- 14 -

12.8K 1K 46
                                    


Saatler geçtikçe rahatlamak yerine daha da stres olmaya başlamıştı. Neden bu kadar heyecanlandığını bilmiyordu ama içinde garip bir duygu karmaşası vardı. Özellikle akşam Barış ile çıkacağı yemeği düşündükçe bu duygu fırtınası daha da fazla artıyordu. Bunun için hazır mıydı? Ah, çoktan hazırdı. Onu ilk gördüğü andan beri hazırdı. Aslında ona biraz naz ve kapris yapmak isterdi lakin Barış bunu çekebilecek bir adam değildi. O bu naz ve kaprisi çocuksu görüp ve ondan tekrar uzaklaşabilirdi. Ki bunu hiç istemezdi Eylül.

"Sende bir şeyler var?"

"Ne gibi?" diye sormaktan kendini alıkoyamadı. Gamze'nin meraklı ve inceleyen bakışlarını üzerinde hissediyordu.

"Barış Bey'in odasından çıktığından beri bir tuhafsın. Söylesene neden çağırmış seni?"

Hafifçe yutkundu. Bunu Gamze'den saklayamazdı. Sonuçta o onun en yakın arkadaşıydı. Üstelik saklanacak bir şey de yoktu. En azından şimdilik...

Derin bir nefes alarak "Beni akşam yemeğine davet etti," dedi.

"Ne romantik ama... Bunu da ayağına çağırarak söyledi."

Eylül'ün kaşları çatıldı. Bunu hiç düşünmemişti doğrusu. Açıkçası şu an da bu konuya pek takılmıyordu.

"Tamam, çok romantik bir teklif olduğunu söylemiyorum ama sonrasında bunu biraz romantik bir hale soktu."

O an arkadaşının irileşen gözlerle kendisine baktığını görünce nasıl bir pot kırdığını fark etti. Yanaklarını ateş basarken, bir eliyle alnına vurmamak için kendini zor tuttu.

"Ne oldu ki? Ne yaptı?"

"Hiç..."

"Eylül..."

"Sorma Gamze, anlatamam."

O an Gamze alay dolu bir kahkaha attı. "O kadar özel bir şey demek..."

"Off, sus ne olur," diyerek arkadaşını susturmaya çalışıyordu ki bir anda toplantı odasının kapısı açıldı. Savaş gergin bir halde odadan çıkmıştı. Gözü Gamze ve onun arasında gidip geliyordu. Bir seçim yapmaya çalışır gibiydi.

"Eylül... Not defterini al ve içeriye gel. Gamze normalde bu toplantıya katılmanı istiyordum ama Eylül'e tüm şirket işlerini birkaç saatliğine bırakmamız mümkün değil."

"Evet, Savaş Bey."

"Güzel... Eylül hadi ne bekliyorsun?"

Bir anda irkilerek kendine geldi. İçeri hiç girmek istemiyordu. Ama itiraz etmeye hakkı yoktu. Zaten etse de kimsenin umursayacağı yok gibiydi. Eline not defterini ve kalemini alarak Savaş'ın az önce geçtiği kapının önünden içeri girdi ve kapıyı kapattı. Yuvarlar bir masanın etrafına toplanmıştı beş adamda. Hepsinin bakışları onun üzerindeydi. Bir kişi hariç... Barış bakmıyordu ona. Buna takılmamaya çalıştı ve öylece olduğu yerde durdu. Ne yapacağını bilemiyordu ki Eray'ın sesini duydu.

"Gel buraya otur Eylül," demesiyle hafifçe gülümseyerek onun yanında ki koltuğa oturdu. Eray ve Umut arasında kalmıştı. Barış ise Umut'un yanındaydı. Onun yanında da Savaş vardı. Yavuz da hemen Savaş ve Eray'ın arasında oturuyordu ve bakışları direk olarak Eylül'ün üzerindeydi.

"Bir süre bizimle çalışacaksan daha uygun iş kıyafetleri giymen gerekiyor."

Yine aynı konuya gelmişlerdi. Bir merhaba bile demeden Yavuz'un direk olarak bunu söylemesi onu sinirlendirmişti.

"Sadece iki hafta kadar çalışacağım. Ve dolabımda bu işe uygun iş kıyafetlerim yok. Almayı da düşünmüyorum. Buna ayıracak bir bütçem de yok."

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin