen abimdi. “Bu halin ne senin?” Koşarak abimin yanına gidip kollarımı boynuna doladım. Anında sarılışıma karşılık verip saçımı okşadı.

“Nerede o evde mi?” Asaf'ın tahammülsüz tonda çıkan sesini duydum. Benim konuşmama gerek bile kalmadan yukarıdan gelen patırtılar ona cevabı vermişti. Eve girip kapıyı arkasından kapatmıştı.

“Onu öldürecek.” diye acıyla fısıldadım. Abim çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi. “Asaf ne yaparsa yapsın o haketti. Söyle bana o orosbu çocuğu sana bir şey  yaptı mı?” Gözlerimde biriken yaş gözlerimi yummamla yanaklarıma döküldü. Bana değil ne yaptıysa kendine yapmıştı...

İnstgram- ihanetofficalpage  / yagmurtaslakk

Continue Reading

You'll Also Like

353K 27.7K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
953K 56.6K 73
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
217K 11.2K 50
" ... Ancak unutmaman gereken tek bir şey var, seni her daim seveceğime ve kalbimdeki yerinin hiçbir zaman dolmayacağına eminim. Sen benim hayatımın...
288K 18.4K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel