- 9 -

14.6K 1.2K 59
                                    

Eylülde anlamıştı artık. Başka bir şansı yoktu. Başka bir şansı olmasını istediğinden de pek emin değildi zaten. Kendini şu an iyi hissediyordu. Bu iyilik hissi devam ettiği sürece sorun yoktu.

Ne kadar süre bu halde kaldıklarını bilmiyordu ta ki cep telefonu çalana kadar. O an büyü bozulmuş gibi Barış kendini bir anda ondan uzaklaştırmıştı. İçten içe bu duruma bozulsa da belli etmemeye çalışarak çantasından telefonunu çıkardı ve annesinin aradığını görünce aniden ayağa kalkarak telefonu açtı.

"Efendim."

"Kızım, ne yapıyorsun?"

"Hiç. Sen?"

"Bizde babanla oturuyoruz da seni özledik bir arayalım dedik."

"Hım," diyebilmişti sadece. Hala az önce yaşadıklarının şoku altındaydı. Üstelik Barış'ın keskin mavileri kendi üzerindeyken çok rahat konuşamıyordu.

"Uygun değilsin sanırım sen."

"Ders veriyorum da..."

"Doğru ya..." dedi annesi bir anda. "Sen Cuma günleri ders vermeye başlamıştın değil mi? Kusura bakma canım, kapatıyorum sonra görüşürüz."

"Görüşürüz," diyebildi sadece ve telefonu kapattı. Barış'a bakmamaya çalışarak telefonunu çantasına koydu ve tekrar koltuğa oturdu. Onun bakışlarından sonsuza dek kaçamayacağını anladığında ise zoraki bir şekilde bakışlarını ona çevirdi.

"Annem..." diyebildi sadece. Neden açıklama yaptığının farkında bile değildi ama onun yanlış anlamasını istemiyordu. Saçmaydı bu düşüncesi ama şu an için umurunda değildi.

"Annenle her zaman böyle gergin mi konuşuyorsun?"

"Gergin mi? Ben mi?"

"Evet, sen."

"Yok," demekle yetindi sadece. Annesiyle nasıl konuştuğunun farkında bile değildi. Kalbi öylesine büyük bir heyecan dalgasına kapılmıştı ki adını unutacak hale gelmişti.

"Bugün ders olmayacak."

"Evet."

"Yani istersen gidebilirsin."

Barış'ın onu kibarca evinden sepetlemesi ile tüm heyecanı ve mutluluğu bir anda patlayan balon gibi yok olup gitmişti. Buğulanan yeşillerini adamın gözlerinden kaçırarak oturduğu yerden kalktı ve çantasını da koluna takarak "O halde sonra görüşürüz," diye mırıldandı. Ona bakma gereği duymadan hızlı adımlarla çıkışa doğru gitmeye başlamıştı. Bu kadar güçsüz olduğu için kendine saydırmayı da ihmal etmiyordu tabi. Daha yeni tanıdığı adama nasıl bu kadar takılı kaldığını anlayamıyordu.

"Ne yapıyorsun?"

Barış'ın sesini duyması ile olduğu yerde durdu ama ona dönmedi. "Gidiyorum."

"Taksi çağırmadan mı?"

"Dışarı da bekleyebilirim."

"Bana doğru dön."

Barış'ın emrivaki sözleri karşısında sinirlense de yine de ona doğru döndü. Onun ciddi bakışları ile bakışları buluştuğunda kalbinde amansız bir çarpıntı yine başlamıştı. Nabzı her saniye daha da hızlanıyordu.

"Kızdın," diyen adam bir durum tespiti yapıyordu. Eylül zoraki bir şekilde gülümsemeye çalışarak "Yoo," demekle yetindi. Kızmıştı ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.

"Yalan... Bu hayatta en tahammülsüz olduğum konudur."

Genç kadının yüzü düşerken, sustu. Yalan söylemekten o da çok hoşlanmıyordu ama onun karşısında bu kadar çıplak olmakta rahatsız ediyordu. Sanki içini okuyormuş gibiydi. Her düşündüğü şeyi biliyormuş gibi... Bu yüzden itiraz etme gafletinde dahi bulunmadı. Nasıl olsa bu adam içini okuyordu adeta onun.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin