- 8 -

15.3K 1.2K 99
                                    


Bir eli çenesinin altında, bakışları ise bomboş bir şekilde sokağa odaklanmıştı. Baktığı sokaktı ama gördüğü Barıştan başkası değildi. Bunu kendine itiraf etmek istemese de gerçek buydu. Küçücük yüreği o güçlü adamın müptelası olmuş gibiydi. Özellikle de gerçekten gülümsediğinde ortaya çıkan manzarayı bir an olsun hafızasından çıkaramıyordu. Hayatında o kadar güzel gülen bir adam daha görmemişti. Bu yüzdendi belki de tüm yaptıklarına rağmen onun yanında olmak için ders vermeyi kabul etmişti. Bugünü büyük bir heyecanla beklemişti ve bu heyecanı her geçen dakika biraz daha artıyordu. Özellikle de bir saat önce "Seni ben alacağım evinden," diye mesaj attığında Barış zirveye ulaşmıştı heyecanı da.

Hayatında daha önce bu duyguların benzerini yaşamamıştı. Tam olarak adlandıramıyordu yaşadıklarını. Fakat bildiği bir şey varsa o da her zamankinden farklı şeyler hissettiğiydi. Barış gibi bir adamı zaten normal hayat şartlarında göremezdi. Onun gibi güçlü ve gizemli... Belki de yirmi yaşında olmanın verdiği cahilliğe kapılıp, Barış gibi bir adamı kendisi için önemli bir konuma getiriyordu. Bilmiyordu. Tek bildiği bu heyecanın hoşuna gittiği ve sonunu delicesine merak ettiğiydi. Belki de düşündüğünden daha kötü ve daha can yakıcı bitecekti sonu ama umurunda değildi. Gençlik hata yapmak için değil miydi? Eylül de hata yaparak büyüyecekti. Üstelik Barış güzel bir hata gibi duruyordu. Düşüncesi ile arsızca gülümsedi. Annesi bilse bu düşündüklerini onu fena halde ayıplardı.

Sokağın girişinde gördüğü araba ile yüreğinde bir şeyler kıpırdanmaya başlarken heyecanla oturduğu pencerenin önündeki koltuktan kalktı ve neredeyse koşarak koridorda ki boy aynasının karşısına geçerek kendini süzdü. Üzerinde yeşil salaş gömlek ve beyaz pantolon ile gayet iyi duruyordu. Bunu kendine inandırmak birkaç dakikasını alsa da başarmıştı. Telefonuna gelen mesaj ile tekrar salona girerek mesajı açtı.

"Geldim."

Barıştan gelen tek kelimelik bu mesajla aptalca bir kez daha sırıtırken, beyaz sırt çantasını takarak, telefonunu da cebine koydu ve koridora çıktı. Spor ayakkabılarını giydikten sonra evden çıktı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Apartmandan da çıktığında da sakin kalmak adına birkaç kez derin nefes aldı. Fakat sakin kalmakta pek başarılı olduğu söylenemezdi.

Arabaya bindiğinde Barış'a doğru çevirdi bakışlarını. Üzerinde açık mavi bir ceket ile beyaz gömlek vardı. Ve çok şık duruyordu. Gözleri ve ceketi gerçekten bir uyum içindeydi. Kravat göremediğinde ise şaşırmadı. Bu adam rahat olmayı seviyordu.

"Merhaba," dedi en neşeli haliyle fakat aynı neşeli tonda cevap alamadı. Hatta biraz soğuk bir "Merhaba," aldı sadece. Yine de bu duruma takılmamaya çalıştı. Sonuçta bütün gün adam çalışıyordu ve hayli yorgun görünüyordu. Bundan kaynaklı olabilirdi. Moralini bozmamak adına kendini inandırmaya çalıştığı şeyler gerçekten komikti.

Yol ilerledikçe arabadaki sessizliğe daha fazla katlanamadı Eylül. O böyle bir insan değildi. Neşeliydi. Karşısındaki insanla somurtarak, hiç konuşmadan durmaya hiç ama hiç alışkın değildi. Kabullenemezdi. Üstelik hayat somurtmak ve susmak için fazlasıyla kısaydı.

"Yorgun musunuz?"

"Biraz," dedi Barış soğuk bir tonda. Sesindeki soğukluğa aldırmamaya çalışarak hafifçe gülümsedi.

"Daha sonra çalışabiliriz isterseniz."

"Ben planlarımı bozmam."

"Neden siz insan değil misiniz?"

O an Barış'ın mavileri onu bulmuştu. Eylül içinde oluşan heyecanı bastırmaya çalışarak alt dudağını hafifçe ısırdı.

"Siz insan değil misiniz derken şunu kastetmek istedim. Hani her insan yorulur ve bazen planlarını aksatması gerekir. Sizde insan olduğunuz için..." demişti ki Barış daha fazla devam etmesine izin vermedi.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin