- 6 -

14.9K 1.2K 107
                                    


Öylesine işlerin içine boğulmuştu ki Savaş'ın odaya girmiş olmasını bile fark etmedi. En sonunda arkadaşının öksürmesi ile içine düşmüş olduğu hesaplamalardan başını kaldırdı.

"Hayırdır?"

Savaş bir şey söylemeden elindeki fotoğrafları masasının üzerine bırakırken kendiside masanın üzerine yan bir şekilde yaslandı.

"Bunlar ne?"

"Dün gecenin fotoğrafları..."

Barış umursamazsa birkaç dakika fotoğraf yığınına baktı ve daha sonra Savaş'a çevirdi bakışlarını. Ona neden bu fotoğrafları getirdiğini bilmiyordu. Şu zamana kadar böyle gecelere zaten hiç katılmamıştı, katılmadığı gibi ne fotoğraflarına bakmış ne de o geceler hakkında tek kelime konuşmuştu. Şimdi önüne konan fotoğraf yığını ona saçmalık geliyordu.

"Amacın ne?"

"İlgini çekecek bit fotoğraf içinde..." dedi Savaş ukalaca gülümserken. Barış içindeki merak duygusuna engel olamadan fotoğrafları eline aldı ve önemsizce hızlı bir şekilde geçmeye başlamıştı ki elinde duran fotoğrafla bir anda durdu. Kardeş dediği dört adam ve Eylül... Aynı masadaydılar. Bu nasıl mümkün olurdu ki? Üstelik Savaş'ın eli Eylül'ün omzundaydı. Öfke damarlarında sinsi bir yılan gibi dolaşırken, elindeki fotoğrafları bir kenara bıraktı.

"Sadece şirket çalışanları olacak diye biliyordum."

"Evet, öyleydi zaten."

"Eylül ne zaman şirkette işe girdi?"

"Dün akşam..."

"Kim işe aldı? Sen mi?"

Savaş masadan ayrılarak, fotoğrafları toparladı ve arkadaşına gülümseyerek "Hayır," dedi. "Yavuz tercümanlık için konuştu fakat işe almadı."

"Öyleyse?"

"Eray işe aldı."

"Ne demek bu?"

"Cuma günleri yarım gün fabrikada çalışacak. Mal kaydı tutacak."

"Tercümanlıkla bunun ne alakası var?"

"Bilmem... Eylül'e sorarsın. Birazdan elinde dosyası ile gelir zaten."

"Benim ona soracak bir şeyim yok. Dosyasını bırakır, ona göre bir ödeme planı yaparım."

"Sen bilirsin... Senin yerine de görüşürüm ben," dedikten sonra Savaş hızlı adımlarla odadan çıkmıştı. Baran içindeki öfkeyi bir türlü azaltamazken, sinirle oturduğu yerden kalktı. Bir haftadır ne güzel o kız yoktu. Aklında da yavaşça siliniyordu ama şimdi tüm bu olanlar... Sakin kalmalıydı. Öfkelenmemeliydi. Sonuçta burada çalışmayacaktı. Fabrikada olacaktı. Fabrikaya açılışı dışında bir kere bile gitmemişti. Onu göremezdi dolayısıyla.

Biraz olsun sakinleşmişti ama Savaş'ın son söyledikleri aklından çıkmak bilmiyordu. "Senin yerine de görüşürüm..." demişti. Gerçekten görüşecek miydi? Dün geceki o fotoğraf olsa kızdırıyor derdi ama fotoğrafta gayet samimi duruyorlardı. Belki de... Olmazdı. Elini öfkeyle saçlarının arasından geçirirken, nasıl bir işe bulaştığını anlayamıyordu. Hayatına bir anda düşen bu kadın her şeyi saçma sapan bir hale getirmişti.

Odasının kapısının çalınması ile "Gir," dedi ve önce Eray'ı arkasında ise Eylül'ü görmüştü. Bugünde üzerinde mavi bir kot ile, şeker pembesi göbeğini açıkta bırakan kısa bir tişört vardı. Bu kız çocuktu daha. Gerçekten çocuktu. Saçlarını da yandan örmüştü... Tek herhalde kadınsı duran saç örgüsüydü.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin