- 26 -

11.8K 943 65
                                    

Barış telefonu kapattığında gerilmiş sinirleri artık neredeyse arşa çıkmıştı. Kimsenin onu anladığı yoktu. Herkes kendine göre saçma sapan bir tavır tufanına yakalanmıştı. Kimse ona ne olduğunu sormuyor sadece tavır almakla meşgul oluyordu.
Derin bir nefes aldı. Öfkesinin hiçbir şeye yararı yoktu. Sakin kalmaktan başka çaresi de yoktu zaten. Onun için öfkeye yenik düşmek bu hayattaki yapılabilecek en kötü zayıflıktı.
Düşüncelerini bir kenara bırakarak az önce kalktığı masaya doğru yürüdü. Derya'nın sıkıntılı bir ifade ile ona baktığını görünce sinirleri tekrar eski halini aldı. Bu kadın zamanında tüm hayatını mahvetmişti. Bu konuşmayı neden kabul ettiğini tam olarak bilmiyordu. Belki eski bir yarayı tamamen silmek belki de yıllardır kendine sorduğu neden sorusuna bir cevap bulmaktı amaç. Ya da hiçbiri değildi. Hiçbir fikri yoktu. Sadece Derya'nın bir an önce konuşmasını ve gitmesini istiyordu. Daha şimdiden tüm hayatını karıştırmıştı yine.
Masanın yanına gelince isteksizce yerine oturdu.
"O kızla mı konuştun?"
"Seni ilgilendirmez."
"Yapma Barış," dedi Derya gözleri dolmuş bir halde. Bir zamanlar o gözlerde hüzün görmeye bile dayanamazken şimdi gözyaşları ona hiçbir anlam ifade etmiyordu.
"İki gündür seni dinlemem için yalvarıyordun. Söyle artık ne söyleyeceksen."
Derya titreyen ellerini masanın üzerinde birleştirerek gözlerini Barış'ın gözlerinden ayırmadı.
"Bana fazlasıyla kızgın olduğunu biliyorum. Hakkın da. Ben seni isteyerek bırakmadım Barış."
Barış istemsizce gülümsedi. Bir insan istemediği sürece hiçbir şeyi kimse yaptıramazdı. Dolayısıyla Derya'nın bu sözleri ona anlamsız ve fazlasıyla samimiyetsiz geliyordu.
"Bitti mi?" diye alaycı bir şekilde sordu. Daha fazla bu saçmalığına katlanmak istemiyordu. Bu kadarı yeterliydi.
"Hayır, bu kadar değil."
"Öyleyse çabuk ol. Daha fazla burada durmak istemiyorum."
Derya acıyla gülümsedi. "Bana katlanamıyorsun artık öyle mi? Bir zamanlar yanımdan beş dakika ayrıldığında huzursuz olurken şimdi beş dakikadan fazla katlanamıyorsun bana."
Barış dürüst davranarak "Aynen öyle, " dedi.
"Babam yüzünden."
"Ne?"
"Babam seninle evlenseydim sizi bitirecekti. Günlerinizi gecelerinizi harcıyarak kurduğunuz o şirketi babam bitirecekti."
Barış şaşırmamıştı. Böyle bir şeyin olabileceğini az çok tahmin etmişti fakat bu onun için yeterli bir sebep değildi.
"Yani?"
"Ne demek yani Barış? Ben isteyerek seni bırakmadım. Ben seni çok sevdim ve hala da seviyorum."
İnanmıyordu. Belki bir zamanlar sevmiş olabilirdi ama şu an sevdiğine dair zerre inancı yoktu. Şu an sadece kaybettiği birini kazanma hırsı içindeydi. Başka bir şey değildi bu.
"Barış yalvarırım bir şey söyle."
"Söylenebilecek her şeyi sen yıllar önce seçimini yaparak belli ettin."
"Başka şansım yoktu."
"Hayır, vardı. Gelip bunu bana anlatabilirdin. Bunu halledebilirdik. Ama sen babanı seçtin."
"Ben sizin emeklerinizi yok etmemeyi seçtim."
"Keşke bu seçimi bize bıraksaydın."
"Barış bu kadar acımasız olma yalvarırım."
"Şimdi ne değişti Derya?"
"Ne demek o?"
"Şimdi ne değişti de geldin ve bana bunları anlatıyorsun."
"Babamı bir yıl önce kaybettim. Bir yıldır cesaretimi toplamaya çalışıyordum ve..." demişti ki Barış onun sözüne devam etmesine izin vermedi.
"Eylül'ü duydun. Yıllar sonra ilk defa mutlu olduğumu öğrendin ve gelip bu mutluluğumun içine etmek istedin."
Derya'nın artık yanaklarından gözyaşları süzülüyordu. Daha fazla kendini tutamamıştı. Barış'ın sözleri fazlasıyla acımasız ve sertti. Bunları hak ettiğinin farkındaydı ama yine de canının yanmasına engel olamıyordu.
"Çok acımasızsın."
"İnan senin kadar olamam."
"Biz birbirimizi sevmiştik."
Barış bunu inkar edecek değildi. Gerçekten çok sevmişti Derya'yı çok fazla hem de. Ve onu kaybettiği anda kalbinin yarısını onla kaybetmişti. Çok acılar çekmişti. Kendinden nefret edebilecek kadar acı çekmişti. Şimdi her şeyi geride bırakmışken eki defterleri açmak gereksiz bir eziyetten fazlası değildi.
"Haklısın biz bir zamanlar birbirimizi sevmiştik fakat senin rahat yaşam korkun sevginin önüne geçti."
"Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?"
"Evet, böyle düşünüyorum..." dedi daha fazlasını da söylemek istiyordu ama bu saçma konuşmayı gereksiz bir uzatmaya çekmek istemiyordu. Tek istediği bir an önce buradan gitmek ve kendini affettirmekte. Daha doğrusu önce yanlış anlaşılmaları düzeltmesi gerekti.
"Barış..." demişti ki Barış ayağa kalkarak onu susturdu.
"Artık beni rahat bırak. Ben hayatımda yeni bir döneme başladım ve hayatıma gerçekten vana değer veren ve sadece beni isteyen bir kadın aldım. Ve o kadını bırakmaya hiç niyetim yok. Bu uğurda karşıma çıkan ve çıkacak her şeyi mahvederim. Sen de dahil. Benden uzak dur artık. Seni dinledim ve bitti. Şimdi herkes eskisi gibi kendi yoluna."
Derya'nın gözyaşları daha da hızlanırken ona hıçkırıkları da eklendi. Oturduğu yerden bedenini zorlukla kaldırdı.
"Canımı yakmaya çalışıyorsun."
"Hayır, gerçekleri söylüyorum. Kabullensen iyi olur bu durumu."
"Seni seviyorum."
"Geç kaldın."
"Barış..."
"Söylediklerimin gayet açık olduğunu düşünüyorum. Bir daha aynı şeyleri söylememe gerek yok. Benden ve Eylül'sen uzak dur."
Barış hızla oradan uzaklaşırken arkasında gözü yaşlı bir kadın bıraktığının farkındaydı fakat umurunda bile değildi. Umurunda olan tek kadın Eylüldü. Ve tabi onu kaybetmemekti.
........
İyi akşamlar arkadaşlar. Uzun bir zamandır bölüm yazamıyordum. Normalde Tokat'ta yaşadığımı biliyorsunuz. Eşimin rahatsızlığı için geldiğim Antalya'dan kendi geçirdiğim rahatsızlıktan ötürü geri dönemedi. Bilgisayarım ve flashbelleğim Tokat'ta kaldı. Hikayeler yarım kaldı bu yüzden. Şimdi telefondan elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum ama bu uzun sürebilir ve bölümler kısa olacaktır. Anlayış bekliyorum herkesten.
Bu arada Sevda Yanığı çıkmıştır almak isteyen tüm arkadaşlara duyurulur. Alan ve okuyan varsa heyecanla yorumlarınızı bekliyorum ❤️
İnstagram adresim dilektaygun takibi unutmayalım, seviliyorsunuz ❤️❤️❤️

Beklenmeyen AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin