- 5 -

14.6K 1.2K 132
                                    


Panik duygusu etrafına sararken, ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Hemen kendini toparlaması gerekti. Böyle bir yanlış anlaşılmaya izin vermesi kendi hatasıydı. Adamın gelmeyeceğini duyduğunda bir ağlamadığı kalmıştı neredeyse. O yüzden kimseye kızmaya hakkı yoktu.

Savaş'ın elinin masanın üzerindeki telefona kaydığını fark edince "Hayır, yani yanlış anlaşıldım," diyebildi kekelemediği için şükrederek.

"Nasıl yani?" diyen Savaş gayet eğleniyor gibiydi.

"Ben sadece tanıdığım kişi o olunca öyle yani..." diyebildi yaptığı açıklamanın saçmalığının farkındaydı.

"Aramamızı istersen sorun olmaz."

"Benlik bir durum yok. Benim için fark etmiyor yani."

"Öyle diyorsan..." demişti ki Savaş hemen onun sözünü kesti. "Öyle," dedikten sonra masanın üzerindeki suya doğru uzanma girişiminde bulunmuştu ki hemen çaprazında oturan Eray su şişesini eline alarak bardağına onun yerine su doldurdu. Minnetle gülümserken "Teşekkür ederim," diyebildi. Suyunu neredeyse bir dikişte bitirdiğinde bile bedenindeki yanma geçmemişti.

Bundan sonraki yarım saat daha kolay geçmişti. Yemekler dağıtılırken, masada oturan adamlar onun dışındaki konularla ilgilenmeye başlamıştı. Yarın için yapacakları futbol maçıyla ilgili konuşurlarken Yavuz'un "Barış gelecek mi?" dediğini duydu.

"Futbola hayır diyemiyor," diyen Umut çapkınca etrafı süzüyordu. Onun bu davranışı Eylül'ün nedense gözüne batmıştı.

"Sende gelmek ister misin?"

Genç kadın bir an sorunun ona sorulup sorulmadığından emin olamadı ama Savaş'ın simsiyah bakışlarını üzerinde hissedince ağzındaki lokmayı zorlukla yutarak "Nereye?" diye sorabildi.

"Yarın ki maça... Beni destekleyen senin gibi güzel bir kadın olması hoş olurdu doğrusu."

Eylül ne kadar sakinleşmeye çalışırsa çalışsın hiçbir faydası olmuyordu. Savaş'ın bu garip tavrı kafasını karıştırıyordu. Hem ne ara sizden sene gelmişlerdi anlayabilmiş değildi. Kırıcı olmamaya çalışarak "Maalesef, hafta sonu bitirmem gereken çeviri ödevlerim var," diyebildi.

"Tüh kötü oldu..."

Savaş'ın hayıflanmasını umursamamaya çalışarak önündeki tavuktan biraz daha aldı. O esnada Yavuz'un sesini duydu. Başını kaldırarak ona baktı.

"Üniversite öğrencisi misiniz?"

"Evet, İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyorum."

"Kaçıncı sınıf?" diye sordu aynı ciddiyetle.

"İkinci sınıf."

"Peki," diyen Yavuz düşünceli bir ifadeyle ona bakmayı sürdürdü. "Hem okulu hem de şirketin tercümanlık işini bir arada götürebilecek misin?" diye sordu.

Bilmiyordu işte bunu. Emin olamadığı şey buydu. O gece her şey çok kolay geçmişti ama bu her zaman her şeyin o kadar kolay olacağını göstermiyordu. Belirsiz bir şekilde gülümsedi ve dürüst davranmayı tercih etti.

"Açıkçası bilmiyorum... Nasıl olacağı hakkında hiçbir fikrim yok."

Yavuz'un yüzünde düşünceli bir ifade belirmişti. Bu ifadeden sonucun pekte olumlu olmayacağını az çok anlamıştı Eylül. Takılmamaya çalışarak bakışlarını kaçırdı. Birkaç dakika daha süren sessizlikten sonra tekrar Yavuz'un sesini duydu.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin