- 19 -

10.7K 1K 115
                                    

Gözyaşları yanaklarından sessizce akarken hala olanlara inanamıyordu. Her şeyin nasıl bir anda böyle kötü bir hal almasını mantığı almıyordu. Tam mutlu olacakları ve birbirleriyle olacakları zamanda ayrılmışlardı. Ayrılmak... Ayrılıp ayrılmadıklarından da emin değildi ama bugün ki yaşanılanlardan sonra birbirlerinin yüzüne bakamazlardı. Hatta bir daha o şirkete bile gidemezdi ama lanet olsun ki imzaladığı bir sözleşme vardı. Bu sözleşmeye uymak zorundaydı. Üstelik az kalmıştı. Son bir hafta dayanabilirdi. Ve bu son bir haftayı onu son kez görerek geçirebilirdi. Bir daha onu göremeyecekti. Bu düşünceyle kalbi biraz daha acıdı. Hayatında ilk defa bir erkeği böylesine seviyordu ve korkuyordu. Barış neden onu anlamıyordu ki? Daha yirmi bir yaşındaydı. Yaşamak istedikleri vardı ama bunların hepsini onunla yaşamak istiyordu. O ise kolaya kaçıp onu hayatından çıkarmakla tehdit ediyordu. Sinirle burnunu çekti. Ağlamaktan bitap düşmüştü artık.

"İyi misin Eylül?"

Eray'ın endişeli çıkan ses tonunu umursamadı. O da onlardan biriydi. Belki o da onunla Barış'ın birlikte olmamasını savunuyordu.

"Harikayım," dedi huysuzca.

"Madem bu kadar üzülüyorsun sana gitme dediğinde gitmeyecektin."

Eylül sinirle ona doğru döndü. Bu adamlar gerçekten kafayı yemişlerdi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi orada durmasını mı bekliyordu? Barış onu resmen kovmuştu. Yavuz ise aşağılamıştı. Bizzat arkadaşına layık olmadığını sözleriyle ortaya dökmüştü. Eylül ne yapacaktı bu durumda? Hiçbir şey olmamış gibi orada öylece duracak mıydı?

"Beni kovdu!" dedi her kelimenin üzerine basarak. Anlaşılan anlama sorunu vardı şu an yanında bulunan adamın.

"Seni kovmadı. Sadece ciddi bir ilişki yaşamak istediğini söyledi. Ve bunu ailenin de bilmesi gerektiğini ve hatta onaylaması gerektiğini düşündüğünü söyledi."

"Ben daha yirmi bir yaşındayım," diye öfkeyle bağırdı. Sinirden tüm bedeni titriyordu.

"Yani?"

"Hayatımda ilk defa bir adamı seviyorum ben. Daha ne yaşayacağımızı bile doğru düzgün bilmeden nasıl ciddi bir ilişkiye başlayabilirim, söyler misin?"

Eray sıkıntıyla iç çekti. "O halde Yavuz'un da dediği gibi ayrı olmanız ikiniz açısından da en mantıklısı."

"Buna siz mi karar veriyorsunuz?"

Arabanın kırmızı ışıkta durması ile Eray ona baktı. Her zaman yumuşaklık olan gözlerinde şimdi sert bir ifade vardı.

"Evet, biz karar veriyoruz. Biz birbirimizin ailesiyiz."

"Aile..." dedi umursamazca.

"Evet, aileyiz. Sen kendi annenin babanın yanında, sıcacık evinde büyürken biz yurt köşelerinde birbirimize destek olarak büyüdük. Sen hasta olduğunda anne ve baban başında beklerken biz birbirimizin başında bekledik. Ve kaybedeceğiz diye o kadar korktuk ki... Ama kaybetmedik. Bak yaşıyoruz. Şimdi de bu aileyi yok etmeye kimseye izin veremez."

"Ben ailenizi falan yok etmek istemiyorum."

"Sen Barış'ı mahvettiğin anda zaten ailemizden birini yok etmiş olacaksın!"

"Bende yok oluyorum. Bende acı çekiyorum!" diye fısıldadı Eylül. Daha fazla dayanamıyordu. Neden anlamıyorlardı? Neden ona zaman vermiyorlardı? Resmen istenmediğini açıkça dile getirmişlerdi.

Eray ona hiçbir cevap vermemişti. Bu durum aslında işine gelmişti. Gruptaki en sakin adam bile ona böylesine öfkeli cevaplar verebilirken diğerlerini düşünmek bile istemiyordu.

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin