- 12 -

13.9K 1.1K 50
                                    

Hataydı. Saatlerdir beyninden yankılanıp duran kelime buydu. Kendi iyiliği için burada olmaması gerekirdi. Böylesine dengesiz bir adamın hayatında olmasına yer veremezdi. Ondan olabildiğince uzak durması gerekti.

Delirmek üzereydi. Ne olduğunu bilmiyordu. Barış'ı anlayamıyordu. Onun kaba saba tavırlarına alışmış gibiydi ama artık bu durum canını sıkıyordu. Üstelik bu tavırların kendisine geldiğinde fazlasıyla acımasızlaştığını görebiliyordu. Barış onu istemiyordu. Bunun nedenini bilmiyordu ve bu durum daha fazla sinirlenmesine sebep oluyordu.

Sakin kalmalıydı. İki hafta boyunca dayanacaktı. Buna mecburdu. Sonra ise bu şirket ve bu adama dair her şeyi aklından silip yok edecekti. Artık olmayacaktı. Hiç kimse onu bu şekilde aşağılayamazdı. Kimseye böyle bir hakkı veremezdi, vermezdi.

"Üzgünüm..."

Gamze'nin sesinden üzgün olduğu belliydi. Eylül de üzgündü. Çok üzgün. Buruk bir tebessüm kondurdu yüzüne. "Üzülme... Geçecek."

"Sana karşı neden bu kadar kötü bilmiyorum inan."

"Bende bilmiyorum..."

"Tamam, hep kaba bir adam ama seni görünce bu kabalığı iki katıyla çarpılıyor gibi."

Eylül bir kez daha gülümsedi. Aslında içi kan ağlıyordu. Kendisinin bildiği bu gerçekleri başkasından duymak acısına tuz basmak gibiydi. Yakıyor, kavuruyor, mahvediyordu.

"Benden hoşlanmıyor."

"Belki de..." diye dalgınca onayladı onu Gamze.

"Hadi çalışalım bir an önce bu işler bitsin istiyorum," diyerek hem konuyu kapattı hem de işi bir an önce bitirmek için çalışmaya başladı. Burada gereğinden fazla bir saniye bile kalmak istemiyordu.

Kendini öyle kaptırdı ki çalışmaya saatlerin nasıl geçtiğini bile anlamamıştı. Üzülmemek ve onu aklına getirmemek için en iyi yol bu gibi gelmişti. Öğlen yemeğine bile gitmemişti. Barış da gitmemişti. Herkes odasından çıkıp giderken o çıkmamıştı. Lanet olsun. Onu takip ettiğinin farkındaydı. Elinde değildi. Tüm o yaptıklarına rağmen neden hala onu düşünüyor, onun hareketlerini takip ediyor bilmiyordu. Bunu yapmak istemiyordu. Fakat kendine engel olamıyordu.

Aklına her o geldiğinde kendini çalışmak için biraz daha zorladı. En sonunda kısa bir anda olsa tüm dünyayla bağını kesmeyi başarabilmişti. Artık onu düşünmeden işini yapabiliyordu. Ta ki Gamze'nin sesini duyana kadar sürdü bu büyü. Onun sesi ile gerçek dünyaya yeniden adım attı.

"Eylül artık çıkalım hadi."

Başını dosyalardan kaldığında kısa bir an etraf kaydı. Gözlerini kapatarak bunun geçmesini bekledi. Birkaç saniye sonra gözlerini açtığında biraz daha iyiydi.

"İş bitmedi ama..."

"Eylül çok kötü görünüyorsun. Hemen eve gidiyoruz sana yemek yapıyorum ve sonra sen uyuyorsun."

"İyiyim ben."

"Neren iyi senin? Yüzünün halini görsen kendin korkarsın. Kalk hadi," diyen Gamze masasının üzerindeki çantasını alarak ona doğru ilerledi. Eylül de kalkmak için hazırlandığı sırada Barış'ın odasının kapısı açıldı. Gözü kısa bir an oraya kaysa da hemen kendini toparlayarak başını çevirdi ve çantasını alarak Gamze'ye doğru ilerlemeye başlamıştı ki az önce ki anı tekrar yaşadı. Her şey kayıyor gibiydi sanki. Kendine birkaç saniye vermek için hemen gözlerini kapadı. Tekrar açtığında her şey daha karmakarışıktı. Kendini berbat hissediyordu. Sanki ayaklarının altından yer çekiliyor gibiydi. "Gamze..." diye fısıldayabildi ama gerisini hatırlayamıyordu. Her şey karanlıktı, çok karanlık.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin