- 21 -

12K 1K 77
                                    

Ağlamamak için kendisiyle büyük bir savaş içerisine girdi. Hayır, ağlamayacaktı. O adam için bir damla bile gözyaşı dökmeyecekti. Sözlerini sonuna kadar hak etmişti. Her ne kadar söylediği sözler kendisini de yaralasa da söylemek zorundaydı. Daha fazla kendinden ödün veremezdi.

"Biliyor musun şu halinizi gördükten sonra belki de ayrılmanızın daha doğru olduğunu düşünmeye başladım."

Eylül'ün yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. Bakışlarını direk olarak Yavuz'un düşünceli yüzüne çevirdi. "Yavuz Bey belli ki bu halimize neden olan kişinin siz olduğunu unutuyorsunuz. Ve belki siz bu ilişkiye karışma hakkını kendinizde görmeyip bizi rahat bıraksaydınız bunlar yaşanmıyor olacaktı."

"Suçlu beni mi görüyorsun yani?"

"Suçlu olan sizsiniz. Ama size uyduğu için ve hemen vazgeçtiği için asıl suçlu arkadaşınız olan o adam."

Yavuz umursamaz bir şekilde gülümsedi. "Belki de her şeyi fazla abartıyorsunuz."

Eylül bir cevap vermedi. Bu adamın duyguları yoktu. Böyle bir adamın kendi duygularını anlamasını beklemek ise kocaman bir aptallık olurdu. Derin bir nefes aldı. Bugün artık bir an önce bitmeliydi ama Yavuz'un sorgular bakışlarını üzerinde hissederken hiç bitmeyecek gibi duruyordu. Bu yüzden "Devam edelim mi?" diye sordu. Bir şeylerle meşgul olmak zorundaydı. Hem Yavuz'un bakışlarından kurtulmak için hem de Barış'ın içinde açtığı derin yarayı biraz olsun umursamamak için.

"Ağlamayacak mısın? Ağlayacaksan yarım saat ara verebiliriz."

Sesinde ki alay sinirlerine dokunsa da umursamadı. "Hayır, devam edelim."

Bu adamın eline bir daha asla koz vermeyecekti. Çok zeki bir adamdı ama insanlıktan nasibini almamıştı. Böyle bir adama bir kez daha hayatına karışma hakkı vermeyecekti. Bu yüzden Barış'a delicesine kızıyordu. O akşam arkadaşına uymak yerine konuyu kapatsaydı şu an her şey farklı olurdu. Belki de Barış'ın da istediği buydu. Bunu düşünmek bile yüreğinin burkulmasına sebep oluyordu. Fakat Begüm'ü duyduğundan beri bundan başka bir şey düşünemez olmuştu. Onun rahatlığı ve umursamazlığı bu düşüncesini destekler niteliğindeydi üstelik.

Sonraki saatler işle alakalı konularla ilgili konuşmakla geçmişti. Bu Eylül'ün işine gelmişti. Bu şekilde içinde ki acıyı düşünmüyordu. Barış'ın nerede olduğunu merak etmemeye çalışıyordu. Onun yokluğunun canını acıtmadığını ve acıtmayacağını kendine ispatlamak istiyordu. Şu an erkendi. Farkındaydı. Şimdi biraz canı yanacaktı. Bu olacaktı. Sonra zamanla geçecekti. Barış da yavaş yavaş herkes gibi olacaktı. Sadece biraz zaman geçmesi gerekti. Birazcık zamanla her şey eski halini alacaktı. Belki eski halinden daha da iyi olacaktı. Ne de olsa artık deneyimli sayılırdı. Bir erkeğe bu kadar kolay kapılmaması gerektiğini öğrenmişti.

*****

Bütün gün çalışmanın verdiği yorgunlukla kendini berbat hissediyordu ama bu hissi sevmişti. En azından düşünemeyecek ve üzülemeyecek kadar yorgundu. İstediği tek şey yatağına gidip uyumaktı. Bunu düşünmek bile mutlu olmasına yetiyordu.

Son dosyayı da yerine yerleştirirken Yavuz'un bakışlarını fark etti. Onunla bir sorun yaşamadan bir an önce buradan çıkıp gitmek istese de bakışlarında ki ısrarcı ifade ile olduğu yerde durdu ve "Bir sorun mu var?" diye sordu. Hayır demesini istiyordu. Uzatmamasını ve bir an önce onu azat etmesini istiyordu.

"Düğününe saatler kala terk edildi."

"Anlamadım?"

"Barış düğününe saatler kala terk edildi. O sabah çok heyecanlıydı," dedi ve gülümsedi. "Hepimiz çok heyecanlıydık. Ailemiz büyüyordu. Aramızdan biri gerçek sevgiyi bulmuştu ve bu bile bize mutlu olmak için yeterliydi. Ama düğünden altı saat önce bir mesaj ile terk edildi."

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin