Jiyong onu ağırlamak için aldıkları odada ileri geri yürüyordu. Ara sıra sinirle ellerini saçlarına atıp saçlarını çekiştiriyordu. Bir skandalla daha uğraşacak kadar ne gücü vardı, ne de Bigbang şu an bunu kaldıracak bir durumdaydı. Yg zaten jiyong'a sinirliydi. Kısacası dün gece olanlar sadece söylenti olarak bile çıkmamalıydı.
Jiyong açılan kapıya sinirle dönerek yakmak üzere olduğu sigarasını dudaklarından çekti.
-Kamera görüntülerine ulaşamıyoruz.
-Nasıl?
-Görüntüler yok efendim.
-Ne demek kamera görüntüleri yok?
-Üzgünüm efendim ama siz güvenliğe haber vermeden birkaç dakika önce ana bilgisayara virüs bulaşmış. Elimizde olan bir şey değil üzgünüm.
-Kasten yapılmış.
-Ney kasten yapılmış efendim?
-Bu tesadüf olamaz. Görüntüler kurtarılamaz mı?
-Sanmıyorum efendim. Bu çok görülmeyen bir saldırı şekli, sanki direk usb ile bilgisayara bulaşmış gibi hiçbir şey kırılmadan direk verilerin olduğu belleği sarmış.
-Direk usb ile mi? Belki de gerçekten öyledir?
-Nasıl yani?
-Direk usb takılma şansı yok mu? Yani biri kontrol odasına girmiş olmaz mı?
-Sanmıyorum efendim. Bu pek mümkün değil.
-Siz araştırmaya devam edin. Çıkabilirsiniz.
Jiyong masaya yaslanarak düşünmeye başladı kim olabilirdi? Az önce dudaklarından çektiği sigarayı dudaklarına geri koyarak çakmağını yakarak derince bir nefes çekti...
Kim olabilirdi? Seçenek çoktu aslında Kwon Jiyong'u sevmeyen insanlar tek sıra halinde dizilse üç beş kilometre insan dizilirdi. Ama partiye girebilecek kaç kişi vardı ki?
Jiyong bunu araştırmak için otelden sabah erkenden çıkıp bara gelmişti ama boşa gelmişti. Jiyong sinirli ifadesini bozmadan bardan çıktı. Arabasına binerken Kiko olma ihtimalini düşündü, hayır... O kendini yakacak bir kız değildi. Hele de Jiyong için...
Akşam üzeri lobiye girdiği anda karşısındaki görüntü ile havası değişmişti. Her ne kadar o tarafa bakmak istemese de bakıyordu. Tanrı aşkına Hana karşısında gülümsüyordu. Nasıl ona bakmaya bilirdi ki? Onun gülüşü pervane için ışık gibiydi. Jiyong sıkıntı ile iç çekti çünkü Hana Jiwon denen stajyerin elini tutuyordu, hemde sadece tutmuyordu parmaklarını kenetlemişlerdi. Jiyong dudaklarını ısırdı. Sinirlenmenin bir işe yaramadığını anlamıştı, başka yöne bakarak yürümeye başladı. Tam o sırada aklına gelen şey ile olduğu yerde kaldı. Hana partideydi değil mi? Ve Hana dava ile ilgili her şeyi biliyordu... Kiko'yu, Tanaka'yı... Davayı tekrar açmak için böyle bir şey yapmış olabilir miydi?
Jiyong Hana'nın o gün ki cümlelerini, bakışını, duruşunu hatırlayınca bu fikrini destekledi. Eğer öyle nefret ile bakabiliyorsa bunu da yapabilirdi.
Jiyong bilinçsizce adımlarını o tarafa doğru çevirdi, yanlarına doğru yürürken Hanbin ile göz göze gelmişti. Çocuk gözlerini büyüterek bakakaldığında Jiyong bakışlarını ondan çekti ve onu son anda fark eden Hana'ya döndü, dar kotu bol beyaz sweati, yukarıdan toplanmış saçları ile fazlasıyla masum duruyordu. Bakışları buluştuğunda Hana anlık Jiwon'a bakmıştı. Bunu fark etmek Jiyong'a acı verse de bozuntuya vermedi ve direkt olarak Hana'ya dönerek
-Konuşmamız gerek.
Herkes Jiyong'a bakıyordu. Şaşırmamıştı, muhtemelen hepsinin olaylardan haberleri vardı, ve hepsi Jiyong'dan nefret ediyordu.
-Anlamadım?
-Anlamayacak bir şey yok Hana, konuşmamız gerek.
-Benim seninle konuşacak bir şeyim yok.
Her kelimesi jiyong'un canını yaksa da sert görünüşünü bozmadan devam etti
-Demek öyle... Dün gece partide olanlar hakkında söylemen gereken bir şeyler yok mu?
Ve Jiyong'un beklediği şey olmuştu yanındaki elini tutan sevimsiz adam Hana'ya dönerek sormuştu.
-Ne olayı Hana?
-Bilmiyorum.
Jiyong bir anlık şüphe etse de emin olmak için konuşması gerektiğini biliyordu. Umursamaz gözüktüğünü düşündüğü bir tavırla
-Şuradaki kafeterya da olacağım. Gelmezsen polisi arayıp yaptığın şeyden bahsederim. Tercih senin.
Arkasını dönüp emin adımlarla kafeteryaya doğru ilerledi. Kafeterya boştu çünkü Yg otelin bu kısmını kiralamıştı, her Japonya turnesinde olduğu gibi.
Jiyong söylediği kahvesinden henüz yudum almamışken karşısındaki sandalye çekildi. Hana karşısında oturuyordu.
-Polisi aramanı dinlemek için geldim. Arasana ne diyeceksin merak ettim.
-Biliyor musun? Bilgisayarlara virüs bulaştırmak... Nasıl desem? Çok zekice...
-Ne bilgisayarı? Ne saçmalıyorsun yine?
-Saçmalıyor muyum? Asıl saçmalayan sensin Hana! Benden bu kadar nefret edeceğin bir şey yapmadım ben!
-Komik olma... Aynı konuşmaları tekrar tekrar yapmaktan sıkıldım.
-Demek sıkıldın? Dün gece barda duydukların hakkında ne düşünüyorsun peki? Kendini yeterince tatmin ettin mi? Giderek beni mahvettiğin konusunda?
-Senin mahvolduğunu göremiyorum henüz... Ama en kısa zamanda göreceğime emin olabilirsin.
Jiyong başka bir şey söylemeden masadan kalkan bedeni izledi, ona arkadan bakarken kapıda onu bekleyenleri görmesi ile bakışlarını kahvesine çevirdi. Belki de artık her şey için çok fazla geç kalmıştı.
-Masadan ne zaman kalkmayı düşünüyorsun Jiyong?
-Mümkünse hiçbir zaman...
-Ne oldu?
-Hana beni mahvedene kadar durmayacağını söyledi.
-Ohh... En azından konuşmuşsunuz.
-Bae. Git başkası ile dalga geç lütfen.
-Yemek yedin mi?
-Hayır.
-Ve kahve içiyorsun.
-Beşinciyi içiyorum.
-Mükemmelsin. Belki miden delinir ve ölürsün.
-Belkide onu kaçırmalıyım?
-Kimi? Hana'yı mı?
-Evet beni affedene kadar bir yere bağlarım. Affedince de çözerim.
-Hayatı film zannediyorsun galiba?
-Hayatım k-dramaya döneli baya uzun bir zaman oluyor. İki yıldan fazla...
-Kadın kahramanı değiştirmeye ne dersin?
-Hayır!
-Nahyun da fena kız değil Jiyong... Sana nasıl baktığını gördüm.
-O kız Hana'nın tırnağı olamaz ve doktorum o benim Youngbae.
-Bence hiç hastaya bakar gibi bakmıyordu sana.
-Öyle görmek istemişsindir belki de?
-Bence denemeye değer çünkü Hana çoktan erkek kahramanı değiştirmiş gibi duruyor.
-O sadece ikinci erkek Youngbae! Biraz drama izle!
-Yüzüğü olan bir ikinci erkek haklısın.
-Beni delirtmek için mi geldin?
-Benim yapmama gerek yok zaten delirdin.
-Delirdim değil mi? Anlamıyorum Bae... Cidden onu üzdüm ve yordum... Bok herifin tekiyim kabul... Ama ben cidden bunu hak ettim mi?
-Evet bok herifin tekisin. Ama Hana da çok mükemmel sayılmaz... O da abartıyor... Normal değil.
-Değil mi? Sanki Hana başka birine dönüşmüş... Anlık bakışlarında yakalıyorum eski Hana'yı.
-Bana da başka birine dönüşmüş gibi geliyor. İlk bakışta daha güçlü bir kıza dönüşmüş gibi geliyor ama öyle değil. Dikkatli bakınca çok yara almış küçük bir kız çocuğu gibi. Güçlü gözüken Hana'nın arkasında saklanıyor.
-Youngbae... Yara aldığını zaten biliyorum. Ama neden bana karşı böyle? Seungri ile gayet önormal konuşuyor.
-Dinle bak aslında öyle değil... Hana'nın Hyorin'i ne kadar çok sevdiğini hatırlıyorsun değil mi? Geçen gün Hyorin Hana ile konuşmak için bürosuna gitti. Yani gitmiş bana da sonradan anlattı. Odasına girdiğinde "Buyrun nasıl yardımcı olabilirim" demiş. Hyorin "Hana seni çok özledim" diye içeri girince önce sadece bakakalmış sonra kalkıp Hyorin'e sarılmış.
-Nasıl bir sonuç çıkarmamız gerek? İlk anda tanımamış olabilir.
-Konuşma sırasınca sürekli yuvarlak konuşmuş Jiyong!
-Nasıl yani?
-Mesela "Son zamanlarda neler yaptın? Neden beni hiç aramadın?" Sorusuna "İşlerim çok yoğundu kusura bakma" demiş Hyorin "Artık unni de mi deniyorsun?" dediğinde ilk önce şaşırmış sonra "Çok gençleşmişsin unni o yüzden" demiş
-Kulağa hiç Hana gibi gelmiyor.
-Evet! O Hyorin ile benden büyük olduğu için bile uğraşan sinirlendiren bir kızdı.
-Sonra ne olmuş?
-Hyorin'in menajeri aradığı için kalkmak zorunda kalmış ama numarasını almış Hana'nın.
-Sende var mı?
-Aramayacaksın değil mi?
-Hayır. Tabii ki de aramayacağım. Belki, online oluşunu izler acı çekerim. Sonra onu kaçırırım falan.
-Haha çok komik.
-Ciddiyim numarayı ver.
Jiwon ikinci erkek Hiçbir şeyden anlamıyorsun Youngbae
Ama ben anlarım çünkü ben çok yakışıklıyım yeaah
yeah yeah takılırım kızlarla hemde bir değil birden fazla kızlarla
takılırım ygde çünkü çok yakışıklıyım yakışıklılar takılırmış ygde
Bege- çok yakışıklıyım Cover by CiDi