- 4 -

16.1K 1.2K 74
                                    

Şaşkınlıkla elindeki zarfa baktı. Kaşları öfkeyle çatılırken, kalbi onu görmesiyle ısınmıştı. Üzerindeki sarı tişört ve bahçıvan pantolonu ile şu ana kadar gördüğü en tatlı kadındı. Bunu düşünmemeye çalıştı. Kafasını şu an başka şeylerle meşgul etmeliydi.

Kendisine alayla bakan adama çevirdi bakışlarını. Öfkesini gizleme gereği duymadan "Bir daha işime karışma Savaş," dedikten sonra eline tutuşturulmuş olan zarfı Gamze adlı sekreterin masasına atarak "Muhasebeye iade edin ve de ödenen miktarı belirtin. Ayrıca muhasebeyi de bildirin bir daha benim bilgim dışımda ödemelerde tek bir oynama yapmasınlar. Yaptıkları takdir de kendilerine yeni bir iş arasınlar," dedikten sonra arkadaşının alaycı gülümsemesini yok saymaya çalışarak odasından içeri girdi. Öfke ve heyecan yan yanaydı. Hayatında ilk defa böyle bir şey hissediyordu. Bu duygular onluk değildi. Fazla yabancıydı. Çok fazla. Böyle şeyler hissetmemesi gerekirdi.

Kendini koltuğuna bıraktığında, düşünmemek adına gözlerini kapadı fakat o anda Eylül'ün siması gözlerinin önünde belirmişti. Savaş ile nasıl tedirgin konuştuğunu hatırladı. Onu görünce ise o güzel yeşil gözlerinin mutlulukla gülümsemesine şahit olmuştu. Gerçekten de gülüşünü bir baharı andırıyordu. Ama Barış yaptıkları ile o gülüşü soldurmuş, bir de kızın neredeyse kaçarcasına gitmesine sebep olmuştu. Ondan da başka bir şey beklenemezdi zaten. Yapamazdı ki. Normal olamazdı.

"Olmaz..." diye fısıldadı. Buna kendini inandırmaya çalışır gibi fazlasıyla kararlı bir şekilde söyledi. Olmazdı. O bahar gibiydi. Taptaze, capcanlıydı. Neşesi ve enerjisi Barış'a fazla gelirdi. Barış onun gibi olamazdı. Eylül ile bir daha görüşmemek belki de hayatında verebileceği en doğru karar olurdu. Zaten bir daha görüşmek için bir ortamları olacağını zannetmiyordu. Tek sebep Gamze olabilirdi ama onu da gerekirse uyarırdı. Olmadı işine son verirdi. Ama bir daha Eylül'ü görmemek onun için ve aynı zaman da Eylül içinde alınabilecek en doğru karardı.

*****

Sorunsuz geçen bir haftanın sonunda az da olsa Barış'ı aklından atmayı başarmıştı. Tabi bunda bir hafta sonra başlayacak olan vizelerinin de büyük etkisi olduğunu inkâr edecek değildi. Vizeleri onun için önemliydi. Okuldan iyi bir ortalama ile mezun olmak zorundaydı. Ne yazık ki günümüz şartlarında mezun olur olmaz hali hazırda onu bekleyen bir iş yoktu ve bunu bilmek bile şimdiden gerilmesine neden oluyordu.

Çalışmayı sevmişti aslında. Geçen hafta kazandığı ilk parası onu fazlasıyla mutlu etmişti. Bu ay anne ve babasına para göndermemelerini söylemişti. İlk başta ailesi şaşırsa da onlara yaptığı ilk işi anlatınca ikisi de tebrik etmişlerdi onu. Kendini dünyanın en şanslı insanlarından biri olarak görüyordu. Çünkü onu seven harika bir ailesi vardı. Bu ne yazık ki herkese nasip olmayan bir şeydi. Eylül bu konuda fazlasıyla şanslıydı.

Elinde kalemle hocasının ödev olarak verdiği çeviri metinine odaklanmaya çalıştı. Çok zor değildi ama çok kolay olduğu da söylenemezdi. Onun tek şansı lise döneminde yoğun bir şekilde İngilizce eğitimi almış olmasıydı. Ama yine de bu metinleri çevirirken zorlanıyordu.

Yarısına yakınını çevirdikten sonra pes etti. Bugün cumaydı ve ödev pazartesineydi. Bugünlük bu kadar yeterli olurdu. Sandalyesinden kalkarak, odadan çıktı. Mutfağa doğru ilerlediğinde cebinden telefonunu çıkararak saatin beşe geldiğini gördü. Tüm öğleden sonrasını odasında geçirmişti neredeyse. Şimdi de mutfağa girip Gamze ve kendisi için güzel bir yemek hazırlayabilirdi. Tam yemek hazırlığına girişmeye başlamıştı ki telefonu çaldı. Arayan kişinin Gamze olduğunu görünce yüzünde hoş bir gülümseme ile açtı. İstanbul da ki tek ailesiydi Gamze onu. Aileleri İzmir'den arkadaştılar. Ve Eylül için İstanbul da olması çok büyük bir şans olmuştu. Sessiz sakin, sorunsuz bir kızdı ve onu bu yüzden fazlasıyla seviyordu.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin