Camelot'un Düşüşü

By CamelotunBekcisi

65.1K 5.2K 2.5K

Genç kız kimsenin dokunamadığı, dokunanın kılıcın gücü tarafından itildiği kılıca hiç düşünmeden elini attı... More

1. Bölüm-Camelot'a Gidiş
2. Bölüm-Percival
3. Bölüm-Prens Arthur
4. Bölüm-Gaius'a Ziyaret
5. Bölüm-Eğlence
6. Bölüm-Morgana
7. Bölüm-Kaçırılış
8. Bölüm-Lord Byron
9. Bölüm-Kurtuluş
10. Bölüm-Yakınlaşma
11. Bölüm-Turnuva
12. Bölüm-Sir Valiant
13. Bölüm-Yansıma
14. Bölüm-Kleofrdit
15. Bölüm-Kutlama
16. Bölüm-Buluşma
17. Bölüm - Pelerinliler
18. Bölüm-Kavga
19. Bölüm-Nathaniel
20. Bölüm-Kılıç Efsanesi
21. Bölüm-Prenses Dianne
22. Bölüm-Cesur Fare
23. Bölüm-Yüce Şövalye
24. Bölüm-Harita
25. Bölüm-Mağara
26. Bölüm-Ragnor
27. Bölüm-Bedeli Ne Olursa Olsun
28. Bölüm- Sanguis, Viribus, Deus
29. Bölüm-Bir Kardeşi Öldürmek
30. Bölüm-Seni Seviyorum
31. Bölüm-Taverna
32. Bölüm-Anlaşma
33. Bölüm-Kim Ölmeli?
34. Bölüm-Kıskançlık
35. Bölüm-Kadın
36. Bölüm-Gurur
37. Bölüm-Stella Tenebrarum (Karanlığın Yıldızı)
38. Bölüm-Yüce Şövalyenin Yükselişi
39. Bölüm-Bedelini Öder
40. Bölüm-Vicdan Azabı
41. Bölüm-Evlilik
42. Bölüm-Düğün Hazırlıkları
Yoklama
43. Bölüm-Düğün
44. Bölüm - Hapis
46. Bölüm - Evlilik
47. Bölüm-Sen Bir Şövalye Değilsin
48. Bölüm - Bebek
49. Bölüm - Savaş
50. Bölüm - Mucize Mi, Felakat mi?
Finale Az Kala
51. Bölüm - Çanlar Kimin İçin Çalıyor?
52. Bölüm - Doğum
53. Bölüm - 6 Yıl Sonra
Selam
54. Bölüm - Kimsin Sen?
55. Bölüm - Bakıcı
Selamlarr
56. Bölüm - Onu Deli Gibi Özlüyorum ve Bu Beni Öldürüyor
57. Bölüm - Ragnor'un Ölümü
58. Bölüm (Final) - Camelot'un Düşüşü, Avalon Yükseliyor

45. Bölüm - Ceza

409 45 18
By CamelotunBekcisi

Uzuuun sürelik aranın özrü olarak ikinci bölümle merhaba. Sizce neler olacak? Yorumlarınızı bekliyorum. Final yolda.

45. Bölüm – Ceza

Emery nihayet kapının açılmasıyla oturduğu yerden kalkarken gün saatler önce dolmuştu. Genç kız ise bir gram uyumamış, tam uykuya dalmak üzereyken nihayet biri gelmişti.

Hizmetkarlardan biri elinde kahvaltı tepsisiyle girdiği odanın dağınıklığını görürken donup kalmıştı. Dün geceki yemeklerin tümü yere serilmiş, bununla kalmayıp Emery odanın kalanından da öfkesini çıkarmıştı. Genç hizmetlinin kanı çekilirken yerdeki kırık cam parçalarını temizleyip temizlememesi gerektiğini düşünüyordu. Prensesin çıplak ayaklarını görünce temizlemek dışında bir seçeneğinin olmadığını anladı. Ona gözünü kısarak bakan prensesine yutkunarak reverans yaptı.

"Kahvaltınız prensesim..." Emery ona doğru ilerlerken genç kız gerilememek için zor tutmuştu.

"Söyle kapıyı açsınlar. Dışarı çıkmak istiyorum."

"Üzgünüm efendim... Be-ben karışamam. Prensimiz dışarı çıkmamanızı emretmiş." Emery onun elindeki tabağı alıp yere fırlatırken öfkeyle bağırmıştı.

"Bende prensesiniz olarak emrediyorum! Kapıyı açın!" Hizmetkar korkuyla gerilirken Emery yaptığını yeni fark etmiş gibi iç çekti. "Çok üzgünüm... Ben bağırmak istememiştim." Kendisinden özür dilenmesine şaşırmamıştı genç kız. Emery prenses olmadan önce de herkesle konuşan muhabbet eden biriydi. Prenses olması da bunu değiştirmemişti. Çoğu kez çalışanlara yardım ettiği de olurdu. Genelde hiçbir işi olmadığını söyleyip Arthur'la odalarını da kendisi temizlerdi. "Alexandra değil mi?" Hizmetkar, prensesin sorusuna başını salladı. "Lütfen yardım et. Ben kötü bir şey yapmadım. Sadece odadan çıkmak istiyorum."

"Efendim, bunu istesem bile yapamam. Kapıda muhafızlar var." Emery bir an ısrar etmeyi düşünse de faydasız olduğunu biliyordu. Muhafızları ikna edemezdi.

"Çekilebilirsin. Tekrar kahvaltı getirmeni istemiyorum. Odaya da dokunma. En azından bunları yap lütfen." Genç kız bir an itiraz edecek olsa da susmuş, usulca başını sallamıştı. Emery düşen omuzlarıyla ayağına batan cam parçalarını umursamadan basıp yatağa geçerken hizmetkar ilk kez bir prenses olmadığına şükretmişti. Zavallı kız, diye geçirdi içinden. Prenslerinin verdiği bu emre anlam veremiyor, mutlaka geçerli bir nedeninin olmasını diliyordu. Nedenini söyleyecek bir kimse de yoktu. Bu odaya girme izni olanlardan biri bile olayla ilgili bir şeyler yayarsa saraydan atılırlardı. İşten atılmaya niyeti yoktu. O yüzden sessiz kalıp son bir bakış atarak odayı terk etmişti.

**********

Arthur ikinci günde odaya gelmezken, Emery oda da delirecek gibi hissediyordu. Resmen unutulmuş gibiydi. Odaya gelen yemekler dışında bir ziyaretçisi yoktu. Arthur'un onu bu şekil cezalandırmasına hala inanamıyordu. Ona öfkeliydi, hem de çok.

Prensesin yokluğu nihayet Morgana tarafından fark edilmişti. "Gwen, Emery'e haber yollar mısın? Bugün hava çok güzel. Ormanda piknik yaparız." Gwen, Emery'den hoşlanmasa da onunla yaşamayı öğrenmişti. Nasıl olsa kendisi artık bir prensesti. Saygısızlık yapma lüksü bile yoktu.

"Elbette efendim. Hemen gidip kendisine bildirerek piknik hazırlıklarını yapıyorum." Morgana gülümseyerek onaylarken kolyesini takmıştı. Gwen odadan çıkar çıkmaz beklediği yüz nihayet odaya girmişti.

"Leydim..."

"Lordum?" Merlin onun dediğiyle gözleri parlarken sıkıca sarılmıştı. Prensesin erkek kardeşi olmasının getirisi olarak önceden yaşadıkları yerin lordluğu kral tarafından kendisine verilmişti. Şifahaneyi Gaius'la birlikte çalıştırıyordu. Arthur'un yanında çalışmasının doğru olmayacağına karar verilmişti. Morgana ile ise düğünden sonra gizli bir ilişkiye başlamışlardı. Emery'nin bile haberi yoktu. Hoş, Merlin'in ondan korkusu yoktu. Bu ilişkiye elbette sıcak bakacaktı ama kendisine söylemediği için savaş çıkacağı kesindi.

"Bıgün ne yapacaksın?"

"Gwen'e, Emery'e haber vermesini söyledim. Hava çok güzel. Ormanda bir piknik ve yürüyüş güzel olur." Merlin başıyla onaylarken gülümsedi. İkisinin yakınlıkları hoşuna gidiyordu. Hayatındaki en değerli üç kadından ikisiydiler.

"Güzel, akşam beraber gitmeye ne dersin?"

**********

Gwen, kraliyet odasına girecekken önünün kesilmesiyle kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsunuz siz? Leydi Morgana'nın yardımcısıyım ben. Prensesimize haber yolladı, onu ileteceğim. Çekilin."

"Maalesef, prensimiz bir sonraki emrine kadar kendisinin odadan çıkmasını yasakladı. Kendisinden sorumlu hizmetkar dışında birinin içeri girmesi de yasak."

Gwen'in duyduklarıyla gözlerinin içi parlarken gülümsememek için zor tuttu.

"Kavga mı ettiler? Ne olmuş? Prenses ne yaptı?" Muhafızlardan cevap alamazken hiçbir ses çıkmayan oda kapısına baktı. Elbette ki bir şeyler yapmıştı. Bugünü bekliyordu zaten. Bir prenses olamayacak kadar asi bir kızdı. Kim bilir Arthur'a neler yapıp kızdırmıştı? İç çekerken huzurlu bir şekilde leydisinin odasına gitti.

Odaya girdiğinde birbirlerine yakın bir şekilde sohbet eden Merlin ve Morgana'ya gülümsedi. Merlin'i severdi, iyi biriydi. İkisinin arasında bir şeyler olduğunu öğrenince çok mutlu olmuştu.

"Kabul etti mi Emery?" Morgana'nın sorusuyla yüzünü üzgünmüş gibi astı.

"Maalesef efendim." Morgana kaşlarını çattı. Bu duruma Merlin'de şaşırmıştı.

"Nasıl? Hayır mı dedi? Neden peki? Hasta filan mı? Normalde asla hayır demez." Morgana'nın sorusuyla bakışlarını Merlin'e yöneltti.

"Hayır efendim. Bunu nasıl diyeceğimi bilmiyorum."

"Söyle hadi Gwen." Bu sefer sabırsız çıkan Merlin'di.

"Prens Arthur kendisini odaya kilitlemiş, başına da muhafızlar koymuş. Kendisinin bir sonraki emrine kadar odadan giriş çıkışı yasaklamış." İkilinin kaşları öfke ve şaşkınlıkla çatılırken Gwen ortalığı daha da kızıştırmak için devam etti. "Üstelik... İki gün olmuş. Hizmetkardan öğrendiğim kadarıyla prensesimiz ilk gün çırpınmış. İkinci gün ise yatağına geçip tamamiyle sessizliğe bürünmüş. Yemek yemiyormuş, oda darmadağınmış. Camlara basarak geçtiğini ama umursamadığını söyledi. Kendisi için oldukça endişeliymiş. Ama Prens Arthur kimseye söylenmemesini emretmiş. Üstelik odaya bile hiç gitmemiş. Zavallı prensesimiz... Kim bilir ne haldedir?" Bu cümleler Merlin için son olmuş, hiddetle odadan çıkarak kardeşinin odasına yönelmişti.

Muhafızlar tarafından kendisinin önü de kesilen Merlin öfkeyle bağırdı.

"Çekilin önümden! O benim kız kardeşim!" Merlin'in dinlenmediğini fark eden Morgana öne atılmıştı bu sefer.

"Açın kapıyı!" Muhafızlar başlarını eğerken kararlarından geri dönmemişlerdi.

"Üzgünüz leydim. Prensimizin kati emri var. Kralımız bile gelse kapının açılmamasını emretti."

"Bu ne saygısızlık? Hangi kararla olursa olsun nasıl kraliyet ailesinden birini bir odaya kapatırsınız? Kralımız bu durumu öğrenirse sizi sarayda tutar mı sanıyorsunuz?" Morgana'nın sözleriyle korkan muhafızlar, prenslerinin de gazabından korktukları için ne yapacaklarını bilememişlerdi.

"Üzgünüm efendim ama bu prensimizin emri, karşı gelemeyiz. Sonuçlarıyla da bizzat kendisinin ilgileneceğini söyledi."

"Sesi bile çıkmıyor odadan, öldü mü kaldı mı haberimiz yok! Sonuçlarıyla kendi ilgilenecek öyle mi? Ben sonuçları gösteririm ona!" Merlin sinirle Arthur'u bulmak için çıkarken endişeli Morgana da beraberinde Gwen'le peşinden gitmişti.

Arthur tahmin ettiği gibi şövalyelerle talim yapıyordu. Gözlerinin altı çökmüş, uykusuz olduğu belliydi. Yüzündeki her zamanki alaycı ifadesi yok, sert bir yüzle kılıcını savuruyordu. Bir an Merlin meseleyi bilmese de ona da üzülmüştü. Her ne oluyorsa kendisinin de etkilendiği belliydi. Ama kızkardeşini iki gündür bir başına odaya hapsetmesi affedilir şey değildi. Üstelik ne zaman çıkaracağı bile meçhuldü.

"Arthur!" Onun sesiyle duran prens kılıcını kenara attı. Meselenin ne olduğunu biliyordu, elbette ki eninde sonunda öğrenecekti. Ama yine de sordu.

"Ne oldu?"

"Konuşmamız lazım."

"İşim var ne diyeceksen çabuk söyle." Tekrar yerden kılıcı almak için uzanmıştı ama Merlin ayağıyla kılıca basıp engel olmuştu. Morgana'nın da öfkeli bakışlarının hedefi olan Arthur iç çekti. Bu meselenin sessiz sedasız hallolmayacağı aşikardı. Eninde sonunda öğrenecek şövalyelerinden gizlemesinin de bir anlamı yoktu. Bu yüzden Merlin'in kinini kusmasına izin verdi.

"Burada konuşalım o zaman öyle mi? Peki, cevap ver o zaman. Kızkardeşimin... Hayır, hayır bu yanlış oldu. Karın olan prensesimizin odaya iki gündür acımasızca hapsedilişinin bir açıklaması var mı?" Şövalyeler konuşmayı idrak etmeye çalışırken ilk konuşan Lancelot olmuştu.

"Bu doğru değil, değil mi Arthur? Bir yanlış anlaşılma olmalı."

"Prensim, lütfen bunu yapmadığınızı söyleyin." Sıradaki konuşan Percival, prensin bunu yapabilecek biri olduğunu biliyordu. O yüzden Lancelot'un aksine bir umut gerçek olmamasını umuyordu.

"Evet, doğru." Diğerlerinden de öfkeli itirazlar yükselirken Arthur öfkeyle sözlerini kesti. "Kesin şunu! Ben sizin prensinizim, haddinizi bilin! Kararlarımı size soracak değilim! Hele ki özel hayatımı içerecek olanları! Akşama kadar mola vermeden talime devam edin! Sizi kontrol ettireceğim!" Arthur hiçbirinin yüzüne bakmadan ilerlerken Merlin pes etmemiş, peşinden gelmişti. Morgana'ya eliyle dur işareti yaparak gelmemesi belirtmişti.

Prens üstünü değiştirmek için soyunma odasına girdiğinde Merlin duvara yaslanmış onu bekliyordu. En sonunda sessizlikten rahatsız olan Arthur, ilk konuşan oldu.

"Konuşma bitti sanıyordum."

"Seni anlıyorum Arthur. Yerinde olsaydım aynılarını yapar mıydım diye korkuyorum da." Arthur bunu hiç beklememiş olacak ki kaşlarını çatarak ona dönmüştü. "Ama bu yaptığının doğru olduğu anlamına gelmiyor."

"Sen neyi biliyorsun ki?"

"Onun için oldukça endişelendiğini biliyorum. Dile getirmesen de her an kılıcın onu ele geçirmesinden korktuğunu da. Tüm bu yaptıklarının, onu bir prenses gibi yaşamaya zorlamanın, savaş meydanından mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışmanın sebebinin de bu olduğunu biliyorum. Uzak tutarsan hiçbir şekilde kötü bir şey olmaz diye düşünüyorsun." Arthur sonunda anlaşıldığını hissetmenin rahatlığıyla bir sandayeye çökmüştü.

"Bu hayatı sevebileceğini düşündüm. Mümkün olduğunca ona sorumluluk vermeye çalıştım. Şövalyelerden uzak tutarsam kılıç tutmayı sevdiğini unutur diye umdum. Onu mutlu etmek için maceralarımızı bile anlattım. Ama yetmedi. Uzak tutamıyorum. Onu kırmadan reddetmenin yolu yok. O gün tavernaya gelmek istedi... İzin veremezdim. Babamın istediği gibi bir şövalyeye dönüştürebilecek her şeyi engellemem lazım. Ama... Kavga ettik."

"Sende onu hapsetmenin çözüm olacağını mı düşündün?"

"Merlin, ben ne yapacağım bilmiyorum tamam mı? Beni dinlemiyor. Onu düşünmediğimi iddia ediyor. Ben her şeyi onun iyiliği için yapıyorum!"

"Bu yaptığın pek onu düşündüğünü gösteren bir hareket değil. Arthur onun yanında olarak onu uzak tutabilirsin, karşısında durarak değil. Onu kendinden uzaklaştırırsın böyle devam edersen."

"O zaman gelmesine izin mi vereyim Merlin? Tekrar kılıç mı tutsun?" Arthur göz devirirken elleriyle yüzünü ovuşturdu.

"Eninde sonunda tutacak, sen uzak tutmaya çalışırken daha çok inada bindirmesine sebep oluyorsun. Yanında dur Arthur, karşısında değil." Genç prens bir süre onun söylediklerini düşündü.

"Ben... Bugün yanına gidecektim. İki gündür hiç yemek yememiş. Kendisine zarar verip duruyormuş. Ama... Bana nefretle bakan gözleriyle karşılaşmaya cesaretim yok." Merlin ona hala öfkeli olsa da karşısında küçük bir çocuk gibi ne yapacağını bilemez halde duran prense gülümsedi. Kardeşine karşı bitmek bilmeyen sevgisi olmasaydı onu kesinlikle öldürmüştü.

"O dayanamaz, seni affeder. Hep affetti." Arthur gülümserken başını salladı. Bunu biliyordu, en çok şükrettiği şeylerden biriydi.

Elyan telaşla içeri girdiğinde ikisininde bakışları ona dönmüştü. "Görmeniz gereken bir şey var. Çok acil." Onun peşinden dışarı çıktıklarında karşılarında bekledikleri son şey, Uther ve Emery'di. Arkalarındaki ordu mensupları midesinin dönmesine sebep oldu. Emery'nin meydan okuyan bakışlarıyla gözleri kesişmişti. İşte şimdi her şey sarpa sarmıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

152K 8K 45
Bu hikayeyi önceden yazmıştım ama bir nedenden dolayı silmiştim ve yeniden yazıyorum yazmak istedim. Ormana girdiğim için burası daha karanlıktı ve b...
59.7K 3.8K 49
Kapak Tasarımı: Sunilsahn Başlangıç Tarihi: 10.01.2019 Yayınlanma Tarihi: 05.02.2019 I. Düzenlenme Tarihi: 08.08.2020 II. Düzenlenme Tarihi: 26.11.2...
474 77 27
Annemi ve babamı hiç tanımadım neye benzediklerini bile bilmiyorum. bebekken beni sarayın kapısına bırakıp arkalarına bile bakmadan çekip gitmişler...
79.9K 2.3K 82
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi