Beklenmeyen Aşk

By Yelomi

489K 35.3K 2.5K

Arkadaş serisinin 1. kitabıdır. More

Tanıtım
- 1 -
- 2 -
- 3 -
- 4 -
- 5 -
- 6 -
- 7 -
- 8 -
- 9 -
- 11 -
- 12 -
- 13 -
- 14 -
- 15 -
- 16 -
- 17 -
- 18 -
- 19 -
- 20 -
- 21 -
- 22 -
- 23 -
- 24 -
- 25 -
- 26 -
- 27 -
- 28 -
- 29 -
- 30 -
- 31 -
- 32 -
- 33 -
FİNAL

- 10 -

14.5K 1.2K 65
By Yelomi

Gözleri ekrandaki rakamların üzerinde hızla hareket ederken, bir eliyle de önündeki kâğıda notlar alıyordu. O kadar çok işine dalmıştı ki içeriye girip kendisine korku ile bakan sekreteri Gamze'yi bile görememişti. En sonunda onun "Barış Bey," diyen cılız sesi ile kaşlarını çattı ve derin bir nefes alarak başını kaldırdı. Karşısındaki kadının çekingenliğini görebiliyordu. Onu korkuttuğunun da farkındaydı.

"Söyle."

"Bunu..." dedi Gamze ama sesi de en az kendisi kadar heyecanlıydı. Sarsak adımlarla önünde durduğunda elindeki zarfı masanın üzerine bıraktı. Barış'ın kaşları daha çatılmıştı. Zarfın üzerinde şirketlerinin amblemi falan yoktu. Normal beyaz bir zarftı.

"Bu ne?"

"Eylül gönderdi efendim. Dün akşam hesabına geçmiş bu para."

Öfke tüm bedenini ele geçirmeden önce kendisini sakin olmaya zorladı. Sakin kalmalıydı. O küçük kız çocuğunun onu böyle öfkelendirmesine izin vermemeliydi.

"Çık!" dedi öfkeyle. Gamze'nin odadan çıkması ile masanın üzerindeki telefonunu eline aldı ve rehberden Eylül'ün numarasını bularak arama tuşuna bastı. Birkaç çalıştan sonra telefon açılmıştı.

"Bu ne demek?" diye direk bağırdı.

"Paranız sanırım elinize geçti."

"O senin hak ettiğin para."

"Hayır, Barış Bey. Biz sadece bir kere görüştük ve onda da ders dahi yapmadık. Siz bana aylık bir ödeme yapmışsınız. Kaldı ki geçen hafta yine ders yapmadık. Bende bundan sonra ders yapmayacağımızı düşünerek bu ödemeyi geri gönderdim size."

Eylül'ün bir çırpıda söylediği sözler ile şaşkınlık ve kızgınlık arasında gidip geldi. Bu kız gerçekten onun sabrını deniyordu.

"Derslerin olmayacağını kim söyledi sana?"

"Siz aramayınca..." dedi ama gerisini getiremedi. Barış derin bir nefes çekti ciğerlerine. Doğru düşünmüştü aslında kız. Bir daha onunla görüşmeyi düşünmüyordu. Bu yüzden de bu ödeme bir teşekkür anlamındaydı. Fakat bunu almak istemiyorsa kendisi bilirdi. Kimsenin peşinden koşup zorla para verecek değildi. Etrafa para saçacak kadar zengin gönüllü değildi.

"Doğru düşünmüşsünüz Eylül Hanım. Bundan sonraki hayatınızda başarılar dilerim."

"Teşekkür ederim," diyen genç kızın sesindeki hayal kırıklığını fark etse de fark etmemiş gibi davrandı. "Size de başarılar dilerim diyeceğim ama eminim bu hayatta başaramadığınız bir şey kalmamıştır."

"Doğru düşünüyorsunuz, hoş çakalın," dedikten sonra onun bir şey söylemesini beklemeden telefonu kapattı. İçindeki öfke öyle bir noktadaydı ki. Patlaması an meselesiydi. Hatta patlasa bile rahatlamayacağından adı kadar emindi. Oturduğu koltuktan kalkarak devasa penceresinin önüne geçti. Aşağıda akıp giden trafiğe baktı. İnsanlar o trafikte boğuşurken onun sıcacık ofisinin penceresinde durup bu karmaşayı izlemesi kendini iyi hissetmesine neden oldu. Karmaşayı seviyordu. Tabi kendi hayatında olmadığı sürece...

*****

Şaşkın gözlerle telefondaki arkadaşını dinliyordu. Gözleri olması gerekenden daha irileşmişti. Kaç gündür sınavları için zaten yeterince uykusuz kalmıştı. Tam şimdi saatlerce uyuyup dinleneceğini düşündüğü zaman ondan istenen bu şey çok insaflıca değildi.

"Sana ihtiyacım var Eylül..."

"Ben ne anlarım Gamze? Saçmalama."

"Lütfen bak Savaş Bey senin iki haftalığına idare edebileceğini düşünüyor. Ve seni bir saat içinde odasında görmek istiyor."

Hayır diye bağırmak istedi ama bir türlü bunu yapamıyordu. İçinde söz geçiremediği bir yanı bir an önce o şirkete gitmek istiyordu. Barış ile yaptıkları o telefon görüşmesinin üzerinden neredeyse üç hafta geçmişti ve hala aklının orada olmasına bir anlam veremiyordu. Yapacağı şey kesinlikle mantıklı değildi. Kendi ruh ve kalp sağlığı için hatta yapmaması gerekirdi fakat arkadaşına da kıyamıyordu. O da sonuçta işe gireli iki ay gibi bir süre olmuştu ve şimdi bu kadar kısa sürede tüm yük onun üzerine kalmıştı. Haklı olarak da bunu kaldıramıyordu ama Eylül ne anlardı ki sekreterlikten? Zerre anlamazdı.

"Gamze sana gerçekten yardım etmek isterim canım ama ben hiçbir şey anlamam ki bu işten."

"Bana gerçekten yardım etmek istiyorsan gel lütfen... Bak sadece iki hafta. İki hafta sonra Bade'nin de ayağı iyileşir ve alçıdan çıkar. Yani en azından Doktor öyle söylemiş."

Derin bir nefes aldı. Arkadaşını böyle zor bir durumda bırakmak istemiyordu ama kendini de düşünmesi gerekti.

"Eylül gerçekten yapabilsem senden yardım istemezdim ama inan yetiştiremiyorum..." diye ağlamaklı çıkan ses tonu ile genç kızın bütün savunma kaleleri yerle bir oldu. İsteksizce "Peki, geliyorum," dedikten sonra arkadaşının sevinç çığlığını duymazdan gelerek telefonu kapattı. İki hafta... Buna dayanabilirdi. Sonuçta arkadaşı için yapıyordu bunu.

Esnerken dolabını açtı ve kıyafetlerini karıştırmaya başladı. Uykusuzluktan ölmek üzereydi. Dün gece sadece üç saat uyumuştu. Sabah sekizdeki son sınavı için delicesine çalışmıştı. Eve geldiğinde dinleneceğini ve uyuyacağını düşünürken şimdi bir de çalışmaya gidecekti.

Buz mavisi bir kot pantolonu altına giydikten sonra üzerine de asklı siyah bir tişört giydi. Havanın bozuk olduğunu görerek yine buz mavisi hırkasını da giymeyi ihmal etmedi. Saçlarını sıkı bir atkuyruğu yaparken yüzüne hiçbir şey sürmedi. Kendinde o gücü bile bulamıyordu. Nasıl bu halde çalışacağı hakkında ise en ufak bir fikri dahi yoktu.

Evden çıktığında vücudundaki yorgunluğa direnemeyerek taksiye bindi. On beş dakikanın sonunda büyük devasa şirketin önünde durduklarında adımları geri geri gitmek istese de kendini zorlayarak şirketten içeri girdi. Güvenliğe ismini söylediğinde içeri girebildi. Asansöre bindiğinde en üst katın düğmesine bastı. Asansör her kattan çıkarken Eylül biraz daha heyecanlanıyordu. Heyecanlanmaması gerekirdi ama buna engel olamıyordu. Bunu sadece arkadaşı için yapıyordu. Başka hiçbir sebebi yoktu. Bunu kendine bir kez daha hatırlattı. Başka aptal düşüncelere kapılmak istemiyordu. Kalbi son anda yaralanmaktan kurtulmuştu. Kendi elleriyle kendini yaralamamalıydı.

Asansörün durması ve kapılarının açılması ile koridora adımını attı. Birkaç adım sonra Gamze'yi önündeki bir sürü dosyayla boğuşurken görünce ister istemez üzüldü. Gerçekten durumu kötü görünüyordu. Elinden ne gelir bilmiyordu ama bu iki haftalık süreçte arkadaşına elinden geldiğince yardım etmeye çalışacaktı.

"Gamze..." diye seslendiğinde arkadaşı yorgun gözlerini onun suratına çevirdi ve heyecanla gülümseyerek "Geldin," dedi.

"Geleceğimi söylemiştim."

"Her an vazgeçeceğini düşünüyordum."

"Seni böyle zor bir durumda bırakamazdım."

"Eylül sen harika bir dostsun."

Kibarca gülümsedi. "E, söyle bakalım nereden başlıyorum?"

"Önce Savaş Bey'i görmen gerek."

"Neden?"

"O öyle istiyor."

Kaderini kabullenen bir kader mahkûmu gibi isteksizce Savaş'ın adının yazılı olduğu kapıya doğru ilerledi. İsteksizce kapıya vurduğunda onun "Gir," diyen sesini duydu. İçeri girdiğinde ise kendine güçlü durması gerektiğini hatırlatarak aralarında belli bir mesafe kalınca durdu.

Savaş masasında oturmuş bir dosyayla ilgileniyordu ama odaya Eylül girer girmez başını kaldırmıştı.

"Hoş geldin Eylül."

"Hoş buldum Savaş Bey," dedi. Onun siyah gözlerine bakmaktan ürküyordu. O gözler onu korkutuyordu. Hiç Barış'ın gözleri gibi değildi. Aklına gelen bu düşünce ile kendine öfke duydu. Her defasında o adamı hatırlayarak kendine eziyet ettiği için en büyük cezayı ha ediyordu.

"Geç otur," diyen Savaş ile masanın kenarında deri koltuklardan birine oturdu. "Bir şeyler içer misin?"

"Hayır, ben bir an önce Gamze'ye yardım etmek istiyorum."

"Anladım," diyen Savaş masanın kenarındaki büyük kara zarfı ona uzattı. Eylül zarfı açarken içinden çıkardığı evrakları dikkatle inceledi. Bir iş sözleşmesi ve yine işe girmeyle ilgili bazı evraklar vardı.

"Ben sadece Gamze'ye yardım edeceğim. Bunlara gerek yok."

"Gerek var," diyen Savaş'ın sesi sertti. O her zamanki yumuşak hali yerini iş adamı kimliğine bırakmıştı.

"Ama..."

"Eylül iki hafta boyunca bizim şirketimizde çalışacaksın ve bu iki haftalık süreçte de işe girmiş sayılıyorsun. Şimdi gerekli prosedür neyse onu uygulayacağız. Anlaştık mı?"

Sanki anlaşmaktan başka bir şansı varmış gibi soruyor olması Eylül'ü sinirlendirmişti. İsteksizce masanın üzerindeki kalemlerden birini alarak evrakları imzaladı. İmzaladığı evrakların hepsini tekrar o büyük zarfın içine yerleştirerek Savaş'ın masasının üzerine bıraktı ve ayağa kalktı.

"Artık çıkabilir miyim?"

"Gergin misin?"

"Hayır, sadece arkadaşıma yardım etmek istiyorum."

"Barış yüzünden mi bu halin?"

Bu adam laftan anlamıyordu gerçekten. Şimdi neden durduk yere o adamın lafını açmıştı. Ya onun adını duyduğunda heyecanlanan kalbine ne demeliydi?

"Barış Beyle alakalı bir durum yok."

"Peki," diyen Savaş'ın gözlerindeki alaycı ifadeyi görmüştü. Ama görmemiş gibi davranarak hızla odadan çıktı.

"İyi misin Eylül?"

Gamze'nin sorusu ile başını sallamakla yetindi sadece. Kendini hiç iyi hissetmiyordu ve buradan kaçıp gitmek için her şeyini verebilirdi.

"Bade'nin masasını ve bilgisayarını kullanabilirsin," dedikten sonra masanın üzerinde dosyaları göstererek "Onların hepsinin içine bakacak ve eksik bilgi ya da imza olup olmadığını kontrol edeceksin. Eksik bulduklarını bir not kâğıdı yazarak ayırarak, eksiklerini kapatacaksın," dedikten sonra "Anladın mı?" diye kibarca gülümsedi arkadaşı.

"Tamam, yapabilirim," diyen Eylül çoktan diğer masaya geçmişti bile. Çok zor görünmüyordu şimdilik.

Önündeki dosya yığınına dikkat ederek hepsini tek tek incelemeye başladı. Eksik olanları ayrı bir tarafa koyarak diğerleriyle karışmasını önleyerek işini yapmaya devam etti. O kadar dalmıştı ki kendisine çevrilmiş bir çift mavi gözden haberi yoktu. Arkadaşının "Eylül," diye fısıldaması ile kendine gelmişti. Başını kaldırdığında Barış ile yüz yüze gelmeyi beklemiyordu. Nabzı hızlanırken, yanaklarında ise onu ele veren kızarıklık her saniye daha fazla artmaya başlamıştı.

"Hemen odama gel!" diyen adamın sesi öfkeli ve itiraz kabul etmeyecek cinstendi. Eylül'ün yüreği korku ve heyecanla atarken, tüm bedeni histeri nöbetine tutulmuş gibi titremeye başlamıştı. Bu sefer onu Barış'ın elinden kimse alamayacaktı anlaşılan.

-

Merhaba arkadaşlar :) Uzun bir bölüm oldu ve bu yüzden sizlerden uzun yorumlar beklemekteyim. İnstagram hesabım : dilektaygun takibi unutmayın, seviliyorsunuz ♥

Continue Reading

You'll Also Like

141K 4.3K 22
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...
2M 32.4K 53
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
72.9K 1.7K 29
Arap bir erkeğin Türk bir kadına aşık olup onu mahi etmesinin hikayesi. ***Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiştir. ***
1.1M 45.9K 43
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...