Camelot'un Düşüşü

Por CamelotunBekcisi

65.1K 5.2K 2.5K

Genç kız kimsenin dokunamadığı, dokunanın kılıcın gücü tarafından itildiği kılıca hiç düşünmeden elini attı... Más

1. Bölüm-Camelot'a Gidiş
2. Bölüm-Percival
3. Bölüm-Prens Arthur
4. Bölüm-Gaius'a Ziyaret
5. Bölüm-Eğlence
6. Bölüm-Morgana
7. Bölüm-Kaçırılış
8. Bölüm-Lord Byron
9. Bölüm-Kurtuluş
10. Bölüm-Yakınlaşma
11. Bölüm-Turnuva
12. Bölüm-Sir Valiant
13. Bölüm-Yansıma
14. Bölüm-Kleofrdit
15. Bölüm-Kutlama
16. Bölüm-Buluşma
17. Bölüm - Pelerinliler
18. Bölüm-Kavga
19. Bölüm-Nathaniel
20. Bölüm-Kılıç Efsanesi
21. Bölüm-Prenses Dianne
22. Bölüm-Cesur Fare
23. Bölüm-Yüce Şövalye
24. Bölüm-Harita
25. Bölüm-Mağara
26. Bölüm-Ragnor
27. Bölüm-Bedeli Ne Olursa Olsun
28. Bölüm- Sanguis, Viribus, Deus
29. Bölüm-Bir Kardeşi Öldürmek
30. Bölüm-Seni Seviyorum
31. Bölüm-Taverna
32. Bölüm-Anlaşma
33. Bölüm-Kim Ölmeli?
34. Bölüm-Kıskançlık
35. Bölüm-Kadın
36. Bölüm-Gurur
37. Bölüm-Stella Tenebrarum (Karanlığın Yıldızı)
38. Bölüm-Yüce Şövalyenin Yükselişi
39. Bölüm-Bedelini Öder
40. Bölüm-Vicdan Azabı
41. Bölüm-Evlilik
42. Bölüm-Düğün Hazırlıkları
Yoklama
43. Bölüm-Düğün
44. Bölüm - Hapis
45. Bölüm - Ceza
46. Bölüm - Evlilik
47. Bölüm-Sen Bir Şövalye Değilsin
48. Bölüm - Bebek
50. Bölüm - Mucize Mi, Felakat mi?
Finale Az Kala
51. Bölüm - Çanlar Kimin İçin Çalıyor?
52. Bölüm - Doğum
53. Bölüm - 6 Yıl Sonra
Selam
54. Bölüm - Kimsin Sen?
55. Bölüm - Bakıcı
Selamlarr
56. Bölüm - Onu Deli Gibi Özlüyorum ve Bu Beni Öldürüyor
57. Bölüm - Ragnor'un Ölümü
58. Bölüm (Final) - Camelot'un Düşüşü, Avalon Yükseliyor

49. Bölüm - Savaş

460 42 12
Por CamelotunBekcisi

Geldi felaketler silsilesi...

49. Bölüm – Savaş

Her şey Camelot için yoluna girmişti tabii bu sukünetin uzun sürmesi şaşırtıcı olurdu. Arthur, babası ve şövalyeleri ile ava çıkmıştı. Bir haftadır yoklardı. Merlin'in de onlarla gitmesi, genç prensesi huzursuz ediyordu. Günlerini Morgana'yla geçiriyordu, güzel leydi kendisine keyifli bir refakat sunsa da içindeki kötü hissi bir türlü atamıyordu. Tabii bunda yanılmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı.

Emery bir gece yarısı saraydaki çığlık sesleriyle uyandığında endişeyle karnını tuttu. Üç dört aylık olan karnı belirgin bir şekilde şişkinken hiçbir acı hissetmiyordu. Yine de elini koruma içgüdüsüyle çekmezken yataktan kalktı.

Karanlıkta pencereden içeri yansıyan ay ışığını rehber alıp kapıya ilerlerken sesler artmıştı. Kulağını kapıya dayayarak neler olduğunu anlamaya çalıştı. "Prens ve prensesin odası nerede? Kral nerede?" Öfkeli bir adamın arkasından cılız çıkan her gün kendisine hizmet ederken duyduğu ağlak kız sesini tanıdı.

"K-kral ve prensimiz ava gittiler. Lütfen... Prensesimiz hamile, ona dokunmayın!"

"Sana odası nerede dedim!" Emery telaşla bir çıkış yolu ararken gözü yatağın altına kaydı. Tek saklanabileceği yer orasıydı. Hızla yatağa ilerlerken kimse girmeden altına girmeye çalıştı. Nihayet tam saklanabildiğinde odanın kapısı hiddetle açılmıştı. Gözlerini yumarak kendisini bulmamaları için dua etti. Eli güç almak istercesine karnındaydı.

"Nerede bu kız?" Odanın dağıtılıp arandığını işitti. Yatağın kenarındaki adımlar bir an eğilecek gibi olsa da başka bir adam konuşmuştu.

"Geldiğimizi fark etmiş olmalı. Odadan kaçmış. Dağılıp bulalım. Getirdiğimiz büyücü umarım o aptal yaratığı uyutabilir. Kılıç onun bulunduğu yere konmuş." Kılıç... Emery onu almalıydı ama ejderha onu gördüğü an yakmaya çalışıyordu. Güvenle almasının bir yolu yoktu. Bir şekilde saraydan kaçıp Arthur ve diğerlerine ulaşmalıydı. Oda nihayet boşaldığında genç kız da etrafa dikkat ederek çıkmıştı.

**********

Emery ilk iş kendi katında bulunan Morgana'ya bakmıştı ama onu odasında bulamamıştı. Hemen ardından gittiği Gaius'un odası da bomboştu. Genç kız gözleri dolarken bir an önce bebeğini korumak için çıkması gerektiğinin farkındaydı. Diğerlerinin ne durumda olduğu konusunda bir fikri bile yoktu.

Çıkış aramaya çalışan genç kız bulamamış, çaresizce bir duvar kenarına çökmüştü. "Arthur... Lütfen geri dön..."

"Emery! Sevgili prensesimiz! Korkaklık yapıp saklanmaya devam mı edeceksiniz, yoksa biz yavaştan herkesi tek tek öldürelim mi? İlk olarak leydimizden başlamaktan onur duyacağım!" Emery yutkundu. Başından aşağı kaynar sular dökülürken çıkmaktan başka çaresi olmadığını biliyordu. Kalkacakken eli karnını buldu.

"Yapamam..." Gözyaşları istemsizce akarken çaresizce bir süre durdu.

"Söz veriyorum, bebeğinizde, sizde güvende olacaksınız! Sözüme güvenmezseniz kılıcın efendisi olmasına güvenin. Benim istediğim kılıç, kılıçta malum sizsiz etkisiz." Kendisinin zarar görmeyeceğinden emindi ama buralardan koparılıp götürüleceğinden de. Arthur ve diğerlerinin onu kurtarma garantisi yoktu. Üstelik emin olduğu bir şey varsa kendisi götürüldüğü gibi burası yakıp yıkılacaktı. Morgana, Gaius ve diğerleri her türlü öldürülecekti. Ama kendisine yardım edebilecek birini biliyordu. Sonucunda ölebilme ihtimali yüksek olan kendisi olsa da.

Genç prenses, Ragnor'un kapatıldığı hücreye geldiğinde duvarda asılı duran anahtarlarla kapıyı açmıştı. Uyuklayan Ragnor kalkarken onu görür görmez gülümsemişti. "Bugün gelmeyeceğini düşünmüştüm. Ufaklık seni yormaya başlamış." Ayaklanan Ragnor hafif gerileyen Emery'ye şaşırsa da elini onun karnına koymuştu. "Merhaba..." Yumuşak bir sesle konuşması genç kızı gittikçe şaşırtırken kaşlarını çattı. "Sen iyi misin?"

"Neden beni öldürmeye çalışmıyorsun?" Ragnor kaşlarını çatarken kafası karışmış duruyordu. Kızın karnındaki eli belini bulmuş, onu kendine çekmişti.

"Seni neden öldüreyim ki?" Bakışları yumuşayan Ragnor saçlarına öpücük bıraktı. "Kabus mu gördün?" Gözlerini yummuş, öylece dururken genç kız bir şeylerin normal olmadığını anlamıştı. "Sana demiştim. Pişmanım, bir daha asla ne sana, ne de ufaklığa... Kim olursa olsun bende dahil kimse size zarar veremez."

"Ragnor... Ne oluyor bilmiyorum ama ben senin yanına hiç gelmedim." Ragnor'un bakışları donuklaşırken geriye adımlamıştı.

"Bize oyun oynadı..." Emery onun dediklerini anlamazken Ragnor devam etmek için ağzını açmıştı. O sırada dışarıdan gelen çığlık sesiyle konuşmaya devam edememişti. "Ne oluyor?"

"Saray saldırı altında. Arthur, Uther, Merlin ve şövalyeler ava gitti. Beni arıyorlar, eğer ortaya çıkmazsam insanları öldürmeye başlayacaklar. Kılıç onlarda." Ragnor elini uzattı genç kıza.

"Şu bilekliği çıkarman gerek. O varken büyü yapamam. Merak etme, hepsini halledebilirim." Emery bir an tereddüt ederek ona bakmıştı. "Seni öldürmek istesem çoktan öldürmüştüm!" Büyücü yüzünü ovuşturarak sakin kalmaya başladı. "Bak sana her şeyi bunlar bitince anlatacağım. Ama aylardır her gece buraya geliyorsun zaten. Seni öldürmek isteseydim bunu çoktan yapardım. Bu gece de öyle. Bana güvenmek zorundasın. Yoksa insanlar ölecek." Emery duyduklarıyla şoka girerken sormak için ağzını açtığında Ragnor'un kararlı bakışlarıyla karşılaşınca susmuştu. Bilekliği çıkarmıştı.

Hücreden çıkan Ragnor'un peşine takılacakken hücre kapıları üstüne kapanmıştı. "Beni kandırdın!" Genç kız parmaklıklara öfkeyle tutunurken Ragnor elini tutmuştu.

"Sana zarar vermeyeceğim. Güvende olmanın tek yolu bu. Her şeyi çözünce seni buradan çıkaracağım." Büyücü hızla çıkarken genç kız öğrendiklerinin şaşkınlığı ve yaşananların korkusuyla duvara yaslandı. Neler olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Ama şu an önemli olan insanların güvende olmasaydı. Ya Ragnor başaramazsa ve Emery burada diye insanlar ölürse? Bir yolunu bulup çıkması gerekiyordu.

**********

Ragnor temkinli adımlarla saraya saldıran krala yavaş yavaş ilerlerken önüne çıkanları büyüyle yere sermişti. Kralı yere sermek için kullandığı büyü kılıcın kalkan olmasıyla kendisine dönmüş, sertçe geriye savrulmuştu. "Kılıcın bekçisi ortaya çıkmış he? Kız seni yenilgiye uğratmış." Pis pis sırıtan adama karşın hiçbir şekilde kıpırdayamıyordu. Onu tutan büyüyle tek yapabildiği ona öfkeyle bakmıştı.

"Aptallık yapıyorsun. Kılıç güç değil, ölüm getiriyor, anlamıyor musun?" Ragnor'un sözlerine karşın adam cıkladı.

"Ah, hayır elbette anlıyorum. Ölüm getirdiğini biliyorum. Ama bu benim ölümüm olmayacak Ragnor. Bundan emin olabilirsin." Kendi kılıcını kaldırıp Ragnor'a saplayacakken başka gelen bir büyüyle ağaca çarpıp yere serilmişti. Ragnor gözleri öfkeyle harlayan etrafı büyüyle çevrili genç kızı gördüğünde yutkundu. Felakatin başlangıcı olduğuna emindi. Dışarı Merlin'den öğrendiği büyülerle çıkan genç kız yine onun öğrendiği bir büyüyü kullanmıştı. Gücünü kullandıkça arttığını, güçlendiğini hissediyordu. Bileğine geçirilen büyüyü kesen bilekliğin hemen ardından kollarından tutularak yere diz çöktürülmüştü.

Düştüğü yerden kalkan öfkeli kral genç kıza hiddetle ilerlemişti. "Prensesimiz çıkmış ortaya bakıyorum. Korkaklık sona ermiş anlaşılan." Ağlayan Morgana, Gaius tarafından sarılmıştı.

"Kaçman gerekirdi! Buraya hiç gelmemeliydin." Emery de ona dolu gözlerle çaresiz bir bakış yollamıştı. Karnına geçirilen tekmeyle acıyla büküldü genç prenses. Ellerini karnına götürmek için çaresizce kollarını kurtarmaya çalıştı. Vücuduna yayılan acı dalgasını hissediyordu. "Hayır!" Morgana bağırırken onlara koşmaya yeltenmişti ama askerler tarafından tutuluyorlardı.

"Sana ihtiyacım var ama piçine değil." Çenesinden kavranan genç kız öfkeyle adamın yüzüne tükürdüğünde yediği şiddetli tokatla yanağı yana savrulmuştu. "Beni dinle küçük sürtük!" Saçlarından kavranan elle kralla yüz yüze gelmişti. "Bana hizmet edeceksin, anlıyor musun? Yoksa hayatın boyunca görmediğin bir işkenceye, azaba maruz bırakırım seni!"

"Ölürüm de sana hizmet etmem." Genç kız kararlılıkla konuşurken karnına tekrar bu sefer öncekinden şiddetli bir tekme geçirilmişti. Bu sefer verdiği feryat tüm krallıkta yankılanmıştı. Kolları sonunda bırakılırken genç kız başının döndüğünü hissediyordu. Elleri karnını bulurken bacaklarının arasında hissettiği ıslaklıkla yutkundu. "Hayır, hayır..."

"Ah, bunu zevkle yapardım ama sana ihtiyacım var. Dediğim gibi... Piçine değil." Karnının üzerindeki ellere doğru vurulan üçüncü tekmeyle genç kız ellerini bir an hissetmemişti. Ama onu asıl korkutan bacaklarının arasından usulca akmaya başlayan sıcak sıvıydı. Acıyla ağlarken kaynağı fiziksel değildi. Bu umurunda bile değildi.

"Bebeğim..." Etrafında atılan çığlıkları kulakları duymuyordu. Uğultu tüm bedenine hakim olurken gözü kralın onu döverken yere attığı kılıca kaydı. Gözleri intikam ateşiyle yanarken içinden yayılan öfkeyi hissedebiliyordu. "Hepiniz... Bunun bedelini ödeyeceksiniz." Kral bu dediğine zalim bir kahkaha atmıştı. Kalın sakalları kirli gülümsemesini örtüyordu.

"Hep öyle..." Karnına geçirilen kılıçla susmuştu. Genç kız eline aldığı kılıçla bambaşka bir ruha bürünürken bileğindeki bileklik karşılaştığı büyük güç karşısında çoktan kırılmıştı. Devamında olan her şey saniyeler içinde yaşanmıştı. Genç kız onu durdurmaya çalışan ve elinden kaçmaya çalışan herkesi kılıca dizmişti. Etraf kan gölüne dönerken Emery yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle yarattığı sahneyi izliyordu.

"Emery..." Arthur'un sesini duyduğunda gözleri parlayarak ona döndü. Kılıcı yere atarken gidip ona sarılmıştı.

"Arthur! Sonunda dönmüşsün! Bak, sen yokken krallığı korudum. Sana demiştim." Arthur titrek bir nefes verirken yaşanan hiçbir şeyi umursamamıştı. Şu an tek fark edebildiği genç kızın kendi kanıyla ıslandığına emin olduğu beyaz geceliğinin etekleri, bacaklarından hala süzülen kanlardı.

"Özür dilerim..."                                                                                              

Seguir leyendo

También te gustarán

1.8M 98.3K 50
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
4.3K 362 31
ASKIDA 🪐 "Çift taraflı oynamamamı mı istiyorsun?" 🪐
338 137 9
Hayatın nasırlı ellerinde tuttuğu kalemin mürekkebi bir kadının parçalanmış kalbinden akan kandı. O kadın gözyaşları içinde her satırı acı kokan hikâ...
8.9K 1.1K 30
Sevgili günlük Öncelikle, sana yazmak benim fikrim değildi tamamen annemin isteği üzerine yazıyorum. Ben Lexi Wizard 18 yaşındayım ve bir kurt kadı...