- 7 -

15.5K 1.3K 160
                                    

Gözyaşları yüzünden hızlıca kayarken, Gamze'nin yüzüne bile bakmadan neredeyse koşarak asansöre bindi. Canı öyle yanıyordu ki... Kendini çok kötü hissediyordu. Nefesi daralıyordu. Hıçkırıklar nefesini keserken başını asansöre yasladı. Kötü bir şey istememişti ki o... Sadece ailesine daha az yük olmak için bir işe girmek istemişti. O iş uygun olmayabilirdi. Ama bunu da söylemenin uygun bir dili vardı. Barış denilen duyguları alınmış kişi bunun farkında değildi.

Hayatının hiçbir döneminde bu kadar küçük düşürülmemişti. Berbat hissediyordu. Ama içindeki duyguları, kalbindeki kırgınlıkları anlatmaya bu kelimeler yetmiyordu bile.

Asansörün durması ile yine hızlı adımlarla koridora çıktı. Şirketten çıktığında ılık havanın tüm vücudunu okşaması ile biraz rahatladı. En azından hala yaşıyordu. Ve o adamı bir daha görmek zorunda değildi. Ağlamamak için kendisine söz verdi. Gözyaşlarını öyle bir adam için akıtmak kendine yapıp yapabileceği en büyük haksızlıktı. Elleriyle yüzünü silerken, adımlarını yavaşlattı ve caddede yürümeye başladı. Öyle bir dalmıştı ki yanına yaklaşan arabayı fark edememişti. Çok yakından gelen korna sesiyle bir anda irkildi ve hemen yanı başında durmuş olan arabayı fark etti. Geve mavisi spor arabaya şaşkınlıkla baktı. Böyle lüks bir araba neden onun yanında durmuştu ki? Kendi için bu sorularla uğraşırken arabadan inen adamla şaşkınlığı bir kat daha arttı. Umut'u görmeyi hiç beklemiyordu.

"Merhaba Eylül."

"Merhaba Umut Bey," diyebildiğinde sesinin çıktığına şükretti. Bu adamlardan uzak durmak istedikçe her tarafı onlarla sarılıyordu. Kader onunla herhalde fena halde dalga geçiyordu.

"Dalgın bir şekilde yürüyordun. Bir sorun mu oldu?"

"Yok," dedi hemen ani bir refleksle. Yaşadıklarını bir kez daha hatırlamak istemiyordu. Ve bu adama anlatmakta istemiyordu. Zaten yeterince tanımadığı adamlar karşısında rezil olmuştu. Bu listeye Umut'un da eklenmesine hiç gerek yoktu.

"Nereye gidiyorsun?"

Nereye gidiyordu ki? O an amaçsız bir şekilde yürümeye başladığını anlamıştı. Tabi bunu karşısında ki adama söyleyemezdi. Bu yüzden zoraki bir gülümseme ile "Öyle yürüyordum fakat eve gideceğim," dedi.

"Bırakabilirim seni."

"Gerek yok."

"Gerçekten bırakmak istiyorum. Hem dün iyi tanışamadık, daha iyi tanışmayı isterim."

Tüm vücuduna dikenler batmaya başlamıştı adeta. Gamze bu adam için çapkın demişti. Ve görünen o ki haklı gibi duruyordu. Adamın kendine özgüveni vardı bu duruşundan bile belli oluyordu. Gerçi son bir haftadır tanıştığı beş adamın da özgüven konusunda pek sıkıntıya düştükleri söylenemezdi ya.

"Teşekkür ederim ama ben kendim gitsem daha iyi olur. Hem yürümek istiyorum."

"Emin misin?"

"Evet, teşekkür ederim."

"Peki, o halde görüşürüz," diyerek gülümsedi Umut. Eylül ise sadece hafifçe gülümsemekle yetinmişti. Çünkü bir daha görüşeceklerini sanmıyordu. Onun arabasıyla gitmesini izledikten sonra yürümeye başlamıştı ki yanında duran başka bir arabayla olduğu yerde kaldı. Arabaya baktığında ise kalbinin ritmi değişti. Yan tarafın camı açıktı. Sürücü koltuğunda ise Barış oturuyordu.

"Bin arabaya!"

Onun emrivaki çıkan sözleri ile kaşları çatıldı. O kadar yaptığı şeyden sonra bir de utanmadan ona emir mi veriyordu? Cevap vermeyerek yürümeye başlamıştı ki yine onun sesini duydu.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin